28 Eylül 2025 Pazar

SOL PARTİLERİN

 .      SOL PARTİLERİN ÜLKEYE ETKİLERİ
.  Türkiye'de bulunan “sol görüşlü siyasi partiler ve sol görüşlü dernekler” Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığına ve özgür, üniter yapısına karşı olabilirler mi?
.  Türkiye'deki siyasi partiler ve dernekler, faaliyetlerini ülkenin anayasal çerçevesi içinde yürütmek zorundadırlar.
. “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nın ilk dört maddesi, devletin temel niteliklerini güvence altına alır ve bu maddeler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. (bağımsızlık, üniter yapı, cumhuriyetin nitelikleri)
A)Yasal Çerçeve ve Siyasi Partiler
Türkiye'deki siyasi partilerin kuruluşu ve faaliyetleri, Siyasi Partiler Kanunu ile de düzenlenmiştir.
Bu kanuna göre:
1.    Partilerin tüzük ve programları, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına ve laiklik ilkesine aykırı olamaz.
2.    Bir siyasi partinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne (üniter yapısına) veya anayasal düzene aykırı eylemlerde bulunması, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına veya devlet yardımından yoksun bırakılmasına neden olabilir.
Bu nedenle, yasal olarak tanınan ve faaliyet gösteren hiçbir siyasi partinin veya derneğin, resmî programında veya tüzüğünde açıkça “devletin bağımsızlığına veya üniter yapısına karşı” bir amaç ilan etmesi veya bu doğrultuda eylemlerde bulunması yasal değildir.
B)Farklı Görüşler ve İdeolojiler
Bununla birlikte, sol siyaset yelpazesi çok geniştir ve farklı görüşlere sahip partiler/dernekler mevcuttur:
a-Bazı sol partiler, tam bağımsızlık ve üniter devlet yapısının korunması konusunda çok hassas bir duruş sergileyebilir.
b-Bazı diğer sol ideolojilere sahip gruplar ise, mevcut anayasal tanım ve yönetim biçimleri yerine, daha radikal sosyalist veya komünist bir düzeni savunabilirler.
Bu tür gruplar, uluslararası dayanışmaya daha fazla vurgu yapabilir veya mevcut üniter yapının içinde yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması gibi konularda farklı yaklaşımlara sahip olabilirler.
c-Bazıları ise tarihi süreçte “yasa dışı” kabul edilmiş veya “terör örgütü” olarak nitelendirilmiş eylemleri veya amaçları destekleyebilir.
C)Türkiye’de Laik Cumhuriyet karşıtı bazı Marksistler, sola bile ihanetlerini gizlemek için gündem oluşturmak istediklerinde neler söyleyebilirler?
.  Türkiye'de laik cumhuriyet karşıtı olan ve bu karşıtlıklarını gizlemek isteyen bazı Marksist veya aşırı sol grupların, kendi ideolojik hedeflerini perdelemek ve gündem oluşturmak için kullanabileceği söylem ve taktikler, genellikle mevcut siyasi ve toplumsal fay hatlarını “istismar etmeye” dayanır.
.   Bu tür gruplar, "sola ihaneti" gizlemek için, “asıl amaçları” olan “laik cumhuriyetin yıkılması” veya “radikal bir dönüşümü”, daha popüler ve geniş kitlelere hitap eden başlıklar altında sunabilirler.
1. Toplumsal Adalet ve Eşitsizlik Söylemleri
.  Laiklik karşıtlığını ve radikal değişim isteğini örtmek için en sık kullanılan yöntem, “solun temel değerleri” olan toplumsal adalet ve sınıf mücadelesi kavramlarını “aşırı uçlara” çekmektir:
a-"Gerçek Sol, Ezen Devlet Yapısıyla Uzlaşmaz": Cumhuriyetin kurucu değerlerini ve laikliği savunmayı, "burjuva solculuğu", "statükoculuk" veya "Kemalist vesayet" olarak nitelendirirler.
Bu yolla, laikliği savunan sol partileri ve aydınları, halkın gerçek sorunlarını (ekonomik eşitsizlik, yoksulluk) görmezden gelmekle ve iktidarla iş birliği yapmakla itham ederler.
b-"Laiklik, İşçi Sınıfının Değil, Üst Sınıfların Sorunudur": Laikliğin, Marksist bir devrim hedefi için öncelikli bir sorun olmadığını, sadece seküler üst ve orta sınıfların hassasiyeti olduğunu iddia ederek, laiklik tartışmasını sınıf mücadelesinin önüne geçiren her yaklaşımı hedef gösterirler.
Bu, laiklik karşıtı dini gruplarla ortak bir zemin oluşturmalarını kolaylaştırır.
c-"Eşitlikçi Federalizm" veya "Radikal Yerinden Yönetim": Üniter ve merkeziyetçi yapının ekonomik “eşitsizliğin kaynağı” olduğunu savunarak, ülkenin yönetim biçiminde "halkların kendi kaderini tayin hakkı" gibi Marksist kavramlarla örtüşen radikal değişiklikler önerirler.
2. Popülist Mağduriyet ve Kimlik Siyaseti
Hedefleri genellikle Marksizmin katı sınıf teorisinden çok uzak olan, popülist ve kimlik siyasetine odaklı söylemlerle gündem oluştururlar:
a-"Cumhuriyetin Kurucu Felsefesi Aslında Bir İhanettir": Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişi, "emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi" yerine, "yerli işbirlikçilerin" (burjuvazinin) "halkın devrimini çaldığı" bir süreç olarak gösterirler.
Bu, hem cumhuriyete karşı olan İslamcı hem de etnik milliyetçi gruplarla ortak bir "kurucu rejime karşıtlık" cephesi oluşturma amacı taşır.
b-"Sömürge Tipi Yönetim Eleştirisi": Mevcut devlet yapısını ve laikliği, "Batı'nın dayatması", "yerli halklara yabancı" veya "sömürgeciliğin bir uzantısı" olarak tanımlayarak, anti-emperyalist duyguları “kendi amaçları” için kullanırlar.
c-"Özgürlük" Kavramını Manipüle Etmek: Laiklik, ifade özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı bir araçmış gibi sunulurken, dini veya kültürel grupların radikal talepleri "özgürlük mücadelesi" ve "ötekileştirilmişlerin sesi" olarak meşrulaştırılmaya çalışılır.
3. Uluslararası Gündeme Atıf ve Yenilik İddiası
Bu tür söylemlerin temel amacı, Marksist radikalizmi ve “laik cumhuriyete karşıtlığı”, toplumsal adalet, özgürlük ve eşitsizlikle mücadele gibi “halkın meşru talepleri arasına” sızdırmaktır.
Kendilerini “yenilikçi ve evrensel” bir solun parçası göstermek için uluslararası Marksist/sol akımlardan örnekler kullanabilirler:
a-"Klasik Sol Çözümlemeler Miadını Doldurdu": Kendilerini, değişen dünya koşullarına ayak uydurmuş, "post-Marksist" veya "yeni sol" olarak pazarlarlar.
Buna göre, "eski tip" Kemalist veya laikliği savunan solun eleştirileri artık "anakronik" (çağ dışı) ve "durağan" kalmıştır.
b-"Radikal Demokrasi ve Kurucu Meclis Çağrısı": Ülkenin tüm sorunlarının kaynağının mevcut anayasa ve kurumlar olduğunu ileri sürerek, "tüm ezilenlerin" katılımıyla kurulacak bir Kurucu Meclis çağrısı yaparlar.
Bu çağrı, “anayasal düzeni toptan reddetme” ve kendi radikal vizyonlarını dayatma çabasını gizler.
Ç)ÖZETLE:
Türkiye Cumhuriyeti'nde yasal olarak faaliyet gösteren “siyasi partiler ve dernekler”, anayasal zorunluluk gereği devleti yıkmaya, bağımsızlığını zedelemeye veya üniter yapıyı parçalamaya yönelik bir amaç güdemezler. 

      Ancak, anayasanın sınırları içinde kalmak koşuluyla, devletin yapısı ve yönetimi hakkında farklı ideolojik “yorumlar ve politik öneriler” sunabilirler.
.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.28, İS.
.           YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
.   .    (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)

 

ÖZ İRADESİNE SAHİP

. TÜRK MİLLETİ KENDİ ÖZ İRADESİNE SAHİP ÇIKACAKTIR.
Bu güçlü ve anlamlı bir ifade için tüm yurtseverleri bilinçli olarak çalışması ve mücadele etmesi gerekir.
Türk Milleti'nin kendi öz iradesine sahip çıkması, egemenliğin millete ait olduğunu, kararlarını bağımsızca alacağını ve geleceğini kendi tayin edeceğini vurgulayan temel bir ilkedir.
Bu ifade, demokrasi, ulusal bağımsızlık ve millî birlik gibi kavramların önemini hatırlatır.
Özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip çıkmak; sadece cephede savaşmak değil, aynı zamanda iyi bir yurttaş, eleştirel bir birey, üretken bir ekonomist ve birleştirici bir komşu olmaktır.
Bu sürekli bir nöbettir, herkes buna katılmalıdır.
A)Türk milleti ülkenin özgürlüğüne ve bağımsızlığına nasıl sahip çıkabilir, neler yapmalıdır?
Türk Milleti'nin özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkması için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde atılması gereken birçok adım bulunmaktadır.
Bu süreci destekleyecek temel eylemler ve prensipler şunlar olacaktır:
1. Demokrasiye ve Hukukun Üstünlüğüne Sahip Çıkmak
Özgürlüğün en güçlü güvencesi demokratik sistemin ve hukuk devletinin korunmasıdır.
-Aktif Yurttaşlık: Seçimlerde oy kullanmanın ötesinde, yerel ve ulusal kararlara katılarak, sivil toplum kuruluşları (STK'lar) aracılığıyla sesi duyurmak.
-Temel Hak ve Özgürlükleri Savunmak: İfade, basın ve toplanma özgürlüğü gibi temel hakların kısıtlanmasına karşı durmak, hukukun herkes için eşit ve tarafsız işlemesi için talepte bulunmak.
-Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Devlet kurumlarının şeffaflığını ve kamu kaynaklarının doğru kullanımını talep etmek ve bu konularda denetleyici olmak.
2. Eğitim ve Eleştirel Düşünceyi Güçlendirmek
Bağımsızlığın en büyük düşmanı “cehalet ve manipülasyon”dur.
-Tarih Bilinci: Ulusal bağımsızlık mücadelesini ve tarihsel süreçleri doğru öğrenerek, bu değerlerin önemini yeni nesillere aktarmak.
-Nitelikli Eğitim: Bilimi, felsefeyi, sanatı ve eleştirel düşünme becerilerini esas alan, sorgulayıcı bir eğitim sistemini desteklemek ve çocukların bu şekilde yetişmesini sağlamak.
-Doğru Bilgiye Ulaşım: Medya okuryazarlığını geliştirmek, sosyal medyada ve geleneksel medyada yayılan “dezenformasyona” (yalan haber) karşı “uyanık” olmak ve bilgiyi farklı kaynaklardan teyit etmek.
3. Ekonomik Bağımsızlığı Desteklemek
Bir ülkenin siyasi bağımsızlığı, genellikle ekonomik bağımsızlığına dayanır.
-Yerli Üretimi Desteklemek: Kaliteli ve katma değeri yüksek yerli üretimi tercih etmek ve bu alandaki girişimcileri cesaretlendirmek.
-İsraftan Kaçınmak: Hem bireysel hem de kamusal alanda kaynakları verimli kullanmak ve israfı önlemek.
-Yüksek Teknolojiye Yatırım: İthalata bağımlılığı azaltacak, stratejik öneme sahip savunma sanayi, yazılım, enerji gibi alanlarda ulusal kapasiteyi artırmaya yönelik politikaları desteklemek.
4. Millî Birlik ve Toplumsal Huzuru Korumak
İçeriden bölünmüş bir milletin dış baskılara direnmesi zorlaşır.
-Ortak Değerlerde Birleşmek: Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleri etrafında birleşerek, ülkenin bütünlüğünü ve huzurunu tehdit eden her türlü iç ve dış provokasyona karşı durmak.
-Farklılıklara Saygı: Toplumdaki siyasi, kültürel, etnik ve inançsal farklılıkları zenginlik olarak görmek, ayrımcılıktan kaçınmak ve hoşgörüyü artırmak.
B)Türk Milleti'ni mücadelesinde engelleyenler olacaktır.
Tarih boyunca olduğu gibi, Türk Milleti'nin bağımsızlık, özgürlük ve kalkınma mücadelesinde içeriden veya dışarıdan “engeller, zorluklar ve karşıt fikirler” her zaman olacaktır.
Bu engeller, farklı şekillerde ortaya çıkabilir:
-Dış Baskılar: Ulusal çıkarlara aykırı politikalar, ekonomik yaptırımlar veya uluslararası manipülasyonlar.
-İç Ayrılıklar: Toplumu kutuplaştırmaya yönelik çabalar, ayrılıkçı söylemler veya demokrasiyi hedef alan girişimler.
-Cehalet ve Yozlaşma: Eğitimdeki yetersizlik, eleştirel düşüncenin engellenmesi, yolsuzluk ve kaynak israfı.
Bu güçlü ifade, aynı zamanda bir kararlılık mesajıdır:
Türk Milleti, bu engellerin varlığını bilerek, öz iradesine ve ortak hedeflerine odaklanarak bu zorlukların üstesinden gelme gücüne ve azmine sahiptir.
Bu inanç, Milli Mücadele ruhunun ve Türk Milletinin tarihsel karakterinin temelini oluşturuyor.
Engellerin ve zorlukların varlığını kabul etmek, ancak onlara teslim olmamak, tam olarak öz iradeye sahip çıkma dediğimiz şeyin göstergesidir.
Bu azim ve gücü besleyen temel faktörler şunlardır:
-Hukuka ve Demokrasiye Bağlılık: Özgürlüklerin korunmasının en büyük güç kaynağı olduğunu bilmek.
-Ortak Hedef Birliği: Bağımsızlık, toprak bütünlüğü, adalet ve refah gibi millî hedeflerin her şeyin üstünde tutulması.
-Tarihsel Tecrübe: Geçmişteki zorlu mücadelelerden (Kurtuluş Savaşı gibi) kazanılan direnç ve yeniden ayağa kalkma yeteneği.
-İçerideki Güç: Türk Milleti'nin farklılıklarına rağmen sahip olduğu birlik ve beraberlik potansiyeli.
Bu kararlılık, "öz iradeye sahip çıkma" eylemini bir temenniden çıkarıp “somut bir mücadeleye” dönüştürür.
C)Türk milleti en çok hangi alanda dikkat etmeli ve mücadele göstermelidir?
Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin birbirini destekleyen üç ana cephesi vardır.
Türk Milleti'nin mücadelesinde “Eğitim ve Ekonomik Bağımsızlık”, kendiliğinden gelen bir “Demokratik Birlik” getireceği için en stratejik odak noktalarıdır.
Şu anki küresel dinamikler göz önüne alındığında, Türk Milleti'nin bu üç alana aynı anda ve özel olarak dikkat etmesi kritik önem taşır:
1.Eğitim ve Eleştirel Düşünce Cephesi (İç Güç)
Türk Milleti'nin en temel dikkat etmesi gereken alan budur.
Eğitimin bilimsel, felsefi ve sanatsal temeller üzerine inşa edilmesi için mücadele etmek gereklidir.
Bağımsızlığın en büyük garantisi, “bilinçli ve sorgulayan” bireylerdir.
-Neden Önemli: Çağımızda bilgi kirliliği (dezenformasyon), algı operasyonları ve yalan haberler, toplumsal iradeyi bölmek ve milleti yanlış kararlara yönlendirmek için en etkili silahlardır.
Cehalet ve yozlaşma, dış baskılardan çok daha hızlı bir şekilde “içten çöküşe” yol açabilir.
-Mücadele Alanı: Her bireyin medya okuryazarlığını geliştirmesi, bilgiyi kaynağından teyit etmesi ve “eleştirel düşünme” yeteneğini kaybetmemesidir.
2. Ekonomik Bağımsızlık Cephesi (Kalkınma Gücü)
Ekonomik olarak dışa bağımlı bir ülkenin siyasi manevra alanı kısıtlanır.
-Neden Önemli: Küresel ve jeopolitik baskılar, genellikle ekonomik kanallar üzerinden gelir (yaptırımlar, kur manipülasyonları, ticaret kısıtlamaları).
Güçlü bir ekonomi, ülkenin kendi politikalarını özgürce belirleyebilmesi için hayati önem taşır.
-Mücadele Alanı: Yüksek katma değerli ve teknoloji yoğun yerli üretimi (özellikle savunma sanayi, yazılım, enerji) desteklemek, cari açığı azaltmak, israfı önlemek ve kaynakların doğru ve şeffaf kullanımını talep etmek.
3. Toplumsal Birlik ve Demokrasi Cephesi (Milli İrade)
Dışarıdan gelebilecek her türlü baskıya karşı en büyük kalkan, içerideki birliktir.
-Neden Önemli: Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, özgürlüğün temel güvencesidir.
Toplumsal fay hatları (siyasi, etnik, inançsal) üzerinden yaratılan “kutuplaşma”, milletin enerjisini tüketir ve “dış müdahaleye açık” hale getirir.
-Mücadele Alanı: Farklılıklara saygı göstererek “ortak değerler” etrafında kenetlenmek, “demokratik haklara ve kurumlara” sahip çıkmak ve toplumsal huzuru bozmaya çalışan her türlü “ayrıştırıcı dile karşı” durmaktır.
.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.28, İS.
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

.    (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)