23 Eylül 2021 Perşembe

DİNE "KARŞI" ÇIKMAK ?

   DİNE "KARŞI" ÇIKMAK ?

·       Toplumdaki insana, bir birey olarak baktığımda "politik ve ideolejik" olarak şimdiye değin hangi etkilerin altında kaldığını, bilgi dağarcığını tabii ki ben bilemem.

·       Dine karşı çıkmak için hazırlanmış, din düşmanlığını işleyen resim ve karikatürler ilk bakışta bazılarının hoşuna gidebilir, kendi iç duygularına hoş gelebilir.

·       Böylesine görseller çok ön yargılı ve progratif bir tasarlamadır.

·       DİNİ kullanarak yüzlerce yıldır oluşturulmuş gelenekler, örfler ve mezhep-tarikat-cemaat sarmalındaki uygulamalar "çağdaş toplumda" nereye kadar yer almalıdır?

·       Çağdaş demokratik hukuk devletinde din, inanç özgürlüğü nasıl bir çerçeve içerisinde olmalıdır?

·       Nereye kadar, hangi ölçüler içerisinde bunlara izin verilmelidir? Ya da:

·       Bunların hangisi DİNDİR, hangisi uydurma ve çıkar tezgahıdır?

·       Çağdaş bir toplumda, demokratik devlet düzeninde bireyler bu tür sorulara nasıl "yanıtlar " bulabilir?

·       Çözüm yolları nelerdir?

·       DİN ve dinler tarihini bilmeden, din-bilim-toplum-birey ilişkisini incelemeden, "genel bilgi olarak" bile almadan yapılan bu tür yönlendirmeler bence tam tersine birer yanılgıdır ve seküler olmak isteyen bireyleri tuzağa düşürür.

·       Sekülerizmin gelişmesi ve çağdaş toplumda bir değer olarak kabul görebilmesinin en güçlü garantisi ve kalitesinin düzeyi "toptan dine karşı" çıkmak değil, tam tersine DİN ve inanç özgürlüğü konusunun iyi incelenmesi gerekir olmalıdır.

·       Bireyin "dindarlığı" ve onun imanı değildir asıl olan. Ki bu da zaten çağdaş özgürlükler ile garantilenmiştir.

·       Eğitimin her dalında din ile ilgili bilgiler, dinler tarihi aşamalı olarak, çocuğun düzeyine uygun bir biçimde verilmelidir.

·       Bunu nasıl güvence altına alabiliriz, diye sorarsanız, çağdaş demokratik bir toplumda bu olabilir derim.

·       Okullarda din dersi, dinler tarihi, dinler arası karşılaştırmalar, felsefe ve ahlak dersleri olmalıdır.

·       "Din eğitimi" ise tamamen farklı bir alandır ve de yine bu inanç ve ibadet özgürlüğü kapsamında demokratik bir hak olarak anayasada garanti altına alınmalıdır.

·       Din eğitimi ise tamamen kamusal alanın dışında ve özel alanda, aile yetkisi ile verilmelidir.

·       Yani, aile kendi inancına göre çocuğuna nasıl ve hangi tür bir "din eğitimi" vereceğine karar verir. Bunun kurumları da yine kamu dışında ve özel olmalıdır.

·       Tüm bu alanların denetlenmesi ve devamlılığı da yine anayasal hukuk ve demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde gerçekleştirilir.

·       Okullarda (devlet ya da özel) tüm derslerde olduğu gibi din üzerinde verilecek derslerde yine anayasaya aykırı bir içerik ve tutum gösteremez.

·       Din eğitimi için ise yine çağdaş demokratik hak ve özgürlükleri göz önünde alan devlet denetler ve her birine de eşit davranır.

·       Din denildiğinde aklımıza çok geniş bir kapsama alanı gelmelidir. Yani sadece dört semavi din ve dar bir alanı düşünmek yetmez.

·       Semavi dinlerin tarih içerisinde genişlemiş ve yayılmış mezhepleri ve onlara bağlı belki de binlerce tarikatları, cemaatleri vardır.

·       Bunun dışında tek tanrılı olmayan dinler ve inanç sistemleri vardır.

·       Bir de günümüzde yeni moda akımlar vardır. Bunlar batıdan da doğudan da gelebilir.

·       Hedef kitlesi "tüketim toplumunda" darda kalmış, ezilmiş, şaşkınlığa düşmüş insanlardır.

·       Batı dillerinde SEKTEn olarak adlandırılan bu akımlar bireyleri kendilerine bağlayıp, onların özgür düşüncelerine ket vurarak, kendilerine yönelik bir çıkar sistemi oluşturmaktır.

·       Bu akımlar bir "din" adına da gelebilirler, "din dışı" doğa, özgür yaşam vb. sloganlarla da gelebilirler.

·       Bu akımlara karşı önlem almak da çağdaş devletin görevleri arasındadır.

·       Ayrıca da zaten semavi dinlerin kendi ana kurumları da bu akımlara karşı durum kendi inanç kitlesine bilgi sağlamalı ve mücadele etmelidir.

·       Tüm "bu alanda" düşünmek, anlamak, kavramak, fikir ve karar sahibi olabilmek için de bize her şeyden önce BİLGİ gerekmektedir.

·       BİLGİ her yerde vardır ve de hazırdır.

·       Bize, bireye, kendimize, çocuğumuza bu BİLGİ'yi nasıl hazır hale getireceğiz, bilileri nasıl ayrıştırıp, seviyeye uygun bir biçimde NEREDE SUNACAĞIZ?

·       Hangi kurum ve mekanda bu bilgi edinme, bilgilendirme sürecini sağlayacağız?

·       İşte bu konular ve bu alanlar, bunların işlev ve modelleri "devlet" sistematiği içerisinde kendini bulacaktır.

·       DİNE ve DİN ile ilgili her şeye karşı çıkmak çok büyük bir alanı terslemek ve YOK saymak demektir.

·       Özellikle de yine günümüzü iyi analiz edip, olayları ve etken nedenlerini kavrayabilmek için DİN ile ilgili BİLGİLERİ, dinler tarihini, dinsel yapılanları, "din-toplum-birey-ekonomi-siyaset" ilişkilerini en azında TEMEL BİLGİ olarak sistemli bir biçimde öğrenmemiz ve uygulayabilir olmamız gerekir.

·       Toplum-eğitim-okul-din-hukuk... konusunda Federal Almanya devleti modelini oldukca incelemiş, tartışmalara katılmış, düşünce fikir üretmiş, pratikde de çalışmış bir Türk, müslüman, öğretmen, çağdaş bir birey olarak görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.

·       Biliyorum bu konu çok geniş ve çok yönlü.

·       Ben bu yazımda özellikle toplumda "birey" olarak insanı hedefledim. Politik ve ideolojik etkilemelerden bireyin kendisini nasıl korumasu gerektiğine de baktım.

·       Sizler, sen ben, o... birer inançsız birey olabiliriz. Hiç bir dini, imana yakın olmayabilirsiniz. Dindar olmayabilirsiniz, mümin ve mürit olmayabilirsiniz. Hiç bir dinsel ritueli uygulamaz, hiç bir dinsel kılıfı taşımaz olabilirsiniz.

·       "Ben seküler pozisyondayım" diyebilirsiniz. (laik)

·       Ama, BİLGİSİZ ve TEDBİRSİZ olamazsınız.

·       Olmamalısınız.

·       Yani bugünün seküler insanı "beşeri aklını" kullanabilir olmalıdır.

·       Donanımını da bilgiden ve analitik düşünmeden alabilmelidir.

·       İslam'a, ya da hıristiyanlığa ya da diğer her hangi bir iman grubuna toptan bir yaklaşımla karşı çıkmak, "bana ne yaaa" "beni ilgilendirmiyor" demek çağdaş dünyanın akılcı bir bireyine uygun bir tavır değildir.

·       Hele bir de "ben okuyorum, araştırıyorum, düşünüyorum, entellektüel, aydınım"... gibi varsayımları kendine yakıştıran bireylerin çok ama çok dikkatli olması gerekir.

·       Bazı şablon sözler, kalıp düşünce ezberleri özellikle sizlere göre hazırlanmıştır.

·       Birer tuzaktır ve de arkasında tam anlamıyla koca bir global güç odaklarının yönlendirmesi vardır.

·       Zihin kontrolü ve algı yönetimi kavramları birer boş laf değil çok geniş ve teknik birer sistemin kısa adlarıdır.

·       Bize ne düşüyor?

·       Önce bunun üzerinde düşünme üretmeliyiz.

·       Ezberlere, boş laflara, ucuz edebiyata karşı kendimizi koruyacağız.

·       21. yüzyılı anlamağa çalışacağız.

·       Bu yeni çağda bizi rahatlatacak, ileriye götürecek, huzurlu bir duruşu sağlayacak yaşam biçimi nasıl olmalıdır?

·       Bunu algılayıp, yaşamımızı davranışlarımızı, zamanımızı buna göre biçimlendireceğiz.

·       Önce  sağ duyulu ve akıllı, bilinçli davranacağız.

·       "KİTLE PSİKOLOJİSİ"ne kapılmaktan kendimizi koruyacağız.

·       "Çok dostum olsun" değil, "sağlam ve sağlıklı insanlarla iletişimim olsun" diye düşüneceğiz.

·       Her konuda "önce kendiniz" araştırma yapabilmeyi, bilgiye çeşitli kaynaklardan ulaşabilmeyi bir sistematik haline getireceksiniz.

·       Elinizdeki olanakları iyi değerlendirerek, sağlıklı ve mutlu yaşama yollarını önünüze koyacaksınız.

·       "Çok duygu"dan değil "çok akıl"dan yana olan iletişimlere kapılarınızı açacaksınız.

·       Bana da kızmaktan çok, benim sunduğum düşünceleri anlamağa çalışabilirsiniz...

·       Nedenmiş o? Derseniz:

·       Çünkü ben "bireysel çıkar değil, toplumsal çıkar önemlidir", "bilgi boş laftan daha değerlidir" diyorum.

·       İyi ve yararlı, doğru iş yaptığıma inanıyorum.

·       Saygılarımla...

  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.07.2018, K.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: