Kasaba ve Turizmi
·
Korunabilen
köyler ancak hem yarına bir miras olarak kalabilecek, hem de ne kadar
korunabiliyorlar ise o orantıda "turizm"e yararlı olabilecektir. · Bu bir genelleme olarak tüm dünyada gittikce de önem kazanıyor. Yıllardır dağın tepesinde duran ve İtalya'da bile hiç önemsenmeyen eski ve terk edilmiş bir köy daha geçenlerde "Dünya Kültür Mirası"olarak tanınmış. Özgün yapısı ve korunulabilmiş olması en büyük özelliği.
· Bizim de ülkemizde kim bilir ne yerler vardır...
· Korunmuş ve özgünlüğüne halen sahip çıkılabilen yerler...
· Ama bir de moderleşmenin "olumsuz" ve "yanlış" anlaşılıp, uygulanması, yanlış belediyeciklerle tamamen yozlaşmış kentler de var.
· KUŞADASI ne yazık ki çok yanlış ve de zararlı yapılaşmalar ile birçok değerini yitirmiş durumda...
· Koskoca bir "betonlar yığını" ve köylerinden, kentlerinden kopup buralara yerleşmiş umut arayan "insanlar yığını" olmuş bir YÜZ BİNLİK kent...
· Buralarda mesken tutmuş insanlarımızın çok farklılığı, kökenlerinin çeşitliliği, bilinç ve kültürel düzey farklılığı da ayrıca bir sorun oluşturuyor.
· Burada "devamlı yaşayan" kitle kentin ana sorunlarında ve planlamalarında bilinçli bir biçimde yer alamıyor. Çoğunun böyle bir aidiyeti bile oluşmamış.
· Bir de tatil döneminde gelen çok yüksek sayıda ayrı bir kitle var ki onlar ise sadece hizmet bekliyorlar.
· Onların sayılarını ölçebilmek bile çok zor. Yüz binlerce... Kuşadası "aidiyetleri" hemen hemen yok gibi...
· Bugün bir modern kentle değil bir "betonlaşma özentili" yapılaşma ile karşı karşıyayız.
· Yeni mahalleler, siteler kent dışında yer buluyorsa, temiz yolları ve bakımlı yapılanmaları var ise doğrudur.
· Ama Kuşadası'na kent içine doğru karşıdan bakınca görülen "boyanmış" evler ile ne elde edilebileceğini anlamak çok zor.
· Eski sokaklarda yürümek ve "temiz" bir görünüş aramak ise çok zor.
· Yola çıkan bir "meraklı" bir "gezgin" adanın sokaklarında rahatca ve huzur içinde dolaşarak "hoş" duygulara erişemiyor ise bu durumda bir eksiklik var demektir.
· Bir değer bilmezlik, bir görevini "yapamamışlık" var demektir.
· Sadece belgesellere bile bakarsanız görülecektir ki birçok ülke, birçok kent, kasaba en çok turisti kendi özgün yapılarından, korunmuş köylerinden, kentlerinden elde ederler.
· Örneğin İtalya, Almanya, İngiltere, İspanya... Yıllık "konaklama-geceleme" sayılarına bakıldığında şaşırmamak imkansız.
· Biz ise şu an yaşayan ve gezip görmek isteyen kuşaklar olarak nereleri görebiliyoruz adada?
· Deniz ve deniz kıyısından yararlanabilme bile büyük bir sorunlar yumağı olmuş. Sadece kazanç-rant ekonomisine bırakılmış.
· Rahatca gezilebilecek deniz kıyıları olmalı, bir "deniz kenti" yaşatılabilmeli.
· Denize bakan yol kıyılarındaki "mekan"lar ise sanki ap ayrı ayrıcalıklı kitlelere devredilmiş gibi. En güzel manzara ve en güzel kazanç onlarda...
· Çeşitli polemikler ile çözüme ulaşamamış yapılar ortada duruyor. Bugün için elde kalan en önemli tarihsel yapı Kervansaray bile kesin bir karar kavuşamamış.
· Orasının bir müze olarak değerlendirilmesini sanırım herkes kabul ediyordur. Şimdi ise bir gösteri ve pazar yeri gibi kullanılıyor.
· Bence hem bir israf hem de bir değer yitirme...
· Tarihsel ve özgün dokusunu koruyabilmiş diğer yapıları "say" deseler, ne diyebiliriz dersiniz.
· Bir yerlerde bekleniliyor sanki, bir kararlar çıksın da bir şeyler olsun diye...
· Kentin uzun vadeli bir planlaması vardır tabii ki... Bunu da bilenler ve buna etki yapanlar ise kimlerdir bilemiyorum. Bilebildiğim şudur aslında:
- Kentleşmenin Kuşadası için bir kazanç olmadığıdır. Kent merkezindeki sokakları gezdiğinizde görülen şudur: Çarpıklık, düzensizlik, yeşil eksikliği, temizlik yoksunluğu, plansız bir yapısal modelsizlik, bakımsızlık...
· Bir dışarıdan gelen kişi ilk olarak o kenti gezmek , tanımak istemez mi? Nerelerden başlanır ilk olarak? Kentin merkezinden, yan sokaklarından, topluma açık yapılarından, tarihsel mekanlardan.. Geleneksel pazarlarından örnekler aranır.
· Kentin sanatsal ve folklorik özellikleriyle karşılaşılmak istenir. İtiş kakışlı, bol kalabalıklı, gürültü, yığınların meydanlara salındığı çağa yakışmayan müzikli "organizasyon"lar ise çekici değil itici bir tablo oluşturuyor.
· Yollarda, sokaklarda rahatca ve rahatsız edilmeden dolaşılmak istenir.
· Kentin temiz pansiyonları, küçük güvenilir otelleri olmalı.
· Koca koca yıldızlı oteller ise zaten halkdan kopuktur ve oraya gelen turistlerin de turizm beklentisi "izole" edilmiş, "otel içi" turizmdir.
· Bu modelin ne denli tartışıldığını da zaten bilirsiniz. "Her şey dahil" sistemi... ancak dar gelirli turist içindir.
· Yüksek gelir düzeyine sahip olanların hedefi ise çok daha başka yöreler ve turizm modelleridir.
· Daha iyi bir kentimiz olduğunda bundan yararlanacak olanlar hem esnafımız olacağı gibi halkımız da daha bir yaşanılabilir kente kavuşmuş olacaktır.
· Aslında ben yitip gitmiş bir hayali mi istiyorum kasabalarımızda? Temiz, huzurlu, güvenli ve tarihten izler taşıyan...
· Burada dile getirmek istediğim belki de sadece bir "iyi niyet" belirtisi ve de "özlemler"dir.
· Özlemlerimiz, istemlerimiz herkes içindir.
· Belki de ben "kendi kendimle" mi konuşur gibiyim...
Saygılarımla..
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 01 06 2019, K.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: