Günümüzde „Birey“
·
Çok hızla geçen bir zaman dilimi içerisindeyiz.
·
Geçmiş yüzyıllarla karşılaştıramayacağımız denli bir yenilenme,
bir hızlanma ve akış dolu bir zamanın içerisinde hızla ilerliyoruz.
·
Eskiden var olan değerler, ölçüler ve kabullenmeler, hep bir,
bir değişime uğradılar.
·
İnsanlar bu hızlı değişim çağında, yüksek teknolojiye ve
dijital çağa girilen bu dönemde kendi öz benliklerin sahip çıkabilme
sorunlarıyla karşılaşıyorlar.
·
Toplumsal dengeler ve insanlar arası ilişkiler
alışılmışlığın üstünde yeni yapılanmalar, sorunlar, çözümsüzlükler getiriyor.
·
Birçok „şey“ artık çok daha kolay çözümlere kavuşmuş gibi
göründüğü bu durumda „birey“ olarak sıradan insanlar kendi kısır döngüleri
içerisinde yoğruluyorlar.
·
Mutlu olmak, sevilmek, beğenilmek, aranmak gibi duygular
çok daha üste çıkarak bireyleri ele geçiriyor.
·
Özellikle de sosyal medyayı kullanarak iletişim
içerisinde bulunan birey bu tür duyguları kullanarak kendince bir „doyuma“ bir
ruhsal beslenmeğe kendisini kurguluyor.
·
Çok daha mı mutlu oluyor?
·
Hiç sanmıyorum.
·
Çok daha bir çözümsüz arayış içine,
hızlı etkilemelere yöneliyor, kendince oluşturulmuş olan çevresi içerisinde hiç
durmadan akan bir „alış-veriş“e yöneliyor.
·
Bu tür karşılıklı dostluk-arkadaşlık
çemberi içerisindeki döngüler, arayışlar, tatlı sözler yollamalar, takdir
etmeler ile aslında „kendine“ yönelik bir kısır döngünün dışına çıkamıyorlar.
·
Çıkmak da istemedikleri gibi,
böylesine bir açlık gidermeğe itilmiş olan sıradan bireyler bu durumu bir sorun
olarak da görmüyorlar.
·
Bu tür tiplemelerde bu bireylerin
sosyal ve ekonomik durumları, diploma düzeyleri de pek bir işe yaramıyor.
·
Çok az bir yüzdesellikle toplumun dar
bir kesimi bu tür oluşmaların dışında kalabilmeyi başarabiliyorlar.
·
Kimdir bunlar?
·
Çocukluğundan bu yana kendi öz
arayışları ve çabalarıyla temel okumaları yapabilmiş, birikimlerini düzenli ve
sürekli sağlamış olanlar.
·
Kültürel ve eğitimsel aşamalar
yapmakla birlikte, paraleleinde kişisel gelişimlerine, ruhsal özgürlüklerine,
bireysel öz güvenlerine çok iyi sahip çıkabilmiş olanlar.
·
Son otuz, kırk yılın dünyada
geliştirdiği yeni etki alanlarını tanımakla, olanakları kullanmakla birlikte, yeni
küresel sorunları algılamada, insan ilişkilerini tanımlamada zorluk çeken
„birey“ büyük bir hızla eski tanıdıklarından dost, arkadaşlarından bir
sıcaklık, bir sevgi arar duruma gelmiştir.
·
Entelektüel olduğunu düşüneceğimiz
kesim ise gittikçe kendini daha dar bir çemberin içine çekmektedir. Onların
algıları, kavramları ve yorumlamaları, düşünsel yapıları ve dilleri farklılık
göstermektedir.
·
Akademik çalışmalar içerisinde
bulunan kitle ise hem geçmişten gelen o daldaki birikimleri, değerleri hem de
günümüzdeki kendi dalıyla ilgili gelişmeleri, yayınları izleme endişesi ile
çırpınmaktadır.
·
Siyasi partilerin taraftarları ise
kendi partilerinin yönlendirmesinin ve bakış açısının dışına çıkamamaktadır.
·
Dar bir oran içerisindeki gerçek
burjuva ise ülke sorunlarıyla uğraşmak istese bile, piyasaların yeni yükselen değerlerini
gördükçe daha da geriye çekilmekte ve özellikle kendi varlıklarını ayakta
tutabilme çabası içine gömülmektedir.
·
Asıl büyük kesim olan dar gelirliler,
yoksullar, işçi ve ırgatlar ise temel geçim sorunlarıyla karşı karşıya iken
ancak yine kendi sınıflarının, sokağının insanlarıyla hep bir olabilmektedir.
·
Bireyin özgür iradesinin oluşması ve
kişiliğinin gelişimi ve bunlara bağlı olarak da daha iyi düşünebilecek,
davranabilecek, kararlar alacak düzeye gelebilmesi gittikçe zorlaşmaktadır.
·
Ellerinde var olan kendi
mahallelerinden, ailelerinden aldıkları kültürel değerlerin, inançların zaman
içerisinde yenilenememesi, çağa ayak uyguramamak, kişiliğin özgürleşemeden,
aşamalar kat edemeden durağanlaşması… gibi olgulardan dolayı da genelde
toplumun yapısı ortak bir tablo çıkarmaktadır.
·
Genç kuşaklar ise eskilerin yapısını
anlamadıkları gibi çağın getirdiği yeniliklere sağlıklı bir uyum da
sağlayamamaktadır.
·
Eğitim, öğretim ve okullar sistemi
ile de yepyeni sorunları yaşayan genç kuşaklar „gerçek“ bir dünyada eskilere
göre daha da bir zorlukla karşılaşmaktadır.
·
Genelde, görünen birey yapılarına
bakacak olduğumuzda şu özellkleri ilk bakışta görebiliriz:
-
Bir konu üzerinde
drinlemesine araştırma ve inceleme yapmazlar.
-
Fikirsel, düşünsel
çalışmalara yönelmezler.
-
Düzenli ve köklü bir
okuma alışkanlıkları gelişmemiştir.
-
Uzun tümceleri, iç içe
geçmiş tümlecikleri anlayamazlar.
-
Okuduğunu
anlayamayanlar gittikçe artmaktadır.
-
Okuma yazma biliyor
olsalar bile oturup düşünsel yazılar yazamazlar.
-
Okuryazar olanlara yanaşmazlar,
onları önemsemeyen bir tavır takınırlar.
-
Hep kendi kısır ve dar
çevreleri içinde iletişim halindedirler.
-
Kendi „mahalle
kültürünün“ etkisinde olup, o kalıpların dışına çıkamazlar.
-
Genelde hep bir „mağduriyet“
edebiyatının etkisindedirler.
-
Kendileri bir şeyler
yapmaktansa hep başkaları yapmalıdır.
-
Karşı tarafın
eksiklerini, yanlışlarını ortaya çıkarmak üzere kurulmuş bir davranış
sergilerler.
-
Düşüncelerini fikirsel
olgunluk taşıyan içerikli konuşmalarla, yazılarla ifade edemezler.
-
Daha çok kişisel
yaşanmışlıkları, hoşlanmaları, yeme, içme üzerine geliştirdikleri
alışkanlıklarla geçirirler günlerini..
-
Zihin yönetim
sistemlerinin bir ürünü olan „moda“ onları çok çabuk etkiler.
-
Çok çabuk ve acele ile
görsel olarak algıladıklarını kendilerine uygularlar, takıp, takıştırırlar.
-
Kendi çevrelerindeki en
yakınlarıyla birlikte olduklarında ise sesleri hep yükselir, duyguları taşar.
-
Yalnızlık onlara göre
değildir, yalnız olduklarında ne yapacaklarını bilemezler, donanımları yeterli
değildir.
·
Bireyin günümüzdeki durumu ve
yapısallığı üzerine yapılacak incelemeler, araştırmalar vardır tabii ki…
·
Ben kısaca, bireysel düşüncelerimi
aktarmak istedim.
2021.01.09- MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: