15 Temmuz 2023 Cumartesi

KAZANIMLAR YOK EDİLİYOR

-  KAZANIMLAR YOK EDİLİYOR

. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti 100 yıl sonra kimlerin, hangi güçlerin saldırısına uğruyor?

. Halk durumun “ciddiyetinin” farkında olmasın isteniliyor ve halkın çeşitli kesimleri kendilerine göre uğraşılar buluyor, kendilerini avutuyor.

. Gerçeklerden uzaklaşan insanlar, kendi yaşam çemberi içerisinde buldukları ile, sosyal medyada beğeni toplamalarla yaşarken işbirlikçiler, çıkarcılar, bölücüler ve tüm karşı devrimciler her bir yanı sarmaya devam ediyor.

. Farkına varan oluyor mu?

. Cumhuriyetin getirdiği tüm kazanımları tek, tek yok edip yerine neler konulmak isteniliyor?

. Bu gidiş nereye kadar böyle devam edecektir, nereye gidilmektedir?

-  Devlet, toplum, din ve tarikatlar, cemaatler ve yapılanmaları, ilişkileri ve ortaya çıkardıkları güç ne durumdadır?

. Din ve vicdan özgürlüğünün anayasal bir hukuk devletindeki "yeri ve sınırları "ve bunların "uygulamadaki durumu" önemlidir.

.  Devlet ve dinsel yapılanmalar arasındaki ilişki ve bunun "hukuksal" zemini çok açık ve anlaşmalarla belirlenmelidir.

.  Şu an büyük bir serbestlik ve sınır tanımaz bir özgürlük ile gittikçe artan yayılma gözlenmektedir.

.  Ortaya bir "türban" tartışması atılmıştı ve bunun üzerine odaklanılır iken her yerde, her isteyenin yapabileceği dinsel yapılanmalar ve onların, ticari, toplumsal, kültürel yan örgütleri yayılmıştır.

.  Hangi yapılanmalar yasalara aykırıdır ve insan haklarına uymamaktadır, hangileri suç oluşturmaktadır... gibi sorgulamalar ve eleştirmeler pek yapılmamaktadır.

.  Son yüzyılın yarısında gittikçe hızla ilerleyen bu tür yayılma ve yapılaşmalar artık Türkiye devlet ve toplum yapısının yeni bir modeli olma yolunda olduğunu göstermektedir.

.  Devlet her şeyi ile, tüm sistematiği ve kullanımları ile bir yasallık, bir hukuksallık gösteren örgütlenme olduğuna göre "din ve vicdan ile ilgili her türlü durum ve özellikler, örgütlenme, hak ve özgürlükler, sorumluluklar, yükümlülükler… ÇAĞDAŞ BİR HUKUK DEVLETİNDE açıkça yer alır; almak zorundadır.

.  Bunun bu boyutlarda ve ciddiyette olmaması durumunda din ve inanç, vicdan konuları her zaman kötü kullanımlara, hak ihlallerine ve çatışmalara, suç unsuru olmaya, insan haklarına aykırı durumlara yol açmaya yatkınlık göstermeye… gidebilir; toplumsal, kitlesel çatışmalara, sömürüye zemin hazırlayabilir.

.  Devlet ve kilise (cami) arasındaki ilişkiler ve anlaşmalar açık olmadığı gibi hukuksal olarak da belirgin değildir. .  Batı Avrupa bu tip sorunları yüz yıl öncesinde görmüş ve hukuksallaştırmıştır. (Almanya FC.)

-  Mezhepler içinden yapılan "devletçe yasal tanınma" sonucunda onlarla ayrı, ayrı anlaşmalar yapılıp, etki ve sorumluluk alanları… saptanmıştır. (Stattsvertrag)

.  Türkiye bu yola girmemiştir ve çok serbestçi davranmıştır.

.  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bu konuda açıklık ve sınırlamalar getirmiştir:

.    1982 Anayasasının "Din ve Vicdan Hürriyeti" başlıklı 24. maddesi ise aşağıdaki biçimdedir:

- Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

- Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

- Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

- Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

.  Çok kısa olarak gösterilen bu genel durum daha çok "iktidara gelenlerin" yaklaşımlarına, anlayış ve algılamalarına, eğilimlerine göre ülke genelinde biçim almıştır.

.  Beğenilmeyen, hoş görülmeyen, yanlış olan durumları göstermek, yorumlamak, dikkati çekmek ve eleştirmek… hiç de beklenilen güçte değildir.

.  Ülke genelinde ele geçirmişlik, yayılmacılık… ortada açıkça görülmekte iken diğer tarafta halkın bir rahatlık, bir umursamazlık, bir kabullenmişlik… içinde olduğu da gözlenmektedir.

.  Türkiye içindeki mezhep, tarikat ve cemaatler gerçeğini, bunların yayılması, devlet içinde odaklanması ve güçleri artık çok açıkça görülmektedir.

.  Devlet, tarikat, siyaset, ticaret, din, iman… ilişkisi içerisinde nasıl oluyor da toplumun her yerine rahatça yayılabiliyorlar ve çok büyük ekonomik güç de elde edebiliyorlar.

. Türk toplumu kendi dinsel inançlarını nasıl oldu da yıllar içerisinde böylesine yeni tür yapılanmalara “teslim” eder duruma geldi?

. Tarikatların dünya genelinde nasıl etki ve güç odakları olduğunu araştırdığımızda gerçekleri görürüz. (Opus dei, Moon… benzeri yapılanmalar ve özellikleri, kime, neye hizmet ettikleri yapacağınız kısa bir araştırmada bile anlaşılır.)

. İslam dini kendi “Kuransal” özelliklerine ve verilerine göre anlaşılabilir olmalıdır.

. Herkes anayasanın tanıdığı hak ve özgürlükler çerçevesinde ibadetini de yapabilir, dindar olabilir, bunda bir sorun yok.

. İslam dinini yaymak ve güçlendirmek, (haşa) Allah için aracılık yapma iddiasında bulunan şeyhler, şıhlar… müritleriyle devamlı yeni yapılanmalar örgütleyerek yayılmıştır, ticari işletmeler kurmuşlar, okullar açmışlardır ve açıkça ticarette, siyasette her yerdedirler.

. Menzil tarikatının şeyhinin ölümü dolayısı ile ortaya dökülen haberler, videolar, yorumlar tüm ülkede çok açık görüldü, izlendi…

. Milyonlarca insanı kendine bağlayabilen bu tür tarikat-yapılanmaları yıllardır genişlemektedir ve müritleri devletin içindedir, her yaptıkları açıktır.

.  Tarikat, cemaat yapılanmaları, örgütleri artık günümüzde kendi başına çalışan, kendileri için bağımsız köyler, semtler ele geçirmeye başlayan ve yine kendilerine göre din ve ibadet uygulamalarında bulunan ve de iktidarla iç içe olabilen güç odağı olmuştur.

.  Şu an açıkça görülmemekle birlikte tarikatlar arası çıkar çatışmaları, güç çatışmaları, etki-yetki çekişmeleri ortaya çıkacaktır.

.  Çok uzun yıllardır çeşitli yönleriyle ortaya çıkan, yayılan ve gittikçe de çoğalan cemaat ve tarikatlar Türkiye için büyük bir sorunsal olmuştur ve bu alanda yazılıp, açıklanabilecekler ise çok kapsamlı ve geniştir.

.  Ne anlıyoruz bu görüntülerden, Türkiye’nin geldiği son gerçeklerden neler anlamalıyız?

.  Ne yazık ki "uygarlık yolunda ilerleyen, çağdaş bir hukuk devleti" olmanın gereğini ve isteğini gösteren kesimler, muhalefet, aydınlar, hukukçular, demokrat ve okuryazar kitleler… durumun ne olduğunun pek de ayırtında değiller ya da çok da bir önem vermemektedirler.

.  Anayasaya ve demokratik laik devlet anlayışına bağlı yasalara aykırı birçok uygulama, söylem ve tartışmalarla aslında her şey açıkça görülmektedir.

.  Böylelikle de Türkiye yine "kendine özgü ve gittikçe de çok daha sorunsallı" bir çizgiye doğru götürülmektedir.

.  Ortaya gelen sorunlar, olumsuzluklar, anti demokratik yapılanmalar ve davranışlar yalnızca aslında birer ARAÇ olarak görülmelidir.

.  Bunları en önemli ve büyük sorun haline getirip toplumsal HUZURU VE DENGELERİ bozmak ve ülkeyi sonuçta bir kaosa-KARGAŞAYA sürüklemek ve BİRLİK-BÜTÜNSELLİK duvarlarını yıkmaktır.

.  "Temel bakış açısı"nın batı tipi, aydınlıkçı ve bilimsellikten yana, akıl ve mantık ölçütlerine uygun ama yine de ÇAĞDAŞ ve uygar olmasının NASIL olacağı üzerine pek de eleştirel düşünemediğimiz ve yalnızca "YAPAY" gündemlerle uğraşanlar kitlesi olunduğu çok açık.

.  Kim ne derse desin, kim ne isterse istesin, beğenin, beğenmeyin, TÜRKİYE çok önemli bir ülkedir ve tüm dünyanın gözü bu ülke üzerindedir.

.  Biz, Türk milleti bu ülkeye, topluma ve onun devletine sahip çıkmayı doğru dürüst beceremez isek, birileri (çok sayıda ve çok yönden, birileri…) gelip, ucundan, orasından burasından, haklı-haksız birçok parçaları koparıp, haklar edinip, gerekirse de kendilerine göre bölüp, parçalamaya çalışacaktır.

.  Tüm bu açıkça görülen durumlara, olumsuzluklara karşı çıkacak olan ve demokratik, laik devlete sahip çıkması gereken kesimler, muhalefet, siyasi partiler… üzerlerine düşeni, kendilerinden beklenenleri yapamamışlardır.

.  Bu durumda yapılacak en önemli tutum, “partiler üstü” duruşa ve bakışa sahip olmak ve siyasi parti ve kişiler üzerinden yapılan gereksiz ve boş tartışmalara girmemektir.

.  Bilinçli, uyanık ve yurtsever yurttaşların ülkesini ve devletin bütünlüğünü korumayı bilmesi ve istemesi kesinlikle şarttır!

.  Ülkesine, devletine Atatürk’e, cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkan, çağdaş ve demokratik yurtsever insanlar tüm bu olumsuz duruma nasıl bakar, neler düşünür, nasıl tepki verir, derseniz, görünüş hiç de umut verici değil.

.  Bu konuda kime, kimlere iş düşmekte, görev ve sorumluluk düşmektedir, diye sorarsanız…

.  Herkese, hepimize…

.    Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 15.07.2023, GF.