12 Nisan 2022 Salı

RAMAZAN DÜŞÜNMEYE YÖNELTMELİDİR

  .  "RAMAZAN" DÜŞÜNMEYE YÖNELTMELİDİR

Ramazan Arap aylarındandır ve kendine özel bir içeriğe sahiptir.

İslam Dini Ramazan ayında ORUÇ tutmayı "inananlar" için zorunlu kılmıştır.

Kur'an-ı Kerim birçok yerinde oruç ile ilgili açıklamalar verir.

Esas olarak da 2. sure olan Bakara suresinde yer alır. (183-187)

Bir "farz" olarak görülen oruç kendine özgü özelliklere ve koşullara bağlıdır ve tümüyle de dinsel bir iman konusudur.

Özellikle Türkiye gibi İslam dinine inananların çoğunlukta olduğu ülkelerde Ramazan ayı toplumun ve yaşamın her yönünde etki yaratır.

Oruç inanan müslümanlara yönelik olduğuna göre toplumun genel yapısını da etkileyen bir olgudur.

Sadece tek başına insan, tek başına mümin olarak baktığımızda ise dar bir bakış açısı olur.

İnsanların 1 ay boyunca veya 3 gün, 12 gün, bazı dinlerde 3 ay boyunca aç kalması, yemeden içmeden kesilmesinin amacı nedir?

Orucun gerçek amacı nedir, diye düşünmek gerekir.

Oruç sadece İslamiyet'te değil diğer dinlerde de var.  

İslamiyet'te oruç, Kur’an’da yer alan dini bir ritüel olarak otuz gün süren Ramazan orucudur.

Kur’an-ı Kerim’de başka yerlerde de oruç ile ilgili açıklamalar var..

Oruç tutmak kişinin "kendini tutması, haddini bilmesi" demektir.

İnsanlar haddini bilmelidir.

Kur’an’ın buna verdiği isim takvadır.

Takvalı olmak yani "muttaki" olmak "haddini bilmek" demektir.

Açıkçası, "başkasına zarar vermekten sakınmak" demektir.

Sakınmak "kendine bir sınır çizmek, had çizmek ve ilerisine geçmemektir".

Bu nedenle insanlar dilini tutmalı, ileri geri konuşmamalı, yalan söylememeli, iftira atmamalı, dedikodu yapmamalı, insanları çekiştirmemelidir.

Diliyle de, eliyle de kimseye zarar vermemeli; dövmemeli, vurmamalıdır.

Kalp kırmamalı, gönül incitmemeli, başkasının onuruna, şerefine, ırzına, namusuna tecavüzde bulunmamalı, dürüst yaşamalıdır.

Bütün bunlar kişinin haddini bilmesi ve çevresine saygılı olması ile ilgilidir.

Haddi bilmek kişinin "kendisini tutması" ile ilgilidir.

Kendini tutmak da kişinin "aklıyla dürtülerine hakim" olması, "nefsine gem vurması", onları "doğru yönetmesi" ile ilgilidir. 

Ramazan ayı geldiğinde alışılmış bir çok gelenekler, uygulamalar toplumda görülecektir:

Ø  "Oruç" tutmak isteyen milyonlarca insan günlük yaşamını buna göre düzenleyecektir.

Ø  TV'lerde çok bilen saygı değer alimler en ince ayrıntılarıyla ORUÇ ve FAİDELERİNİ anlatacaklar..

Ø  Bir yerlerde çocuklara KUR'AN KURSLARI organize edilecek.

Ø  Pide kapma savaşları verilecek.

Ø  ORUÇ tutmanın insan sağlığına olabilecek yararları anlatılacak

Ø  Yine toplu iftar açma sofraları düzenlenilecektir.

Ø  Kurumlar ve çok önemli kişiler kendi adlarını da kullanarak halka açık ya da belli bir gruba açık iftar sofraları düzenleyecektir.

Ø  Yoksul ve dar gelirli insanlar çok daha bir üzüntü yaşayacak, geçim sıkıntısına düşmenin acısını yaşayacak.

Ø  Toplumdaki eşitsizlik, adaletsizlik bir kez daha ortaya çıkacak.

Ø  Büyükler ziyaret edilecek.

Ø  El öpmeler, kucaklaşmalar her yıl olduğu gibi uygulanacak.

Ø  Teravih namazları kılınmak istenilecek.

Ø  Ayın sonunda Ramazan bayram gelecek.

Ø  Birlikte bayram namazı kılınacak.

Bu olabilecekler SADECE birer öngörü tabii ki...

Her zaman güzel ahlaklı bir insan olmayı isteyebilmeli ve bugün de özellikle şunları tek, tek ele alıp, düşünebilmeliyiz:

.     Sabırlı olmayı, sükuneti, saygıyı, sınırları tanımayı, insanların varlığını ve özelliklerini, ölçülü davranmayı, aç gözlü olmamayı, garibanı, evsizi, barksızı koruyup-kollamayı, adil bir paylaşımı düşünmeyi, insanların onurlarının kırılmaması gerektiğini, insanın değerini, bize verilen bu canı en iyi nasıl korumamız gerektiğini, başkasının hakkına, malına, işine ve gücüne göz koymamayı, yöneticilerin adil ve hakkaniyetli olması gerektiğini, neden açlık ve tokluk vardır, derdi veren Allah ise çözümünü de veren Allah'tır doğrusunun yanı sıra biz insanların bu dertler olmasın diye, gelen dertlere çözümler olsun diye üzerimize nelerin düşeceğini düşünmemiz gerektiğini…

ü  Yüce Allah bize nasıl davranmamız gerektiği konusunda neler söylemiştir?

- Kendi iç dünyamızda sakince, kızmadan ve öfkelenmeden ele alıp, tek, tek düşünmeliyiz.

- Daha birçok şeyi düşünmemizi ve kavramamızı bu önemli günlerde diler iken şunları da beraberinde ele alabilmeyi ve kavrayabilmeyi dilerim:

Ø  Umarım ve dilerim ki RAMAZAN her şeyi ile insanları "eleştirel düşünmeye" yöneltebilsin.

Ø  Allah'ın en önem verdiği varlığın onun kulu olan "insan" olduğunu düşünebilmeyi dilerim.

Ø  Allah'ın sözü kabul ettiğimiz kutsal kitapların da yine İNSAN için gönderildiğini düşünebilmeyi dilerim.

Ø  Allah'ın istediklerinin ve buyruklarının tümünün bu dünyada İNSANIN iyiliği ve onların hakça, insanca yaşamaları üzerine olduğunu düşünebilmeyi dilerim.

Ø  Sessizlik ve huzur arayışlarının iç dünyalarımızın sorgulanıp, değerlendirilmesi gereken ORUÇ günlerinde kötülükleri tanıyıp, sakınmayı dilememizi, kendimize sahip çıkabilmenin ne olduğu üzerinde düşünebilmeyi dilerim.

Ø  İSLAMİYET neden ve nasıl ortaya çıkmıştı, diye bir düşünebilmeyi dilerim.

Ø  İslam dininin önderi ve peygamberi Hz. Muhammed nelere karşı, kimlere karşı mücadele vermişti, neleri yok etmek üzere görevlendirilmişti? Bunları düşünebilmeyi dilerim.

Ø  Onun en büyük karşıtı olanlar kimlerdi? diyerek bir düşünüp, araştırıp, okuyup, incelemeyi; düşünüp, bugün ile karşılaştırmayı dilerim.

- RAMAZAN ayına erişti isek o zaman üzerimize ilk düşen görev "bu ayın getirdiği temel" ilkeler üzerinde düşünmek ve onları kavramak olmalıdır.

- Bu aya verilen önem ve değer "birlikte büyük sofralarda, bol bol yiyip, böbürlenmek" olmamalıdır.

- Sofralardaki baklavaların ve etli yemeklerin ille de olmazsa olmazlardan olduğunu düşünenlerden yana olmasak nasıl olurdu, diye bir düşünelim.

- Eğer bugünün dünyasında, çağdaş bir devlette halen daha bazı insanlar açlık ve sefaletle yaşamak zorunda kalıyor ise, çok sayıda insanların barınacakları bir çatı bile yoksa, en basit sağlık ihtiyaçları sağlanamamışsa, geleceğinden çok büyük endişeler duyan insanların çoğunlukta olduğu toplumlar var ise, eğitim hakkı ve şans eşitliği diye bir temel uygulamaya kavuşulamamışsa, çok sayıda insan yine bazı kişileri ve "şey"leri yüce ALLAH'a eş koşarcasına önemsiyor ise... biz çok daha "eleştirel düşünebilmeli" ve de sağ duyulu olmalıyız, toplumsal çözüm yolları aramalıyız.

- Her şey "insanın mutluluğu" ve "huzuru" için olmalıdır, diye düşünebilen toplumlarımız olmalıdır.

- Üzerimize aldığımız "temel dinsel inançlarımız" da bu yöndedir.

- Yoksa, birilerinin çıkarına, birilerinin şirin gözükmesine yarayacak hizmetler ve çalışmaların diğer insanlığa yararı olur mu?

.   Kelime-i Şehadet, İslam dininin en temel şartıdır diye kabul ediliyor.

.   Kelime-i Şehadet getirmeyen bir kimse Müslüman olamaz!

.   İslam dini bunu böyle buyurmuştur: Kelime-i Şehadet:

.   "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" demektir.

.   "Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammed O'nun kulu ve resûlüdür'' anlamına gelir.

.   Tam da bu anlamda Ramazan ayında mümin, inanan ve dinsel görevlerini yerine getirmek isteyen yurttaşlarımızın bu verilen söz üzerinde "yeterince" düşünmesini ve anlamını "içselleştirmesini" istemeliyiz.

.   (Şahitlik) Tanıklık ederim ki diye verilen söz ile İSLAM dinine giren insan "verdiği sözde" durur ve toplumsal, kişisel sömürülere, Allah'a şirk koşanlara karşı durur.

.    Sağlıklı ve huzurlu, sağ duyulu, hem mutlu hem de insanca düşünebileceğimiz güzel günler diliyorum.

 Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.04.2022

* Arapçada savm kelimesi tutmak demektir. * Oruç/rûz Farsça bir gün  anlamına gelir. Bir günlük tutuş demektir.