Kadın Olmak
· 21. yüzyıla
gelinmiş olmasına rağmen bazı sorunlar, bazı konumlar sanki hep ayni kalmıştır.
· Doğanın
sorunları da bir yandan artmaktadır.
· Teknik,
teknoloji, toplum ve insan birçok yönüyle değişmektedir.
· Toplum ve
insan ile ilgili sorunların içerisinde "kadına ilişkin" sorunlar, "kadının
uğraştığı özgün sorunlar" henüz bir sonuca ulaşmamıştır, devam etmektedir.
· Çok boyutlu
ve arka planında yatanlarının çok ve temelli olduğunu gördüğümüz bir sorun
yumağı karşımıza çıkar.
· Gerek batı
toplumunda, gerek diğer farklı toplumlarda, kültürlerde "kadın" çok
daha az hak alır bir durumda kalmıştır.
· Bir insan olarak
bakılması ve eşitlikle değerlendirilmesi gerekirken toplumun birçok alanında
kadın yüzdesel olarak hep sorunlarla karşılaşmaktadır.
· Kadın ve
erkeğin aynı yerde ve konumda eşit haklar alması ve eşit görülmesi gerekir iken
bunun olmadığını gözlemleriz.
· Kısaca "kadın"
sorunsalını nasıl gözlemleyebiliriz?
· "Genel"
olarak insan ve insan hakkını, değerini hiç göz ardı etmeden ve de bölünmeden,
ayrıştırtmadan bir yaşam ve yaşamın sorunlarıyla mücadele edebilmek "en
sağlıklı" olandır.
· Kadını
ayrıştıran, kadına farklı yerler vermek isteyen ve "kadın" olgusu
üzerinden çıkar, kazanç sağlayan tüm sektörler, siyasetler iyi incelenirse çok
daha iyi görülecektir.
· Demokratik
haklardan eşit pay almak, eşit işe eşit ücret istemek v. b. birçok konu ile
ilgilenebilecek "insan" modeli var iken her türlü
"ayrımcılık" aslında herkese zarar verir.
· Tüm genetik
özellikleri ile birlikte erkek türüne eş bir değer ve hak sahibi olan kadın,
bunu "isteyen" ve "kavrayan" kadın doğal bir akış
içerisinde yaşamda, toplumda var olabilmelidir.
· Bilinçli,
donanımlı, eğitimden eşit hak almış, üretebilen bir kadın hem kendisine, hem de
içinde bulunduğu topluma ve de dolayısı ile ailesine de çok yararlıdır.
· Bunun dışında
bir doğru aslında olmamalıdır.
· Bunu
kavratıp, uygulatabilecek bir toplum düzeni ise demokratik bir hukuk devletinde
ancak bulunabilecektir."
· Güçlü ve
bilinçli bir toplum her türlü sömürüye ve baskıya karşı koyarak, kendisini
koruyacaktır.
· Toplumun,
insanın parçalanması, ayrıştırılması ve böylelikle gücünün zayıflatılması
aslında çok "sistematik" bir çalışmadır.
· Bunun
emperyalist güçlerin "yararına" olduğu açıktır.
· Ne yazık ki
tüm dünyada sanki çok iyi ve yararlı işler yapılıyormuş gibi gösterilerek,
demokratik bir hak ve çalışma gibi bir gösterilerek çeşitli dernekler, STK
oluşturuluyor.
· Genel kanı da
bu tür derneklerin, toplumsal yapılanmaların "çok yararlı" ve
"gerekli" olduğu yönündedir.
· Bu tür genel
kanıya çok "şüphe" ile bakan ve "eleştiren" bakış açısını
taşıyanlar da vardır.
· Bunların
nasıl kurulabildiği, bazılarının arkasında hangi güçlerin olduğunu araştırıp,
ortaya koyan gazeteciler ve de bilim insanları olmuştur.
· Eleştirel
bakmak ve analitik düşünmek çok önemli ve yararlıdır.
· "Necip
Hablemitoğlu" rahmetli öldü, öldürdüler.
· Nedeni ne
idi?
· Öldürüldüğü
18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde doçent doktor öğretim
görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi
derslerini verdi.
· Ölümü üzerine
birçok iddia ortaya atılmıştır.
· Ölmeden
önceki son araştırması, Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetleri
üzerineydi.
· "Kadın
hareketi" tüm dünyada çok yaygın ve örgütlü olarak gözükmektedir.
· "Bunun
tüm insanları kapsayan bir yapısı var mıdır, kadınların bilinçlenmesine ve de
kendi öz kimliklerine insan olarak da kavuşmalarına ne kadar katkıları
olmuştur", konusunu araştıranlar" vardır.
· Benim kısaca
bilgilerimden olan şudur: ""ABD işçi olaylarının olduğu, fabrika
işçilerinin hak aradığı dönemde birden "feminist" hareketler ortaya
çıkmıştır"".
· Feminist
hareket çok yaygınlaşmıştır ve de birçok toplumda yer bulmuştur.
· Buna rağmen
bu oluşumlar kadının genel sorunlarına ne denli eğilebilmişlerdir, ne denli
etki yapabilmişlerdir?
· Her kentte
görülen derneklerin birçoğu neden ve niçin kurulmuştur, ben asla bilemem.
· Ama, o kentin
insanları gazeteciler bilirler.
· "Kadın
dernekleri" sözü bile kendi içerisinde bir iticilik taşır.
· Neden bir
erkek bir "dayanışma, yardımlaşma alanında" yer almasın?
· Toplum içinde
bir anahtar görevi yapabilme görevi olan derneksel yapılar ayni zamanda da bir
kısım insanlara kabul görebilme kapılarını açar.
· Modernlik
kavramı ise pek de ne olduğu belli olmayan, sulandırılmış bir kavrama
dönüşmüştür.
· "Modern
kadın" sözü de böyledir...
· Bence bir
kavram seçilecekse "çağdaş kadın" daha doğru olmalıdır.
· Süslü,
kimseyi takmaz havaları olan, biraz da maddi olanakları olan, toplumda
yükselmiş (modern) kadınlar için de dernekçilik hep ilginç olmuştur.
· Bu tür
dernekler özellikle yardım etmek adı taşır ve üyeleri hep bir yerlerden para
bulup, yoksula yardım etmek gayretleri içerisindedirler.
· Böylelikle
hem zamanları çok iyi değerlenir, hem de birkaç kişiye yardım sağlarlar. Ama
asıl kazanç onların medyada çıkabilmesi, saygınlık kazanmasıdır.
· Bu tür
derneksel kuruluşlar asla bir devletin, toplumun ana sorununu çözemez.
· Devlet
yapısına etki ve de temel sorunların çözümüne etki yapabilecek tek yerler
kayıtlı siyasi partilerdir.
· Oralarda ise
kadının işi çok daha zordur.
· Siyasi
partilerdeki kadın oranı da her zaman az olmuştur.
· Bu nedenle de
bazı Avrupa ülkeleri siyasi partilerde kadın kontenjanı getirmeyi düşünürler.
· Kadının
siyasi partide kendini kabul ettirmesi ve çalışma yapabilmesi oldukça çok
zordur ve çok gayret, emek gerektirir.
· Bir sonuç
olarak, toparlamak istediğimizde yine bir ülkede devletin "demokratik,
parlamenter, hukuk devleti" olmasını istemek ve orada her bir yurttaşın
eşit haklarla donatılmasını özlemek olacaktır.
· Bu süreç de
oldukça zordur.
· Ana
sorunların "çok yönlü" olduğunu kabul ediyorum.
· Eğitim,
ekonomik koşullar, kültürel arka plan, inançlar, töre vb. hep etki yapmıştır
denilebilir.
· Çağdaş bir
ulusal eğitim, eğitimde şans eşitliği, eğitimde yöntemler, öğretmen yetiştirme
vb. ana temel konular üzerinde çok istemlerde bulunabiliriz.
· Bunların yanı
sıra bence son on yılların en büyük etkisi, yanlış "yönlendirmeler"
hep "zihin" "algı" programlamalarından gelmiştir.
· Sinema, moda,
giyim, kozmetik, sinema sektörü de bunun içerisindedir.
· Tüm bunlara
rağmen günümüzde "bize düşen" görevlerden birisi de şudur:
· Zihin
yönetimlerine, "subliminal" mesajlara kapılmamak ve özgür iradeye
sahip olabilmektir.
· Verilen tüm
yönlendirmelerle gerek erkek, gerekse kadın kendi seçimlerini yapıyor
görünmektedirler.
· Evet "insan"
olarak üzerimizde yapılan baskı ve yönlendirmelere karşı durarak, bir insan
olarak kişisel gelişime, eğitim ve bilinçlenmeğe önem vermek gerekir.
· Kadın da işte
bu çerçevede önce "kendisine" akıl, bilgi ve bilinç kazanmada
donanımlar sağlamalıdır.
· Devletin "hukuksal"
yapısıyla "kadının eşitliğine" ne denli yer verdiğini de hiç göz ardı
etmemek gerekir.
· Ayrıca
kadının bir diğer yükü olan "annelik" görevi de bunu
gerektirmektedir.
· Donanımlı ve
bilinçli, sağlıklı anneler hem kendileri için, hem de çocukları için ve de
dolayısı ile tüm toplum için çok önemli ve gereklidir.
· Kısaca
özetlemek gerekirse "kadın" gerçekten her şeyden ve herkesten önce
kendisi, kendisini düşünebilmeli ve ona göre hareket edebilmelidir.
· Bunun için de
yine annenin düzeyi ve yapısı ilk adımıyla önem kazanmaktadır ki çocuğunu ona
göre yetiştirebilsin...
· Kadın önce
kendisi seçebilmelidir:
· "Hangi"
kadın olmak istemektedir?
· "Nasıl"
bir kadın olmayı hedeflemektedir?
· Bu seçimine
göre de neler yapabilmektedir, gayret göstermekte midir?
· Bendeki yeri
ise her zaman önemli olmuş bir konu olmuştur "kadın" ve
"anne"...
· Bunu
önemseyip, değerlendirebildiğimiz denli ancak topluma yön verebiliriz...
· Birçok ülkede
artık kadın ile ilgili günler, anma toplantıları düzenlenmektedir. Bunların en
yaygını anneler günüdür, diyebiliriz.
· Dünya
kadınlar günü de son yıllarda birçok ülkede anılmaktadır.
· Bu gününü
öyküsü şöyledir:
- ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma
koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında 8 mart 1857 tarihinde greve
başladı. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi,
arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan
kaçamaması sonucunda 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine ise
10.000’i aşkın kişi katıldı.
· Bu korkutucu olaya unutulmadı. Kadın hakları, işçi
hakları konularında önerilen istemlerle birlikte anıldı.
· Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale
bağlı kadınlar toplantısında 26-27 Ağustos 1910 tarihinde (Uluslararası
Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden
Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın
işçiler anısına 8 martın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması
önerisini getirdi. (Internationaler Frauentag, International Women’s Day )
· Bu öneri oybirliğiyle kabul edildi.
· 1960’lı yılların sonunda Amerika
Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla
Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi.
· Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16
Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul
etti.
· Görüldüğü gibi "kadına"
verilen önem evrensel anlamda yaygınlaşmıştır.
· Asıl sorunun ise ülkelerin kendi
anayasalarında ve buna bağlı olarak da yasalarında her konuda kadına EŞİT
HAKLAR sağlaması konusunun tam olarak yerleşmemesinden kaynaklandığı görülmektedir.
· Sosyal alanda, siyasi alanda,
çalışma alanında, eğitimde bir erkeğin kazanmış olduğu tüm hakların kadınlara
da tanınması gerekmektedir.
· Tüm bunların yanı sıra kadının kendi
özelliklerinden dolayı da ayrıca, örneğin doğum
izni, bebeğini emzirme zamanı ... gibi pozitif ayrımcılık tanınarak farklı haklar elde etmesi
gerekmektedir.
· Şiddet olaylarında öne çıkan ve
haberlere yansıyan genellikle "kadına" şiddet olarak gözlenmektedir.
· Öte yandan
kadına yönelik taciz, tecavüz ve aşağılamalar aslında herkesi ilgilendirmesi
gereken bir toplumsal sorundur.
· Aile içi şiddet önlenebilmelidir, bunun
için ancak sağlıklı bireyler oluşturulmalıdır.
· Yasalar şiddet uygulayanlara karşı
çok daha caydırıcı olmalıdır.
· Şiddete karşı durmak her hangi
kişilerin, kurumların ya da bazı derneklerin değil herkesin ve de devletin,
kamunun asıl görevidir.
· Kadınların tüm sorunları tüm toplumu ilgilendirir.
· Toplumun tüm sorunları da kadınları ilgilendirir.
· Kadın özellikle son yüz yıldır hep
gündeme gelen ama sorunlarına gerçekçi çözümler aranıp, bulunamayan bir
konudur.
· Fikirsel arka
planını geliştiremeden ve "demokrasiyi kavramadan" yapılan günlük,
şekli gösteri ve yürüyüşler bir takım küçük grupları tatmin etmiş olsa bile
ülke genelinde ASIL sorunun çözümüne pek katkı sağlamadı.
· Tüm zamanlara
yayılan çalışmalar ancak yararlı olur.
· Toplumda
demokratik eşitliği vurgulamadan sadece "feminist" içeriklerle
yapılan çalışmalar kabul görmede zorlanır.
· Tüm buna
rağmen yine de bir şeyler yapmak isteyen cesur insanların hakkını yememek
gerekir.
· Toplumsal, hukuksal, ekonomik mücadele
sürecektir ve bu da tüm bireyleri ilgilendirmektedir
· Sağlıklı ve
mutlu, huzurlu kadın ile toplumun, geleceğin çok daha refaha erişeceğini ve
çağdaşlaşacağına inanıyoruz.
· En iyi dileklerimle....
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2021.02.14, MŞ.
2021.03.21, MŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: