.
- RAMAZAN AYI GELDİ .
· Arap
takvimindeki bu ayda İslam dininin kitabı Kur'an-ı Kerim'e göre ORUÇ (savm) bir
ibadet olarak "inananlar" tarafından uygulanır.
· İbadetler insanlar
içindir.
. İlk Ramazan orucu 624 yılının Şubat
ayında tutulmuştur.
· Kur'an-ı Kerim'de "oruç"
kısaca açıklanmıştır. 2. sure olan Bakara (dişi inek) suresinde tanımlanmıştır.
(183, 184, 185. ayetler.)
· Oruç, tan yerinin
ağarmasıyla birlikte güneşin batımına değin yiyecek, içecek ve cinsel
münasebetten ve ayrıca "yalan"dan, "kötü söz"den ve
"kötü düşünce"lerden uzak durarak gerçekleştirilen bir ibadettir.
· Esas olan da tabii ki
bir ibadetin öğretici, eğitici yönüdür.
· ALLAH yol gösterici ve
yön vericidir. Hakim olan yüce olan ise tek O'dur.
· Başka bir güç ve kişiye,
saltanata yer tanınmaz.
· "Kimlere" oruç
bir ibadet için ön görülmüştür?
· Kim oruç tutar, kim
tutmaz sorusunun yanıtı başka bir konudur.
· İbadetler her zaman bir
gönüllülük esasına bağlıdır.
· Bu ritüeller için öğüt,
teşvik ve özendirme söz konusudur, ama zorlama söz konusu değildir.
· Kur’an’da yalnızca cana
kıymanın, hırsızlığın, zinanın ve iftira atmanın cezası vardır. Üstelik bunlara
ilişkin cezalandırma biçimleri de tarihseldir.
· "Oruc"un
insanlara kazandırması gereken temel hedefleri "doğru" anlamak
gerekir.
· Nefsi korumak,
kötülüklerden kaçmak, nefsi eğitmek etmek, Allah yoluna biraz daha yakın olmak,
Allah’ın emrini gerçekleştirmek ve "yoksulların durumunu" anlamak
için tutulan orucun sözcük anlamı, Arapça’da “savm” olarak ifade edilmektedir.
· Arapça’da, ”bir şeyden
uzak kalmak, kişinin kendini koruması veya tutması” anlamlarına gelmektedir.
· İnsanlar "yokluğu
ve varlığı", "yoksulluğun ve varsıllığın nedenlerini",
"açlığı ve tokluğu" tanımalı, gözden geçirmeli ve bu konular üzerinde
"temelden düşünebilmeli", kendileri için, toplum için
"dersler" çıkarmalıdır.
· Oruç sadece belli bir
zaman içerisindeki aç ve susuz durmak da değildir sadece.
· İnsanın kendi benliği,
özü olan NEFS de söz konusudur hedeflenen.
· İnsanın bu oruç tutma
döneminde kendi "ruhsal durumunu", "hırs"larını,
"zayıflık"larını ölçüp, biçmesi gerekir.
· Kendi kişisel
gelişimini, karakter özelliklerini, davranış biçimlerini, günlük yaşamındaki
ahlaki tutumunu yeni baştan gözden geçirmesi gerekir.
· Oruç tutma dönemi bir
bireysel inceleme olduğu kadar "toplum" içerisindeki "sosyal ve
ekonomik" dengeleri de düşünme ve inceleme dönemidir.
· İnsan olan bir
"mümin", "inanan kişi" toplumsal adaleti ve yoksulluğu,
güzel ahlaklılığı, dayanışmayı istemek, bunların gerçekleşmesi için çabalarda
bulunmaya yönelmek durumundadır.
· Ruhun ve kişiliğin
"olumlu etkilenmediği" bir oruç dönemi ise hiç bir yarar sağlamaz.
· Bir inançlı kişi hem
kendisi için hem de toplumdaki diğer bireyler için iyi "şey"ler
isteme durumundadır.
· Orucun sağladığı en
büyük yarar onun bedensel olarak getirdiği etkiden çok "ruhsal dengelerin
gelişimine" sağlayabileceği olumlu etkilemelerdir.
· Orucun süresinin
bitimiyle de orucun açılması "iftar" ile yemek ve içmek başlar.
· Bunun da bir alışılmış
ölçüler içerisinde ve bir "dersin ardından" bir
"öğrenmenin" getirdiği "mutluluk"la olması gerekir.
· Yoksa çok, çok bir israf
ile bir yeme-içme yarışına girmek "oruç" döneminin anlamına uymaz.
· Hiç inanmayanlar için de
bu dönem aslında çok önemlidir.
· İnsanlığın "daha
iyi bir toplum" oluşturmasına olan "umutların" ve
"istemlerin" tazeleneceği bir fırsattır.
· İnsanlara tek tanrılı
dinler "herkes için" geldiğine inanıldığına göre de o toplumun
bireyleri Ramazan ayı süresince hiç olmazsa "sosyal adaleti",
"yoksullukla savaşı", "adalet devletini", "kalkınmanın
ve refah toplumunun yolları"nı, "dayanışma modelleri"ni ve
"iyi ahlakı"... düşünüp, konuşup, sohbetlerine "konu"
edinebilmelidirler.
· Ramazan ayı aslında bir
eğlence, coşku ve görgüsüzlük dönemi olmamalıdır.
· İnsanların, toplumdaki
her bireyin "hem kendini" hem de "insanlığı" sakince
"gözden geçireceği" "yararlı" bir zaman olmalıdır.
· Eğer, İslam dini
insanlığa huzur ve refah toplumunu getirecekse, bunun yolunun bir "adil
düzen"den geçeceğini anlayabilmek gerekir.
· İnsanın ezilmediği, aç
ve susuz yaşamak zorunda kalmadığı, hırsızlığın, yalanın ve kandırmacalığın
olmaması gereken, kul hakkına uyulan, öksüz ve yetimin hakkına sahip çıkılan
bir İSLAM düşüncesi ve inancı düşünülmelidir.
· Bunun için de yine
"günün sorunları", insanları gözden uzak tutulmamalıdır.
· İslam dininin temeli
olan Kur'an-ı Kerim insanlar için neden böyle bir uygulamayı ön görmüştür?
· Kur'an-ı Kerim'de
"Açan" Bölümü’nün / Fatiha Suresi’nin şu ayetleri insanlara şunu
anlatıyor;
· ...... “İyyake na’budü ve iyyake nesteıyn...”
· ...... “Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz...”
· ...... “İhdinassırat’al mustakıym!”
· ...... “Bizi dosdoğru olan yola ilet!”
· Doğru yol ise aslında
evrenseldir ve tüm insanlık için geçerlidir, zaman ötesidir.
· Tüm insanları, insanlığı
ilgilendiren standartları, hakları ve özgürlükleri, iyi yaşam biçimlerini
isteyenlerin bu "yüce hedeflere" ulaşabilmek için kullanacağı yol
"doğru yol"dur.
· Bu yol da insanlığın
"kurtuluşuna" gidilebilecek olan yoldur.
· Bu anlamda herkes için
güzel ve huzur dolu bir ay diliyorum.
-
Sivil toplum hareketleri yani dernekler bu ramazan ayında özellikle evi barkı
olmayanlar için, yardıma muhtaç olanlar için yemek yardımları düzenleyebilir.
- Bazı yerlerde bunun başarılı örnekleri görülmektedir.
- Belediyeler kendi çevrelerindeki yardım sevenleri bu tür çalışmalara
çağırarak çok başarılı modeller geliştirebilir.
- Yani belediyeler bu işlev için görev almalıdır.
- Kendi bütçelerini bu yönde kullanmaları yanlıştır.
-
Ramazan ayını, ibadeti, oruç ve toplu iftar düzenlemeleri siyasi çıkarlar ve
propagandalar için kullanmaları çok yanlıştır ve de esas amacın dışındadır.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
06.05.2019, K.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: