26 Eylül 2021 Pazar

Kentlileşme

     Kentlileşme

"Kentli olmak" NEDİR? 

Diye sorsanız, kimler ne gibi yanıt verirler?

Bilemeyiz..

Bu soru da zaten pek "güncel" de değildir.

Pek kimseyi de ilgilendirmez, gibi gözüküyor.

Çağdaş olmak ile kentlileşmek arasındaki ikiz değerler de budur aslında.

Bir ülkede “çağdaş sosyal hukuk devleti” olacak tabii ki en başta...

Ekonomik kalkınma ve de gayri safi gelirlerin ülke insanlarına paylaşımında adil bir uygulama olacak.

Birçok konu sistematik olarak çözümlere kavuşacak.

Hangi konuda ne denli çağdaşlaşılmış ise, diğer konulara etkisi de o olacaktır.

Bir sanayi toplumu beraberinde bu tür özellikleri de getirmiştir.

Hem kendine, hem de insanlarına ve de tarihine, tarihsel kalıtlarına sahip çıkılmıştır. Sosyal güvenceleri hukuksal olarak garanti altına almıştır.

Yüzyılların süzgecinden geçip de bugüne değin korunmuş olan “değer yargıları”na sahip çıkılmıştır.

İlkeler, yasalar, kurallar, entellektüel bakış açısı, eğitimin düzeyi ve kalitesi, ekonomik ve sanayi sistemi....

Kara paraya geçit vermek istemezler, adil bir vergi düzeni göreceli de olsa, toplumda sağlanmıştır.

Kayıt dışı ekonominin tehditlerini kavramışlardır.

Bizim gibi geri kalmış ülkelerde ise ne bir burjuva, ne de bir aydın (okur-yazar-entellektüel), bilim insanı sorumluluğu ve bilinci istenilen düzeye erişememiştir.

Onlar daha çok yemek-içmek-gösteriş-ispat... peşindedirler.

Ortak bir hedef saplamakta bile birleşemedikleri gibi ancak birbirleriyle didişmek ve sürtüşmek kültürünü geliştirmişlerdir.

Ya korkaktırlar ya da seslerini kimsenin duymayacağına inanmıştırlar.

Yüzyılların birikimiyle gelen ne bir felsefe, ne bir din, ne bir ahlak ve de bilime verilen değer... artık bunlar önemini yitirmiştir.

Geniş halk kitleleri zaten ancak kendilerine sunulan olanakların verdiği düzeyde kalmışlardır. Yüzyıllar öncesi toplumlarında var olan dayanışma duygusu yitirilmiştir.

Yazık, tabii ki...

İçinde bulunulan durum çok üzücü ve sıkıntı vericidir.

Bir bakar mıyız, kentimizin dokusuna, onun tarihsel geçmişine, tarihsel kalıntılarına...

Onun bize getirdiği insan dokusuna, sosyal-kültürel kalıtlarına, günümüze aktarılabilmiş olan güzel değerlerine...

Her bir yerleşim merkezi kendi geçmişiyle ve o geçmişteki yaşanmışlıklarıyla değerlidir.

Hem de taa en baştan günümüze değin.

Kimler hangi anlayışla neleri var etmişlerdir o yerleşim alanında?

Ekonomik, kültürel, mimari, bilimsel, sanatsal.... neler yapılmıştır, yaşanmıştır.

Bu mirasların bugüne olan yansıması nedir?

Hangi bakış açısına ve değer bilirliğe sahibiz bugün?

Politikacılar denilen kitle de zaten var olan ülke insanının genel yapısının bir yansımasıdır. Sadece onlara bakarak ne bir suçlamaya, ne de bir avuntuya giremeyiz.

Bugün ortalıkta var olan “politikacı” düzeyi ve onların iş görebilmeleri ancak ülkenin genel durumunun bir “süzülmüş” göstergesidir.

İnsanları yönlendiren, onları etkileyen, tetikleyen olgular nelerdir?

Hangi değer yargıları, hangi geçer akçeler ile kitleler yönlendirilmekte ve etkilendirilmektedir?

Kurumların bugün aldıkları model değişimleri nedir, nasıldır?

Okul, aile, mahalle, akrabalar, komşular, köy, kent, devlet, dostluklar, arkadaşlıklar, kamu, devlet.... hangi ilkelerle, hangi değerlerle bugün kendilerini göstermektedir?

Nelere ve nasıl önem verebileceklerdir?

Hangi sorunlarla ve bunlara karşıt olarak da hangi çözüm yollarıyla baş edebileceklerdir?

Kentleşmenin getirdiği kolaylıklar ve avantajlar ile kentleşmenin getirdiği sorunlar arasında sıkışıp kalan bireyler hangi yolu kendilerine bir çözüm olarak görebileceklerdir?

Yaşam daha mı kolaylaşmıştır, ya da zorlaşmıştır?

Ve tek tek insanlar, içlerinde bulundukları sınıfsal yapılar içerisinde ne durumdadırlar?

Nereden nereye gidebileceklerdir, nerelere ulaşabileceklerdir?

Nasıl ayakta kalabileceklerdir, mutluluğa nasıl erişebileceklerdir?

 Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 06.12.2017, Mainaschaff.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: