DEVLET VE YURTTAŞ
İnsanlık
tarihinde toplumsal yaşamda, devlet yönetimlerinde, bilimde ve kültürel
gelişimde insanlık çok uzun aşamalar göstermiştir.
Devletler
dünyanın birçok yerinde kendilerine özgü yönetimlerle yönetilmişlerdir.
Bundan
iki bin yıl öncesinde bile o dönemin düşünürleri, devlet ve toplum üzerinde
konuşmalar yapmışlar, tartışmalar geliştirmişlerdir.
Yönetimlerin
ne olduğu ve ortak yönleri, egemenlik, halk… üzerinde çok durulmuş ve bilimsel
saptamalarda bulunulmuştur.
Aslında
"devlet şekilleri ve hükümet sistemleri hakkında bilgilenmek" her
yurttaş için birincil hak ve görevdir.
Bunun
için de öncesinde “devlet” ve “hükümet” kavramlarının tanımlanmasında yarar
vardır.
Devleti,
"toprak" bütünlüğüne bağlı olarak "siyasal" açıdan
örgütlenmiş topluluğunun oluşturulduğu
tüzel varlıktır, diye açıklıyorlar.
Modern
anlamda devlet kavramını ele alındığında devleti, görevlerinin aksine fiziksel
gücüyle tanımlıyorlar.
Devlet,
sınırları belirlenmiş bir alanda kendi adına meşru fiziksel güce ve otoriteye
sahip olma ve kullanma tekeline sahip toplumsal bir unsurdur, denilmekte…
Üzerinde
uzlaşılan açık ve tek bir devlet tanımının olmamasının yanı sıra birçok
teorisyen ve siyaset bilimci kendilerine göre tanımlamalar getirebilmektedir.
Kısaca
yapılan "sıralamalar" ve "açıklamalar" vardır:
"Egemenliğin
kaynağına" göre devletler şöyle ayrıştırılmıştır:
1- Monarşik Devlet:
Egemenliğin tek bir
kişiye ait olduğu devlet modelidir.
Monarşik devletlerde hükümdar aynı
zamanda devlet başkanıdır ve bu yetkiyi "yaşamı boyunca" elinde
bulundurur.
2- Teokratik
Devlet: Egemenliğin kaynağının "dine"
dayandığı devlet modelidir.
Teokratik devletlerde din
adamlarının sözü geçer.
Dini otorite devlet idaresini
elinde tutar.
3- Oligarşik Devlet: Egemenliğin belli bir "sınıf" veya "gruba" ait
olduğu devlet biçimidir.
Oligarşi devletlerde genellikle
yönetimdeki grup, askeri, siyasi veya parasal olarak ülkenin önde gelen
gruplarından birisidir.
4- Cumhuriyet: Devlet
biçimi olarak cumhuriyet egemenliğin "toplumun tümüne" ait olduğu
devlettir.
Geniş anlamda cumhuriyet bir hükümet biçimi olarak
demokrasiyi içerir.
Dar anlamda cumhuriyet, devletin temel organlarının
seçim ilkesine göre kurulduğu hükümet sistemidir.
Bunların
her birinin temel özellikleri ve uygulamaları birbirinden çok farklılıklar
gösterir.
Devlet
kavramı, çoğunlukla devleti oluşturan unsurlardan yola çıkarak
tanımlanmaktadır.
Bu
unsurlar millet, ülke ve egemenliktir.
1. Millet: Belirli
bir alanda "birlikte yaşayan" ve çeşitli bağlarla ortak yaşama
iradesi gösteren insan topluluğudur.
2. Ülke: Bir
devletin egemenliği altında bulunan toprak parçasıdır. Ülke, o devletin yetki
alanının sınırlarını çizer.
3. Egemenlik: Egemenlik,
sınırsız devredilemez, bölünemez, mutlak bir güçtür. Belirli bir yeryüzü
parçası üzerinde yaşayan insan topluluğunun kendi üstün iradesi çerçevesinde
örgütlenmesidir.
…… Ayrıca da "Devlet Kavramı"na
ilişkin ayrımlar bulunmaktadır:
1. Üniter Devlet: Tek bir ülke üzerinde, tek bir
milletin, tek bir egemenliğe bağlı olmasıdır.
Üniter
devlette siyasi otorite tek bir merkezi otorite ile sağlanır.
Yasama
organının yaptığı yasalar ülkenin tümünde geçerlidir.
2. Bölgeli Devlet: Bölgeli devletler üniter
devletler gibi tekçi devlet yapısına sahip olmakla birlikte millet anlayışında
çok ciddi bir farklılık göstermektedir.
Üniter
devlette tek bir millet anlayışı esas alınırken, bölgeli devlette ülke çeşitli
bölgelere ayrılmıştır ve her bir bölge farklı millet anlayışına sahiptir.
(Örnek: İspanya)
3. Federasyon: Eyalet, kanton ve benzeri küçük devletçiklerin
birleşerek oluşturdukları bir devlet modelidir.
Her
bir küçük devletçik kendi yasama, yürütme ve yargı organlarına sahiptir.
İç
yapılarında özerk, dış yapılarında ise merkezi federasyona bağlıdırlar.
Federasyona
bağlı devletçiklerin bağımsızlıklarını ilan etme hakları yoktur.
Örnek:
Almanya, ABD, Kanada, Rusya, İsviçre, Avusturya.
4. Konfederasyon: İki ya da daha çok devletin
ortak ve sınırlı çıkarları için "iç ve dış" egemenliklerini koruyarak
"anlaşmayla" oluşturdukları devlet topluluğudur.
Günümüzde
konfederasyona örnek yoktur.
….
Devletin yönetiminde HÜKÜMET SİSTEMLERİ nasıldır?
Hükümet
sistemleri temel olarak "güçler birliği" ve "güçler
ayrılığı" olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
1- GÜÇLER BİRLİĞİ SİSTEMLERİ:
Yasama
ve yürütme erklerinin "tek" bir organda birleştiği hükümet
sistemidir.
Bu
erkler yasamada ya da yürütmede birleşebilirler.
A - Güçlerin
"Yürütme" Organında Birleşmesi:
denildiğinde ise yine farklı modeller görülür:
1. Mutlak Monarşi: Monarkın
yanında devlet iktidarını paylaşan bir makamın olmadığı, tüm devlet
yetkilerinin monarkta toplandığı monarşi biçimidir. Hükümdarın yetkileri
"sınırsız"dır.
2. Diktatörlük: Yasama
ve yürütme erklerinin "tek" bir kişi ya da grubun elinde toplandığı
hükümet modelidir.
a. Totaliter Diktatörlük: Kişisel
ve siyasal özgürlükleri devletin güvenliği için sınırlandırılan, bireye oldukça
"sınırlı" bir yaşam sahası tanıyan diktatörlüklerdir.
Devlet
resmi bir ideoloji çerçevesinde şekillendirir ve muhalif fikirlere imkan
"tanımaz".
b. Otoriter Diktatörlük: Devletin
kişiler ve gruplar üzerinde sıkı bir denetim sağladığı ve muhalif fikirlere
"sınırlı" olarak yer verdiği diktatörlüklerdir.
B - Güçlerin
"Yasama" Organında Birleşmesi:
Yasama
ve yürütme yetkilerinin yasama organında birleştiği hükümet sistemine,
"meclis hükümeti" sistemi adı verilir.
1. Meclis Hükümeti Sistemi:
Yasama ve yürütme yetkisinin "yasama" erkinde toplandığı hükümet
sistemidir.
23
Nisan 1920'de Meclis'in açılışından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilanına kadar
uygulanmıştır
-Yasama
ve yürütme yetkisi Mecliste toplanmıştır.
-Yürütme
ayrı bir erk sayılmaz. Yürütme görevini üstlenen kurul bu görevi Meclis adına
yerine getirir.
-Bakanlar
Meclis üyeleri arasında tek, tek seçilirler, ortak sorumluluk söz konusu
değildir. Bir başbakan "yoktur".
-Yürütmenin
Meclisi fesih yetkisi yoktur. Yasama erkini yine tek yasama erki olan
"Meclis" feshedebilir.
-Bir
devlet başkanlığı makamı yoktur. Devlet başkanlığı görevini, meclis tarafından
seçilen Meclis Başkanı üstlenir.
-Meclisin
sürekliliği ilkesi geçerlidir.
2-
GÜÇLER AYRILIĞI SİSTEMLERİ:
Güçler
ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrı, ayrı organlara
verildiği bir ilkedir.
Bu
şekilde, iktidarın sınırlanması, temel hak ve hürriyetlerin güvence altına
alınması, devlet organları arasında denge ve kontrolün sağlanması
amaçlanmıştır.
Güçler
ayrılığı kendi içinde ikiye ayrılmaktadır.
1.
Parlamenter Sistem
2.
Başkanlık Sistemi
3.
Yarı Başkanlık Sistemi
……
Görüldüğü gibi devlet ve hükümet sistemleri oldukça geniş ve dikkatli incelenmesi
gereken çok yönlü bir konudur.
……
Bizim ile ilgisi nedir, bunları bilmek zorunda mıyız, derseniz…..
Bir
yurttaş olarak bu konuda en az ama "en sağlam" bilgileri edinmek
zorunda olduğumuzu görmemiz gerekir.
Bunu
sağlayamadığımızda ise hiç ummadığınız bir anda ve biçimde en tehlikeli ve de
zararlı yönetimler ile karşılaşabiliriz.
Bir
ülkede çok az bir kesimin bunları çok iyi bilmesi değildir bize asıl gerekli
olan.
Ülke
yurttaşlarının "büyük" bir kesimi bu temel konularda
"doğru" ve "sağlıklı" bilgileri edinmiş olmalıdır ki
gerçekten doğru bir "yönetim biçimine" gidilebilsin, halk akıllıca
bir seçim yapabilsin.
Halkın
çıkarlarından, hak ve özgürlüklerinden yana bir yönetim olduğunda yurttaşların
eşitliği sağlanılabilir ve de ülkenin kaynakları hakça ve doğru kullanılabilir.
Dünya
genelinde siyasal haklar ve sivil özgürlükleri değerlendiren, ölçen kuruluşlar
vardır ve bunlar ülkelerin durumunu her yıl açıklar. (örneğin: freedomhouse, ABD Merkezli bağımsız bir
düşünce örgütü olan Özgürlük Evinin “Gastil Endeksi” olarak önerdiği ve siyasal
haklar ve siyasal özgürlüklerin değerlendirildiği gösterge) ya da bir başka
inceleme (yolsuzluk algıları endeksi: transparency)
Bunların
yayınları internette var, isteyen rahatça bakabilir, karşılaştırabilir.
Nüfusun
büyük bir kesimi temel "yurttaşlık bilgilerinden", "hak ve
özgürlük" kavramlarından yoksun ise ne yaparsanız yapın, birileri onları
kendi çıkarları için yönlendirebilir ve yönetimi ellerine geçirebilir.
Bu
ise ülkenin geriye kaymasını ve ekonomik, toplumsal, kültürel bir çöküşün,
yoksulluğun giderek artmasının nedeni olabilir.
Bugün
çağdaş devlet ve hükümet sistemlerini düşündüğümüzde ve kendimiz için de iyi
bir yönetim istediğimizde "demokratik bir hukuk devleti"nin tüm kurum
ve koşullarıyla uygulanabilir olması gerekir.
Bunun
olmasını "istemeyenler" de vardır:
-Yurt
sever olmayanlar.
-Her
türlü hırsızlığa eğilimi olanlar.
-Rüşvet
alıp, vermeye yatkın olanlar.
-Kişisel
çıkarları için her yolu kendilerine uygun bulanlar.
-Yurdunun
ortak çıkarlarını gözetmeyen hainler.
-Bilerek
ya da bilmeyerek küresel çıkar odaklarının buyruklarına bağlı olanlar.
-Kişilikleri
oluşmamış olup hep beğeni almak isteyenler.
-Bilinç
düzeyi çok düşük olanlar.
-Çağdaş
uygarlık kavramına ve düzeyine çok uzak kalanlar.
-Beyinsel-zihinsel
yönetim yolu ile özgür iradeleri alınmış olanlar.
-Para,
mal, mülk, şöhret, iktidar ve güç hırsına kapılmış olanlar.
-Güzel
ahlakın üstün olduğu bir kişilik kazanamamış olanlar.
-Başka
güçlerin santajı altında tutsak olanlar.
Günümüzün
getirdiği evrensel değerler ve yönetim anlayışı içerisinde en iyi ve en üstün
olan insan haklarına saygılı, denetlenebilir, hukuk önünde herkesin eşit olduğu
bir çağdaş devlet yönetimi sağ duyulu ve dürüst her yurttaş için
istenilmelidir.
Bunu
istemeyen, buna karşı olan, bunu engelleyen kişiler, her türlü girişim ve
uygulama çok dikkatle izlenmeli ve onlara şüphe ile bakılmalıdır.
Bir
de gerçekten "dürüst" ve "yurt sever" bir yurttaş olarak
uyanık olmalı, araştırmacı, eleştirel düşünebilen ve de boş işlere asla zaman
ayırmayan sağ duyulu birer birey olmalıyız.
Çok
mu zor?
Hayır!
Sadece
yeniden ve günün koşullarına göre arınmaya, bilinçlenmeye gidebilmeliyiz.
Aydınlık
günlere ve refah toplumuna erişmek için umudumuzu asla yitirmediğimiz gibi,
üzerimize düşenleri de yapmalıyız.
Saygılarımla…
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 12.06.2022,
MŞ.