- DİNSEL YAPILANMALAR
(Her
türlü dinsel kaynaktan yola çıkan ve yayılan "tarikatlar, cemaatler")
Son
derece acı, iğrenç ve insanlık dışı yaşam deneyimi geçirmiş olan bir genç kadın
çok büyük bir cesaret örneği göstererek başından geçenleri açıklamış ve suç
duyurusunda bulunmuş.
Tüm
Türkiye'de aklı başında ve vicdan sahibi herkesin öfkeden kendini zapt edemez
duruma geldiği bu cinsel istismar
6
yaşından başlayıp süren ve ailesinin ön gördüğü bir olay olarak duyuldu.
Bu ne
tek, ne ilk ne, de son olaydır, diye düşünülüyor.
Dinsel
yapılanmalar, tarikat, cemaat yuvalanmaları olarak bilinen arka plan aslında
Türkiye'nin uzun yıllardır kanayan bir yarasıdır.
Çağdaş
ve uygar, Atatürkçü bir Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen karşı devrim
hareketlerinin ne yazık ki ciddiye alınıp, önlenemediği açıktır.
Din
ve vicdan özgürlüğü anayasal bir hak olarak kabul edilmiştir.
Bu
hakkı kullanır gözüken ve tamamen denetim dışı sayılabilecek ve birçok
kayırmacılıktan da yararlanan orta çağ modeli yapılanmalar aslında tüm ülke
halkı tarafından açıkça bilinmektedir.
Devletin
ve kamunun birçok kurumuna girebildikleri ve kendilerine göz yumulduğu ve hatta
öncelik tanındığı artık çok açıkça dile getirilmektedir.
Tüm
bu durumun birçok yönü ile halkın tepkisini ve öfkesini çektiği ise açıkça
görülse de asıl tehlikeli ve hoş görülemez yanı ise çocuk istismarları ve
çocuğa yönelik şiddet ve istismardır.
Tüm
bunlar gazete haberlerinde yayınlanmaktadır.
Gazetecilerin
ve bilim insanlarının bu konudaki araştırmaları da açıkça yayınlanmıştır.
Bu
geniş konuya bir baktığımızda ele alınması gereken birçok yönünün olduğunu görürüz:
Bizler
yurttaş olarak görüp, duyup, bilgilendiğimizde kızabiliriz, üzülebiliriz, öfke
bile duyabiliriz.
Ama
asıl olan devletin bir çağdaş anayasal hukuk devleti olması gerekir iken tüm
kurumları ile bu alanda çok geride durması ve sessiz kalmasıdır.
Anayasal
haklar çerçevesinde olduğu gibi diğer yasaların getirdiği yükümlülükler
açısından da şimdiye değin çok geniş kapsamda denetlenmesi ve olumsuzlukların
önlenmiş olması gerekirdi.
Bu
yapılanmaların aileler ve çocukları üzerinde kurduğu etki, propaganda ve
örgütlenme modelleri, kursları, yurtları, okulları… ile kendilerine bambaşka
bir dünya yaratılmak istenmiştir.
Maddi
olanakları kullanmak, finans ilişkileri, yatırımlar, kazanç ve vergilendirme
alanlarında devlet çok daha ciddi ve yerinde zamanında denetlemelerini
yapabilmeli idi.
Kamu
kurumlarında personel alımında ve yerleştirilmesinde, görevlendirilmesinde,
devlet politikalarının belirlenmesinde bu yapılanmalar gittikçe artan bir güç
olarak görülmektedir.
Birçok
"resmi kayıtlı siyasi parti"nin üye ve yöneticilerinin bu
yapılanmaların içinden geldiğini rahatça söyleyebiliyorlar.
Devletin
en önemli yerlerinde görev alan siyasetçilerin bu yapılanmaların üyesi olduğu
da açıkça söylenebiliyor.
DİNSEL
YAPILANMALAR ile ilgili her türlü ilişki, mal varlıkları, yöneticileri,
görevlileri, oralara gidip, gelenler, çalışma ve etkinlik alanları,
oluşturdukları kurumlar, doktrinleri… Türkiye ve dışında artık açıkça
izlenebilmekte ve görülebilmektedir.
"Mezhep-Tarikat-Cemaat"
konusuna eğilindiğinde şunu da en baştan bilmeliyiz:
Konu
sadece İslam Dini ile sınırlı olarak görülmemesi gerekir.
Diğer
ilahi dinlerden kaynaklı olanları da görmek, incelemek gerekir.
Öte
yandan ilahi dinlerin dışında olup inanç-iman konusunda din gibi etki alanı
yaratanlar.
Bir
de özellikle ABD kaynaklı olan "yeni çağ" dinleri, inanç hareketleri
bulunmaktadır.
Tüketim
toplumunun getirdiği yeni tür yaşama biçimi ve buna bağlı olarak insanların
ruhsal yapılarındaki ve davranışlarındaki değişiklikler kaynaklı bir yeni ve
yoğun ağırlıklı grup "din"leri, ki bunların önünde kim vardır ve ne
ister, neler yapar, hep açıkça ortadadır.
Bu
tür yeni çağ dinleri denilenlerin içinde gerçek sapık ilişkiler ve ölüme değin
giden baskı ve ruhsal kölelikler de ortaya çıkmıştır, basına yansımıştır.
Bizi
bunlar hiç ilgilendirmez, biz yalnızca İslam Dini'ne bakarım, diyebilirsiniz.
Haklı gibi görülebilse bile zamanımızın yoğun iletişim olanaklarının olması ile bu tür dış kaynaklı yayılmaların sizin ülkenize gelmeyeceğine dair bir garanti veremeyiz.
İslam
Dini içerisinde bulunan mezhepler ve onların çok değişik ve türlü tarikatları ve
yine onların kolları olarak geniş çerçeve içerisinde baktığımızda çok geniş bir
alan ile karşılaşıyoruz.
Evet,
var olan tüm bu her türlü "din-inanç-iman-vicdan" alanındaki
hareketler, örgütlenmeler, yapılanmalar, etkinlikler, işletmeler, kurumlar,
ibadethaneler, törenler… için yapılması gereken, düşünülmesi gereken, ele
alınması gereken EN ÖNEMLİ nokta şudur:
- Bunların
tümü çağdaş hukuk devletinin anayasal, laik, demokratik hak ve özgürlükleri
çerçevesinde olabilir.
Devlet
yapması gereken düzenli denetlemeler sonucu bunun dışına çıkıldığında tüm
toplumun huzuru ve devletin kurumsal varlığı ve gücü nedeni ile soruşturma açar
ve cumhuriyet savcıları gerekli adımları atar, hakimler olayı, konuyu inceler
ve gerekli hükmü verir.
Ama,
tüm bunların yapılmadığı ve herkesin, her odaklanmanın, yapılanmanın hiçbir anayasal
sınır tanımadan istediği davrandığı bir sistem geliştirilemez, buna çağdaş
devletler izin vermez.
Türkiye
toplumu ise ne yazık ki en önemli olayları, ortada var olan açıkça gözüken
sorunları bile umursamaz bir ruh durumuna bürünmüştür.
Özellikle
de son yılların dijital olanakları ile sosyal medya etkisi ve onun dışına
çıkamamak… ile toplumda insanların öne çıkan duyguları ve davranışları
değişmiştir:
Umursamazlık,
sorumsuzca bakış ama her an, her yerde ve hep beğenilmek… gibi bir gittikçe
yükselen kişilik değişimi….
En
önemli konularda yalnızca yüzeysel bakış ve kulaktan dolma bilgiler ile
"her şeyi bilir" olma durumu…
İster
kitaptan ister internet kaynaklarından ,incelemek, araştırmak, okumak,
eleştirel düşünmek, kendisi için fikir üretmek, gittikçe çok, çok aza inmiştir.
Özetler
isek görüldüğü gibi bu KONU çok geniş çok boyutlu ve çok yönlüdür, öyle bir iki
ufak-tefek bilgi ile geçiştirilemez.
Ayrıca
bu sözünü ettiklerimin tamamen dışında ayrı bir soru da vardır:
- Tüm
bu tarikat-cemaat yapılanmalarının ana kaynağı ve var oluşlarında
yararlandıkları güç ülke içinden midir, bizim kendi toplumumuzun bir ürünü
müdür?
- Global
güç kaynaklarının ülkemizde örgütleyebileceği bu tür yapılanmalarla sonuçta kendilerine
yönelik elde edebilecekleri maddi manevi kazanç ve siyasi iktidar var mıdır?
- Tüm
bu tarikat-cemaat yapılanmalarının var oluşu ve gittikçe de yayılması ve
artması ile kimlere, hangi kitlelere yoğun bir "güç-iktidar-yetki-finans"
aktarımı sağlanmaktadır? Kimlerin çıkarınadır?
- Türkiye,
üzerinde istekte bulunanların hiçbir zaman vaz geçemeyeceği bir ülkedir. Bu
nedenle de stratejik ve coğrafi durumuna yönelik global oyunlar oynayanlar
"din-tarikat-mezhep" üzerinde uzun dönemli programlar uygulamakta
mıdırlar?
Bu
tür eleştirel düşünce üretmek günlük yaşamda halkın içinde pek görülmez.
Aslında belki de üzerinde çok inceleme ve araştırmalar yapılması bir alandır.
Özetler
isek şunu söyleyebiliriz:
- "Devlet-toplum-yurttaş"
ve "yasalar" ile olan ilişkilerde, insan hak ve özgürlüklerinde,
vergilendirilmelerde, kamu kurumlarıyla olan ilişkilerde açık, denetlenebilir,
çağa ve yasalara uygunlukta büyük sorunlar görülebiliyorsa, bu durum "uzun
yılların" birikiminden kaynaklanmaktadır.
Ne
yazık ki ülkede var olan birçok kurum, siyasi parti, üniversiteler, aydınlar…
ya meydanı boş bırakmıştır ya da çekinmiştir, ya da korkmuştur, ya da
önemsememiştir, ya da ciddiye almamıştır…
Bilemiyorum,
bu konuda bu alanda çok daha geniş ve derin araştırmalar yapanlar vardır ve olacaktır.
Onlar
çok geniş bilgiler verebilirler, açıklamalar yapıp, yol gösterebilirler.
Benim
gibi sıradan insanlar, küçük yurttaşlar ise yaşanılandan etkilenip ancak bu
denli bir düşünce ortaya koyabilir.
Sonunda
ise şunu çok açık görmeli ve anlamalıyız, kabul etmeliyiz:
§
Bu
devlet hepimizindir.
§
Bu
ülke hepimizindir.
§
Siyasetçiler
ve siyasi partiler geçicidir, gidicidir.
§
Yitirilen
her türlü hak ve özgürlük, toprak çok büyük emek ve çabalarla elde edilmiştir.
§
Türkiye
çağdaş uygarlık yolunda ilerlemelidir.
§
Bilimde,
sanatta, sanayide, tarımda ve hayvancılıkta olduğu gibi her türlü alanda ve
fırsatta üretimi artırmalı ve dışa bağımlılıktan kurtulmalıyız.
§
Türkiye Cumhuriyeti devletinin "kuruluş ilkelerine"
sahip çıkmalıyız.
§
Ülkenin ve halkın gelir kaynaklarının, kazancının haksız yere
birilerine, bazı yapılanmalara aktarılmasına izin verilmemelidir.
§
Yurtsever, bilinçli ve aklı başında bireyler olmak için
araştırıcı, düşünüp, eleştirebilen, kendini geliştiren yurttaşlar
olabilmeliyiz.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 09.12.2022 .
MŞ.