Kentlileşme
"Kentli
olmak" NEDİR?
Diye sorsanız,
kimler ne gibi yanıt verirler?
Bilemeyiz..
Bu soru da
zaten pek "güncel" de değildir.
Pek kimseyi de ilgilendirmez, gibi gözüküyor.
Çağdaş olmak
ile kentlileşmek arasındaki ikiz değerler de budur aslında.
Bir ülkede
“çağdaş sosyal hukuk devleti” olacak tabii ki en başta...
Ekonomik
kalkınma ve de gayri safi gelirlerin ülke insanlarına paylaşımında adil bir uygulama
olacak.
Birçok konu
sistematik olarak çözümlere kavuşacak.
Hangi konuda ne
denli çağdaşlaşılmış ise, diğer konulara etkisi de o olacaktır.
Bir sanayi
toplumu beraberinde bu tür özellikleri de getirmiştir.
Hem kendine,
hem de insanlarına ve de tarihine, tarihsel kalıtlarına sahip çıkılmıştır.
Sosyal güvenceleri hukuksal olarak garanti altına almıştır.
Yüzyılların
süzgecinden geçip de bugüne değin korunmuş olan “değer yargıları”na sahip
çıkılmıştır.
İlkeler,
yasalar, kurallar, entellektüel bakış açısı, eğitimin düzeyi ve kalitesi,
ekonomik ve sanayi sistemi....
Kara paraya
geçit vermek istemezler, adil bir vergi düzeni göreceli de olsa, toplumda
sağlanmıştır.
Kayıt dışı
ekonominin tehditlerini kavramışlardır.
Bizim gibi geri
kalmış ülkelerde ise ne bir burjuva, ne de bir aydın (okur-yazar-entellektüel),
bilim insanı sorumluluğu ve bilinci istenilen düzeye erişememiştir.
Onlar daha çok yemek-içmek-gösteriş-ispat...
peşindedirler.
Ortak bir hedef
saplamakta bile birleşemedikleri gibi ancak birbirleriyle didişmek ve sürtüşmek
kültürünü geliştirmişlerdir.
Ya
korkaktırlar ya da seslerini kimsenin duymayacağına inanmıştırlar.
Yüzyılların
birikimiyle gelen ne bir felsefe, ne bir din, ne bir ahlak ve de bilime verilen
değer... artık bunlar önemini yitirmiştir.
Geniş halk kitleleri zaten ancak kendilerine sunulan olanakların verdiği
düzeyde kalmışlardır. Yüzyıllar öncesi toplumlarında var olan
dayanışma duygusu yitirilmiştir.
Yazık, tabii
ki...
İçinde
bulunulan durum çok üzücü ve sıkıntı vericidir.
Bir bakar
mıyız, kentimizin dokusuna, onun tarihsel geçmişine, tarihsel kalıntılarına...
Onun bize getirdiği insan dokusuna, sosyal-kültürel kalıtlarına, günümüze
aktarılabilmiş olan güzel değerlerine...
Her bir
yerleşim merkezi kendi geçmişiyle ve o geçmişteki yaşanmışlıklarıyla
değerlidir.
Hem de taa en
baştan günümüze değin.
Kimler hangi
anlayışla neleri var etmişlerdir o yerleşim alanında?
Ekonomik,
kültürel, mimari, bilimsel, sanatsal.... neler yapılmıştır, yaşanmıştır.
Bu mirasların
bugüne olan yansıması nedir?
Hangi bakış
açısına ve değer bilirliğe sahibiz bugün?
Politikacılar
denilen kitle de zaten var olan ülke insanının genel yapısının bir
yansımasıdır. Sadece onlara bakarak ne bir suçlamaya,
ne de bir avuntuya giremeyiz.
Bugün ortalıkta var olan “politikacı” düzeyi ve
onların iş görebilmeleri ancak ülkenin genel durumunun bir “süzülmüş”
göstergesidir.
İnsanları
yönlendiren, onları etkileyen, tetikleyen olgular nelerdir?
Hangi değer
yargıları, hangi geçer akçeler ile kitleler yönlendirilmekte ve
etkilendirilmektedir?
Kurumların
bugün aldıkları model değişimleri nedir, nasıldır?
Okul, aile,
mahalle, akrabalar, komşular, köy, kent, devlet, dostluklar, arkadaşlıklar,
kamu, devlet.... hangi ilkelerle, hangi değerlerle bugün kendilerini
göstermektedir?
Nelere ve nasıl
önem verebileceklerdir?
Hangi sorunlarla
ve bunlara karşıt olarak da hangi çözüm yollarıyla baş edebileceklerdir?
Kentleşmenin
getirdiği kolaylıklar ve avantajlar ile kentleşmenin getirdiği sorunlar
arasında sıkışıp kalan bireyler hangi yolu kendilerine bir çözüm olarak
görebileceklerdir?
Yaşam daha mı
kolaylaşmıştır, ya da zorlaşmıştır?
Ve tek tek
insanlar, içlerinde bulundukları sınıfsal yapılar içerisinde ne durumdadırlar?
Nereden nereye
gidebileceklerdir, nerelere ulaşabileceklerdir?
Nasıl ayakta
kalabileceklerdir, mutluluğa nasıl erişebileceklerdir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: