20 Temmuz 2024 Cumartesi

TURİZME BAKIŞ

 .   TURİZME BAKIŞ    

Türkiye kendisini bir ülke olarak belirtirken gelir kaynaklarından "turizmi" de saymaktadır.
Ülkenin bazı yöreleri, bazı kasaba ve kentler son 50 yıldan bu yana hızla artan bir devinim ile çok yatırım almakta, çok sayıda oteller yapılmakta ve buna bağlı olarak da göç almaktadır.
Kimler turizme yatırım yapar, turizm bir ülke için toplumsal değerler, töreler yönünden iyi midir, bu ayrı bir konu.
Türkiye'de öyle, ya da böyle turizm için çok paralar yatırılmıştır ve genelde de beğenilmekte, Avrupa gezginlerini çekmektedir.
Ruslar da çok geldi, gezdi, kaldı; şimdi de Romanya halkını bekliyorlar…
Avrupa'da özellikle İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan da turizm konusunda çok deneyimler elde etti ve gereken önlemleri de zamanında alıp, başarılı oldular.
Yurt dışından gelip de tatil yapan ve otellerde, pansiyonlarda kalan, yemeye ve içmeye, gezilere paralar harcayanlara "turist" diyoruz. (Gezgin)
Ekim - Aralık, 2023: Turizm geliri geçen yılın aynı çeyreğine göre %6,8 arttı, 12 milyar 272 milyon 673 bin dolar oldu. Turizm gelirinin %15,2'si ülkemizi ziyaret eden "yurt dışı" ikametli vatandaşlardan elde edildi.
Ülke içinden gelip, gezen, tatil yapanlara da "yerli turist" diyoruz ve pek de fazla önemsemiyoruz.
Ülkenin ekonomisi gittikçe çökmekte iken her türlü paraya, dövize çağırı yapan, kucaklayan bir "devlet politikası" olduğunu da herkes biliyor.
Ülke gelirini içerisinde turizm geliri, katkısı ve oranı ne kadardır?
Ülkenin en güzel, en doğal yerleri, kıyıları bu turizm sevdasının çıkması ile elden geçirilmeye ve yatırımlar yapılacak, turistik olacağız diye betonlaşmaya başlanıldı.
Turizm dünyadaki birçok ülke ve bölgede "sürdürülebilir kalkınmada" kritik bir rol oynamıştır.
Bu nedenle buna bağlı olarak "sürdürülebilir turizm kavramı" ortaya çıkmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerde turizm gelişimi, "ekonomik büyümeyi artırmak", "yoksulluğu azaltmak", "istihdam yaratma"k ve gıda güvenliğini iyileştirmek için önemli bir strateji olarak kullanılmaktadır.
Turizm, "çevrenin korunması" ve "geçim kaynaklarını destekleme" potansiyeli nedeniyle sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle ilişkilendirilmiştir.
Türkiye ne yazık ki „Turizmde Sürdürülebilirlik Endeksi“nde ilk yirminin arasında değil.
Büyük şehirlerin hiç biri de ilk "on"un arasında boy göstermiyor. (https://www.ha-ber.com/turkiye-turizm-surdurulebilirlik-endeksinde-ilk-yirminin-arasinda-degil/411115/)
Turizm nedir, nasıl olmalıdır, hangi turizm modeli… gibi kendi içinde temel tartışmalar ve konular da vardır.
Zaten artık yüce Türk milleti her bir yeri gezmiş, görmüş, Avrupa'ya ayak basmış durumdadır.
Her bir şeyi bilen "çok derin kültürlü ve meraklı" bir "gezginci kitlemiz" de gurur kaynağımız olmaktadır.
Genelde yurt dışına çıkıp oraların turisti olanlar hep beğeniler ve hayretler içinde kalıp, sevinerek ülkeye geri, dönerler.
Oralardaki kentlerin düzeni, bakımı ve temizliği, sadeli ve de tarihi sokakları, binaları, insanlarının düzgün ve uygun davranışlar içerisinde olduğunu, yeşillikleri, doğayı, ormanları, akarsularını…bol, bol överek anlatırlar.
Bunların tamamı da çok doğrudur.
Eksik kalan ise ülkemizin bu değerli insanlarının tüm görüp, yaşayıp, edindikleri anı, bilgi ve görselliklerden bizim için, ülkenin kalkınmasına yararı olacak türde etken değerlendirmelerde pek bulunmamalarıdır.
Yaşadığımız kentlerin NEDEN çok düzensiz, bakımsız ve pis olduğunu, neden çarpık bir kentleşme, betonlaşma içinde olunduğunu, neden kenar mahalleleri, gecekondu bölgelerinin çok büyük alt yapı sorunları yaşadığını, toplumsal-ekonomik farklılıkları çok aşırı biçimde görüldüğünü… anlamazlar, düşünmezler, eleştirmezler.
Bunları görüp, analitik düşünüp, üzerinde fikir oluşturacak zamanları ve ilgileri de yoktur.
Olsa idi ne olurdu ya da duyarlı bilinçli bir yurttaş olarak neler yapılabilirdi?
İşte bu noktaya geldiğimizde işler çok daha karışır:
- Ülkenin çok değerli halkı ne derece bilgili, bilinçli ve kültürel düzeyi yüksektir ki kendilerine düşen "demokratik katılım ve tepki gösterme" gibi bir hak ve sorumluluk duyabilsinler…
Kaç kişi gördükleri ve edindikleri deneyimler sonucunda olumlu öneriler oluşturmuş olsu ve bunları yaşadıkları kentin yerel yönetimlerine, toplum kuruluşlarına ya da siyasi partilerine aktarsın ve "biz de böyle yapalım" diyebilsin…
Öte yandan ülkenin varlıklı kesimi, büyük aileleri, burjuvası, sanayicileri, yatırımcıları da var ve onlar da herkes ten çok daha fazla dünyayı gezmişler, görmüşlerdir; oralarda yatırımları vardır, evleri vardır..
Bu "seçkin sınıf" ülkenin gelişiminde, kentleşmesinde "turizminde" ne denli yol gösterici, etken olmuşlardır, hangi yatırımları yapmışlardır?
Devlet diye düşündüğümüzde ise bilinen ve uygulanan "turizm model" nedir, turizm planlaması ve yatırım politikası nedir?
Türk turizmi ne durumdadır, sorunları nelerdir?
Bilen var mı derseniz, evet bakanlıktaki yetkililer günün koşullarına göre biliyordur.
Ülke halkınca bilinen, kabul görmüş bir "genel turizm modelimiz, politikamız" var mıdır?
Hangi yörelerde, nerelerde hangi turizm model öne çıkarılmaktadır, teşvik almaktadır, kısıtlamaları, sınırlamaları var mıdır?
Turizm için cazip bir konum sağlamada "doğal çevre"nin önemi yadsınamaz, bu nedenle "çevresel sürdürülebilirliği" artıran politikalar ve faktörler bir ülkenin bir "destinasyon" olarak "gelecekteki çekiciliğini sağlamanın" önemli bir yönüdür.
Turizm ve doğa ile ilişkilerde devlet nasıl bir tutum ve uygulamayı ön görür, görmelidir?
Günlük olarak baktığımızda şu an neden birden bir "Yunan adaları" sözü ortalıkta dolaşır olmuştur?
Birden "Yunan adaları"nın temizliği, ucuzluğu, güzelliği, yemeklerini çok güzel, servisin ise son derece uyumlu ve dostça … olduğu, gidiş-gelişlerin kolaylığı ve ucuzluğu, otelleri… hep övgü ile anlatılır olmuştur.
Bunun yanı sıra da bizim kıyı kentlerimizin "çok pahalı" olduğu ve artık masaları ise boş olduğu haberleri çıkmaktadır.
Geçen yıl büyük havalarla "parası olmayan gelmesin" dedikleri Bodrum gibi tatil kentlerine gerçekten bu yıl az turist gelmiş.
Yunan adaları neden ucuzdur, diye soran araştıran oldu mu?
Yunanistan Devleti turistik bölgelere, adalara ayrı bir vergilendirme sistemi uygulamaktadır, diye duyulmaktadır.
Türkiye ise bu tür bir sistem ve destek, teşvik sağlayabilir mi ya da böyle bir girişimde bulunmuş olsa sağlıklı bir biçimde devam ettirebilir mi?
Bizi rahatsız edenin "ne" olduğunu, "nelerin" bugün bizi bu alanda "rahatsız etmesi" gerektiğini bilip, bilmediğimizdir asıl olan.
Ülkenin bazı yöreleri, köyleri çok aşırı bir yabancılaşma, Araplaşma altındadır. (Trabzon Uzungöl)
Turizm konusu üzerinde düşünürken yine belirtmek gerekir ki devlet ülkeye, topraklarımıza, dağlarımıza, ovalarımıza, denizlerimize, ormanlarımıza… çok iyi sahip çıkmalıdır.
Tarımın yapılamaz olması ile köyler boşalmakta ve köylüler başka yerlere göç etmektedir.
. Tarım yapılamayan çok büyük ölçüdeki araziler ne olacaktır?
. Toprak para getirmez ise, üretim yapılamaz ise ne olur?
. Birileri dışarıdan gelip bu toprakları çok az bir paraya satın alıp, ülkemize yerleşir mi?
Türkiye üzerine oynanan oyunlar, planlar .. içerisinde buralardan çok büyük ve geniş arazilerin alınması, "satın alınması"… projesinin olduğunu da yazıyorlar.
Yazıktır!
Bir ülkenin toprağı ile milleti ile sahipsiz bir duruma düşmesi, yönetilemez olması, ulusal çıkarların, egemenliklerin savunulamaz olması çok acı bir gerçektir.
Sorunların çok ve iç içe geçerli olması durumunda nasıl bir çözüm beklenilmelidir?
Yurttaşlar kendileri için neler düşünmelidir; neler yapabilirler?
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.07.18, MŞ.

- Seyahat ve Turizm Gelişmişlik Endeksi:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3435117
- Türkiye ne yazık ki „Turizmde Sürdürülebilirlik Endeksi“nde ilk yirminin arasında değil. Büyük şehirlerin hiç biri de ilk "on"un arasında boy göstermiyor. (https://www.ha-ber.com/turkiye-turizm-surdurulebilirlik-endeksinde-ilk-yirminin-arasinda-degil/411115/)
- Turizm İstatistikleri, IV. Çeyrek: Ekim - Aralık, 2023
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Turizm-Istatistikleri-IV.-Ceyrek:-Ekim---Aralik,-2023-53661
 
Marmaris’te esnaf turizm sezonunu değerlendirdi. Bu sene sezonun kötü gittiğini ifade eden çarşı esnafı, tatil için Rodos’u tercih eden vatandaşlar hakkında da ifadelerde bulundu.
https://www.instagram.com/reel/C9o90A7ssT-/?utm_source=ig_web_copy_link

 

VATAN SAVUNULMALIDIR

VATAN Savunulmalıdır!
• Bir ülkenin her an çeşitli sorunları olabilir.
• Her an bambaşka sorunlarla uğraşmak, baş etmek ve kazanmak, çözüme erişmek gerekebilir.
• Devlet bunun için vardır.
• Türkiye Cumhuriyeti de 100 yıllık geçmişi ile var olmalıdır, güçlü olmalıdır.
• Devlet, kamu kurum ve kuruluşları belli görevler için vardır.
• Seçilen görevliler de devlet ve millete hizmet için vardır.
• Millet "devletine" yardımcı olmak ve devletin vatan savunmasında en acil ve doğru yolları, çözümleri bulmasını istemekle görevlidir.
• Türkiye son günlerde bir seri orman katliamı ile karşılaşmıştır ve millet şaşkın bir durumdadır.
• Tam da bugünlerde ard arda yangın olayları ile karşı karşıya kalınmıştır.
• Halk çok şaşırmış ve üzülmüş bir durumdadır.
• Çaresizlik ve içten gelen bir öfke dalgası her yeri sarmaktadır.
• Bir yangın çıktığında hemen söndürmek için her "ne varsa" derhal göreve çağırılır.
• Devletin, belediyelerin, askeriyenin ve de özel tüm kişi ve kuruluşların elindeki her türlü söndürme araçları ve gereçleri vatan savunması olarak ele alınır ve kullanılır.
• Bunun böyle olması gerekir.
• Bir yangın demek bir "seferberlik durumu" demektir.
• Kurtarılacak her bir fidan, her bir ağaç ve her bir canlı bu vatanın "öz" malıdır.
• Hiç kimse ama hiç kimse "bürokratik" ya da "siyasi" çekişmeler ve yetki tartışmaları ile bu tür bir "vatani" görevi aksatmamalıdır.
• VATAN her ne varsa elde "onların tümü" kullanılarak kurtarılır.
• Birilerinin kaprisleri, gereksiz tartışmaları ya da iş bilememeleri yüzünden ve hatta hainliklerinin esiri olmaları durumundan dolayı VATAN'ın bir karış toprağı, bir karış ormanı ve de yer altı tüm zenginlik kaynakları yok edilemez, başkalarının şahsi menfaatleri ve çıkarları için elden çıkarılamaz.
• Bu durum ve de bu "görev" ve "sorumluluk" her bir yurttaş için de gerekli olduğu gibi kendilerine vatanın ve devletin korunması, yönetilmesi ve de savunulması "emanet" edilen her bir devlet ve kamu görevlisi için de böyledir.
• Bu zorunlu VATAN korunmasında ve savunulmasında da hiç bir bir siyasi partinin ya da kuruluşun farklılığı ve ayrımcılığı gözetilemez.
• VATAN bir bütündür ve herkesindir.
• VATAN milletiyle birlikte, her türlü korunması gereken sınırlarıyla ulusal bir değerdir.
• VATAN savunmasında ne sağ, ne sol siyasi görüşlere, ne de her hangi bir başka ayrıma bakmadan her bir yurttaş kendini bir "yurt sever" olarak görmeli ve bu "bilinç" ile düşünmeli ve davranmalıdır.
• Günün koşulları ve ortalıkta "hakim olan hava" ne olursa olsun eldeki VATAN bir bütündür ve herkesindir.
• VATAN'ın birliği ve bütünlüğü için, VATAN savunması için kendisini sorumlu ve görevli görmeyenler ise ne yazık ki yurt sever değildir ve de hangi yol ve koşullarla kandırılmış da olsalar onlar da gözlerini açmalılar ve kendi öz davalarına, görevlerine dönmelidirler.
• Evet, Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle, vatan toprağıyla, jeopolitik konumuyla, yer altı ve yer yüzü zenginlikleriyle, insan gücü ile tüm dünyanın her zaman dikkatini çekmiştir ve de göze batmıştır.
• Türkiye tarihiyle, verdiği Kurtuluş Savaşı ile, devlet kurmada gösterilen ilke ve esasları ile özellikle emperyalist ülkelerin hep hedefi olmuştur.
• Bilinmelidir ki bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk bundan 100 yıl önce hangi koşullar içerisinde ve kimlere karşı savaşmış, kazanmış ve milletiyle, devletiyle çağdaş uygarlık yolunda, kalkınma hareketine girmişse, bugün de yine ayni ruh ve ilkeler ile sorunların üstesinden gelinir.
• Bir Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
• İşte bu tarihsel deneyimimiz ve gücümüz nedeni ile de kendimize güvenmeliyiz ve çağdaş bir devlet olmak için de en iyi adımları atmalıyız.
• Bir yangın olduğunda ise tüm ülke ve tüm devlet organları HEMEN kesin çözüm bulmalıdır.
• Yangın tam anlamıyla bir FELAKETTİR ve gecikmeye gelmez.
• Bugünün global dünyasında, iklim sorunlarının gittikçe artması durumuyla karşılaşıyor isek ORMAN bir varlık ve zenginlik olarak çok daha da bir önem kazanmıştır.
• YANGIN çıkmasın diye önlem almak devletin birincil görevi olmalıdır.
• YANGINI çok acil ve kesin söndürtmek devletin birincil görevidir.
• Bu dilek ve özlemler ile bir daha böylesine felaketlerle karşılaşmamayı bekliyoruz.
.  Saygılarımla...
.     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 20.08.2019
 

 

ORMAN YANGINI

- "Orman Yangını Neden Çıkar?" -
. Orman yangınları, özellikle uzun süre yağmur yağmayan yaz aylarında büyük bir tehlikedir.
. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte başta Ege ve Akdeniz Bölgelerinden orman yangını haberleri de gelmeye başlar.
Özellikle temmuz ve ağustos aylarında çıkan orman yangını sayısı zirveye ulaşır.
Kamuoyu büyük tepki gösterir:
. Bu yangınlar sonrasında ormanların otel ya da maden için çıktığını düşünenler olur…
. Yangın söndürmede uçak kullanılıp kullanılmamasını sorgular.
. Sonraları yanan orman alanlarının ağaçlandırılması için kampanyalar düzenlenir.
. Orman yangınlarının azalmasıyla sonraki yaz aylarına kadar orman yangınları gündemden düşer.
Türkiye’de orman yangınlarının çıkması kaçınılmaz gibidir.
Çünkü tüm Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yaz ayları oldukça sıcak ve kuraktır.
Bu ise orman yangını riskini yükseltmektedir. Ancak orman yangınlarının sayısının ve yanan alan miktarının azaltılması etkili bir yangınla mücadele politikasıyla mümkündür.
Kuzey Afrika kaynaklı aşırı sıcaklar Avrupa'yı ve bölgemizi de etkisi altına aldı.
Fransa ve Almanya yangınlarla karşılaştı.
Birçok yerleşim merkezi boşaltıldı, insanlar başka yerlere taşındı.
Marmaris üç gündür yanıyor.
Salı gününden beri alevlere teslim olan Marmaris'te 3 bin hektar alan kül oldu.
23 Haziran’da (bugün) uluslararası yardımı kabul etmediklerini belirtti ve şu açıklamayı yaptı
3. günde 12 tane uçağın, 45 tane helikopterin geldiği söyleniyor.
Kamu görevlilerinin doğru bilgi vermek zorunda olduğu düşünülüyor.
Devlet doğal afetler konusunda her zaman hazırlıklı ve donanımlı olmak zorunda değil midir?
Türkiye kendi yöresinde kendi varlıkları ve değerleri ile birlikte büyük bir devlettir.
Devletin her an ilgili kurumlarıyla hazır olması gerekir.
Özellikle sıcakların artması ile birlikte orman yangınlarının çıkması olasılığı belli iken ve geçmiş yıllarda çıkan yangınlardan ders alınması gerekli iken bugün çıkan yangın konusunda neler söylenebilir?
TV haberlerinde görüntülerde halktan kişilerden bazıları
- "Yapcak bişi yok!" dedi…
Doğru, orman yanıp bittikten sonra o an için yapılabilecek bir şey yok, duygusuna kapılıyor insanlar…
Başlarına gelen bu yıkıcı afet nedeni ile umutsuzluğa ve karamsarlığa düşüyorlar.
Artık her yerden gelen haberler ile insanlar nerede nelerin olduğunu öğrenebiliyor.
Türkiye bilinen durumu ile geniş ve önemli ormanları olan bir ülke.
Zaman, zaman çıkan (çıkarılan) yangınlar sonucu binlerce hektar ormanın yanıp, yok olduğu gerçeği de işin ayrı bir yanı.
Tüm bunlardan dolayıdır ki devlet her türlü önlemi alabilecek ve yeterli donanımları sağlayacak durumda olmak zorundadır.
Halk bu duyguları ve düşünceleri taşımaktadır.
Orman yangınları neden çıkar?
Öncelikle şunu da belirtmek gerekir ki yangınların büyük çoğunluğu kişilerin dikkatsizlikleri ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamasından kaynaklıdır.
Yangın yanma reaksiyonlarının sebep olduğu bir doğal afettir.
Yangın sonucunda ilgili alanda veya coğrafik konumlarda maddi hasarlar ortaya çıkmakla beraber orada yaşayan canlılar da büyük zarar görmekte "ekolojik" denge de son derece olumsuz etkilenmektedir.
Yanma olayı için üç ana etkenin belirli oranlarda bir araya gelmesi gerekir:
"Yeterli derecede ısı", "yeterli oksijen" ve "yanıcı madde".
Yangın tiplerinin belirlenmesinde etkili olan en önemli unsur yanıcı madde cinsidir.
Her yangının çıkış nedeni ve yangının oluşumuna neden olan "yanıcı madde" farklı olabilir.
Yanıcı madde cinsleri baz alınarak yapılan sınıflandırmada dört ana grup ortaya çıkar:
A SINIFI ; Yangının çıkmasında katı yanıcı maddeler rol oynar. Örneğin çeşitli odun, kereste, kumaş, kağıt gibi maddelerdir.
B SINIFI ; Sıvı yanıcı maddelerden kaynaklanan yangındır. Örneğin benzin, alkol, tiner, mazot gibi maddeler.
C SINIFI ; Gaz haldeki yanıcı maddelerden kaynaklanan yangındır. Örneğin, tüp gaz, hidrojen, doğal gaz gibi.
D SINIFI ; Yangın sınıflandırılması arasındaki en az tehlikeli olanıdır. Zira yanabilen hafif metallerden kaynaklanan yangındır. Örneğin magnezyum, alüminyum gibi maddeler.
Yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal nedenle çıkan yangınlar ile sigara, tarımsal ürünler nedenli çıkan "insan" kaynaklı yangınlar da vardır.
- AFAD "Orman Yangınlarının Nedenleri" olarak şunları listelemiş:
• İhmal ve dikkatsizlik nedeniyle çıkan orman yangınları
• Ormanda güvenlik tedbiri alınmadan ateş yakılması
• Yakılan ateşin söndürmeden bırakılması
• Sönmemiş sigara izmariti ve kibritin yere atılması
• Orman içinde veya bitişiğindeki tarlalarda istenmeyen ot veya anızın yakılması
• Gece aydınlatma için ormanda ateşle dolaşılması
• Cam ve cam kırıklarının ormanda bırakılması
• Çocukların orman içinde ateşle oynamaları
• Kasıtlı çıkarılan orman yangınları
• Tarla veya otlakları genişletmek için ormanın bilerek yakılması
• Orman içinde yapılan kanunsuz işleri gizlemek için yangın çıkarılması
• Birilerinden intikam almak veya bir şeyi sabote etmek için yangın çıkarılması
• Yabani hayvanları uzaklaştırmak için yangın çıkarılması
. Ormanlık bölgelerde yangın gözetleme kuleleri ve yangın tehlikesine karşı uyanık orman görevlileri vardır.
Zaman zaman devriye uçakları da hangi bir duman olup olmadığını havadan denetler.
Eğer bir yangın yayılmaya başlamadan önce saptanabilirse kolayca söndürülebilir.
Ama yangın çok büyükse, itfaiyeciler ya helikopterle yada uçaklardan paraşütle atlayarak hızla yangın yerine ulaşırlar.
Uçaklar yangına havadan kimyasal söndürücüler püskürtür.
Yangının yayılmasını önlemek için yangının çevresindeki bir kuşak boyunca bitkiler buldozerlerle temizlenir.
Genellikle bu kuşak çevresindeki ağaçlar denetim altında yakılarak yangın bu¬raya gelince yanacak bir şey kalmamış olması sağlanır.
Ağaçtan ağaca atlayarak genişleyen yangın buraya ulaştığında ateşin atlayabileceği bir ağaç olmadığı için yangının yayılması durur.
Yangın söndürme ekipleri son ateş parçası sönene kadar çalışmalarını sürdürürler.
Orman yangınları her yıl büyük zararlara neden olmaktadır.
- Kasıtlı çıkarılan orman yangınları da vardır ve bunlara kesinlikle ağır cezalar verilmelidir:
• Orman içinde veya bitişiğindeki tarla veya otlakları genişletmek.
• Orman içinde yapılan kanunsuz işleri gizlemek için çıkarılan yangınlar.
• Yabani hayvanları uzaklaştırmak.
• İş ve çıkar elde etmek.
• Bina ve yerleşim yeri yapmak.
. Yangınlarla ilgili soruşturmalar hemen yapılmalıdır.
‘Herhangi bir suikast var mı?’ diye araştırmalar yapılmalıdır.
Uzun yıllar boyunca orman yangınlarında Türk Hava Kurumu’nun (THK) yangın söndürme uçakları kullanılıyordu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı… gibi bakanlıklar eş güdümsel olarak çalışmalar gerçekleştirmektedir.
Yangın anında acil müdahale ekiplerini bulabilmek ve yangına ulaştırabilmek çok önemlidir.
İtfaiye ekipleri, orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesinde görevli memurlar ve görecekleri görevler yasalarla, yönetmeliklerle belirlenmiştir. Yangın çıktığını haber alan orman bölge şefliği elemanları; yangının yerini ve çıkış saatini derhal Devlet Orman İşletme Müdürlüğüne haber verirler.
Devlet Orman İşletme Müdürlüğünce de yangın haberi:
a) 0rman Bölge Başmüdürlüğüne,
b) Orman Genel Müdürlüğüne,
c) Valiliğe, Kaymakamlığa,
d) Cumhuriyet Savcılığına,
e) Alakalı askeri birlik komutanlıklarına telgraf, telefon, telsiz veya teleks ile derhal bildirilir.
. "Orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesinde görevlilerin görecekleri işler hakkında yönetmelik" bazı yükümlülükler de getirmektedir:
Madde 8 – Orman yangınlarında civar köy ve kasabaların 18 yaşını bitirip 50 yaşını doldurmamış bütün erkek nüfusu yangın söndürmekle mükelleftirler. Orman yangınlarının zamanında söndürülmesini temin bakımından, orman içi, orman kenarı ve ormana 10 km. mesafedeki köy ve kasabaların, birinci fıkrada yazılı mükelleflerini, ismen tespit eden tasdikli listeler, her sene en geç Mart ayı başında muhtar ve Belediye başkanları tarafından alakalı Orman Bölge Şefliğine veya Devlet Orman İşletme Müdürlüğüne verilir. Madde 21 – Askeri birlikler nakil, haberleşme ve söndürme vasıtaları ile birlikte orman yangınlarının söndürülmesine iştirak ederler. Yapılacak yardım miktarı komutanlıkça takdir olunur. Sarfedilecek akaryakıt bedeli orman idaresince ödenir."……
Durumun önemine ve aciliyetine bakıldığında bir yangın önleme, söndürme ve tahliye için her türlü olanakların bu yönde kullanılması gerekir.
Devlet, valilikler, kaymakamlıklar bu konuda eş güdümsel çalışmaları yapar.
Zaman çok önemli olduğu için gerektiğinde diğer devletlerin yardımları kabul edilir.
Parça, parça çözümler, küçük, küçük destekler yerine daha ilk anda hızlı ve çabuk, güçlü söndürme girişimlerinde bulunmak gerekir.
Türkiye yangınlara karşı duyarlı bir ülkedir.
Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre ülkemizde orman yangını sayılarında 1960’lı yıllardan itibaren sürekli bir artış bulunmaktadır.
1960’lı yıllarda yıllık ortalama 577 orman yangını çıkarken bu sayı 2010’lu yıllarda 2 bin 631’e çıkmıştır.
. Buna karşılık yanan orman alanı miktarlarının bazı yıllarda artış yaşansa da son 40 yılda yıllık ortalama 10 bin hektarlar civarında olduğu söylenebilir.
Son 7 yılda ise çıkan orman yangınlarının % 34’ü ihmal-kaza, % 5’i kasıt, % 12’si doğal nedenlerdir.
Orman yangınlarının ortalama olarak % 49’unun ise çıkış nedeni tespit edilememiştir.
Ancak genel olarak ülkemizdeki orman yangınlarının % 88’inin nedeninin "insan" olduğu söylenebilir.
Yangın çıkış nedenleri daha detaylı incelendiğinde tüm yangınların % 9’unun anız, % 6’sının sigara, % 3’ünün piknik, % 2’sinin çöplük kaynaklı olduğu görülmektedir.
Enerji nakil hatlarından kaynaklanan yangınlar da % 3 kadardır.
Çıkış nedeni "bilinmeyen" yangınların sayısının "fazla" olmasının nedeni ise yangın nedeninin kanıtlarla ortaya "konmamasıdır".
. Türk halkı yangın haberini duyar duymaz çok etkilenir ve hemen bitirilsin, söndürülsün, zarar çok olmasın ister.
Orman yangınları ile mücadele "yangın sezonu" olarak adlandırılan ve ülkemizde 1 Mayıs-31 Ekim tarihlerini kapsayan dönemden önce başlamalı ve tüm yıl boyunca sürdürülmelidir.
Önceki yıllarda çıkan yangınların nedenlerinin araştırılması, yangına müdahalede görülen eksikliklerin belirlenmesi gerekir.
Yangınların yerel olarak yoğunlaştığı alanların ortaya konması ve yangınla mücadele politikalarının her yıl güncellenmesi gerekir.
. Ormanın değeri hem ülkemiz için, hem de küresel anlamda çok yüksektir.
. Bir ormanın gelişmiş bir duruma gelmesi yüzlerce yılı aldığı düşünüldüğünde hepimizin halkıyla, devleti ile ormanlarımıza çok önem vermemiz ve sahip çıkmamız gerekmektedir.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 23.06.2022, MŞ.