11 Nisan 2021 Pazar

Öğretmen ve Şiddet

     Öğretmen ve Şiddet

·       Şiddet konusu çok hassas ve temel bir konudur.

·       Bu konuda yazdıklarımın içeriği de şiddete karşı bir duruşu yansıtır.

·       Hiç kimse, kim olursa olsun bir başka insana şiddet uygulayamaz.

·       "İnsan onuru dokunulmazdır" Die Menschenwürde ist unantasbar!

·       Hele bir öğretmenin kendisine emanet edilmiş olan çocuğa sözlü ya da bedensel şiddet ya da moging uygulaması asla kabul edilemez.

·       Bunun her hangi bir özrü ya da bağışlaması bile olamaz.

·       Bir de düşünün ki devlet parasız yatılı okuluna sığınmış, devlete emanet edilmiş çocuklara şiddet uygulayan kişi "öğretmen" olabilir mi?

·       Bunları yapan o kişilerin bir "özür" dilemeleri kabul edilebilir mi?

·       Şiddetin çeşitlemeleri ve hukuken tanınmış olan biçimleri vardır.

·       Sözlü ve küçük düşürücü davranışlar dahil, işkenceye kadar süren her türlü "şiddet" kınanmalıdır ve de cezalanmalıdır.

·       Ben bizim okulun ilk tokatını hiç de suçlu olmadığım halde ve de söz söyleme hakkı bile tanınmadan okul müdür tarafından aldım.

·       Hem de bir diğer öğretmenin var olduğu müdür odasında...

·       Yaşamımda başkaca, ne ailemden ne de bir başka kişiden hiç bir tokat da yemedim.

·       Meslek yaşamımda da hiç bir öğrencime ne şiddet uyguladım ne bir tokat attım, ne de mobing uyguladım.

·       Sözde "hoşgörü" taşıyan diğer kişilere ise asla katılmıyorum.

·       İnsan onuruna hiç kimse dokunamaz.

·       Okulda şiddet sadece fiziksel olarak öğrenciye zarar verme anlamına gelmemektedir.

·       Psikolojik olarak öğrenci üzerinde baskı oluşturma ya da öğrenciye sözlü saldırı da okulda şiddet anlamındadır.

·       Öğretmenler çok rahat koşullarda çalışamamaktadır, demek asla kabul edilemez.

·       Yapılan araştırmalar öğrencilerine şiddet uygulayan öğretmenlerin çoğunun çocukluklarında ailelerinden şiddet gördüğü gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

·       Ezilmiş ve bastırılmış bir çocukluk yaşamış olan kişi "öğretmen" olarak mesleğe başladığında bilinçaltına itilmiş olan bu durumu canlandırarak içinde yatan şiddet dürtüsünü ortaya çıkarabilmektedir.

·       Freud her insanın bilinçaltında şiddet dürtüsü barındırdığını söylemiştir.

·       Öğretmen tarafından öğrenciye dayak atmak, sözlü şiddet uygulamak o çocuğun ruhunda onarılamaz hasarlar yapar ve de bu zarar tüm yaşamı boyunca sürer.

·       Öğrenci, arkadaşlarının gözü önünde şiddet görmüşse küçük düşme ve arkadaşlarına karşı mahcubiyet de ayrıca bir yük ve hasar olarak ruhunda yer alır..

·       Tüm bu durumlar yine de öğretmenlik görevini üstlenmiş olan kişinin öğrencisine şiddet uygulamasını ne kabul edilir, ne de hoş görür olamaz.

·       Çağdaş, demokratik hukuk devletinde buna asla izin verilemez ve de bu uygulamalar suçtur.

·       Eskiden toplumda öğretmenleri disiplin sağlamada baskıcı olabilmeleri ve şiddet uygulamaları hoş karşılanıyor olabilirdi, ama günümüzün çağdaş hukuk bunu asla kabul etmez.

·       Hiçbir aile çocuğunun şiddet görmesini istemez, istememelidir, kabul etmemelidir.

·       Öğretmenin öğrencisine şiddet uygulaması asla kabul edilemez.

·       Böyle bir suçun engellenebilmesi için ciddi önlemler alınmalıdır.

·       Ailelerin çok bilinçli olması ve her koşulda çocuklarını savunabilmeleri gerekmektedir.

·       Okul yöneticileri bu konuda çok duyarlı olup, şiddete izin vermemelidir.

·       Anayasa ve buna uygun olan diğer yasalar şiddeti kınamakta ve yasaklamaktadır.

·       Şiddetin her türlüsü suçtur.

·       Ama okulda bir öğretmenin öğrenciye şiddet uygulaması, dayak atması, tokat atması, sözlü hakarette bulunması, kötü not vermesi, küçük düşürmesi v. b. kesinlikle kabul edilemez.

·       Böylesine bir öğretmenin yaptıklarını görüp de engellemeyen ve ona karşı çıkmayan diğer öğretmenler de bu suça iştirak etmiş durumdadır ve de suç ortağı olmuştur.

·       Kendisine böyle bir hak ve yetki verilmeyen kişi eğer, öğretmenlik yapamayacak ise onun hemen o görevden ayrılması gerekmektedir.

·       Şiddete uğrayanın hakkını araması için de o kurumda, okulda, yasalar çerçevesinde toplumda olanaklar sağlanmalıdır.

·       Öğretmen yetiştiren kurumlarda, okullarda bu hassas ve çok önemli konu çok derinlemesine işlenmelidir.

·       Şiddete özür bulacak, kabul edecek, hoş gösterecek her türlü sözlerden, davranışlardan kaçınılmalıdır.

·       Okulların her türünde şiddetin özellikle de öğretmen şiddetinin önlenmesi gerekmektedir.

·       Özellikle de öğretmen yetiştiren kurumlarda, öğretmen olacak öğrencilere şiddet uygulayan bir öğretmenin, yöneticinin asla kabul görmemesi gerekir.

·       İnsan ruh sağlığı ile yaşar, ruhundaki her türlü travmayı yaşamı boyunca taşır.

·       Tüm yaşamı boyunca ruh sağlığını koruması gereken insanın özellikle çocukluğu ve gençliği sevgi ve huzur dolu, barışçıl geçmesi gerekir.

·       Devlet, toplum bu konuda sorumludur ve de görevlidir.

·       Sağlıklı bireyler, sağlıklı çocuklar için hem kendimize hem de topluma sahip çıkmalıyız.

 

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

    2021.04.11, MŞ:

 

AVRUPA ve Yurttaşlarımız

 AVRUPA ve Yurttaşlarımız

·       ALMANYA ALMANYA... diyerek yıllardır gözümüzde büyüttüğümüz toplumlarda yaşayan TÜRKLER ne yazık ki yurttaşlık bilincine ve çağdaş yaşam düzeyine erişememiştir.

·       Özgür ve sağlıklı düşünebilen bireylerin oluşturulmasında başarılı olunamamıştır.

·       Kurulan birçok dernek ise pek de ne yazık ki çok yararlı olamamıştır.

·       Kapalı bir toplum, içe dönük ve ezbere dayalı bir yan kültür, tutucu, zihin yönetimine açık bir kütle olma durumundan kurtarılamayan insanlarımız ve onların 3. 4. kuşak çocukları.

·       Müslüman olmayı belli cemaatlerin, partilerin, holdinglerin gösterdiği yolda ilerlemek olduğunu sanan, düşünmeğe ve araştırmağa kapalı bir geniş kütle... 1,4 milyonluk bir Türkiye Cumhuriyeti seçmeni.

·       "Sub kültür"ün, ucuz modaların, imajların, özentilerin, tüketim toplumunun...  etkisi altında kalan bir genç kesim ise her dönemde sancılı bir yapı göstermiştir.

·       Okumuşunun daha çok kendilerini düşündüğü, çekingen, ürkek bir kesim olduğunu görmekteyiz. 

  .     Özellikle birinci kuşaktan oluşan politik duyarlılığı olanlar ise yıllardır kendi görüşleri doğrultusunda çabalarda bulunmuşlardır. 

   .    Ama artık onlar da yolun sonuna gelmişlerdir. 

   .   Eskiden ilkesel olarak karşı durdukları birçok kurumla birlikte olabilir hale gelmişlerdir. 

   Çaresizlik hüküm sürmektedir.

·       Çok uzun yıllar süren bir tartışma ve inceleme konusu idi bu alan zaten. 

   Göçmenlik, integrasyon (uyum), anadil, eğitim, örgütlenme, yabancı hakları, vatandaşlık... gibi ana başlıklarda uzun yıllar konuşuldu, emek harcandı.

·       Dernekler kuruldu.

·       Yeterli olmadığı açıkca ortada.

·       TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin bu ülkelerdeki girişimleri ve uygulamaları da ne yazık ki çok yetersiz kalmış. 

 .  Yurttaşlarının başarılı ve sağlık, huzur dolu bir toplum olması hedeflenememiştir. 

   Daha çok kendilerine taraf bir kütle oluşturma yönünde çabalara yer verilmiştir.

·       3000 e yakın sayıdaki cami dernekleri de ne yazık ki sağlıklı ve çağdaş bireyler, yurttaşlar yetiştirmede bir başarı ve katkı sunamamışlardır.

·       Büyük kentlerde, Berlin'de CHP kitlesi için çok iyi bir örgütlenme, çağdaş bir tanıtım çalışması yapılmış, çok çeşitli yöntemler kullanılmıştır. 

   Buna rağmen bunca kolaylaştırıcı çözüm yollarına rağmen TÜRK seçmeni sandığa gitmemekte direnmiştir. % 54 oy kullanmamıştır. 

   Üzücü bir durum.

·       TÜRK seçmenini etkileyen düşünceler, kurum ve kuruluşlar bu durumdan hoşnut mudurlar?

·       Bizim AVRUPA'da yaşayan insanımız artık gerçekleri daha iyi görerek çok daha başarılı yurttaşlar, kültürel düzeyi yüksek bireyler olmağa çalışmalıdır. 

.   Bunun bir etkeninin de aslında, daha çok "araştırmacı" ve "özgür düşünebilen" insanlar olmayı isteyebilmemizdir.

·       24 haziran TÜRKİYE için bir tarihsel sınav ve dönüşüm olacaktır.

·       Çağdaş bir TÜRKİYE isteyebilmemiz gerekmektedir.

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 

       19.06.2018, K,


Oylama Sonrası ALMANYA

    Oylama Sonrası ALMANYA                   

Ermeni Soykırımı' tasarısı Almanya'da kabul edildi.

Almanya Parlamentosu'nda oylanan 1915 olaylarını 'soykırım' olarak niteleyen tasarı oy çokluğuyla kabul edildi.

Oylamada bir ret, bir çekimser oy kullanıldı. Kararda,

- "Federal Meclis, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri baş müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun Ermenilerin organize bir şekilde tehcir ve yok edilişine ilişkin Alman diplomatlar ve misyonerler aracılığıyla da gelen açık bilgilere karşın insanlığa karşı bu cürmü durdurmaya çalışmayarak oynadığı yüz kızartıcı rolden ötürü elem içindedir" dendi.

Onaylanan kararda

- "Bütün partilerin konuşmacıları 24 Nisan 2015’te, yüzüncü yıl anmasında, Almanya Federal Meclisi’ndeki tartışmalar sırasında ve özellikle de bu tartışmadan bir akşam önce Cumhurbaşkanı bizzat, Ermenilere yönelik soykırımı lanetlemiş, kurbanları anmış ve barışma çağrısında bulunmuştur. Alman İmparatorluğu’nun da bu olaylarda suç ortaklığı vardır" ifadelerine yer verildi.

11 TÜRK, TASARIYA "EVET" OYU VERDİ

Ermeni soykırımı tasarısını Alman meclisine getiren isim ise Türkiye kökenli olan Yeşiller Partisi'nin Eş Başkanı Cem Özdemir oldu. Tasarısının oylamasında tek ret oy Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Bettina Kudla'dan gelirken, tek çekimser oy da yine CDU milletvekili Oliver Wittke'dan geldi. Buna karşın Alman Parlamentosu'nda yer alan 11 Türkiye kökenli vekil tasarıya destek verdi.

 

      02 haziran 2016 Oylama Sonrası ALMANYA

·       Almanya parlamentosu 'soykırım tasarısı'nı onayladı

·       Yıllarca, 1960lardan bu yana Türk demokratları (?) solcuları hep SPD yi desteklediler, daha sonraları GRÜNLER de çok destek aldı.

·       SOL PARTİ için de destek verenler oldu.

·       Birlik partileri CDU / CSU ise Türklerden çok fazla destek görmedi sayılır.

·       Sendikalarda, siyasi partilerde, sosyal derneklerde görev alan, gönüllü olan, üye olan binlerce Türk şimdi durup bir düşünmeli:

·       Türk düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı ne getirdi ne getirecek?

·       Hükümetlere ve uygulamalarına, siyasi partilere ve onların politikalarına karşı olabilirsiniz.

·       Bu düşünce hakkını kullanırken ama TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE düşman olmak ise ancak global emperyalist oligarşinin bir isteği olacaktır. Çok dikkatli olmamız gererken bir çizgide değil misiniz?

·       Almanya'da ancak Alman partilerinin ve de kurumlarının kendi öz çıkarlarına hizmet edebildiğiniz, onların işine yaradığınız ve kendilerinin de önüne geçmediğiniz sürece sizlere bir TÜRK olarak şans tanırlar.

·       Yani uyum, "partisipasyon", eşit haklar ve eşit çıkarlar ancak onların izin verdiği kişilere ve onların izin verdiği yere kadar olur.

·       SOYKIRIMI hukuken de tanımlanmış bir kavramdır.

·       Bunun da dünya tarihinde en somut örneği HİTLER ALMANYAsı döneminde kendisini göstermiştir.

·       Bir ırk sistematik bir biçimde ve bilinçli olarak YOK edilmek istenmiştir.

·       YAHUDİ ırkının kökü kazınmak istenmiştir.

·       Tarih ve uluslararası mahkemeler bunu kanıtlamıştır.

·       Bu 03.06.2016 gününden sonra Almanya'da toplumda, kurumlarda, derneklerde, siyasi partilerde.... çalışan, gönüllü hizmet veren Türkiye kökenli insanlarımız ne kadar güvenli ve huzur içinde olabileceklerdir?

·       Ne denli bir karşılıklı işbirliği ve hoşgörü beklenecektir?

·       Çocuklarınız çok daha küçük yaşlarda SOYKIRIMI yapmış bir halkın/devletin, Türkiye Cumhuriyeti'ne tarihsel bağlılığını taşıyacaklardır.

·       Zaten nerede ise 60lı yıllardan bu yana her an pek de azalmayan bir YABANCI DÜŞMANLIĞI toplumun her tabakasında kendisini hissettirmişti. İşyerlerinde, okullarda, çarşıda, pazarda... bu baskıyı ve hakaretleri hep suskunlukla karşılayan ve içine atan, karşı bir savunma geliştiremeyen Türkiye kökenliler şimdi çok daha ağır bir suçlama ve yük altında kalacaklardır.

·       Almanya'nın sınırları içerisinde ve de belki de dünyanın neresinde olursanız olun Almanlarla karşılaştığınızda hep sizleri suçlayarak karşılayacaklardır.

·       Almanya'da BARIŞ ve BİRLİKTE YAŞAM, KARDEŞLİK duyguları çok BÜYÜK yara almıştır!

·       Parlamento kararına destek veren Türkiye kökenli 11 milletvekili ise tarih önünde kendi halkına ve asıl anavatanına karşı takındıkları bu ağır sorumluluğun ve yükün altında kalacaklardır.

·       Türk halkına ve Türkiye'ye devletine ve insanlarına nasıl bakacaklardır? Sadece

·       ''Ben Alman politikalarına hizmet ederim!'' Türklerin ve Türkiye'nin çıkarları, onuru ve saygınlığı beni ilgilendirmez! dediklerinde çok daha rahat davranabilecekler ve girdikleri yolda hizmet verebileceklerdir.

·       Bazı durumların üzerinde çok ve geniş boyutlu düşünmek gerekir.

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 03.06.2016

 https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160602_almanya_soykirim_oylama

http://www.ensonhaber.com/iste-ermeni-soykirimi-var-diyen-11-turk-vekil-2016-06-03.html

Deutschland verabschiedet heute, am 2. Juni 2016 den Genozid an den Armeniern

 Der Genozid an den Armeniern vor 100 Jahren wurde heute, am 2. Juni 2016, vom Deutschen Bundestag verabschiedet.

Man stellt sich natürlich heutzutage  die Frage, warum akzeptieren westliche Mächte,  wie z.B Deutschland und Frankreich, Völkermorde anderer Art, wie dies der Fall in Algerien ist.

 

1. Juni 2016, 18:45 Uhr Bundestag:Die Bundestagsresolution zu Armenien  https://www.sueddeutsche.de/politik/bundestag-berliner-resolution-1.3015080

 

11 TÜRK, TASARIYA "EVET" OYU VERDİ

Ermeni soykırımı tasarısını Alman meclisine getiren isim ise Türkiye kökenli olan Yeşiller Partisi'nin Eş Başkanı Cem Özdemir oldu. Tasarısının oylamasında tek ret oy Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Bettina Kudla'dan gelirken, tek çekimser oy da yine CDU milletvekili Oliver Wittke'dan geldi. Buna karşın Alman Parlamentosu'nda yer alan 11 Türkiye kökenli vekil tasarıya destek verdi.

TASARIYI HAZIRLAYAN CEM ÖZDEMİR; BABASI ÇERKES

Aynı zamanda milletvekili de olan Cem Özdemir, 12 Eylül 1965 tarihinde Türkiye’den göç eden Tokat-Turhal’lı bir işçi ailenin oğlu olarak Almanya’nın güneyindeki Baden-Württemberg eyaletinde, Bad Urach kentinde doğdu. Babası Çerkes kökenli, annesi ise İstanbullu. Liseyi bitirdikten sonra Reutlingen Sosyal Bilimler Fakültesinde sosyal pedagoji eğitimi aldı. 1987 yılından sonra da eğitimci ve serbest gazeteci olarak çalıştı.

TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN ÇIKARILDI

16 yaşında Alman vatandaşlığına geçme başvurusunda bulundu. Gerekçelendirmesi, "kendisinin bu ülkenin politik bilincine sahip bir vatandaşı" olarak hissetmesi oldu. Askerlik hizmetini yapmadığından ötürü vatandaşlıktan çıkartılması iki yıl süren Özdemir, 18 yaşında Alman vatandaşlığını elde ederek, Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

ÖZCAN MUTLU; AYDIN DOĞAN'A OTEL ALMASI İÇİN ARACI OLDUĞU KONUŞULDU

1968 Kelkit (Gümüşhane) doğumlu. 1973 yılından beri Almanya’da yaşıyor. Özcan Mutlu, 2011 yılında Aydın Doğan'ın Almanya'da 5 yıldızlı 5 oteli satın almak için 380 milyon Euroluk teklif sunduğu ve kendisinin görüşmelere aracı olduğu şeklinde Focus dergisinde yayınlanan haberin yalan olduğu gerekçesi ile dergiye karşı dava açmıştı. Dava için tanınmış medya avukatlarından Christian Schulz'u tutan Mutlu, avukatı aracılığı ile dergiye karşı dava açılması için müracaatta bulunmuştu. Avukat Schulz, derginin haberi tekzip etmesi, geri çekmesi ve internet ortamında yaymaması talebinde bulunmuştu.

YEŞİLLER PARTİSİ VEKİLİ EKİN DELİGÖZ, TOKATLI

1971 Tokat doğumlu. 1979 yılında ailesiyle birlikte Almanya’ya geldi. Konstanz ve Viyana’da İdare Bilimleri eğitimi gördü. Meclise Yeşiller partisinden giren Deligöz 1998 yılından bu yana Federal mecliste.

TÜRBAN KARŞITI SÖYLEMLERİYLE ÖNE ÇIKMIŞTI

Deligöz, 2006 yılında ‘Bild am Sonntag’ gazetesi aracılığıyla birkaç kadın milletvekiliyle birlikte kadınlara yönelik yaptığı çağrıda "Türban kadınlara baskının sembolüdür. Kadınların türban takmasını isteyen onları seks objesi olarak görüyor demektir. Ben Müslüman kadınlara şu çağrıda bulunuyorum: Günümüzün koşullarına göre yaşayın. Almanya’yı yaşayın. Türbanı çıkarın. Erkekler gibi aynı vatandaşlık haklarına sahip olduğunuzu gösterin" şeklinde açıklamada bulunmuştu. Deligöz bu açıklamasının ardından dinci kesimler tarafından tehdit edilmişti.

UYUM BAKANI AYDAN ÖZOĞUZ, TÜRK ÖĞRENCİ DERNEĞİ BAŞKANLIĞI YAPTI

1958 yılında Kilis'ten Almanya’ya çalışmaya giden işçi ailesinin çocuğudur. Ailesinin yaptığı gıda ticaretinde başarılı olmasından sonra Özoğuz 1989 yılında Almanya vatandaşı oldu. Öğrencilik yaptığı yıllarda Hamburg’da iki yıl süreyle Türk Öğrenci Derneği başkanlığını yaptı. Öğrencilik yaşamının ardından Alman Sosyal Demokrat Partinin ilk Türk kökenli başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Almanya'da 2013 yılında Göç ve Uyum Bakanlığı görevine getirilmiştir.

"RADİKAL İSLAMCI" OLDUKLARI GEREKÇESİYLE MERCEK ALTINA ALINMIŞLARDI

Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild gazetesi, Aydan Özoğuz'un kardeşleri Yavuz Özoğuz ve Gürhan Özoğuz'un, radikal İslamcı oldukları gerekçesiyle yıllarca Almanya Anayasayı Koruma Birimi tarafından mercek altına alındığını yazmıştı. Alman Bild gazetesinde yer alan habere göre, Özoğuz kardeşler, kurdukları Muslim Markt internet sitesinde yıllarca İsrail düşmanlığı yaparken, İran yanlısı yayınları nedeniyle Anayasayı Koruma Birimi tarafından yıllarca izlendi.

ALMAN SOSYAL DEMOKRAT PARTİ MİLLETVEKİLİ MAHMUT ÖZDEMİR

Duisburg ikinci bölgeden doğrudan seçilen SPD üyesi Özdemir 26 yaşında. Federal Meclis milletvekilleri arasında en genç milletvekili unvanını alarak tarihteki yerini alan Özdemir, Duisburg’da işçi ailesinin çocuğu olarak 1987 yılında dünyaya geldi. Özdemir, liseyi bitirdikten sonra Düsseldorf Heinrich-Heine Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Öğrenci olduğu dönemde Sosyal Demokrat Parti’de çalıştı. Duisburg’da yapılan 2009 yerel seçimlerinde belediye Meclis Üyesi seçilen Özdemir, 2013 seçimlerinde Duisburg 2. bölgeden oyların yüzde 43,2’sini aldı.

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ VEKİLİ METİN HAKVERDİ; ANNESİ ALMAN

Almanya’nın Hamburg kentinde 1969 yılında doğan Hakverdi Kiel ve ABD’nin Indiana kentinde hukuk eğitimi aldı. Annesi Alman, babası Türk olan Hakverdi, 1999 yılında Hamburg’da avukat olarak çalışmaya başladı. 2008 yılında Hamburg Eyalet Meclisi seçimlerinde Billstedt-Wilhelmsburg-Finkenwerder seçim bölgesinden doğrudan seçilerek Eyalet Meclisi’ne girdi. Hakverdi, Hamburg-Bergedorf-Harburg seçim bölgesinden SPD’den doğrudan aday olan Hakverdi de oyların yüzde 40,4’ünü alarak Meclis’e girdi.

ALMAN SOSYAL DEMOKRAT PARTİ VEKİLİ CANSEL KIZILTEPE

Berlin’de 1975 yılında doğan Kızıltepe lise eğitiminden sonra Berlin Teknik Üniversitesi’de iktisat eğitimi gördü. Alman Sendikalar Birliği ve Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nde ve Berlin Meslek Akademi’de eğitmen olarak çalışan Kızıltepe, Sosyal Demokrat Parti’ye 2005 yılında üye oldu ve parti içinde çeşitli alanlarda faaliyet gösterdi. SPD Milletvekili Ottmar Schreiner’in meclis bürosunda yönetici olarak çalışan Kızıltepe SPD Kreuzberg ilçe listesinden 5. sıradan milletvekili seçildi.

ALMAN SOSYAL DEMOKRAT PARTİ MİLLETVEKİLİ GÜLİSTAN YÜKSEL

1962 Adana doğumlu. Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Möncengladbach kentinden aday olan Yüksel partisi SPD’den Meclis'e girmeyi başardı. Yüksel uyum politikaları konusunda yaptığı çalışmalarla biliniyor.

SOL PARTİ VEKİLİ SEVİM DAĞDELEN; EVRENSEL GAZETESİNDE ÇALIŞTI

Almanya’nın Duisburg kentinde 1975 tarihinde doğan Dağdelen, 1997 yılında liseyi bitirdikten sonra Marburg‘da hukuk eğitimine başladı. Daha sonra bir yıl Avustralya’da eğitim gören Dağdelen, Verdi sendikası ve Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DIDIF) üyeliği bulunan Dağdelen, Evrensel gazetesinin yanı sıra ”Tatsacahen” ve ”Junge Stimme” dergilerinde çalıştı. Dağdelen Kuzey Ren Vestfaya eyalet listesinden 3. kez yeniden Bundestag’a girmeyi başardı. Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinden Sol Parti’nin 5. sırasından seçilen Dağdelen aynı zamanda Sol Parti Meclis Grubu Uyum ve Göç Politikaları sözcüsü. İki çocuk annesi Dağdelen, Türk-Alman Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkan Vekilliği görevini de yürütüyor.

SOL PARTİ MİLLETVEKİLİ AZİZE TANK

1950 yılında Ayvalık'ta doğan ve 1972 yılında İstanbul’dan Almanya’ya gelen Azize Tank, Oberpfalz bölgesinde bir porselen fabrikasında çalışmaya başladı. Daha sonra Berlin’e göç eden Azize Tank, burada kurduğu kız ve kadın derneğinin kurucuları arasında yer aldı. Bu alanda faaliyetlerde bulunan Tank, sosyal danışmanlık mesleği konusunda eğitim aldı. Charlottenburg ilçesinde 1990 yılında yabancılar danışmanlığına atanan Tank bu görevi 2009 yılına kadar sürdürdü ve emekliye ayrıldı. Federal Meclis için ilk kez 2013 seçimlerinde Sol Parti’den aday olan Tank, Berlin eyalet listesinden 6. sıradan milletvekili seçildi.

ALMAN HRİSTİYAN DEMOKRAT PARTİ (CDU) MİLLETVEKİLİ CEMİLE YUSUF

Hıristiyan Demokratların ilk Müslüman vekili olan Yusuf Batı Trakya kökenli. Seçim bölgesi Hagen’de doğrudan aday olan Yusuf aynı zamanda eyalet listesindeydi. 2012’den bu yana CDU Kuzey Ren Vestfalya Yönetim Kurulu üyesi olan Yusuf 1978 doğumlu. Almanya’nın Leverkusen kentinde doğan Yusuf, Bonn’daki Rheinische Friedrich-Wilhelms Üniveristesi’nde siyaset bilimi eğitimi aldı. 2008’de Kuzey Ren Vestfalya eyaleti Uyum Bakanlığı’nda çalışmaya başlayan Yusuf ayrıca, CDU Kuzey Ren Vestfalya Alman Türk Forumu’nun başkan yardımcısı.

 http://www.ensonhaber.com/iste-ermeni-soykirimi-var-diyen-11-turk-vekil-2016-06-03.html


 

Eğitim ve Öğretimde Türkler

    Almanya'da "Eğitim ve Öğretimde Türkler"

Ana başlığı altında bir dizi yazı hazırladım ve bunları kendi internet portalımda yayınladım.

(Bu yazıların birçoğu ile birlikte daha sonra yazdığım diğer yazıları da BLOG sayfalarımda internette okuyuculara sunuyorum)

     Bu Yazılarımdan Neler Bekliyorum?          

       1) Burada yansıtılan düşünceler okunduğunda onu okuyan kişide „yeni“ düşünceler geliştirmelidir.

       2) Geçmişden bugüne akan bir eğilimden yola çıkarak geleceğe yönelik uygulamaların olabilmesi için tartışma alanı açabilmelidir.

       3) Evde ve dost çevrelerinde bu tür konuların da artık konuşulabilmesine yol açmalıdır.

       4) Anne ve babaların çocukları ile ilgili yeni ufuklar kazanabilmesine neden olabilmelidir.

       5) Bireyin kendi "kimlik" tanımına katkıda bulunacak tartışmalara yol açabilmelidir.

       6) Eğitim ve öğretimin çağdaş ve insan onuruna yaraşır biçimde olabilmesi için uğraş verilmesi gerekir diye düşünebilmenin yolunu açabilmelidir.

       7) Halkının ve çağının sorunlarına, insancıl ve bilimsel bakış açısından yaklaşması gereken aydınlar için bir "göreve sesleniş" olabilmelidir.

       8) Almanya toplumunun çok kültürlü ve çok ulusluluğunun gereği olan yeni örgütlenme ve uygulama alanları bulabilmesi için bu toplumun her bir bireyine bir sorumluluk düşüğü gerçeğini düşündürmelidir.

       9) Neleri ve hangi biçimde istememiz gereğini düşünmeye doğru bir işaret vermelidir.

       10) Bu toplumda elde edilmesini düşlediğimiz tüm değerlerin ve uygulamaların ancak bir uğraşılar ve örgütlenmeler sonucu yaşam bulacağını hatırlatmalıdır.

       11) Anadolu ve Trakya ile onların ve çevresinden yüzyılların birikimiyle oluşan çok büyük ekinlerin kendinde yurt bulduğu bugünün Türkiyesi'ne evrensel ekinlere saygı ve onlara tüm insanlığın öz değerleri analmında özümsemeye gidebilecek, Türk dilini konuşan halkın özgüvenini arttırmalıdır.

       12) Avrupa'nın ve Almanya'nın unutmak istediği bu büyük ekinlerin mirascıları olarak, bir Anadolu ekinine sahip çıkmamız gerektiğini anımsatmalıdır.

       13) "Avrupa merkeziyetci düşünce" anlayışına karşıt bir öz bilincin gerekli olduğunu anımsatmalıdır.

       14) Eğitim ve öğretime yapılan yatırımların çok ileride ürünlerini vereceği gerçeğini hatırlatmalıdır.

       15) Bugün bu konuda hata yapılmaması için bireylerin, yurttaşların tek tek sorumlulukları olduğu gerçeğini öne çıkarabilmelidir.

       16) Türkçe dilinin Avrupa'da konuşulduğu oranda "eğitim ve öğretim kurumlarında" da yerini alabilmesi gerektiği kavranmalıdır.

       17) Türkçe dilli halk kendi öz dilini severek konuşma ve onu geliştirme duygusuna sahip olmalıdır.

       18) Almanya Federal Devleti'nin resmi dili Almanca'nın en iyi biçimde öğrenilebilmesi ve bu dile egemen olabilmenin yolunun Türkçe dilli halkın kendi anadilinde de güçlü olmasından geçeceğini kavratabilmelidir.

       19) Bin yıl ötelerden gelen bir Çin atasözünün kavranmasına yardımcı olmalıdır:

      "Bir yıl sonrayı düşünüyorsan:

Tohum ek.

Ağaç dik,

on yıl sonrasıysa tasarladığın.

Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini,

Halkını eğit o zaman !

Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın,

Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın,

Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti!..

Birisine balık verirsen, doyar bir defalık,

Balık tutmasını öğret, doysun ömür boyunca!.."

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 

    25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg