27 Haziran 2019 Perşembe

Taraftarlık ve Partizan Olma Durumu

        Taraftarlık ve Partizan Olma Durumu
·        İsteyenler yurttaşlar kendi ülkesindeki beğendiği bir siyasi partiye üye olabilir.
·        Bir siyasal partiyi, bir düşünce biçimini, bir dünya görüşünü benimsemek, onun için çabalar göstermek iyi ve de sağlıklı bir durum sayılabilir.
·        Bu da demokrasinin gereği olan bir hakdır.
·        Sadece o partiyi ve ilkelerini, amaçlarını benimsemiş, o partiye üyelik bağı ile kaydolmuş yurttaşlar hem bir sorumluluk hem de bir yurttaşlık görevi üstlenmiş olurlar.
·        Doğal olarak da herkesin bir partiye üye olması da beklenemez...
·        Bir de "partizanlık" diye bir durum vardır.
·        Aslında sözcük olarak anlamına baktığımızda bir "parti"ye sıkı sıkı sarılan ve o parti için çalışan, mücadele vermek isteyen anlamına gelir.
·        Partizanlık yoğun bir taraftarlık ve irrasyonal düşünce tavrını da beraberinde getirir.
·        Yani "ne olursa olsun" diye davranabilir ve de genel kurallara ve tutumlara tam da uymayabilir. Ana amacı ise bağlı olduğu PARTİ'nin çıkarlarıdır, o partinin gücünün artmasıdır. Bir partizan için bu "ruh durumu içine girmiş" insandır da diyebiliriz.
·        "Partizan" sözcüğü siyaset konu olduğunda çok kullanılan ve de tarihsel kökleri de olan bir kimlik ve tanımlamadır.
·        İkinci Dünya Savaşında müttefik oluşturulan ve gerilla savaşı veren silahlı halk güçlerinin genel adı idi. ("partizan savaşı" da denir)
·        Yabancı bir güç ya da bir işgal ordusunun kontrolü altındaki bir bölgeyi kurtarmak için mücadele veren her türlü gayri nizami silahlı birlik için de bu adlandırma kullanılmıştır.
·        "Partizan" terimi ilk kez John von Ewald tarafından "Partizan Savaşı Üzerine İnceleme" (1789) kitabında kullanıldı.
·        Von Ewald Amerikan Devrimci Savaşı'nda yer alan Hesse Birliklerinde savaşmış ve 19 ve 20. yüzyılın "gayri nizami" savaşı denilebilecek olayla bizzat karşılaşmış bir askerdi.
·        Başlangıçta partizan savaşı düşmanı cepheden çekilmeye zorlayacak gayri nizami birlikler olarak görülüyordu.
·        Bu düşünce daha sonraki Amerikan İç Savaşı'nda görülen "partizan devriyeleri"ne temel teşkil etti.
·        Temel olarak 19 yüzyıl partizanları günümüzün Komando ya da Devriye güçlerine benzemekteydi. Partizan terimi -işgalci ordulara saldıran gayri-nizami birlikler biçimindeki- günümüzde hakim olan anlamını ancak İkinci Dünya Savaşındaki Nazi işgaline karşı yaygın direnişle birlikte kazanmıştır. (https://www.turkcebilgi.com/partizan)
·        Bir siyasi partinin üyesi olan her kişi tabii ki bir "partizan" değildir.
·        "Partizanlık ruhunu" taşıyan birey için ise o partinin taraftarlığı artık bir yaşam biçimi ve yaşamının bir amacı gibi olmuştur.
·        Her türlü yol ve yöntemi kendisi için bir hak ve gerekli görebilir.
·        Tam da bu durum bir "normal üstü"lük taşıyan ruh halidir ve de gittikce de ölçüsünün artması ile daha da büyük "tehlikeler doğurabilecek" olaylara neden olabilir.
·        Bir partiyi desteklemek ve onun için çabalarda bulunmak ile partizanlık arasındaki ana belirgin ölçü ise bu iki durumdaki "aşırıya kaçmanın ölçüsü" ve "normal dışı ölçülere"  kaymasıdır.
·        Günümüzde ise partizanlık kavramı ve portesi bir aşırılık, bir normlar üstülük gösterir ve çekinilmesi gereken bir durumdur. Böylesine bir yapılanmanın içine düşen birey "günlük kuralları"nı, sevgi ve saygıyı, "ölçüleri" artık pek göz önüne almaz.
·        Çok iğneleyici, kırıcı ve de kural tanımaz olabilir. Hiç bir kimse onun için kendi istemlerinden ve hedeflerinden üstün olamaz.
·        Kendi yaşamını tam bir "partizanlık" olarak şekillendiren bireyin "suça itilmesi" ve suç işleme "olasılığı" çok artmıştır. Beyninin programlanması sadece bu yöndedir.
·        İnsanlığın genel değerleri onun için hiç bir şey ifade etmeyebilir. Davranışlarıyla, eylemleriyle "insanlık suçuna" bile karışabilir.
·        Bazen günlük yaşamdaki hırslar, istemler, yarışlar, beğenilme duyguları, öfkeler vb. insanı öylesine bir sarar ki "öz denetim"lerini yitirebilirler. Bu durum ilerledikce de salgıladığı adranalinden dolayı da belki de daha "doyumlu" ve "zevk alır" hale gelirler.
·        Zapt edilemez bir duruma gelindiğinde ise çok sağlıksız bir yapılanma oluşmağa başlamıştır.
·        Tüm bu değerlendirmeler ışığında düşündüğümüzde sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bireyler isteğimiz çok daha önem kazanmalıdır.
·        Toplumun genel kabul ettiği değerlere sahip, ilkeli, çağdaş ve uygar yurttaşlar olsun diye çok özen göstermeliyiz. Bunu istemeliyiz.
·        Çevremizdeki tanıdıklarımızın, arkadaşlarımızın bu çerçevenin dışına çıktığında ise onları uyarmalı ve onları barışcıl ve insancıl çizigiye çekebilmeliyiz.
·        Bu bizim için hem bir insanlık hem de bir yurttaşlık görevi gibidir.
·        Sağlıklı ve huzurlu bir toplum isteğimizi hiç yitirmemek dileğim ile....
·        Saygılarımı sunarım.
 
      Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 17.03.2019, K.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: