Adayı Sevmek İstedim Hep
Kuşadası'nı ben,
hep sevmek istedim.
Benimsedim.
Ona sahip çıktım
ve de sadık kaldım kendimce.
Atmışlı yıllarda
tanıdım ilk kez.
Erken gençlik
dönemimin tatillerini Tire Kızılay'dan kiralayıp getirdiğim çadırla Ömer kampta
geçirdim, rica minnet birkaç arkadaşımla.
Daha sonra 1974 ve
ötesinde yurt dışında yaşadım devlet memuru olarak.
Aklı başında yurt
sever ve de bilinçli bir öğretmen olmak için yaşadım, toplumsal çalışmalarda
yer aldım, gözlemlerde bulundum, araştırmalar yaptım ve tabii ki okudum hep.
Nötestik'te
aldığım ev 1982 yılında idi.
Şimdi ise daha
geniş alanı olan bir evde yaşıyorum, yine denize çok yakın.
Bunları
söylememdeki neden çok uzun yıllardır ADA'yı tanıyor olmam ve gittikçe de artan
kişiliksiz ve yozlaşmış biçiminden duyduğum rahatsızlığın boyutunu
biçimlendirmekten dolayıdır.
Ada'nın günümüze kalan
küçücük merkezi ve kişiliksizliği, kendini yok edişi bende çok üzüntü yarattı
hep.
Ortada var görülen
etkinlikler ve toplumsal çalışmalar, ne kadar katılıp yer alma isteğim olsa da,
sorunların büyüklüğünün yanında çok çok küçük ve etkisiz kaldı.
Beni çekmeyen,
bana yaşam huzur vermeyen bir yok oluşu
yaşamaktansa daha çok bireysel olarak evimde geçirdiğim bir zaman akışını seçer
oldum.
Arada şu anki gibi
FB'da yazdığım oldu tabii ki.
Gözlemlerim ve
değerlendirmelerim durmadı ki...
Yazılarımın çölde
bir damla su etkisinde olduğunu da çok iyi kavrıyorum. Öte yandan yurttaşlık
sorumluluğu, insanlık bilinci ve öğretmenliğin aydınlık yüzü de eklenince, sözüm gitse de yazım kalsın diye yazıyorum.
Ortaya dökmek
istediğim öneriler ve model arayışları ise aslında kendi kendimle imtihanım
gibi.
Ama ne vicdanımı
rahatlatmak ne de kişisel komplekslerimi tatmin etmek gibi bir sorunum yok, hiç
olmadı da zaten.
Ne bir övgü ne de bireysel
bir takdir bekliyorum.
Belki yazdıklarım,
fikirlerim birilerine umut verir, ufuk açar diye, düşünüyorum.
Saygılarımla.
Gönen Çıbıkcı, 2016.08.24- 12:46
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: