5 Nisan 2021 Pazartesi

Devletin Çocukları Vardı

   Devletin Çocukları Vardı

   Devletin parasız yatılı okulunun çocukları vardı....

·       Analarını, kardeşlerini, babalarını bırakıp gelmiş, çocuklar vardı.

·       Ellerinde bavulları, çantaları olan, pek de bir eşyası olmayan çocuklar...

·       Ayaklarında ise hep kullanılmış ayakkabılar ile adaya gelmiş çocuklar...

·       Sanki birinin ayağında lastik ayakkabı mı vardı?

·       Mahallesini, kasabasını, köyünü bırakıp gelmiş çocuklar...

·       Bazıları çok mu küçüktü sanki...

·       Ufacık tefecik olan da vardı, pehlivan yapılı olan da...

·       Neşeli, konuşkan ve de utangaç olan ama bir daha geriye dönüp de iç geçirip ağlamamış çocuklar...

·       O çocuklar, dümdüz bir yola girdiklerini bilen mızmızlanmaları olmayan, kendilerinden başka güvenecekleri olmayan çocuklardı.

·       Ne ceplerinde paraları vardı, ne de hemen okula gelip de öğretmenleriyle konuşacak aileleri...

·       O çocuklar vardı....

·       Devletin okuluna seçilerek gelen, başarılı çocuklar...

·       Anasının, babasının parasına güvenip de okuyan çocuklar değil, devletin çocukları olan çocuklar...

·       Yemekleri, giysileri, kitapları ve de her bir şeyleri ile devletin çocukları...

·       Devlete emanet edilmiş çocuklar...

·       Devlet verirdi onlara takım elbiselerini, iç çamaşırını, ayakkabısını..

·       Hiç de gocunmazlardı...

·       Hep öz güvenli, hep birbirine kenetlenmiş, neşeli, konuşkan, güler yüzlü ve de sporcu çocuklar...

·       Siz ne zaman nerede ve kimlerden öğrendiniz de geldiniz buralara spor karşılaşmaları yapmağa...

·       Ne de sağlıklı idiniz!

·       Ne sümükleriniz akardı, ne de gözleriniz yaşlı idi.

·       Geldikleri bu yerde ne bir müze vardı, ne bir tiyatro salonu ne de

·       bir bale gösterisi izleyecekleri kocaman salonlar...

·       Yoksulluklar ve yoksunluklar onlar için bir hiçti.

·       Okuyacaklar, öğretmen olacaklar ve de Türkiye’min bir köy okuluna gidip

    oradaki çocukları okutacaklar onların umudu olacaklardı...

·       Başka bir şeyleri yoktu kafalarında.

·       Anlattıkları bir şeyler de yoktu öyle fazladan.

·       Siyaset, fesatlık, kin, intikam bilmezlerdi.

·       Ne varsa yanlarındaki arkadaşları idi.

·       Hep beraber olmak isterlerdi.

·       Sokaklarda bir ileri, bir geri yürüdüklerinde zaten var olmayan o sokaklarda birer gurur abidesi gibi idiler.

·       Hafiften modaya bir eğilim gelirdi ilerledikçe yaşları.

·       Müzik, sanat, edebiyat deseniz o da vardı kıt kanaat, eldeki olanaklarla, kendi kendimize...

·       Öğretmenlerinden istekli olan da vardı.

·       Ders dışı çalışmalarda bulunanlar da oldu.

·       Bando takımı kuran da, tiyatro sahneleyen de...

·       Oturdukları ada zaten kendine dar gelirken bu bir avuç yoksul çocuk da

    kendi dünyalarını kurup, hiç de ağlayıp sızlamadan, gelecek güzel günlere      

    hazırlandılar.

·       Bazısının babası ayda gönderirdi biraz harçlık...

·       Bazısının az, bazısının çok olurdu...

·       En sosyal işlerden biri de merkezdeki pastaneden ya da pasta fırınından bir şeyler almaktı.

·       Parası çok olan iki tane alıyorsa üzümlü kekten, az olan da belli etmeden, bir tane ile yetinirdi.

·       Kahveye falan gitmek de yoktu.

·       Lokanta var mıydı acaba?

·       Hatırlayan bile yok şimdi.

·       Bir küçücük dükkanda bir ressam azıcık kitap, azıcık kırtasiye satardı.

·       İyi olurdu bu dükkandan bir şeyler almak...

·       Zaten daha fazlası da yoktu ki...

·       Bir yerlere gitmeden, gidemeden geçerdi aylar, yıllar...

·       İstesen de binip arabaya gidemezdin ki...

·       Ancak, gemi gelecek haftada iki defa limana ve o da hava güzelse, postayı ve

   yolcuları alıp, getirecek...

·       Bayram gelince de yine o kısa günlerde birlikte geçirilirdi.

·       Namaza giden de olurdu, gitmeyen de...

·       Sömestr tatilinde herkes evine gider miydi, yoksa bazıları okulda mı kalırdı?

·       Tam da bilemiyorum.

·       Çocuklar vardı köylerden gelen.

·       Daha ne suyu, ne de denizi bilirlerdi.

·       Havalar ısındığında, aman bir deniz muhabbeti düşerdi birden günlerine.

·       Gitsek mi, gitmesek mi?

·       İzin verirler mi, vermezler mi?

·       Araba falan da yok.

·       Kaleköy 5 kilometre kadar...

·       Yürür gideriz, yüzer geliriz, havasında olanlar çok.

·       Deniz görmüş olanlar, yüzme bilenler, hoop öndeler.

·       Korkmayın lan”, falan derken, hemen birer yüzme dersi ayarlarlar o hayatlarında hiç deniz görmemiş olan kardeşlerine...

·       Ve bir de bakmışsınız hepsi yüzmekteler...

·       Poz bile verenler var.

·       Sanki her biri birer “artist”...

·       İşte o "artislerin" çektiği fotoğraflar biliyor musunuz, hiç ölmediler.

·       Kendileri dağıldı, gittiler bir yerlere.

·       Kimi “bir daha buluşacağız” diye verdikleri sözleri bile hiç tutamadı.

·       Ama, hep akıllarında onlar vardı, tekrar görüşüp, bol bol sohbet edecekleri...

·       Ve derken, her biri yürüdü kendi yolunda.

·       Hiç de farkında bile olmadan geçen zamanın.

·       Ne zaman ki bir soluk alıp, durdular o geldikleri yerlerde arandılar bir sağa, bir sola bakarak...

·       O çocukları aradılar.

·       Ama yok...

·       Kimi nerede, kim nerede?

·       Hani buluşacaktık, hani görüşecektik?

·       En çok da düşündükçe, anımsadıkça...

·       Onlardı, o çocuklardı...

·       Yükseldi geldi içlerinden kocaman dalgalar.

·       Tuttular kendilerini, kimseye bir şey belli etmeden...

·       Ama ne çare ki göz yaşları aktı kendiliğinden.

·       Aktı kendiliğinden sızın, sızın...

·       Anılardaki o çocukların bazıları uçup gitmişti hakka bir daha hiç doldurulamayacak boşluklar bırakarak.

·       Bugün, geride kalanların kaçı nerede ve ne zaman görecekti bir diğer çocuğu?

·       Görseler de acaba anlayacaklar mıydı bu buluşmanın değerini?

·       Yaşatabilecekler miydi bu güzel buluşmayı bir fırsat, bir değer olarak?

·       Hem de hiç kasılmadan, poz yapmadan ve de dökerek içlerini, ne varsa birikmiş olan...

·       Bilmem, bugün kaç çocuk bunun tadını, güzelliğini yaşayabilecek bir daha...

 .       O çocuklar, "devletin parasız yatılı okulunun çocukları", o küçücük çocuklar ne denli onurlu ve de öz güvenli idiler zamanında.

·       Çıkınca okuldan, dağılıp da memleketin bir yerlerine düşü verdiler yaşamın gerçeklerinin içine.

·       İçlerinden bazıları çok daha yüksek okullara gitti zamanla.

·       Birçok meslek içinde dağıldılar, yerlerini aldılar.

·       Memurluk da yaptılar müdürlük de...

·       Yaşam onlara 20, 30, 40 ve de 50 yıl içerisinde ne kadar da çok "şey" öğretti yeniden, hiç bilmedikleri şeyleri..

·       Daha önce, o zamanlarda, okulda iken, bilmedikleri şeyleri, öğretti yaşam onlara...

·       Tokluğu, varsıllığı, rsı ve de yarışmayı ve hatta skançlığı, çekememezlikleri bile öğretti yaşam onlara...

·       İstemediler ki kendileri bu "yeni yeni" öğrenilenleri...

·       Ama, yaşam öğretti onlara bu yeni duyguları, hem de alttan alta...

·       Şimdi, bazıları en yakınındaki sıra arkadaşını bile anımsamayabilse de duyunca bir diğerinin varlığını içten gelen bir hızlı yükselişle, karşılaşır oldular.

·       Yine de okulun adını ve yaşanmışlıkları, sınıf arkadaşlarını, "kader" arkadaşlarını duyduklarında bir yerlerde içleri yine de bir tuhaf olur.

·       Dilleri çözülür bazılarının ve açmağa başlarlar içlerindekileri..

·       Ne yapsın ki "zaman" ve de onun işbirlikçisi "yaşam" hep kendi bildiklerini yaşatırmış.

·       Bugün, o yıllarda en dip dibe olduklarını bile görmemezlikten gelebilecek, kırıp, geçirecek ve de selam bile vermeyecek olanlar da yetişmiş yaşamın o "yeni öğretileri" içerisinde...

·       Bugün, bu durumda olanlardan "o zamanki çocukların" ama hiç bir suçu da olamaz, onlar hep "masum" olarak kalacaklar.

·       Ben yine de "o çocukları" seviyorum ve onları sevgi ile ama bir de saygı ile anıyorum.

·       O çocuklar vardı zamanın bir yerlerinde "var olmuş" olan...

·       O çocuklar, bizim çocuklarımız, "devlet parasız yatılı okulunun sınavlarla seçilmiş çocukları"...

·       Yoksul ve dar gelirli ailelerin "devlete teslim ettiği çocuklar"....

·       Bizim çocuklarımız...

·       Biz....

·       .       Biz vardık, bir zamanlar ....

·       .      Çocuklar, devlete telim edilmiş çocuklar, yatılı okulun çocukları hep "kardeş" bildiler birbirlerini "o zamanlar"....

·       Devlete ve milletine sahip çıkmak için güvenle, bilinçle ve bilgiyle ilk adımlarını atan çocuklar...

·       Biz hep o çocukları özledik, hem de ""bir daha onları bulamayacağımızı"" bile bile....

·       İçimizde sevinç de olsa, içimiz yansa da, yanıp yakılıyor olsak da onları bulamayacağız bir daha...

.    Bir gün çıksalar da karşımıza artık onlar "o çocuklar" olmayacak....

.    Belki de artık tanımayacaklar bile...

   Öğretmen Gönen Çıbıkcı,

    2018.02.03

    2020.12.22, 23:20, MŞ.

·       Okulda buldukları toplum onların "ailesi" gibi oldu zamanında....

·       Sonra yollar geçti gitti, her biri kim bilir nerelere dağıldı, gitti...

·       O günleri, o eski kardeşlikleri de unutturdu gitti yeni gelen "zaman"....


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: