14 Nisan 2021 Çarşamba

Kilise ve Dini Nikah

 Kilise ve Dini Nikah

Kilise ve dini nikah konusunun düşündürdükleri:

·       Bazı yanlışlar: Avrupa'da, Almanya'da papaz nikah kıymaz. Nikah belediyede ayni bizdeki gibi evlendirme memuru tarafından yapılır.

·       Yasal (resmi) nikah budur.

·       Bunun dışında kilisede yapılan ise bir ayindir. (ibadet-rituel)

·       Çünkü Almanya çağdaş bir hukuk devletidir. Seküler yönetim anlayışına sahiptir.

·       Kilise ise inanç ve vicdan özgürlüğü kapsamında vardır.

·       Her bir yerde var olan kilise binaları, kabul edilmiş kiliseler, anacak kendi üyelerinin seçtiği bir yönetim kurullarınca yönetilirler.

·       Her bir kilisenin (bina anlamında) kendi iç yönetimi kendi kayıtlı üyelerince seçilen kurullarca yapılır. Bir de en önemli olan şudur:

·       Her bir yurttaş bir kilise (kabul edilmiş resmi kiliseler için) bir kilise vergisi öder.

·       Bundan kaçış için tek seçenek vardır:

·       Kiliseden ayrılmak için dilekçe vermek zorundasınız.

·       Ancak kiliseden ayrıldığınızda bu vergiden kurtulabilirsiniz.

·       Kiliselerin (bina anlamında) seçimi de ikamet ettiğiniz mahalle-kent ile ilgilidir.

·       Nerede ikamet ediyor iseniz oranın kabul edildiği kilisenin üyesi sayılırsınız.

·       Bir de bunların dışındaki konuda mezhep konusudur ki bu da ailenin geldiği kökenden anlaşılır, katolik ya da protestan ya da ortadoksdur.

·       Bunun ilk belirleyici olan kabul ayini de bebeğin doğumundan sonraki kısa dönemde kilisede yaptırdığı VAFTİS (kabul-geçiş) ayinidir.

·       Bununla o doğan çocuk o kilisenin, o mezhebin bir üyesi olarak kabul ve işlem görür.

·       Farklı mezheplerden oluşan evliliklerde eşler doğan çocuğun hangi mezhebe (kiliseye) kabulünü kararlaştırır ve ona göre başvurularını yaptırır.

·       Tüm bu anlattıklarımın dışındaki bir önemli konuda şudur:

·       Dini cemaatler, inanç örgütlenmeleri KİLİSE olarak kabul edilmezler.

·       KİLİSE olarak kabul edilen sadece devlet ile yazılı ve onay görmüş, anlaşmalı olan tarihsel KİLİSELERdir.

·       Bu kiliseler de bu yetki ve güç ile (eyalet farkları vardır) okullardaki din derslerinde yer alırlar.

·       Özellikle hangi kilise (mezhep) o okulda var ise temsil ettiği mezhep üyelerinin çocuklarına din dersi verir.

·       Öğretmen seçimleri genelde hemen hemen sadece kilisenin görevlendirdiği kişilerdir.

·       Devlet bu anlaşmada okulları ve hizmeti vermiştir diye düşünmek gerekir.

·       Din dersleri isteğe bağlıdır ama sadece o mezhebe ait olan derse katılınabilir.

·       "Yok istemem" derseniz çocuğunuz o mezhep dersine girmez ama AHLAK dersine (mezhepler üstü) katılmak zorundadır.

·       Not verme ve diğer pedagojik değerler ve kurallar okuldaki resmi, yasal uygulamalarla aynidir.

·       Özellikle son anlattığım durum BAVYERA eyaleti için böyledir.

·       BU KONU tüm Almanya'da uzun yıllardır incelenen ve tartışılan bir alandır.

·       Ve somut ve kesin bilgileri araştırmaları olmayan kişileri pek de girmemesi gereken bir konudur.

·       DİN dersi konusu birkaç model ile farklı eyaletlerde farklı uygulanmaktadır.

·       İSLAM için de ayni şekilde farklı modeller vardır.

·       Kabul edilmiş ve devletle anlaşması olan tarihsel geçmişe dayalı kiliseler, devletin yasalarınca sağlanmış olan din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde ancak ayakta kalabilirler, hizmet sunabilirler, gelir sağlayabilirler ve de hak talep edebilirler.

·       Özellikle Almanya'daki kiliselerin mali gücü ve mal varlıkları çok büyüktür.

·       Her bir adı geçen kilise (ana kilise) kendine bağlı olan üyeleri kadar devletten kişi başına kesilen kilise vergilerince gelir elde eder.

·       Mal ve taşınmazlarından gelirleri vardır.

·       Kendi okullarında, manastırlarında, kendi dini ve sivil eğitim merkezlerinde kendilerine gereken her türlü alanda hizmet verirler, insan, meslek elemanı yetiştirirler, onların eğitimlerini üstlenirler.

·       Bunun sonucu olarak da kendi alanlarındaki yönetimi dağıtım ve denetlemeleri de YASAL hukukun el verdiği yönde gerçekleştirirler.

·       Her bir kilise kendi yaşam alanı içerisinde birçok sosyal ve dini hizmet verir.

·       Bebeğin vaftizi, çocukların "din eğitimi" ve mezhepsel evlenme ritüeli gibi birçok konuda hizmet verir.

·       Ve de kilise ayinlerinde her zaman için sizden bir bağışda bulunmanız bekler.

·       Her bir kilise (bina) nerede ise o bölgedeki kendine kayıtlı üyelerine hizmet vermek ister.

·       Ayinlere girip bakabilirsiniz.

·       Ama örneğin çocukları (10-12 yaş) aldıkları dini EĞİTİM o mezhebe ve o kilisenin kendine bağlı üyeleri içindir.

·       Kilisenin yönetimi ayni zamanda bir baş papazca da sağlanır.

·       O da o kilisenin hemen içinde-yanında bulunan hizmet binasındaki dairesinde yaşar. Yardımcıları vardır.

·       Katolik ve Protestan kiliseleri birçok konuda inanç ve uygulamada çok farklılıklar gösterir.

·       Mezhep savaşları bitirilmiştir ve tarihin içinde yerlerini almaktadır.

·       Kiliseler aslında şöyle görülmelidir:

·       Sosyal hukuk devletinin sağladığı DİN VE VİCDAN özgürlüğü yasalarca garanti altına alınmıştır.

·       Bu özgürlüğün sağlanması bu hakkın yurttaşlarca kabul görebilmesi için kiliseler bir GÖREV üstlenmiştir ve bunun için de hizmet vermektedir.

·       Bu anlamda da hem devlet, hem de ana kiliseler dışarıdan gelecek her türlü tehlikeye karşı kendilerini korumak ve savunmak durumundadır. Her bir cemaat, inanç grubu kabul görmez.

·       Onlar daha ziyade bir çağdaş toplumdaki fikir özgürlüğü ve boş zamanı değerlendirme, gelişme ve dernekler .. gibi görülür.

·       Özellikle bazı güçlü cemaatlerin devlete, okullara sızması, kiliseleri ele geçirmek istemesi ile oluşan çatışmalar hep olmaktadır.

·       Bu tür gruplara daha çok SEKTE adı ile tanınma yapılır.

·       Ana kiliseler bu cemaatlere karşı her zaman duyarlı ve savunma halindedirler.

·       Bir yurttaş bu model içerisinde kendi dini ve vicdani yönüne göre bir yerlerde olmak istiyor ise onu seçer.

·       Ya resmi kabul görmüş kilise örgütlenmesi içerisindedir.

·       Ya da kiliselerden kaydını sildirmiştir.

·       Ya da kendine uyan resmi, kilisenin dışındaki cemaatlerin içine girer, kendi inançları doğrultusunda ayinler düzenlerler.

·       Tüm bunların ana çerçevesi de her zaman yasal hukuki çerçevelerdir.

·       Şiddet ve zorlama, baskı ve taciz kabul edilemez, suçtur.

·       Avrupa'da açılmış olan binlerce cami de bu anlamda birer dernektir ve yasal olarak da sorumludurlar.

·       Söz konusu edilen "nikahı bir din görevlisinin kıyabilmesi" konusuna bakacak olursak, Almanya karşılaştırmalı şunu görürüz:

·       Resmi nikah sadece belediyede görevli olan nikah memurunca yapılır.

·       Kilisedeki nikah kavramı ise ancak isteğe bağlı olan bir uygulamadır ve ancak o kişinin kayıtlı olduğu kilisede yapılabilir, resmi bir geçerliliği yoktur.

·       Türkiye'de benzer bir uygulama olamaz.

·       Çünkü kiliselerin örgütleme biçimi ve taşıdıkları yasal hak ve sorumluluklar

·       Türkiye'deki camilerin durumuna benzemez.

·       Kabul görmüş ve devletle resmi "akt"la anlaşmaya varılmış mezhepler ve camileri yoktur.

·       Camiler genel bir kavram olarak işlem görürler ve genelde de Diyanet İşleri Başkanlığına (devlete) bağlıdır.

·       Yurttaşın din ve vicdan özgürlüğü kapsamında kendince seçtiği ve kayıtlı olarak bağlı olduğu ve vergi verdiği bir cami uygulaması yoktur.

·       Bu anlamda da dini nikahı kıyacak olan din görevlisini de ancak kendi mezhebinden olan birisince yapılmasını ister.

·       Böyle bir yapılanma ve uygulama ise Türkiye'de yoktur.

·       Halkın, yurttaşların yasalar önünde eşit haklara ve sorumluluklara bağlı olması gereken çağdaş demokratik hukuk devletinde nikah işlemi de eşitçe ve dinsel yönden tarafsız olan belediye görevlisi tarafından belediye başkanı adına yapılması doğrudur.

·       Benim dini nikahımı benim vicdanen ve dinen kabul etmediğim bir mezhebin ya da cemaatin üyesi olan bir kişi tarafından yapılması anayasal hak olan din ve vicdan özgürlüğüme aykırıdır.

·       Düşünülmesi gereken ana başlıklar şunlardır:

-İslam mezhepleri arasında Avrupa'da olduğu gibi tarih içinde savaşlar olmamıştır.

-Ana kiliselerin mal varlıkları kendiler, adına kayıt altına alınmıştır.

-İslam dininde bir ruhban sınıfı yoktur.

-Hristiyanlıkta olduğu gibi bir papalık kurumu yoktur.

-Mezhepler devlet tarafından açık seçik ve yasal olarak kayıtlı bulunmamaktadır.

-Devlet ile mezhepler arasında tek tek, ayrı ayrı kabul edilmiş iş birliği anlaşmaları (Akt) yoktur.

-Devletin kendi yurttaşları din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi altındadır. İsteyen istediği camiye yaka kilise ve benzeri yerlere gider, ibadet eder ya da etmez.

-İbadet edilen yerlere, mezheplerine göre kayıtlı olmak ve de devlete vergi vermek gibi bir uygulama yoktur.

-İbadet yerlerinin yönetimi çok açık ve belirleyici olarak yoktur.

-Camiler resmi devlet kararlarına tabiidirler.

-Devlete bağlı olmayan camiler ise farklı bir model oluşturmaktadırlar.

-Almanya benzeri bir model oluşturulmak istenirse çok büyük ve altından kalkılamayacak zorluklarla karşılaşılacaktır.

-Tüm mezhepler ve cemaatler kendilerini ispatlamak ve haklarını mallarını, üyelerini kayıt altına aldırmak için uğraşacaklardır.

-Devlet mezhepler arasında seçim yapıp, incelemelerde bulunup onlarla yazılı ve hukuksal geçerliliği olması gereken antlaşmalar yapmak zorunda kalacaktır.

-Din eğitimi mezheplerce belirlenecektir.

-Okullardaki din dersleri mezheplerce üstlenilecektir.

-Kilise (cami) vergileri finanz ve yönetimi konusunda büyük kargaşalar çıkaracaktır.

-Kabul edilmiş mezhepler kendi elemanlarını kendileri yetiştirecektir. Bunun için de eğitim kurumları açacaktır.

-Sosyal ve kültürel alanda, eğitim alanında, din ve ibadet alanında "kabul edilmiş mezhepler" hizmet vermek için çok boyutlu örgütlenmelere girecektir.

-Ve bu hizmetlerinden hangileri devletin vermesi gereken asli hizmetlerden ise bunlar için devletten yardım (mali) talep edecektir.

-Mezhepler arasında ve de dini cemaatler arsında çok büyük ve düzenlenmesi imkansız derecede zor olan çatışmalar, sürtüşmeler ve çıkar savaşları başlayacaktır.

-Her biri en güçlü en egemen olmak isteyecektir.

-Tüm bu tartışma ve kargaşalar tarih içinde yaşanarak günümüze aktarılmadığı için de çağdaş bir toplumda ve devlet yapısında kabul edilemez.

-Türkiye toplumu ve de Türkiye Cumhuriyeti bu türlü girişimlerden ve tartışmalardan uzak tutulmalıdır.

-Din ve mezhep tartışmaları ve güç savaşları toplumumuzu ve devletimizi yok eder.

·       Nikahları ister bir müftüye, isterseniz bir nikah memuruna kıydırabilirsiniz!

·       Sözünden ise uzak durulmalıdır.

·       Nikah memuru dinsel bir kimlik taşımayan "tarafsız" bir devlet görevlisidir.

·       Müftü ise dinsel anlamda bir dinin, bir mezhebin "taraftarlığını" taşır.

·       Nikah gibi resmi bir işlemde yurttaşların her hangi bir dinin ya da mezhebin, inancın taraftarlığının bulunduğu bir durumda hizmet alması o kişinin özgürlüğü ile bağdaşmaz.

·       Din ve vicdan özgürlüğünün devletin yasalarıyla garanti altına alındığı devletlerde durum böyledir.

·       Biraz uzun yazdım sanırım.

·       Özür dilerim "İnsanlarımıza bir ışık sunabilir miyiz" diye düşündüm.

   Öğretmen Gönen Çıbıkcı,

    02.08.2017 - KUŞADASI


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: