8 Temmuz 2023 Cumartesi

HEP ZAM

-   AZ ZAM, ÇOK ZAM AMA HEP ZAM

.  Enflasyon nedir, neden olur konusunun yanıtını ve de açıklamasını “ben ekonomistim” diyenler bile zor açıklıyor.

Uzmanların bile çok etkenlerin var olduğunu ve her türlü dalgalanmadan etkilendiğini söylediği enflasyon nasıl bir şeydir ki hemen bulunup, tutulum düzeltilemiyor…

Nüfus patlaması yaşayan bir ülke olan Türkiye şu an sanırım 85 milyonu aşmıştır.

Bu nüfusun ne kadar bu enflasyon denilen şeyi anlayabiliyor.

Diyelim ki azıcık da olsa anladı.

O zaman sormuyor mu enflasyon neden oluyor, kim bu enflasyonu çıkarıyor?

Bir de bu nasıl bir enflasyon ise durmadan artıyor.

Hesaplama yapanlara da pek güvenilmiyor.

Türkiye’nin yıllık enflasyon oranı ne kadardır, diye sorulsa hesaplayanın durumuna göre çok farklı sayılar karşınıza çıkıyor.

Türkiye'de enflasyon: Ekim 2022 itibariye son açıklanan verilere göre TÜİK enflasyonu % 83,45 iken ENAG enflasyonu % 186,27'dir. (https:// tr. wikipedia. org/)

Temmuz 2023 için enflasyon oranını tam olarak bilmemiz çok zor.

Bizim için ise asla olası değil.

Tartışmalar, yorumlar, öneriler her gün her yerde karşımıza çıkıyor.

Türk Lirası’nın değer yitirmesi durmadan artıyor.

Ve dünya genelinde güvenilirliği ve iş yapılabilirliği gittikçe düşüyor.

Dışa satım, dıştan alım, üretim, yatırım, birikim, dağılım… gibi genel alanlar üzerinde çok derin ve ayrıntılı incelemeler, araştırmalar yapılması gerekiyor ve biz bu işi konunun uzmanlarına bırakıyoruz.

Devlet yönetimini, kamunun yönetimini, Merkez Bankası’nın yönetimini de hep uzmanlara bırakıyoruz ve onların işlerini en iyi biçimde yapmalarını, Türkiye’nin çıkarları için çalışmalarını bekliyoruz.

Oluyor mu?

Duruma, gelinen duruma ve gidişe bakarak siz karar verin, tarafsızca ve de iyi bir yurt sever olarak düşünün.

Halk denilen kesim genellikle nüfusun orta ve alt tabakasıdır, derler ve bir piramit üzerinden tanımlamaya çalışırlar.

Artık piramit biçim değiştirdi, üst kesim inceldikçe inceldi ve yukarıya doğru sivrildi.

Orta ve alt kesim ise çok genişledi ve yayıldı.

Şu günlerde herkesin ağzında bir söz var:

- Türkiye’de para çok, etrafına bir bak, nasıl paralar harcanıyor!

Gerçekten de görünüş öyle….

Her yerde her şey var, her yer mal dolu, raflar dolup, taşıyor ve herkes satın alıyor.

Bu nasıl oluyor, anlaşılır gibi değil.

Öte yandan bir de zamları duyuyorsunuz, görüyorsunuz…

Hiç durmadan ve düşünmeden, beklemeden yapılan zamlar…

Devletin yaptığı zamlar çok yeni… Zam oranı % 34 çerçevesinde…

Satın almada ürünlere yapılan zamlar güncel artırılarak yapılmakta iken şu an gün içinde değiştirilen fiyatlar var.

Baş döndürücü, heyecanlandırıcı ve sinir bozan bir durum.

Alt gelir grubunda olanların, aylıkla, yevmiye ile, ücretle geçinmek durumunda kalanların durumu, onların ruhsal yapısı ve dünyaya, ülkeye bakış açısı ne durumdadır, nasıl geçinebiliyorlar?

Ülkeyi yöneten iktidarlar, egemen olan güçler, ekonomiyi ve finans sektörünün asıl sahipleri, dünyaya yön verenler… ne durumdadır, diye düşünecek bir durum bile kalmadı.

İnsanlar nefes alacak, karnını doyuracak bir günü nasıl geçireceklerini düşünüyor.

Çocukların durumu ne olacak, onların bugünü ve yarını nasıl olacak, nasıl biçimlenecek?

Tek bir ağızdan çıkan kesin ve tartışmasız kararların verildiği bir yönetimin gücünü ve her türlü hakimiyetini artık anlamayan, kabul etmeyen yok gibi…

Devlet kendisi enflasyona yol açarak ya da var olan enflasyon ortamından yararlanarak gelir sağlayabilir.

Özellikle bütçe açıklarının kapatmak için devletin bu yolla kendi satın alma gücünü ve gelirlerini artırması mümkün.

Normal koşullarda para sunumu piyasalar üzerinde enflasyon baskısına neden olabilir.

Türkiye'de birçok seçim kampanyasında işçi, emekli ve memur maaşlarına zam yapılması siyasi söylem olarak kullanıldı, sözler verildi.

Ve seçim sonrasında daha da artan sıkıntılarla, zamlarla karşılaşıldı.

Emeklilere “verilen” aylıkların artık hiçbir satın alma gücü kalmadı.

Eline geçen para ile bir daire kiralamak bile çok zorlaştı.

Emekliye % 25 zam yapacağız sözünün olduğu tarihte birçok kalemde %35 zam ilan edildi ve uygulamaya konuldu.

Üretimin gittikçe azaldığı ve dışarıdan satın alınmaların gittikçe arttığı ve bütçenin ise artık yükü taşıyamadığı açıkça görülüyor.

Bugüne değin dışarıdan alınan borç paralar, devletin ve özel sektörün aldığı borçlar faizleri ile birlikte ödenemez duruma geldi.

Durmadan dışarıdan borç para bulma arayışları sürerken içeride ise devlete ait her türlü işletmenin ve doğal kaynakların yabancılara satılması gündemden düşmüyor.

Tam bir çöküş durumunu yaşamak üzere olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok uzun yıllardır yanlış ve denetimsiz ve de milli olmayan tutum ve siyasalar sonucunda öyle bir duruma gelmek üzeredir ki, buna “iflas” deniliyor.

Devlet resmen iflas ettiğini uluslararası kurumlar düzeyinde açıkladığı an artık her şeyin bittiğini ve bir kurtarıcının da gelmeyeceğini şimdiden bilmeliyiz.

Öte yandan enflasyonist ekonomik çöküşün toplumsal ve ruhsal etkileri de hiç azımsanmayacak denli önemlidir.

Bugüne ve geleceğe yönelik duyulan güven duygusunu zedeleyerek çok açık bir belirsizlik ortamı yaratır.

Toplumun genelini ve de bireyleri etkiler ve hasarlara, zararlara yol açar.

Çalışan, emek harcayan insan ona verilen paranın kendi geçimine yetmediğini gördükçe ne yapar?

Kısa ve kolay yoldan, yasa dışı para elde etmeye yönelmeler, suç işlemeler artar.

Ruh sağlığı bozulan insanın dengeleri, huzur ve mutluluğu yitirilir.

Toplumsal, mesleksel ve bireysel ahlak artık yara alır ve bozulur, dengeler, öz denetimler yok olur.

Adaletsizlikler, hukuk dışı davranışlar beraberinde şiddet de getirir.

Toplumsal patlamalara hazır bir durum oluşur.

Orta sınıf gittikçe alta itildi ve toplumun alt kesimi artık orta mahallelerden kenar mahallelere itildi.

İşsiz insanlar, dar gelirliler, geçinemeyenler, beslenme ve barınma sorunu olanlar, en alttakiler, kenar mahallelerde yaşamaya itilenler, kendi içlerinde ayrı bir kültür ve davranış-düşünce yapısı oluştururlar.

Bu bölüme iç göç nedeni ile gelen ve katılanları da eklemeliyiz.

Toplumun genelinden soyutlanmış ve de pek beğeni ve takdir de alamayan bu alt kesim bir kısır döngü içerisinde kendi yapısallıklarıyla yaşama savaşı verirken her an hazır bir patlayıcı bomba gibi de görülmelidir.

Bilerek ya da bilmeyerek toplumu ve duyarlı kesimleri etkileyecek bir sıra dışı olay birden büyük olaylara, kavgalara neden olabilir.

Fransa bunu yaşamıştır ve bu olaylar çok üzücüdür, sonuçları da tehlike yaratıcıdır.

-  Evet TÜRKİYE çok önemlidir ve dünyanın gözü buradadır.

Bu devleti ele geçirmek, bölmek, ayrıştırmak ve kendilerine uygun yönetimler getirmek isteyen global merkezler yok mudur?

Onların ülke içerisinde yerleştirdikleri adamları, ele geçirdiği işbirlikçileri yok mudur?

-  TÜRKİYE ne yapmalıdır, diye herkes düşünmeli ve gerçekten de ciddi, akılcı ve sorun çözen yollar üzerinde partiler üstü düşünülmelidir.

Özellikle iktidar güçlerine yön verebilmek, sağlıklı ve ülke yararına uygulamalara gitmesini istemek birincil olarak muhalefette olanların görevidir.

Ve muhalefet ülkenin çökmekte olduğu gerçeğini kavramalı ve yanlış tartışmalardan, çekişmelerden vaz geçerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerine ve felsefesine sahip çıkmalıdır.

Neoliberal politikalar, emperyalist tuzaklar görülüp, ulusal bir devletçi, demokratik hukuk devleti, anayasal, parlamenter düzen, güçler ayrımı ilkeleri ile birlikte yeniden inşa edilmelidir.

.    Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 08 TEMMUZ 2023