5 Nisan 2021 Pazartesi

Kadın Olmak

 Kadın Olmak

·       21. yüzyıla gelinmiş olmasına rağmen bazı sorunlar, bazı konumlar sanki hep ayni kalmıştır.

·       Doğanın sorunları da bir yandan artmaktadır.

·       Teknik, teknoloji, toplum ve insan birçok yönüyle değişmektedir.

·       Toplum ve insan ile ilgili sorunların içerisinde "kadına ilişkin" sorunlar, "kadının uğraştığı özgün sorunlar" henüz bir sonuca ulaşmamıştır, devam etmektedir.

·       Çok boyutlu ve arka planında yatanlarının çok ve temelli olduğunu gördüğümüz bir sorun yumağı karşımıza çıkar.

·       Gerek batı toplumunda, gerek diğer farklı toplumlarda, kültürlerde "kadın" çok daha az hak alır bir durumda kalmıştır.

·       Bir insan olarak bakılması ve eşitlikle değerlendirilmesi gerekirken toplumun birçok alanında kadın yüzdesel olarak hep sorunlarla karşılaşmaktadır.

·       Kadın ve erkeğin aynı yerde ve konumda eşit haklar alması ve eşit görülmesi gerekir iken bunun olmadığını gözlemleriz.

·       Kısaca "kadın" sorunsalını nasıl gözlemleyebiliriz?

·       "Genel" olarak insan ve insan hakkını, değerini hiç göz ardı etmeden ve de bölünmeden, ayrıştırtmadan bir yaşam ve yaşamın sorunlarıyla mücadele edebilmek "en sağlıklı" olandır.

·       Kadını ayrıştıran, kadına farklı yerler vermek isteyen ve "kadın" olgusu üzerinden çıkar, kazanç sağlayan tüm sektörler, siyasetler iyi incelenirse çok daha iyi görülecektir.

·       Demokratik haklardan eşit pay almak, eşit işe eşit ücret istemek v. b. birçok konu ile ilgilenebilecek "insan" modeli var iken her türlü "ayrımcılık" aslında herkese zarar verir.

·       Tüm genetik özellikleri ile birlikte erkek türüne eş bir değer ve hak sahibi olan kadın, bunu "isteyen" ve "kavrayan" kadın doğal bir akış içerisinde yaşamda, toplumda var olabilmelidir.

·       Bilinçli, donanımlı, eğitimden eşit hak almış, üretebilen bir kadın hem kendisine, hem de içinde bulunduğu topluma ve de dolayısı ile ailesine de çok yararlıdır.

·       Bunun dışında bir doğru aslında olmamalıdır.

·       Bunu kavratıp, uygulatabilecek bir toplum düzeni ise demokratik bir hukuk devletinde ancak bulunabilecektir."

·       Güçlü ve bilinçli bir toplum her türlü sömürüye ve baskıya karşı koyarak, kendisini koruyacaktır.

·       Toplumun, insanın parçalanması, ayrıştırılması ve böylelikle gücünün zayıflatılması aslında çok "sistematik" bir çalışmadır.

·       Bunun emperyalist güçlerin "yararına" olduğu açıktır.

·       Ne yazık ki tüm dünyada sanki çok iyi ve yararlı işler yapılıyormuş gibi gösterilerek, demokratik bir hak ve çalışma gibi bir gösterilerek çeşitli dernekler, STK oluşturuluyor.

·       Genel kanı da bu tür derneklerin, toplumsal yapılanmaların "çok yararlı" ve "gerekli" olduğu yönündedir.

·       Bu tür genel kanıya çok "şüphe" ile bakan ve "eleştiren" bakış açısını taşıyanlar da vardır.

·       Bunların nasıl kurulabildiği, bazılarının arkasında hangi güçlerin olduğunu araştırıp, ortaya koyan gazeteciler ve de bilim insanları olmuştur.

·       Eleştirel bakmak ve analitik düşünmek çok önemli ve yararlıdır.

·       "Necip Hablemitoğlu" rahmetli öldü, öldürdüler.

·       Nedeni ne idi?

·       Öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde doçent doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi.

·       Ölümü üzerine birçok iddia ortaya atılmıştır.

·       Ölmeden önceki son araştırması, Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetleri üzerineydi.

·       "Kadın hareketi" tüm dünyada çok yaygın ve örgütlü olarak gözükmektedir.

·       "Bunun tüm insanları kapsayan bir yapısı var mıdır, kadınların bilinçlenmesine ve de kendi öz kimliklerine insan olarak da kavuşmalarına ne kadar katkıları olmuştur", konusunu araştıranlar" vardır.

·       Benim kısaca bilgilerimden olan şudur: ""ABD işçi olaylarının olduğu, fabrika işçilerinin hak aradığı dönemde birden "feminist" hareketler ortaya çıkmıştır"".

·       Feminist hareket çok yaygınlaşmıştır ve de birçok toplumda yer bulmuştur.

·       Buna rağmen bu oluşumlar kadının genel sorunlarına ne denli eğilebilmişlerdir, ne denli etki yapabilmişlerdir?

·       Her kentte görülen derneklerin birçoğu neden ve niçin kurulmuştur, ben asla bilemem.

·       Ama, o kentin insanları gazeteciler bilirler.

·       "Kadın dernekleri" sözü bile kendi içerisinde bir iticilik taşır.

·       Neden bir erkek bir "dayanışma, yardımlaşma alanında" yer almasın?

·       Toplum içinde bir anahtar görevi yapabilme görevi olan derneksel yapılar ayni zamanda da bir kısım insanlara kabul görebilme kapılarını açar.

·       Modernlik kavramı ise pek de ne olduğu belli olmayan, sulandırılmış bir kavrama dönüşmüştür.

·       "Modern kadın" sözü de böyledir...

·       Bence bir kavram seçilecekse "çağdaş kadın" daha doğru olmalıdır.

·       Süslü, kimseyi takmaz havaları olan, biraz da maddi olanakları olan, toplumda yükselmiş (modern) kadınlar için de dernekçilik hep ilginç olmuştur.

·       Bu tür dernekler özellikle yardım etmek adı taşır ve üyeleri hep bir yerlerden para bulup, yoksula yardım etmek gayretleri içerisindedirler.

·       Böylelikle hem zamanları çok iyi değerlenir, hem de birkaç kişiye yardım sağlarlar. Ama asıl kazanç onların medyada çıkabilmesi, saygınlık kazanmasıdır.

·       Bu tür derneksel kuruluşlar asla bir devletin, toplumun ana sorununu çözemez.

·       Devlet yapısına etki ve de temel sorunların çözümüne etki yapabilecek tek yerler kayıtlı siyasi partilerdir.

·       Oralarda ise kadının işi çok daha zordur.

·       Siyasi partilerdeki kadın oranı da her zaman az olmuştur.

·       Bu nedenle de bazı Avrupa ülkeleri siyasi partilerde kadın kontenjanı getirmeyi düşünürler.

·       Kadının siyasi partide kendini kabul ettirmesi ve çalışma yapabilmesi oldukça çok zordur ve çok gayret, emek gerektirir.

·       Bir sonuç olarak, toparlamak istediğimizde yine bir ülkede devletin "demokratik, parlamenter, hukuk devleti" olmasını istemek ve orada her bir yurttaşın eşit haklarla donatılmasını özlemek olacaktır.

·       Bu süreç de oldukça zordur.

·       Ana sorunların "çok yönlü" olduğunu kabul ediyorum.

·       Eğitim, ekonomik koşullar, kültürel arka plan, inançlar, töre vb. hep etki yapmıştır denilebilir.

·       Çağdaş bir ulusal eğitim, eğitimde şans eşitliği, eğitimde yöntemler, öğretmen yetiştirme vb. ana temel konular üzerinde çok istemlerde bulunabiliriz.

·       Bunların yanı sıra bence son on yılların en büyük etkisi, yanlış "yönlendirmeler" hep "zihin" "algı" programlamalarından gelmiştir.

·       Sinema, moda, giyim, kozmetik, sinema sektörü de bunun içerisindedir.

·       Tüm bunlara rağmen günümüzde "bize düşen" görevlerden birisi de şudur:

·       Zihin yönetimlerine, "subliminal" mesajlara kapılmamak ve özgür iradeye sahip olabilmektir.

·       Verilen tüm yönlendirmelerle gerek erkek, gerekse kadın kendi seçimlerini yapıyor görünmektedirler.

·       Evet "insan" olarak üzerimizde yapılan baskı ve yönlendirmelere karşı durarak, bir insan olarak kişisel gelişime, eğitim ve bilinçlenmeğe önem vermek gerekir.

·       Kadın da işte bu çerçevede önce "kendisine" akıl, bilgi ve bilinç kazanmada donanımlar sağlamalıdır.

·       Devletin "hukuksal" yapısıyla "kadının eşitliğine" ne denli yer verdiğini de hiç göz ardı etmemek gerekir.

·       Ayrıca kadının bir diğer yükü olan "annelik" görevi de bunu gerektirmektedir.

·       Donanımlı ve bilinçli, sağlıklı anneler hem kendileri için, hem de çocukları için ve de dolayısı ile tüm toplum için çok önemli ve gereklidir.

·       Kısaca özetlemek gerekirse "kadın" gerçekten her şeyden ve herkesten önce kendisi, kendisini düşünebilmeli ve ona göre hareket edebilmelidir.

·       Bunun için de yine annenin düzeyi ve yapısı ilk adımıyla önem kazanmaktadır ki çocuğunu ona göre yetiştirebilsin...

·       Kadın önce kendisi seçebilmelidir:

·       "Hangi" kadın olmak istemektedir?

·       "Nasıl" bir kadın olmayı hedeflemektedir?

·       Bu seçimine göre de neler yapabilmektedir, gayret göstermekte midir?

·       Bendeki yeri ise her zaman önemli olmuş bir konu olmuştur "kadın" ve "anne"...

·       Bunu önemseyip, değerlendirebildiğimiz denli ancak topluma yön verebiliriz...

·       Birçok ülkede artık kadın ile ilgili günler, anma toplantıları düzenlenmektedir. Bunların en yaygını anneler günüdür, diyebiliriz.

·       Dünya kadınlar günü de son yıllarda birçok ülkede anılmaktadır.

·       Bu gününü öyküsü şöyledir:

    - ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında 8 mart 1857 tarihinde greve başladı. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine ise 10.000’i aşkın kişi katıldı.

·       Bu korkutucu olaya unutulmadı. Kadın hakları, işçi hakları konularında önerilen istemlerle birlikte anıldı.

·       Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında 26-27 Ağustos 1910 tarihinde (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 martın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirdi. (Internationaler Frauentag, International Women’s Day )

·       Bu öneri oybirliğiyle kabul edildi.

·       1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi.

·       Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.

·       Görüldüğü gibi "kadına" verilen önem evrensel anlamda yaygınlaşmıştır.

·       Asıl sorunun ise ülkelerin kendi anayasalarında ve buna bağlı olarak da yasalarında her konuda kadına EŞİT HAKLAR sağlaması konusunun tam olarak yerleşmemesinden kaynaklandığı görülmektedir.

·       Sosyal alanda, siyasi alanda, çalışma alanında, eğitimde bir erkeğin kazanmış olduğu tüm hakların kadınlara da tanınması gerekmektedir.

·       Tüm bunların yanı sıra kadının kendi özelliklerinden dolayı da ayrıca, örneğin doğum izni, bebeğini emzirme zamanı ... gibi pozitif ayrımcılık tanınarak farklı haklar elde etmesi gerekmektedir.

·       Şiddet olaylarında öne çıkan ve haberlere yansıyan genellikle "kadına" şiddet olarak gözlenmektedir.

·       Öte yandan kadına yönelik taciz, tecavüz ve aşağılamalar aslında herkesi ilgilendirmesi gereken bir toplumsal sorundur.

·       Aile içi şiddet önlenebilmelidir, bunun için ancak sağlıklı bireyler oluşturulmalıdır.

·       Yasalar şiddet uygulayanlara karşı çok daha caydırıcı olmalıdır.

·       Şiddete karşı durmak her hangi kişilerin, kurumların ya da bazı derneklerin değil herkesin ve de devletin, kamunun asıl görevidir.

·       Kadınların tüm sorunları tüm toplumu ilgilendirir.

·       Toplumun tüm sorunları da kadınları ilgilendirir.

·       Kadın özellikle son yüz yıldır hep gündeme gelen ama sorunlarına gerçekçi çözümler aranıp, bulunamayan bir konudur.

·     Fikirsel arka planını geliştiremeden ve "demokrasiyi kavramadan" yapılan günlük, şekli gösteri ve yürüyüşler bir takım küçük grupları tatmin etmiş olsa bile ülke genelinde ASIL sorunun çözümüne pek katkı sağlamadı.

·     Tüm zamanlara yayılan çalışmalar ancak yararlı olur.

·     Toplumda demokratik eşitliği vurgulamadan sadece "feminist" içeriklerle yapılan çalışmalar kabul görmede zorlanır.

·     Tüm buna rağmen yine de bir şeyler yapmak isteyen cesur insanların hakkını yememek gerekir.

·       Toplumsal, hukuksal, ekonomik mücadele sürecektir ve bu da tüm bireyleri ilgilendirmektedir

·       Sağlıklı ve mutlu, huzurlu kadın ile toplumun, geleceğin çok daha refaha erişeceğini ve çağdaşlaşacağına inanıyoruz.

·       En iyi dileklerimle....

 

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

     2021.02.14, MŞ.

     2021.03.21, MŞ

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: