- SİLKİNİP UYANMAK
Adım,
adım ve "rahatlıkla" gelinen bugünü çok daha iyi anlamak gerekiyor.
"Seçim
bitti, tamam iktidar kazandı, yapacak bir şey yok" diyen milyonlarca insan
var.
Nereye
bakılsa hep "neden kazandı, kim kazandı, biz neden kazanmadık, aslında biz
kazandık"… türünden çok tartışma izleniyor.
Her şeyi
bir yana bırakıp bu dar "son dönem üzerine", parti üzerine tartışıp, tezler
üretiyorlar.
Hepsi
de doğru ve haklı da olabilir, ama çok daha geniş ve küresel bakılmadığı sürece
"kısır döngü oluşur" ve de hep kişiler üzerine gelir konu…
On ay
sonra bir YEREL SEÇİM, belediye seçimleri yapılacak.
İktidarda
olanların önündeki en önemli ve üzerinde en çok çalışacakları dönem işte bu
dönem.
Tüm
hedefleri ve gayretleri ile, her türlü psiko-sosyal uygulamalar ile
belediyeleri büyük bir çoğunlukla elde etmek istiyorlar.
Otuz
yılın sonunda büyük zafere erişmek için çalışıyorlar.
Yalnızca
biri ve yandaş partileri değil, onların arkasında olan tüm destekçi güçler "son
güçleri ve planları, programları" ile "son darbeye"
hazırlanıyor.
Bu
eşiği de aştıklarında artık hiçbir güç onları tutamayacak.
Ve bu
önlenemeyen yükselişleri yalnızca bir kişinin ya da partinin başarısı
olmayacak..
Sizler,
halen sahte tartışmalarla, ayrıntılarla, boş gündemlerle zaman yitirmektesiniz.
İçinizde
"sağ duyulu, gerçekten de bilinçli ve uzağı gören" kimler var ise
onların yolunu açın.
Muhalefet
adına özellikle de "sol, demokrat, Atatürkçü kesimler" içinde bulundukları
rahatlıktan kurtulsunlar, uyanıp, silkinip, kendilerini toparlasın.
Bugün
TBMM yeni üyeleri ile ortada….
Üzerinde
birçok analiz yapılmakta, milletvekilleri profilleri incelenmekte…
Kim "hangi"
etki grubundan, hangi cemaatten.. diye baktıklarında bilen biliyor o kişilerin kimler
olduğunu…
Sanırım
gelmiş geçmiş "en sağ ağırlıklı" bir meclis var ve güçler ayrılığı
yok, tek lider yönetimi hakim.
Bunu
saklayan, gizleyen de yok, herkes biliyor, görüyor…
On ay
sonra "istediklerini elde ettiklerinde" gelebilecek olan tehlikeleri
ve değişiklikleri düşünmek bile istememelisiniz.
Ama "TÜRKİYE
üzerinde hedefleri ve planları olan güçler" sizleri öyle bir duruma
getirdiler ki hep, hoş ve boş konuşmalar, gereksiz ve ayrıntılı
bilgilendirmeler ile "bir şeyler yapıyor" gibi olduğunuza inandırdılar.
Neden,
milyonlarca insan "temel eğitimi" alırken bile boş ve bilinçsiz
yetiştirilmiş, mahalle kültürünün ve diğer çağ dışı yapılanmaların elinde
yetiştirilmiş…
Öğretimde
birlik yasası uygulanmıyor, her yeri paralı okullar sarmış…
Bu ve
buna benzer örnekler, bunların hiçbiri tesadüf olamaz.
Bunların
böyle olduğunu bilen "yurtsever, Atatürkçü, demokrat partiler, kesimler,
kişiler…" yok muydu?
Resmen
kayıtlı siyasi partiler, sağcısı, solcusu, merkezci… olanlar ve diğer katmanlar,
kitleler, kuruluşlar…
Neden
bunca yıldır hiçbir şey yapamadılar?
Zaten
en, en küçük ölçü ile halkın genel durumu da belli, ortada:
- Bu
yarım sayfalık yazıyı bile okumaktan "aciz" milyonlarca insan, hem de
içerisinde koca, koca okul bitirmişleri
bile var; "umursamazlar, çok rahatlar ve gamsızlar, ilkesizler,
idealsizler"… adına artık ne derseniz…
Ne
kızgınlık, ne de öfke, ne de bağırıp çağırmak, ona buna sohbetler açmak… değil
çözüm.
Olaylara
ve dünyaya bakış açımız daha "geniş ve gerçekçi" olmak zorunda.
Ülkenin,
devletin hangi sorunlarla ve neden bu güne geldi, sorusunun çok daha gerçekçi ve
kısa, öz yorumlanıp, açıklanabilmesi gerekir.
Milyonlarca
yurttaş devletin ve ülkenin gerçeklerini içinde bulunulan tabloyu bir an önce
görüp, kavrayabilmeli…
Herkese
bunu anlatabilmek, kavratabilmek birçok yönden nerede ise "olanak dışı"
diye düşünsek bile ortak bir yurtsever- vatanperver" havaya yaklaşmak,
ulusal duyguları ve bilinci yeniden kazandırabilmek gerekecektir.
Bakıldığında
ise partinin yapısı, partilerin iç sorunları, kişileri… bir dar çember
içerisinde tartışılmakta ama asıl temel konu olması gereken "demokratik parlamenter, hukuk devleti,
güçler ayrımı, çeteleşme, karanlık ilişkiler, güç odaklarının etkileri ve
yönlendirmeleri, devletin içinde örgütlenen yapılanmalar…" gibi
konular ne yeterince konuşulabiliyor, ne de gündeme getiriliyor…
Ülke
halkının, çeşitli katmanların düzeyi ve kalitesi, yeterlilikleri, uygarlık ve
çağdaşlık anlayışları, bilgi ve bilinç düzeyleri, mutluluk anlayışları,
ahlaksal yapıları… düşünülmeden, sağlıklı sorgulamalara girmeden "yorumlamalarda
bulunmak" zor.
Çok
önceleri bile gündeme gelen, konuşulabilen aşiret-ağalık sistemi, cemaatlerin
köyleri, kentleri devleti ele geçirmesi… türü konular hep kıyıda köşede
kalmıştır, bilerek ve istenilerek gündem dışı bırakılmıştır.
Ekonomik
yapı, "finansal tablo", borçlar… korkunç ürkütücü durumdadır ve
bunlar artık açıkça her gün haberlerde verilmektedir.
Asla
göz ardı edilmemesi gereken şudur:
- Ekonomik,
politik güç kimlerdedir, "ana kapital-sermaye kimlerindir", ortalıkta
görülmemesine rağmen, her şeyde "belirleyici" olan ve bölgesel
değişimlere dair "planlar yapanlar" kimlerdir?
Ulusal
bilinci olmayan ve de her şeyi ile "ülkeyi ve devleti koruyacak" ve
bunu kendine amaç edinebilecek kişilerin devlet ve kamu mekanizmasında yer
alması gerekir iken hep sorular yaratabilecek kişileri, dışarıdan getirip, bir
buyruk ile işin başına yerleştirmek de olmuyor, insanların kafalarını
karıştırıyor.
Evet,
artık TÜRKİYE gerçekten "KURULUŞ FELSEFESİNE" ve "ana ilkelerine"
acilen dönmeli ve onlara sahip çıkmalıdır.
Duydum,
birileri "izin verirlerse"
diye seslendi arkalardan bir yerlerden…
Hayır,
nasıl ki zamanında hiç kimseden ne bir izin, ne de bir onay beklenilmedi ise
bugün de tam bir sağ duyulu yurtsever olarak uyanıp, kendi hak ve ödevlerimize,
sorumluluklarımıza, ülkemize yönelmeliyiz.
Zaten
tüm bu konularda "başarılı olunamadığı" için sorunlar gittikçe
büyümüş ve çözümsüz bir duruma gelmiştir ve dışarılardan, birilerinden yardım
dilenir duruma düşülmüştür.
Akla basit,
kısa öneriler gelebilir:
- Bilinçli, akıllı, eleştirel ve sorgulayan
bakış açısı ile araştırıp, incelenip, "arka planda olanlar", "Türkiye
üzerine oynanılan oyunlar"… öğrenilecek ve de açıklanılacak, öğretilecek.
- Ondan sonra ancak "BİLİNÇLİ seçmen"
ve namuslu, yurtsever siyasetçi ile doğru çözümlere gidilir.
-
İşbirlikçi, komprador kesimler ve kişiler çok daha dikkatlice gözlenip,
saptanılabilir.
Yalnızca,
"boş konularla" uğraşmaktan "vazgeçmiş" olsak bile, yine de
öne "doğru bir adım" atmış olacağız…
Evet,
bunlar olabilir, olmalıdır da…
Ama,
önümüzdeki zaman… zaman, zaman…. çok kısa!
Gerçekten
silkinip, uyanıp, kalkmamız gerekiyor uzandığımız yerden…
Böylece
BEŞERİ AKLIMIZI geliştirecek yollara girip, kendinizi kurtarabileceğinizi
göreceksiniz.
Yalnızca
"umut" yetmiyor!
Aklımızı,
kendimizi geliştirip, yetiştirip, çalışıp ve de gerçekten UYANIP ileriye
bakabilir duruma gelmemiz gerekiyor.
Hedef
ise ÇAĞDAŞ UYGARLIK yolu olmalıdır.
Batıcı,
batı özentilisi olmadan, "emperyalistlerin kompratorları" olmadan,
iyi bir insan, ahlakı güzel, ulusal bilinçli yurttaş olmalıyız.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 06.06.2023, MŞ.
- 1924 yılında söylediği sözün anlamını ve
önemini bugün anlamayacak isek, ileride zaten her şey geçmiş olacak:
. “…..
Cumhuriyet sizden FİKRİ HÜR, VİCDANI
HÜR, İRFANI HÜR NESİLLER ister”
. Mustafa Kemal Atatürk (Hâkimiyet-i Milliye:
26.08.1924)
- SİLKİNİP UYANIN ARTIK! demek isteyen, diyen çok
kişinin olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum…
.