- ÖNEMLİ OLAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜDÜR
. HUKUKUN
ÜSTÜNLÜĞÜ bir yerlerde duyulmuştur ama anlamı ve içeriği, kavramı birçok kişide
tam olarak önem kazanamamıştır.
. Ülkenin
devlet yapısında ve yasaların uygulanmasında en önemli ilke ve uyulması gereken
kural HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜdür; buna uyulmaması durumunda her konuda ve alanda sorunlar
yaşanır, devlet çökme durumlarıyla karşılaşır.
. Hukukun üstünlüğü;
kalkınma, sorumlu hükümet ve temel haklara saygıyı destekleyen "adalet,
fırsat ve barış topluluklarının" temelidir.
. Hukukun
üstünlüğü daha yüksek ekonomik büyümeye, daha fazla barışa, daha iyi sağlık
sonuçlarına ve daha fazla eğitime, daha az eşitsizliğe doğrudan etki yapar.
İnançlı bir insan
olan Immanuel Kant, "ahlâk felsefesi"nin "faydacılık
karşıtlığı"nı Latince'de "Fiat justitia, pereat mundus" olarak belirtmişti:
- "Dünyanın yok olması pahasına olsa bile
adalet yerine gelmeli."
Yani adalet, yani HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ o ülkede EN
YÜKSEK düzeyde tutulmalıdır.
Latince olarak "Fiat justitia ne pereat
mundus" olarak söylenildiğinde
- "Adalet yerini bulsun, dünya yok olsun"
gibi bir anlam ortaya çıkar ve "dünya yok olacak olsa bile adalet
yerini bulmalıdır", anlamına gelir.
Bunun temel anlamı "sağlıklı bir toplum"
olsun ve hiç "kimseye" hiç bir nedenden dolayı "haksızlık,
adaletsizlik yapılmamalı" ilkesinden kaynaklanmaktadır.
"Çağdaş hukuk" DEMOKRATİK ilkeleri içerdiği
gibi yasalar karşısında ve yasaların önünde EŞİTLİK ilkesini de üstün
tutmaktadır.
Herkesin eşit olması şu anlama gelir:
- Hiç kimseye, hiç bir gruba, hiç bir kitleye, hiç
bir kesime devletin yasalarının önünde bir ayrılık tanınmamasıdır.
Bu temel anlayışın yanı sıra en önemli olan diğer
bir ilke "YÖNETİCİ" konumunda bulunanların yapacakları tüm işlemlerin
ve eylemlerin "BAĞIMSIZ YARGIYA AÇIK" olması gerektiğidir.
Tüm bu özelliklerin ve uygulamaların bir araya
gelmesi ile "HUKUK DEVLETİ" modeli ortaya çıkar.
Bir devlette her bir tutumda ve işlemde yukarıdaki
ilkelere uyuluyorsa, bu kurallara sadık kalınıyorsa o devlet ÇAĞDAŞ DEMOKRATİK
BİR DEVLET olmuştur.
World Justice Project tarafından dünyanın her ülkesinden akademisyen ve hukukçunun
katılımıyla hazırlanan Rule of Law Index (Hukukun Üstünlüğü Endeksi)
Türkiye’nin bu alanda ne kadar gerilerde olduğunu ortaya koymaktadır.
Yüz üzerinden verilen puan: 43.2
Bu durumun değişmesi ve bir hukuk devleti olarak
Türkiye için ülkedeki her kesimin çok bilinçli olması ve bu yönde
çalışması gerekmektedir.
Ne yazık ki rapora göre Türkiye genel olarak
hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde ölçümlemeye dahil edilen 126 ülke
arasında Mozambik ve Myanmar’ın arasında 109. sırada bulunuyor.
Hukukun Üstünlüğü denildiğinde "iktidar
sahiplerinin gücünün ve hukuka karşı tavrının" nasıl olduğu da çok önemli
bir kriterdir.
Bunun yeri de raporda Türkiye 126 ülke arasında
123. sıraya geriliyor.
Dünya ülkelerinin durumunun nasıl olduğunu görmek
için internette o raporlara bakılmalıdır; siz de herkes gibi arayıp bu verileri
bulabilirsiniz.
Bilgili ve bilinçli yurttaşların genelde bildiği ve
birçok aydının da özellikle üzerinde durduğu bu konu bir ülkenin, bir devletin ileriye
yönelik olarak var oluşunun da temelidir.
TERSİ bir durum
ise o ülkede kendilerine üstünlük ve ayrıcalık tanımak isteyen ve bu yönde
çalışmalar yaparak hukukun üstünde olarak her yerde kendilerine çıkar
sağlayanların olmasıdır.
Ülkenin tüm olanakları, ekonomik işler, ilişkiler
kendi yandaşlarına, aile bireylerine, akrabalarına... öncelikli olarak
sunulması durumunda hukukun üstünlüğü YOK sayılmış olmaktadır.
- Şeffaf bir ekonomi de bu yapılanmada zarar görür.
- Dikkat edilmediği durumlarda ise kara para
ekonomide yer alır ve aklanır.
- Devlet adil bir vergi sistemi kuramaz.
Ekonomik çöküş ve ulusal paranın değer yitirmesi,
işsizlik oranındaki artış, yer altı ve yer üstü doğal kaynakların
korunulmaması, ticarette gerileme, tarımda üretim yetersizliği, siyasete ve
kurumlara güvensizlik, toplumsal huzursuzluk v. b. olumsuzlukların temel nedeni
her zaman için "hukuk devleti"nin gerçekleştirilmemesindendir.
Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki sağlıklı ve huzurlu
bir toplum için sahte ve yapay gündemlerle uğraşmak, zaman harcamak
yerine herkesin kendi alanında "HUKUK DEVLETİ İSTEMİ"ni dile
getirmesi ve çabalaması gerekir.
Politik anlamda bakıldığında ellerinde iktidar ve
yönetme gücü olanların kendi durumlarından vazgeçmeyecekleri iyi bilinmelidir.
Muhalefet güçleri, aydınlar, bilinçli yurttaşlar
tüm bu nedenlerden ve durumdan dolayıdır ki daha açık ve iradeli davranmalıdır.
Son yılların gittikçe artan sorunları ortada iken
bir de depremin getirdiği büyük felaket ve yok oluşlar, yıkımlar, ölümler,
yaralılar… ile Türkiye "tarihinin en zor" dönemine girmiştir.
Devletler en zor günlerinde her türlü iç güçlerle
ve dengelerle ortak birleşme ve dayanışmalar yolu ile sorunlarına çözüm yolları
arayabilirler.
İşte tam da bu dönemlerde tam bir gerçek hukuk
devletine sahip olunduğunda her türlü yolsuzluk, hile, zarar, kötü yönetimler,
rüşvet… saptanıp, ölçülebilir, kayıt altına alınabilir ve yargıya gidilebilir.
Yapılan yardımlar, gelen yardımlar, devletin ve
kamunun destekleri de tümüyle ancak "açık ve adil" bir yönetimde
doğru hedeflere ve kişilere yönlendirilir, halkın sorunlarına çözümler aranır
Tüm bunların üstüne bir de seçim dönemi geldiğinde
ise baştan sona her türlü işlem, yöntem ve kayıtlar, ölçümler için yine adil ve
açık çalışan bir devlet gerekir, burada en önemli olan hukukun üstünlüğü temel
ilkesine uyulmasıdır.
Yok, hukuka uyulmaz da seçim hileleri yapılır,
oylar çalınır ve sayımlarda adil olunmaz ise, yasalara uyulmaz ve
partizanlıklar oluşur ise gerçekten koca bir ülke ve milyonlarca insan, seçmen
hep boşuna uğraşmış olmaz mı?
Endişelenmek ve en iyisini istemek "hukuka
bağlı" olunmasını dilemek hepimizin hakkıdır.
Yine de en iyi dileklerimizi ortaya koymak ve çağdaş
uygarlık yolunda ilerlemesi gereken bir ülke istemeliyiz.
Sağlıklı ve aydınlı günlere kavuşmak dileklerimle…
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 02.04.2023