14 Nisan 2021 Çarşamba

İmroz'un Öğrencileri

   İmroz'un Öğrencileri

·       Bizim sınıfımızın 1965 kasımında adaya gelişinden, son ayrılışına, haziran 1968 e değin olan yaşamını, ancak, “bilenler” bilir.

·       Adaya nasıl geldik, ne tür yolculuklarla geldik?

·       Kaç arkadaşımız deniz görmüştü ki bizler bir de bunun ötesinde, balıkçı tekneleriyle, takaların ambarlarında yük çuvallarıyla yolculuk yaptık.

·       Ama bunlardan hiç de şikayetçi bile olmadık. 

·       Zoru başarmanın tadı vardı içimizde.

·       Hiç bir hazırlığı olmaksızın apar topar toplanıp, bir yerlere sığıştırılmaya çalışılmış adı OKUL olan bir kurumun İLK öğrencileri idik.

·       51 yatılı erkek ve 9 da altısı kız gündüzlü öğrenciler olarak bir tek sınıf idik.

·       Küçük bir ilkokul binasına yerleştirildik. 

·       İki yatakhanemiz bir yemekhanemiz, tuvaletlerimiz vardı.

·       Okulun kendine ait ne bir mutfağı, ne de gerçek bir deposu vardı.

·       Çuvallarla gönderilen mercimekler ve benzerleri ise Çanakkale'deki okuldan gönderiliyordu. 

·       Ne tam bir ''menü'' gördük, ne de bir alakart! 

·       Yemeklerimizi, bir başka binanın bahçesindeki bir mutfakta pişirilmesinden sonra, kocaman bakır kaplarla, sapına geçirdiğimiz güçlüce bir ağaç dalının iki tarafından tutan iki arkadaş olarak, hem de ana caddenin ortasından, boydan boya ilerleyerek taşıdık!

·       Hangi bölümde bir kütüphanemiz oldu, hangi laboratuarlarda çalıştık, hangi banyolarda arındık, hangi atölyelerde çalıştık ilk yıllarda?

·       Ne bir sosyal tesisimiz oldu, ne de okulumuza gelip bizlere destek veren ailelerimiz. 

·       Hangi hastalıklarla uğraştık?

·       Özel bir hekim gereksindiğinde adada o bile yoktu.

·       Çanakkale'ye Gelibolu'ya gittiğimi anımsıyorum. 

·       gidişlerimde bizim okulun işlerini de halletmem gerekirdi...

·       Çanakkale öğretmen okulu ambar memurundan bizim okul için göndermesi gereken erzakları da getirmek üzere hazırlatırdım. 

·       Onları takalara verdirirdim.

·       İçimizden hiç biri ne özel kurslar gördü, ne de özel dershaneler ve özel öğretmenler.

·       Adadaki yaşam ise olabileceklerin çok da altında idi yetişmekte olan gençler için. 

·       Ne bir sosyal yaşam ne de bir sanatsal etkenlik sunumu, ne konserler, ne de sergiler, galeriler...

·       Spor da yaptık, bayram da kutladık, tiyatro oyunlarında oynadık, mandolin çalmayı öğrendik, halk dansları öğrendik, bando takımında yer aldık... 

·       Ben iskoç trampet çaldım bando takımında. 

·       Çok da gururluyduk, yaptığımız her işi severek yapıyorduk.

·       Bir tek saniye bile bir dış kurumdan destek ve yardım görmedik! 

·       Ne yaptı isek, ne üretti isek, ne öğrendi isek kendi öz varlığımızla ve o dönem elimizdeki olanaklarla olmuştur.

·       Bilinç düzeyimiz ve öz güvenimiz, sorumluluk anlayışımız, kazanımlarımız bizlere tüm yaşamımız boyunca hep en büyük desteği vermiştir.

·       Bizim sınıfımızın öğrencilerinin çok özgün bir duruşu olmuştur ve de kendi yaşamlarını da hep en iyi biçimde değerlendirmişlerdir. 

·       Bazı arkadaşlarımız okulumuz öğretmenlerince seçilip, yüksek öğretmen okulu adını verdikleri 3. sınıf öğretimine gönderildiler. 

·       Benim hatırladığım kadarıyla hiç bir haberim bile olmamıştı bu durumdan. 

·       giden arkadaşlarımızın başarıları bugün de ortadadır ve takdir görmektedir.

·       Üç yıl boyunca kaç tane öğretmen ve yönetici oldu, kimler geldi ve gitti, bilemiyorum şu an. 

·       Bizim ile çalışmak kimler için bir onur ve gurur meselesi idi, kimler seve seve çalıştı? 

·       Kimler istek dışı gelmişlerdi adaya, bilmiyorum.

·       Öğretmenlerimizi ne biz seçtik, ne de ailelerimiz. 

·       Bunları biz düşünmedik bile! 

·       Yok gibi sayılabilecek müstahdem kadrosu bile bizim aile bireylerimiz gibi idi.

·       Öğretmenlerimize istisnasız hep çok saygılı davrandık.

·       Öğretmenlerden bazıları adaletsiz davranmış olsa bile hiç bir zaman ne diklendik ne de bir hak aradık.

·       Bunları sorgulayacak durumda bile değildik! 

·       Yıllar geçse de her zaman saygımızı ve terbiyemizi koruduk onlara karşı.

·       Kendi kaderimizle baş başa idik sanki. 

·       Bizi kollayıp gözeten yan kuruluşlar ve seçkin ailelerimiz hiç olmadı. 

·       Bizi var eden ise belki de dezavantajlarımızı avantaja çevirebilir olmamızdır.

·       Sosyalleşmeyi ve yurt sevgisini, kardeşliği arkadaşlığı, onurlu ve ahlaklı bir genç olmayı da kendi aramızda öğrendik. 

·       Biz, sanki, o çocuklar hem bir aile idik kendi kendimize ve hem de birbirimizin birer eğitmeni, güç kaynağı...

·       Elimizde var olan sadece, belki de, tertemiz duygu ve ruhları ile orada bir araya gelmiş yoksul ve birazı da köy kökenli çocuklardık.

·       Hiç bir zaman ve hiç birimiz yüksünmedik. 

·       Ne başımızda bulunan görevli kişilere, ne de ALLAH'a isyan etmedik. 

·       Ne bulabildi isek, şükranla yedik, ne verebildi ise devlet onu giyebildik.

·       Annemiz ve babamız bizlere güvendiler, neyi ne zaman ve nasıl yapacağımızı bildiğimize inandılar hep. 

·       Bizim onları hiç bir zaman utandırmayacağımızdan emindiler. 

·       Yüzlerini kara çıkarmadık.

·       Bizler inançlı ve güzel ahlaklı idik, kişiliklerimiz başkaları tarafından eğilip, bükülmemişlerdi.

·       Öğretmen olmak istiyorduk! 

·       Çağdaş ve yurtsever öğretmenler olmak istiyorduk!

·       En güçlü tarafımız ise dik duruşumuz, özgüvenimiz ve başarılı olacağımıza olan doğal bir inanç idi. 

·       Son derece alçak gönüllü ve sade idik bir insan olarak. 

·       Kendi aramızda hiç bir arkadaşımızı ne küçük gördük ne de dışladık.

·       Şu an 2016 yılında bir bakarsanız, kimlerin nerelerde ve ne düzeyde, ne nitelikte olduğunu görürsünüz.

·       Türkiye milli eğitim tarihinde nasıl ki köy enstitüleri çok önemli bir yere sahip olmuştur. 

·       Ben de bizim sınıfımızın kendi koşullarıyla değerlendirildiğinde çok küçük de olsa özgün ve değerli olduğunu düşünüyorum. 

·       Bir benzerini olduğunu hiç duymadım.

·       Birçok denemeler, eğip, bükmelerle, özel ve seçkinliklerle, maddi varlıklarla, sınavlarla, testlerle, filtre sistemleriyle, öğünme ve sınıf farklılıklarıyla vb ile dolu bir kargaşa dünyası olan “Türk Eğitim” sitemi artık milli de olamamaktadır.

·       Türk Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal Atatürk'ü ve çağdaşlığı, hukuk düzenini inkar eder durumdadır.

·       Tüm bu çıkar çatışmalarının, kargaşanın ve yozlaşmanın olduğu, tartışıldığı günümüzde ben ''bizim sınıfımızın'' ve ondan sonra gelenlerin, İmroz (Gökçeada) Atatürk Öğretmen Okulu öğrencilerinin çok özgün olduğu düşünüyorum.

·       Bana ve benim arkadaşlarıma, bizim sınıflarımıza, eğitim öğretim koşullarımıza ve sınıfsal kökenlerimize bakmadan, özverilerimizi, saygı ve terbiyemizi göze almadan da bugün var olan sistemlerle karşılaştırılmayı doğru bulmuyorum.

·       Ben, bize emek vermiş olan her bir bireye çok saygı duyduğumu ve onları da doğruları ve yanlışları ile andığımı söyleyebilirim.

·       Sınıf ve okul arkadaşlarım benim kardeşlerimdir. 

·       Onların sevinci ve tasası benimdir. 

·       Onlar üzülürse, bir kıyıya çekilip, gözlerinden bir yaş akarsa benim içim kanar. 

·       Onlara yapılan haksızlık beni de derinden yaralar.

·       Adaleti, hukuk sistemini, çağdaş bir devleti savunduğumuz bugünlerde kendi iç konularımızda da adil olmalıyız. 

·       Bizlere o günün koşullarında kapısını açan devlete ve yediğimiz ekmeğe çok saygılıyız ve müteşekkiriz.

·       İnanıyorum ve bilinçli bir biçimde de söylüyorum ki eğer, kollejlerde, özel, seçilmiş okullarda okumuş olsa idim, inanın, bugünkü bilinç düzeyime, özgüvenime, mutluluğuma erişemezdim.

·       İyi ki İmroz'da "Atatürk İlköğretmen Okulu"nda bulunmuşum. 

·       Tabii ki daha sonra da Kaleköy'de geçirdiğim üç öğretmenlik yılımla birlikte ben çok huzurlu ve mutluyum!

·       Yıllar sonra karşılaştığım, toplanabildiğimiz arkadaşlarımla bizler bir "büyük aile"yiz. 

·       Onları seviyorum. 

·       Birlikte olmak bana sevinç veriyor. 

·       Onların varlığı bana güç veriyor. 

·       Onların çektikleri, onların acıları benim için de geçerli....

·       Okulumuzun bizden sonraki öğrencileri de benim için, bizler için birer kardeştir. 

·       Bu duyguyu hep taşıdım. 

·       Onlar da kendilerince hep bir kardeş oldular bizlere.

·       Hakkın rahmetine erişmiş arkadaşlarımı da yine sevgi ve saygı ile anıyorum.

    Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 18.06.2016, Kuşadası

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: