- AZ ZAM, ÇOK ZAM AMA HEP ZAM
. Enflasyon nedir, neden olur konusunun
yanıtını ve de açıklamasını “ben ekonomistim” diyenler bile zor açıklıyor.
Uzmanların
bile çok etkenlerin var olduğunu ve her türlü dalgalanmadan etkilendiğini
söylediği enflasyon nasıl bir şeydir ki hemen bulunup, tutulum düzeltilemiyor…
Nüfus
patlaması yaşayan bir ülke olan Türkiye şu an sanırım 85 milyonu aşmıştır.
Bu
nüfusun ne kadar bu enflasyon denilen şeyi anlayabiliyor.
Diyelim
ki azıcık da olsa anladı.
O zaman
sormuyor mu enflasyon neden oluyor, kim bu enflasyonu çıkarıyor?
Bir de
bu nasıl bir enflasyon ise durmadan artıyor.
Hesaplama
yapanlara da pek güvenilmiyor.
Türkiye’nin
yıllık enflasyon oranı ne kadardır, diye sorulsa hesaplayanın durumuna göre çok
farklı sayılar karşınıza çıkıyor.
Türkiye'de
enflasyon: Ekim 2022 itibariye son açıklanan verilere göre TÜİK
enflasyonu % 83,45 iken ENAG enflasyonu % 186,27'dir. (https:// tr.
wikipedia. org/)
Temmuz
2023 için enflasyon oranını tam olarak bilmemiz çok zor.
Bizim
için ise asla olası değil.
Tartışmalar,
yorumlar, öneriler her gün her yerde karşımıza çıkıyor.
Türk
Lirası’nın değer yitirmesi durmadan artıyor.
Ve
dünya genelinde güvenilirliği ve iş yapılabilirliği gittikçe düşüyor.
Dışa satım,
dıştan alım, üretim, yatırım, birikim, dağılım… gibi genel alanlar üzerinde çok
derin ve ayrıntılı incelemeler, araştırmalar yapılması gerekiyor ve biz bu işi
konunun uzmanlarına bırakıyoruz.
Devlet
yönetimini, kamunun yönetimini, Merkez Bankası’nın yönetimini de hep uzmanlara
bırakıyoruz ve onların işlerini en iyi biçimde yapmalarını, Türkiye’nin
çıkarları için çalışmalarını bekliyoruz.
Oluyor
mu?
Duruma,
gelinen duruma ve gidişe bakarak siz karar verin, tarafsızca ve de iyi bir yurt
sever olarak düşünün.
Halk
denilen kesim genellikle nüfusun orta ve alt tabakasıdır, derler ve bir piramit
üzerinden tanımlamaya çalışırlar.
Artık
piramit biçim değiştirdi, üst kesim inceldikçe inceldi ve yukarıya doğru
sivrildi.
Orta ve
alt kesim ise çok genişledi ve yayıldı.
Şu
günlerde herkesin ağzında bir söz var:
-
Türkiye’de para çok, etrafına bir bak, nasıl paralar harcanıyor!
Gerçekten
de görünüş öyle….
Her
yerde her şey var, her yer mal dolu, raflar dolup, taşıyor ve herkes satın
alıyor.
Bu
nasıl oluyor, anlaşılır gibi değil.
Öte
yandan bir de zamları duyuyorsunuz, görüyorsunuz…
Hiç
durmadan ve düşünmeden, beklemeden yapılan zamlar…
Devletin
yaptığı zamlar çok yeni… Zam oranı % 34 çerçevesinde…
Satın
almada ürünlere yapılan zamlar güncel artırılarak yapılmakta iken şu an gün
içinde değiştirilen fiyatlar var.
Baş
döndürücü, heyecanlandırıcı ve sinir bozan bir durum.
Alt
gelir grubunda olanların, aylıkla, yevmiye ile, ücretle geçinmek durumunda
kalanların durumu, onların ruhsal yapısı ve dünyaya, ülkeye bakış açısı ne
durumdadır, nasıl geçinebiliyorlar?
Ülkeyi
yöneten iktidarlar, egemen olan güçler, ekonomiyi ve finans sektörünün asıl
sahipleri, dünyaya yön verenler… ne durumdadır, diye düşünecek bir durum bile
kalmadı.
İnsanlar
nefes alacak, karnını doyuracak bir günü nasıl geçireceklerini düşünüyor.
Çocukların
durumu ne olacak, onların bugünü ve yarını nasıl olacak, nasıl biçimlenecek?
Tek bir
ağızdan çıkan kesin ve tartışmasız kararların verildiği bir yönetimin gücünü ve
her türlü hakimiyetini artık anlamayan, kabul etmeyen yok gibi…
Devlet
kendisi enflasyona yol açarak ya da var olan enflasyon ortamından yararlanarak
gelir sağlayabilir.
Özellikle
bütçe açıklarının kapatmak için devletin bu yolla kendi satın alma gücünü ve
gelirlerini artırması mümkün.
Normal
koşullarda para sunumu piyasalar üzerinde enflasyon baskısına neden olabilir.
Türkiye'de
birçok seçim kampanyasında işçi, emekli ve memur maaşlarına zam yapılması
siyasi söylem olarak kullanıldı, sözler verildi.
Ve
seçim sonrasında daha da artan sıkıntılarla, zamlarla karşılaşıldı.
Emeklilere
“verilen” aylıkların artık hiçbir satın alma gücü kalmadı.
Eline
geçen para ile bir daire kiralamak bile çok zorlaştı.
Emekliye
% 25 zam yapacağız sözünün olduğu tarihte birçok kalemde %35 zam ilan edildi ve
uygulamaya konuldu.
Üretimin
gittikçe azaldığı ve dışarıdan satın alınmaların gittikçe arttığı ve bütçenin
ise artık yükü taşıyamadığı açıkça görülüyor.
Bugüne
değin dışarıdan alınan borç paralar, devletin ve özel sektörün aldığı borçlar
faizleri ile birlikte ödenemez duruma geldi.
Durmadan
dışarıdan borç para bulma arayışları sürerken içeride ise devlete ait her türlü
işletmenin ve doğal kaynakların yabancılara satılması gündemden düşmüyor.
Tam bir
çöküş durumunu yaşamak üzere olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok uzun
yıllardır yanlış ve denetimsiz ve de milli olmayan tutum ve siyasalar sonucunda
öyle bir duruma gelmek üzeredir ki, buna “iflas” deniliyor.
Devlet
resmen iflas ettiğini uluslararası kurumlar düzeyinde açıkladığı an artık her
şeyin bittiğini ve bir kurtarıcının da gelmeyeceğini şimdiden bilmeliyiz.
Öte
yandan enflasyonist ekonomik çöküşün toplumsal ve ruhsal etkileri de hiç
azımsanmayacak denli önemlidir.
Bugüne
ve geleceğe yönelik duyulan güven duygusunu zedeleyerek çok açık bir
belirsizlik ortamı yaratır.
Toplumun
genelini ve de bireyleri etkiler ve hasarlara, zararlara yol açar.
Çalışan,
emek harcayan insan ona verilen paranın kendi geçimine yetmediğini gördükçe ne
yapar?
Kısa ve
kolay yoldan, yasa dışı para elde etmeye yönelmeler, suç işlemeler artar.
Ruh
sağlığı bozulan insanın dengeleri, huzur ve mutluluğu yitirilir.
Toplumsal,
mesleksel ve bireysel ahlak artık yara alır ve bozulur, dengeler, öz denetimler
yok olur.
Adaletsizlikler,
hukuk dışı davranışlar beraberinde şiddet de getirir.
Toplumsal
patlamalara hazır bir durum oluşur.
Orta
sınıf gittikçe alta itildi ve toplumun alt kesimi artık orta mahallelerden
kenar mahallelere itildi.
İşsiz
insanlar, dar gelirliler, geçinemeyenler, beslenme ve barınma sorunu olanlar,
en alttakiler, kenar mahallelerde yaşamaya itilenler, kendi içlerinde ayrı bir
kültür ve davranış-düşünce yapısı oluştururlar.
Bu
bölüme iç göç nedeni ile gelen ve katılanları da eklemeliyiz.
Toplumun
genelinden soyutlanmış ve de pek beğeni ve takdir de alamayan bu alt kesim bir
kısır döngü içerisinde kendi yapısallıklarıyla yaşama savaşı verirken her an
hazır bir patlayıcı bomba gibi de görülmelidir.
Bilerek
ya da bilmeyerek toplumu ve duyarlı kesimleri etkileyecek bir sıra dışı olay
birden büyük olaylara, kavgalara neden olabilir.
Fransa
bunu yaşamıştır ve bu olaylar çok üzücüdür, sonuçları da tehlike yaratıcıdır.
- Evet TÜRKİYE çok önemlidir ve dünyanın gözü
buradadır.
Bu
devleti ele geçirmek, bölmek, ayrıştırmak ve kendilerine uygun yönetimler
getirmek isteyen global merkezler yok mudur?
Onların
ülke içerisinde yerleştirdikleri adamları, ele geçirdiği işbirlikçileri yok
mudur?
- TÜRKİYE ne yapmalıdır, diye herkes düşünmeli
ve gerçekten de ciddi, akılcı ve sorun çözen yollar üzerinde partiler üstü
düşünülmelidir.
Özellikle
iktidar güçlerine yön verebilmek, sağlıklı ve ülke yararına uygulamalara
gitmesini istemek birincil olarak muhalefette olanların görevidir.
Ve
muhalefet ülkenin çökmekte olduğu gerçeğini kavramalı ve yanlış tartışmalardan,
çekişmelerden vaz geçerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerine ve
felsefesine sahip çıkmalıdır.
Neoliberal
politikalar, emperyalist tuzaklar görülüp, ulusal bir devletçi, demokratik
hukuk devleti, anayasal, parlamenter düzen, güçler ayrımı ilkeleri ile birlikte
yeniden inşa edilmelidir.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 08
TEMMUZ 2023