11 Nisan 2025 Cuma

KÖTÜYE KULLANILMASI

  GÖREVİN KÖTÜYE KULLANILMASI

. Devlet görevlileri, kamu çalışanları görevlerini kötüye kullanıp, çıkar sağlarsa ne düşünürüz?

. Devlet görevlilerinin ve kamu çalışanlarının görevlerini kötüye kullanıp çıkar sağlaması, toplum için son derece ciddi ve yıkıcı sonuçlar doğuran bir durumdur.

. Bu tür davranışlar sadece yasalara aykırı olmakla kalmaz, aynı zamanda kamuya olan güveni sarsar, adaleti zedeler ve toplumsal huzuru bozar.

. Menfaat elde etmek, çıkar, mal, mevkii, elde etme duyguları, aşırı güçlü istekler… ne yazık ki insanları etkisi altına almaktadır.

. Bu tür insanlar her türlü kurallara, yasalar ve gelenek, göreneklere rağmen isteklerinin, tutkularının etkisinde kalmaktadır.

. Ne yazık ki bu durum insanlık tarihinde sıkça karşılaşılan ve günümüzde de varlığını sürdüren bir gerçektir.

. Çıkar, mal, mevki ve menfaat elde etme arzusu, yani ihtiraslar, zaman zaman insanların ahlaki değerlerini ve erdemlerini gölgede bırakabilmektedir.

. Siyasette, devlet görevinde bile çıkarları için her şeyi yapabilecek insanlar vardır; eğer devlet ve kamu kurumları gittikçe artan bir yükselişle hırsızlığa, yolsuzluklara dönük bir yapı oluşturuyor ise artık o rejim son derece yıkıcı ve zararlı olmuştur. (hırsızlık rejimi=kleptokrasi)

. Bu durumun çeşitli nedenleri ve sonuçları bulunmaktadır:

A) NEDENLERİ:

-Devlet Yönetimi:

Eğer adil, demokratik bir hukuk devleti yok ise, yargı ve adalet sistemi iyi çalışmıyorsa, denetlemeler yeterli değilse insanlar kişisel çıkarları için her tülü yola girebilirler.

-Toplumsal Yapılar:

Toplumdaki eşitsizlikler, güç dengesizlikleri ve statü arayışı gibi faktörler, bazı insanların bu tür duygularını daha yoğun yaşamasına ve ahlaki sınırları zorlamasına yol açabilir.

-Ekonomik Sistemler:

Kapitalist sistemlerdeki rekabetçi ortam ve sürekli büyüme hedefi, bireyleri daha fazla kazanmaya ve sahip olmaya teşvik edebilir.

-Bireysel Psikoloji:

İnsanın doğasında var olan rekabet duygusu, başarı arzusu ve daha iyi bir yaşam standardına ulaşma isteği gibi faktörler ihtirasları tetikleyebilir.

-Eğitim ve Değerler:

Aile ve toplum tarafından verilen eğitimin ve benimsenen değerlerin yetersizliği veya yanlış yönlendirmesi, ahlaki pusulanın zayıflamasına neden olabilir.

-Medya ve Popüler Kültür:

Başarıyı ve zenginliği yücelten, etik değerleri arka plana atan medya içerikleri ve popüler kültür figürleri, bu tür ihtirasları normalleştirebilir ve hatta teşvik edebilir.

B) SONUÇLARI:

-Kamu Güveninin Sarsılması:

Devlet kurumlarına ve kamu görevlilerine duyulan güven ciddi şekilde azalır. Vatandaşlar, devletin adil ve dürüst bir şekilde yönetildiğine dair inançlarını kaybedebilirler.

-Kamu Kaynaklarının Kötüye Kullanılması:

Devletin sahip olduğu mal, para ve diğer kaynaklar, kamu yararı yerine kişisel çıkarlar için kullanılabilir. Bu durum, kamu hizmetlerinin kalitesini düşürür ve devletin ekonomik olarak zarar görmesine yol açar.

-Yolsuzluk ve Rüşvetin Yaygınlaşması:

Birkaç olayın ortaya çıkması, diğer görevliler arasında da benzer davranışların yaygınlaşmasına neden olabilir. Bu durum, devletin tüm kademelerinde yolsuzluk ve rüşvet kültürünün oluşmasına zemin hazırlayabilir.

-Adaletsizlik ve Eşitsizlik: Görevini kötüye kullananlar haksız kazanç elde ederken, dürüst ve yasalara uygun davranan vatandaşlar ve diğer kamu çalışanları mağdur olabilir. Bu durum, toplumsal adaletsizlik ve eşitsizlik algısını artırır.

-Hukukun Üstünlüğünün Zedelenmesi:

Görevini kötüye kullananların cezasız kalması veya yeterince cezalandırılmaması, hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verir. Bu durum, suç işlemeyi caydırıcı mekanizmaların etkinliğini azaltır.

-Toplumsal Çürüme:

Yolsuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik ve güvensizlik gibi sorunlar artabilir. Toplumsal dayanışma ve iş birliği zayıflayabilir.

-İlişkilerin Bozulması:

İnsanlar arasındaki ilişkilerde samimiyet ve güven azalabilir. Çıkar odaklı yaklaşımlar, dostlukları ve aile bağlarını zedeleyebilir.

-Bireysel Mutsuzluk:

Sürekli bir tatminsizlik ve daha fazlasını isteme hali, bireylerin gerçek mutluluğu ve huzuru bulmasını zorlaştırabilir.

-Etik İhlaller:

Yalan söyleme, hile yapma, başkalarının haklarını gasp etme gibi etik dışı davranışlar yaygınlaşabilir.

-Çevresel Tahribat:

Sınırsız kar hırsı ve tüketim odaklı yaşam tarzı, doğal kaynakların tükenmesine ve çevresel sorunların artmasına neden olabilir.

-Toplumsal Huzursuzluk ve Öfke:

Vatandaşlar, kamu görevlilerinin bu tür ahlaksız ve yasa dışı davranışlarına karşı öfke ve hayal kırıklığı yaşayabilirler. Bu durum, toplumsal gerginlikleri ve protestoları tetikleyebilir.

-Devletin İtibar Kaybı (Ulusal ve Uluslararası Düzeyde):

Yolsuzluk vakaları, devletin hem kendi vatandaşları nezdinde hem de uluslararası platformlarda itibarını zedeler. Bu durum, uluslararası ilişkileri ve ekonomik iş birliğini olumsuz etkileyebilir.

-Kalkınma ve Gelişmenin Engellenmesi:

Yolsuzluk ve kamu kaynaklarının kötüye kullanılması, devletin yatırım yapma ve kamu hizmetlerini iyileştirme kapasitesini azaltır. Bu durum, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını olumsuz etkiler.

C) ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER:

-Etkin Denetim Mekanizmaları:

Devlet kurumlarının ve kamu çalışanlarının faaliyetlerinin düzenli ve etkin bir şekilde denetlenmesi gereklidir. İç denetim birimleri güçlendirilmeli ve bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.

-Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik:

Kamu yönetiminde şeffaflık ilkesi benimsenmeli ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. Kamu görevlilerinin mal beyanları düzenli olarak alınmalı ve incelenmelidir. Hesap verebilirlik mekanizmaları etkin bir şekilde işletilmelidir.

-Güçlü Etik Kurallar ve Eğitim:

Kamu görevlileri için net etik kurallar belirlenmeli ve bu kurallar düzenli eğitimlerle pekiştirilmelidir. Etik davranış ilkelerine uyulması teşvik edilmeli ve ihlallerin yaptırımları açıkça belirtilmelidir.

-Bağımsız ve Etkin Yargı:

Görevini kötüye kullanan kamu görevlilerinin adil ve hızlı bir şekilde yargılanması ve gerekli cezaları alması sağlanmalıdır. Yargının bağımsızlığı ve etkinliği, cezasızlık algısının önüne geçilmesi açısından hayati önem taşır.

-Medya ve Sivil Toplumun Rolü:

Medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının yolsuzluk iddialarını araştırması ve kamuoyunu bilgilendirmesi desteklenmelidir. Eleştirel seslerin susturulmaması ve şeffaflığın sağlanmasına katkıda bulunulması önemlidir.

-İhbar Mekanizmalarının Güçlendirilmesi:

Yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma durumlarını ihbar edenlerin korunması ve teşvik edilmesi için güvenilir mekanizmalar oluşturulmalıdır.

-E-Devlet Uygulamalarının Yaygınlaştırılması:

Kamu hizmetlerinin elektronik ortamda sunulması, bürokrasiyi azaltarak ve insan temasını en aza indirerek yolsuzluk riskini azaltabilir.

-Siyasi İrade ve Kararlılık:

Yolsuzlukla mücadele konusunda güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gösterilmesi, alınacak önlemlerin başarısı için temel şarttır.

Ç) KISACA:

. Tümsel olarak bir ülkede gerek devlet sistemi, gerekse de toplumsal düzen büyük bir çöküş göstermekte ise her türlü yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlıklar ortaya çıkar ve sistemle bütünleşir.

. Tek tek bir çözüm asla yarar sağlamaz; devletin, kamunun ve toplumsal düzenin tam bir hukuk devleti yapısı altına girebilmesi gerekir ki suça kaymalar önlenebilsin

. Devlet yönetiminde tam anlamı ile gerçek hukuk devleti ilkeleri uygulanıyor olmalıdır.

. Denetimler, adil ve acil yargılama, şeffaf yönetim… gibi ilkeler ve suçun ortaya çıkacağı gerçeği ile insanların görevlerini kötüye kullanmaları engellenebilir.

. Ancak, bu durumun mutlak ve değişmez olmadığını da unutmamak gerekir.

. Bu durum üzücü bir gerçek olsa da, insanlığın potansiyelini ve daha iyi bir gelecek inşa etme umudunu kaybetmemek önemlidir.

. Bireysel ve toplumsal düzeyde etik değerlere sahip çıkmak ve bu yönde çaba göstermek, daha adil ve erdemli bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatır.

. Devlet görevlilerinin ve kamu çalışanlarının görevi kötüye kullanması, toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkileyen bir suçtur.

. Bu nedenle, bu tür davranışlarla etkin bir şekilde mücadele etmek ve kamu yönetiminde dürüstlük, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini hakim kılmak, sağlıklı bir toplum ve güçlü bir devlet için hayati önem taşımaktadır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.12, MŞ.

.       (Araştırma, değerlendirme yazım)

 

REJİM TARTIŞMASI

 .   REJİM TARTIŞMASI    .

.  CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in son zamanlarda Türkiye'deki siyasi rejim için "cunta rejimi" ifadesini kullandığına dair haberler ve açıklamalar bulunmaktadır.

.  Özgür Özel'in bu ifadeyi neden ve hangi bağlamda kullandığı, CHP'nin bu konudaki detaylı gerekçeleri ve bu ifadenin siyasi tartışmalara nasıl yansıdığı önem taşımaktadır.

.  CHP'nin Türkiye'deki mevcut siyasi rejim için "cunta rejimi" ifadesini kullanması ciddi bir iddiadır ve siyasi tartışmalara yol açmıştır.

.  CHP, mevcut yönetim anlayışını demokratik normlardan uzaklaşma, yürütmenin aşırı güçlenmesi ve muhalefete baskı gibi gerekçelerle eleştirmektedir.

.  Ancak "cunta" kelimesinin geleneksel anlamı ve Türkiye'deki mevcut siyasi sistemin işleyişi göz önüne alındığında, bu ifadenin ağır ve tartışmalı olduğu söylenebilir.

.  Önemli olan, iddiaların somut delillerle desteklenmesi ve siyasi tartışmaların hukuki ve demokratik çerçeve içinde yürütülmesidir.

I) CHP'NİN İDDİASININ MUHTEMEL GEREKÇELERİ:

-Demokratik Normlardan Uzaklaşma İddiaları:

CHP, son yıllarda Türkiye'de hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi demokratik normlarda gerileme yaşandığını savunuyor olabilir.

-Yürütme Yetkisinin Aşırı Merkezileşmesi:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği geniş yetkiler ve denge-denetleme mekanizmalarındaki potansiyel zayıflamalar, CHP tarafından yürütmenin aşırı güçlenmesi ve tek adam yönetimi eleştirisiyle ilişkilendiriliyor olabilir.

-Seçilmişlerin Yetkilerinin Gasp Edildiği İddiaları:

Bazı durumlarda, yerel seçimlerde halkın seçtiği belediye başkanlarının görevden alınması veya kayyum atanması gibi uygulamalar, CHP tarafından halk iradesinin yok sayılması ve "cunta" benzeri bir müdahale olarak algılanmış olabilir.

-Muhalefete Yönelik Baskılar:

CHP, parti yöneticilerine, milletvekillerine ve destekçilerine yönelik baskılar, soruşturmalar ve davaların siyasi amaçlı olduğunu ve demokratik muhalefeti sindirmeye yönelik "cunta"vari uygulamalar olduğunu düşünebilir.

-Belirli Karar Alma Süreçlerindeki Şeffaflık Eksikliği:

Bazı önemli politika kararlarının dar bir çevrede alınması ve kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi, CHP tarafından demokratik katılımın ve şeffaflığın zedelendiği şeklinde yorumlanabilir.

II) "CUNTA REJİMİ" İFADESİNİN AĞIRLIĞI VE ELEŞTİRİSİ:

-"Cunta" Kelimesinin Anlamı:

"Cunta" kelimesi, demokratik yollarla iktidara gelmemiş, genellikle askeri darbeyle yönetime el koymuş ve temel hak ve özgürlükleri askıya almış bir yönetim biçimini ifade eder. Bu tanım, Türkiye'deki mevcut durumu tam olarak karşılamamaktadır. Türkiye'de seçimler yapılmakta ve sivil bir hükümet bulunmaktadır.

-Siyasi Polemik:

CHP'nin bu ifadeyi kullanması, mevcut siyasi atmosferdeki kutuplaşmanın bir yansıması olarak görülebilir. Sert bir eleştiri ve muhalefet stratejisi olarak değerlendirilebilir.

-İfade Özgürlüğü Sınırları:

Siyasi tartışmalarda sert ifadeler kullanılabilse de, "cunta rejimi" gibi ağır bir ithamın, mevcut demokratik kurumların işleyişini ve halkın iradesini tamamen yok saydığı anlamına geldiği unutulmamalıdır.

-Karşı Tepkiler:

CHP'nin bu iddiası, iktidar partisi ve destekçileri tarafından sert tepkilerle karşılanmıştır. Bu tepkilerde genellikle CHP'nin geçmişteki askeri müdahalelere karşı tutumu ve "darbe imaları" üzerinden eleştiriler yapılmaktadır.

III) CUNTA REJİMİ NEDİR, ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

.  Cunta, kelime anlamı olarak "komite" veya "toplantı" anlamına gelir.

.  Siyasi literatürde ise genellikle silahlı kuvvetler içinden bir grup subayın demokratik yolları ihlal ederek yönetime zorla el koyduğu rejimi ifade eder.

.  Cuntalar genellikle askeri darbeler sonucu iktidara gelirler ve halk iradesini yok sayarak kendi yönetim biçimlerini uygularlar.

.  Cunta rejimleri, demokratik değerlere aykırı yönetim biçimleri olup, genellikle insan hakları ihlalleri, siyasi baskı ve toplumsal huzursuzluklara yol açarlar.

.  Çoğu zaman uluslararası toplum tarafından kınanırlar ve uzun vadede sürdürülebilir olmaları zordur.

A) CUNTA REJİMLERİNİN ÖZELLİKLERİ:

Zorla İktidara Gelme: Cuntalar, mevcut hükümeti yasadışı yollarla, genellikle askeri darbeyle devirerek iktidarı ele geçirirler.

Askeri Kontrol: Yönetim genellikle askeri personel veya asker kökenli kişiler tarafından yürütülür. Ordunun siyasi hayattaki etkisi ve gücü belirgindir.

Anayasal Düzenin Askıya Alınması: Cuntalar genellikle mevcut anayasayı askıya alır veya tamamen yürürlükten kaldırır, yerine kendi belirledikleri kuralları veya geçici düzenlemeleri koyarlar.

Demokratik Kurumların İptali veya İşlevsizleştirilmesi: Seçimler, siyasi partiler, parlamento gibi demokratik kurumlar ya tamamen kapatılır ya da işlevleri büyük ölçüde kısıtlanır.

Temel Hak ve Özgürlüklerin Kısıtlanması: İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler ciddi şekilde sınırlandırılır veya tamamen ortadan kaldırılır.

Hukukun Üstünlüğünün Zayıflaması: Yargı bağımsızlığı zedelenir ve hukuk, cunta yönetiminin çıkarlarına göre şekillendirilebilir.

Siyasi Muhalefetin Bastırılması: Cunta yönetimi, kendisine karşı olan her türlü muhalefeti baskı, gözaltı, işkence ve hatta infaz gibi yöntemlerle sindirmeye çalışır.

Merkeziyetçi Yönetim: Karar alma süreçleri genellikle dar bir askeri veya sivil elit grubunun elinde toplanır.

Olağanüstü Hal Uygulamaları: Cuntalar genellikle olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilan ederek yetkilerini genişletir ve sivil özgürlükleri daha da kısıtlarlar.

Propaganda ve Kontrollü Medya: Cunta yönetimi, kendi ideolojisini ve eylemlerini meşrulaştırmak için medyayı kontrol altında tutar ve propaganda araçlarını yoğun olarak kullanır.

B) CUNTA REJİMİ ÖRNEKLERİ:

.  Tarihte birçok ülkede farklı dönemlerde cunta rejimleri görülmüştür.

.  Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse:

Türkiye: 1960-61 (Milli Birlik Komitesi), 1980-1983 (Milli Güvenlik Konseyi) dönemleri askeri cunta yönetimleridir. 12 Mart 1971 muhtırası ve 28 Şubat 1997 postmodern darbesi de cunta etkisinin hissedildiği dönemlerdir.

Yunanistan: 1967-1974 yılları arasındaki "Albaylar Cuntası" olarak bilinen askeri rejim.

Şili: 1973-1990 yılları arasında Augusto Pinochet liderliğindeki askeri cunta.

Arjantin: 1976-1983 yılları arasındaki askeri cunta.

Myanmar: 1962-2011 ve 2021'den günümüze kadar süren askeri cuntalar.

IV) TÜRKİYEDE ŞU AN CUNTA REJİMİ VAR MIDIR?

Hayır, şu anda Türkiye'de bir cunta rejimi bulunmamaktadır.

Türkiye, demokratik bir cumhuriyet olup, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetilmektedir.

Ülkede düzenli olarak seçimler yapılmakta, siyasi partiler faaliyet göstermekte ve anayasal kurumlar işlemektedir.

Daha önceki dönemlerde Türkiye'de askeri darbeler ve müdahaleler yaşanmış olsa da, günümüzde demokratik süreçler işlemektedir.

V) TÜRKİYENİN BUGÜNKÜ DEVLET REJİMİ NASILDIR?

.  Türkiye'nin bugünkü devlet rejimi, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine" dayalı demokratik anayasal cumhuriyettir.

.  Bu şu anlama gelir:

-Cumhuriyet:

Devletin başkanı, halk tarafından belirli bir süre için seçilen cumhurbaşkanıdır. Monarşi gibi kalıtsal bir yönetim biçimi yoktur.

-Üniter Devlet:

Ülke tek bir merkezi yönetim altında yönetilir. Federal sistemdeki gibi özerk bölgeler veya eyaletler bulunmaz; bulunması da istenilmemekltedir.

-Anayasal Cumhuriyet:

Devletin yetkileri ve vatandaşların hakları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenmiştir. Tüm kurumlar ve kişiler anayasaya uymak zorundadır.

-Demokratik Devlet:

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Halk, seçme ve seçilme yoluyla yönetime katılma hakkına sahiptir. Siyasi partiler serbestçe kurulabilir ve faaliyet gösterebilir. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler anayasa tarafından güvence altına alınmıştır.

-Cumhurbaşkanlığı Sistemi:

Yürütme yetkisi, "doğrudan halk tarafından seçilen" cumhurbaşkanı ve onun "atadığı kabine" tarafından kullanılır.

Başbakanlık makamı kaldırılmıştır. Yasama ve yürütme organları birbirinden ayrıdır.

-Türkiye'nin devlet rejiminin temel özellikleri Anayasa'nın ilk maddelerinde belirtilmiştir:

.   Madde 1: "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."

.   Madde 2: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."   

VI) CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR

.   Türkiye'deki "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile yürürlüğe giren yeni bir yönetim modelidir.

.   Bu sistem, daha önce uygulanan parlamenter sistemden önemli ölçüde farklılaşan özelliklere sahiptir.

a- Yürütme Erki:

Tek Başlılık: Yürütme yetkisi, doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı'na aittir.

Başbakanlık makamı kaldırılmıştır.

Devlet ve Hükümet Başkanı: Cumhurbaşkanı hem devletin başı hem de hükümetin başıdır.

Kabine: Cumhurbaşkanı, hükümeti oluşturmak üzere Meclis dışından bakanlar atar ve görevden alır.

Bakanlar, Cumhurbaşkanı'na karşı sorumludur.

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri: Cumhurbaşkanı, belirli konularda kanun gücünde kararnameler çıkarabilir. Ancak bu kararnameler, temel haklar, kişi hakları, siyasi haklar ve ödevler gibi konularda düzenleme yapamaz ve TBMM tarafından kanunla düzenlenmiş konulara aykırı olamaz. TBMM aynı konuda kanun çıkarırsa, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükümsüz kalır.

Güçlü Yürütme: Sistem, yürütme organına daha fazla yetki ve istikrar sağlamayı amaçlar. Hükümetin kurulması ve görevde kalması Meclis'in güvenine bağlı değildir.

b- Yasama Erki:

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM): Yasama yetkisi münhasıran TBMM'ye aittir.

Kanun Yapma Tekeli: Kanun teklif etme yetkisi milletvekillerine aittir. Cumhurbaşkanı ve bakanların kanun teklif etme yetkisi yoktur.

Denetleme Yetkisi: TBMM, soru, Meclis araştırması, genel görüşme ve soruşturma yoluyla yürütmeyi denetleme yetkisine sahiptir.

Karşılıklı Fesih Yetkisi: TBMM, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı da seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisine sahiptir. Bu durum, yasama ve yürütme arasında bir denge ve uzlaşma mekanizması olarak görülür.

c- Yargı Erki:

Bağımsız ve Tarafsız Yargı: Anayasa'ya göre yargı bağımsız ve tarafsızdır.

Anayasa Mahkemesi: Kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetler.

ç- Güçler Ayrılığı:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, sert bir güçler ayrılığı prensibine dayanır.

Yasama ve yürütme organları birbirinden ayrı seçimlerle oluşur ve birbirlerinin varlığına son veremezler (karşılıklı fesih yetkisi istisnasıyla).

Yürütmenin yasama üzerinde doğrudan bir vesayeti veya hükümet kurma yetkisi yoktur.

d- Diğer Önemli Özellikler:

.  Partili Cumhurbaşkanlığı: Cumhurbaşkanı, bir siyasi partinin üyesi veya genel başkanı olabilir.

.  Cumhurbaşkanı Yardımcıları: Cumhurbaşkanı, yardımcılar atayabilir.

.  Seçimler: Cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerinin seçimleri aynı anda yapılır (5 yılda bir).

.  Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yürütme yetkisini doğrudan halk tarafından seçilen ve güçlü yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanı'na veren, yasama ve yürütme organlarının ayrı seçimlerle oluştuğu ve birbirlerini belirli şartlarda feshedebileceği, sert kuvvetler ayrılığına dayanan bir yönetim modelidir.

.  Bu sistem, parlamenter sistemdeki daha hızlı karar alma mekanizması oluşturmayı amaçlamaktadır.

.  Partili Cumhurbaşkanlığı: Cumhurbaşkanı, bir siyasi partinin üyesi veya genel başkanı olabilir.

.  Cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerinin seçimleri aynı anda yapılır (5 yılda bir).

.  Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yürütme yetkisini "doğrudan" halk tarafından seçilen ve "güçlü yetkilere" sahip bir Cumhurbaşkanı'na veren, yasama ve yürütme organlarının ayrı seçimlerle oluştuğu ve birbirlerini belirli şartlarda "feshedebileceği", sert güçler ayrılığına dayanan bir yönetim modelidir.

.  Bu sistem, parlamenter sistemdeki "daha hızlı karar alma" mekanizması oluşturmayı amaçlamaktadır.

VII) TEK ADAM REJİMİNİN SAKINCALARI NELERDİR?

.  "Tek adam rejimi" ifadesi, genellikle yürütme yetkisinin tek bir kişide toplandığı, diğer devlet organlarının (yasama, yargı) yetkilerinin zayıflatıldığı veya bu tek kişinin kontrolü altına girdiği yönetim biçimlerini eleştirel bir şekilde tanımlamak için kullanılır.

.  Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bazı eleştirmenleri, sistemin bu yönde bir evrime açık olduğunu veya bazı özelliklerinin "tek adam rejimi" olarak nitelendirilebileceğini savunmaktadırlar.

.  Bu bağlamda Türkiye'de bugün var olan sistemin potansiyel sakıncalarını soruyorsanız, bunlar şu şekilde özetlenebilir:

a- Yürütme Yetkisinin Tek Elde Toplanmasının Sakıncaları:

-Keyfilik Riski:

Yürütme yetkisinin tek bir kişide yoğunlaşması, kararların daha keyfi alınma riskini artırabilir. Farklı görüşlerin dikkate alınmaması, hatalı veya eksik kararlara yol açabilir.

-Denetim Mekanizmalarının Zayıflaması:

Güçler ayrılığının zayıflaması durumunda, yürütmenin yasama ve yargı tarafından etkin bir şekilde denetlenmesi zorlaşabilir. Bu durum, hesap verebilirlik sorunlarına yol açabilir.

-Hızlı Karar Alma Ancak Kapsamlı Değerlendirme Eksikliği:

Kararlar hızlı alınabilir ancak farklı perspektiflerin ve uzman görüşlerinin yeterince değerlendirilmemesi, uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilir.

-Kişiye Bağımlılık:

Sistem, büyük ölçüde liderin kişisel özelliklerine, kararlarına ve hatta sağlık durumuna bağımlı hale gelebilir. Kurumsal süreklilik ve öngörülebilirlik azalabilir.

-Otoriterleşme Eğilimi:

Yürütme gücünün aşırı yoğunlaşması, zamanla otoriterleşme eğilimlerini tetikleyebilir. Muhalefetin sesinin kısılması, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması gibi riskler artabilir.

b- Yasama ve Yargının Rolünün Zayıflamasının Sakıncaları:

-Temsil Eksikliği:

Güçlü bir yürütme karşısında yasamanın etkisizleşmesi, farklı toplumsal kesimlerin ve siyasi görüşlerin yeterince temsil edilmemesi anlamına gelebilir.

-Hukukun Üstünlüğünün Zedelenmesi:

Yargı bağımsızlığının zayıflaması veya yürütmenin yargı üzerinde baskı kurması, hukukun üstünlüğünü zedeleyebilir. Bu durum, adalet sistemine olan güveni azaltır ve keyfi uygulamalara yol açabilir.

-Denge ve Kontrol Mekanizmasının Kaybı:

Yasama ve yargının yürütmeyi dengeleme ve kontrol etme işlevini yeterince yerine getirememesi, gücün kötüye kullanılma riskini artırır.

c- Toplumsal ve Siyasi Hayata Etkileri:

-Kutuplaşma ve Gerilim:

Tek bir lider etrafında kutuplaşma artabilir. Farklı görüşlere saygı azalabilir ve toplumsal gerilimler yükselebilir.

-Muhalefetin Alanının Daralması:

Eleştirel seslerin ve muhalefetin baskı altında olması, demokratik tartışma ortamını zedeleyebilir.

-Uluslararası İlişkilerde Sorunlar:

Demokratik standartlardan uzaklaşma algısı, uluslararası alanda ülkenin itibarını zedeleyebilir ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

-Ekonomik İstikrarsızlık:

Hukukun üstünlüğünün zayıflaması ve öngörülebilirliğin azalması, yatırım ortamını olumsuz etkileyebilir ve ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir.

ç- Özetle:

. Bu sakıncalar, "tek adam rejimi" olarak nitelendirilen yönetim biçimlerinin genel potansiyel riskleridir.

. Türkiye'deki mevcut "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"nin bu riskleri ne ölçüde taşıdığı veya taşıyıp taşımadığı, farklı siyasi görüşler ve akademik değerlendirmeler arasında tartışma konusudur.

. Sistemin savunucuları, hızlı karar alma, istikrar ve etkin yönetim gibi avantajlarını vurgularken, eleştirmenler yukarıda bahsedilen sakıncalara dikkat çekmektedirler.

. Bu araştırma ve derleme ile kısa ve öz bir biçimde konu hakkında bilgilendirmede bulunmak istedim.

. Umarım okuyucular bu özetlemey, derlemeyi kendileri için yararlı bulacaklardır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.11, MŞ.

.      (Araştırma ve değerlendirme yazım)