. İKLİM KANUNU .
. Türkiye'nin ilk İklim Kanunu Teklifi, TBMM
Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.
. Bu yasanın şu an getirdiği “ilk bakış
nedir” diye bir araştırma yaptım:
Bu
yasa, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine
getirme ve 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşma yolunda önemli bir adım
olarak görülüyor.
İKLİM KANUNU İLE NELER
YAPMAK İSTENİLİYOR?
İklim
Kanunu'nun temel amacı, sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim
değişikliğine uyum sağlanması ve bu konudaki planlama ve uygulama araçlarının
yasal bir zemine kavuşturulmasıdır.
A) GENEL OLARAK HEDEFLENENLER ŞUNLARDIR:
1-Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılması:
Kanun,
başta sanayi olmak üzere çeşitli sektörlerde sera gazı emisyonlarının
belirlenen hedefler doğrultusunda azaltılmasını öngörüyor.
Bu
kapsamda, Emisyon Ticaret Sistemi
(ETS) kurulması planlanıyor.
ETS
ile işletmelerin emisyon izni alması ve belirlenen tahsisatlara uyması zorunlu
hale gelecek. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletmelere idari para
cezaları uygulanacak.
2-İklim Değişikliğine Uyum:
İklim
değişikliğinin yol açtığı riskler ve kayıp-zararların tespiti, giderilmesi veya
en aza indirilmesi hedefleniyor.
Su
kaynaklarının etkin yönetimi, ekosistem ve biyolojik çeşitliliğin korunması,
tarım sektöründe dirençli ürün desenleri gibi konulara odaklanılacak.
3-Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM):
İthal
edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını ele almak için SKDM
kurulabilecek.
Bu,
özellikle Avrupa Birliği'nin benzer bir mekanizma kurmasıyla birlikte
Türkiye'nin ihracatını sürdürebilmesi için kritik bir uyum adımı.
4-Finansal Araçlar ve Teşvikler:
İklim
finansmanı ve iklim değişikliğiyle mücadele teşviki kaynaklarının
geliştirilmesi, yeşil ve sürdürülebilir sermaye piyasası araçlarının teşvik
edilmesi amaçlanıyor.
“Türkiye
Yeşil Taksonomisi” kurulması da bu kapsamda değerlendiriliyor.
5-Kurumsal Yapı ve Yetkiler:
İklim
Değişikliği Başkanlığı'nın ulusal, sektörel ve tematik raporlar hazırlaması,
iklim değişikliği teşvik mekanizmaları geliştirmesi gibi görev ve yetkileri
bulunacak.
6-Döngüsel Ekonomi ve Sıfır Atık:
Ürünlerin
yeniden kullanımı, atıkların alternatif hammadde olarak kullanılması ve geri
dönüşüm oranlarının belirlenmesi gibi döngüsel ekonomi hedefleri ve sıfır atık
uygulamaları teşvik edilecek.
B) OLUMSUZ YANLARI VE
ELEŞTİRİLER
İklim
Kanunu teklifi, genel olarak iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli bir
adım olarak görülse de, çeşitli kesimlerden büyük eleştiriler almıştır:
1-Bağlayıcı Hedef Eksikliği:
Kanunda
fosil yakıtlardan çıkışa dair net bir plan veya takvim bulunmaması ve bağlayıcı
emisyon azaltım hedeflerinin yeterince açık olmaması en büyük eleştirilerden
biridir.
Türkiye'nin
“Paris Anlaşması” kapsamında 2038 yılında sera gazı emisyonlarını artıştan %41
azaltma ve 2053 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşma taahhüdü bulunsa da, yasanın
bu hedeflere ulaşmak için “somut adımları” yeterince “içermediği”
belirtiliyor.
2-Karbon Piyasası Odaklı Olması:
Yasanın
daha çok Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması
(SKDM) gibi “karbon fiyatlandırma” araçlarına odaklandığı, ancak “fosil
yakıtlardan çıkış” gibi temel dönüşümleri ele almadığı eleştiriliyor.
Bu
durum, "kirletme hakkı satın alma" düzenlemesi olarak
yorumlanabiliyor.
3-Tarıma Etkileri:
Özellikle
küçük ve orta ölçekli çiftçiler için raporlama, denetim, belge alma ve yatırım
yapma gibi yeni yükümlülüklerin büyük maliyetler getirebileceği ve bu durumun
bazı çiftçilerin üretimi bırakmasına neden olabileceği endişesi dile
getiriliyor.
Ayrıca
su yönetimi, gübre ve ilaç kullanımında getirilebilecek sıkı kuralların kısa
vadede verim düşüşüne ve gıda fiyatlarında artışa yol açabileceği belirtiliyor.
4-Şeffaflık ve Katılım Eksikliği:
Kanun
teklifinin hazırlanma sürecinde sivil toplum kuruluşlarının ve bilim
insanlarının yeterince dahil edilmediği, şeffaflığı sağlayacak bağımsız bir
denetim mekanizmasının bulunmadığı yönünde eleştiriler var.
5-Yeterli Destek ve Teşvik Mekanizması Olmaması:
Özellikle
kırsal kesimdeki üreticiler için yeşil dönüşüm sürecinde teşvik ve eğitimlerin
yetersiz kalmasının, kırsal çöküş ve gıda güvenliği riski doğurabileceği ifade
ediliyor.
**************************************************************
§
Genel
olarak, İklim Kanunu Türkiye'nin uluslararası iklim hedeflerine uyum sağlaması
açısından önemli bir “yasal çerçeve” sunsa da, içeriğindeki bazı eksiklikler ve
potansiyel olumsuz etkileri nedeniyle “tartışmalara yol açmaya” devam ediyor.
§
Birçok
yurttaş ve STK bu yasanın kötüye kullanılacağını tarla ve zeytinliklerin,
bağların ellerinden alınacağını düşünüyor ve karşı çıkıyor.
§
Yurttaşların
ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) İklim Kanunu ile ilgili duyduğu bu
endişeler oldukça anlaşılabilir.
§
Yasanın
belirli maddelerinin, özellikle tarım arazileri, zeytinlikler ve bağlar
üzerinde olumsuz etkileri olabileceği yönündeki yorumlar, kamuoyunda ciddi bir
tartışma yaratmış durumda.
§
Bu
itirazlar genellikle şu noktalarda yoğunlaşıyor:
C) NEDEN ENDİŞE DUYULUYOR?
Halk tam olarak neler olduğunu pek
bilmese bile endişeler gittikçe artış göstermektedir.
1-Tarım Arazilerinin ve Zeytinliklerin Statüsü:
Mevcut
yasalar kapsamında tarım arazileri ve zeytinlikler özel koruma altındadır.
Ancak,
İklim Kanunu'nun bazı maddelerinin, yenilenebilir enerji yatırımları (örneğin,
güneş enerjisi santralleri) veya karbon tutma projeleri gibi iklimle ilgili
gerekçelerle bu arazilerin kullanım amacını değiştirmeye olanak sağlayabileceği
düşünülüyor.
Yani,
"iklim değişikliğiyle mücadele" adı
altında bu alanların “imara veya başka projelere”
açılması riski dile getiriliyor.
2-"Kamu Yararı" Kavramının Genişlemesi:
Kanunla
birlikte "kamu yararı" kavramının iklim projelerini de kapsayacak
şekilde genişletilebileceği endişesi var.
Bu
durum, özellikle kamulaştırma süreçlerinde yurttaşların “haklarını korumasını zorlaştırabilir” ve tarım “arazilerinin ellerinden alınmasına” yol açabilir.
3-Küçük Üreticilerin Yükü:
Yasanın
getireceği raporlama, denetim, yeni üretim standartları gibi yükümlülüklerin,
özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçiler için “ağır maliyetler” doğurabileceği
belirtiliyor.
Bu
maliyetler, bazı çiftçilerin “üretimden çekilmesine” veya “arazilerini satmak”
zorunda kalmasına neden olabilir.
Bu
durum, gıda güvenliği ve “kırsal nüfusun refahı” açısından da riskler
barındırıyor.
4-Süreçteki Şeffaflık Eksikliği:
Kanun
teklifinin hazırlanma sürecinde yeterli “sivil toplum katılımının olmaması” ve yasanın
bazı maddelerinin “yoruma açık” olması, “kötüye kullanım” endişelerini
artırıyor.
Yasanın
nasıl uygulanacağına dair detayların belirsizliği, yurttaşlarda “güvensizlik”
yaratıyor.
Ç) BU ENDİŞELER NEREDEN
KAYNAKLANIYOR?
Bu
tür endişeler genellikle, daha önce benzer yasal düzenlemelerle tarım
arazilerinin veya doğal alanların başka amaçlarla kullanılmasına yönelik “yaşanan
deneyimlerden” kaynaklanıyor.
Geçmişte, "kamu yararı" veya "stratejik
yatırım" gibi gerekçelerle tarım arazileri ve doğal alanların “imara
açılması” ya da “madencilik faaliyetlerine” tahsis edilmesi gibi durumlar
yaşanmıştı.
Bu
tür tecrübeler, yeni çıkan yasalara karşı doğal bir kuşku ve güvensizlik
oluşmasına yol açıyor.
STK'lar ve Yurttaşlar, İklim Kanunu'nun sözde iklim dostu
projelerle, aslında arazi spekülasyonu veya büyük sermayenin çıkarları
doğrultusunda kullanılabileceği ihtimali üzerinde duruyorlar.
Özellikle
zeytinlikler, tarımsal açıdan değerli olmalarının yanı sıra çevresel ve
kültürel olarak da büyük önem taşıdığı için bu konudaki hassasiyet daha da
yüksek.
Bu
endişelerin giderilmesi için yasanın uygulama süreçlerinde şeffaflığın
artırılması, yurttaş katılımının sağlanması ve kamulaştırma gibi konularda
hakkaniyetli mekanizmaların oluşturulması büyük önem taşıyor.
Aksi
takdirde, yasanın temel amacı olan “iklim değişikliğiyle mücadele” hedefleri
bile bu “toplumsal muhalefet” nedeniyle sekteye uğrayabilir.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.02, Mff.
. (Araştırma ve incelemeye
dayanan değerlendirme yazım.)