15 Ağustos 2018 Çarşamba

ÇOCUKLUK ANILARIM - VII

ÇOCUKLUK ANILARIM - VII

 - TİRE ve TİRELİ OLMAK -

TİRE insanı eğitime, güzel ahlaka, okumaya ve dine önem vermiştir her zaman; yobaz ve din, devlet düşmanı olmamıştır.

İstiklal Savaşı’na, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun devrimlerine, fikirlerine ve de cumhuriyete sahip çıkmıştır.

Bir araştırma yapılmalıdır, görülmelidir, ne zaman ne kadar kız çocuğu okullara, yüksek okullara gönderilmiştir, hangi meslekler kazanılmıştır?

Bu değerlerimizi görmeli, kavramalı ve çocuklarımızla konuşmalıyız.

Öz güveni yüksek bir toplum olan TİRE yarınlarını daha iyi hazırlamalıdır.

Okullarımız oldukça sevdiğimiz yerlerdi hep.

Öğretmenlerimiz genelde hep sevecen ve sakin insanlardı.

Ben ’’Cumhuriyet İlkokulu’’nda A şubesinde öğrenci idim

Öğretmenlerimizden Alaattin Bey’i anımsıyorum, esmer ve kalın kaşlı, zayıf birisi idi.

Bir de Halime Bayam öğretmen var aklıma gelen.

Benim Berlin’den dostum mühendis Kazım Aydın Bey Bodrum’da oturur ve Halime Öğretmen onların komşuları olur.

Bu gün 26 mayısta bana yazmış, Halime Öğretmen’i kaybettik, anısına haziran başında bir tören düzenleyeceğiz, demiş.

Allah’tan öğretmenimize rahmet diliyorum.

Görüyor musunuz, yıllar sonra, nereden ve nasıl bir haber ulaşıyor..

Bence bu da bir “nasip” insan oğluna...

Güzel ve iyi şeyleri istemeliyiz hep, diye düşündüm.

Sınıf arkadaşlarımı çok severdim.

Bugün aklıma gelen arkadaşlarım şunlar: 

Atilla ÇallıoğluSema FilizSalih Önal, Benal Yazgan (babasının ayakkabı dükkanı vardı…) HuriyeDeniz... Zekeriya Yardımcı, kız kardeşi Jale sokak komşumuz veteriner Hurşit Keser ağabey ile evlenmişti, bugün ondan aldım bir haber, ağabeyinin uzun bir hastalıktan sonra vefat ettiğini yazmış, Allah’tan rahmet diliyorum.

O zamandan beri ilkokul arkadaşlarımdan hiç biri ile karşılaşmadım sanıyorum.

Orta okulda birlikte devam ettiklerimiz de oldu, örneğin Sema Filiz, sonradan eczacı olmuş diye duydum. Bugün onlardan haber almak, onlarla ilgili bilgi almak isterdim.

Biliyor musunuz okul fotoğraflarım da kayıp!

Eğer o dönemi bilen, tanıyan varsa, bilgilendirirse çok sevinirim.

Hele fotoğraf bulabilsem, çok mutlu olurum.

CUMHURİYET ilkokulunun okul müdürü rahmetli Mehmet Bey idi, Ahmet'in babası, bana bir kitap armağan etmişti, beşinci sınıfta iken.

Damadı da öğretmen Orhan Bey idi.

Zamanımızda orta okul vardı, bir de sanat enstitüsü, erkek ve kız ayrı ayrı...

Erkek sanat enstitüsü sanırım yatılı idi ve Varto depreminden sonra oradan çocuklar getirilmişti okula.

Orta okulda da A şubesinde idim, ilk İngilizce sınıfı...

O okuldan bir kimyacı Kemal Torun var aklımda...

Seha Gidel resim öğretmenimizdi, eşi de İngilizce...

Seha Bey Tire için çok önemli bir değerdir. 

Benim de hem resim hem de iş bilgisi öğretmenimdi. 

Sanatsal anlamda ortaya koyduğu yapıtlar çok beğeni kazanmıştır.

Allah ömür versin.

Bence TİRE halkı bir SEHA GİDEL müzesi açmalı ve onun yapıtlarını, eşyalarını, araç ve gereçlerini bir araya toplamalıdır.

Bunun için bağımsız çalışabilecek bir VAKIF kurabilmek çok iyi olurdu...

Onun yazıları ve onun ile ilgili her şey bir araya getirilmelidir.

Keşke SEHA GİDEL biyografisi ve de bir otobiyografisi yapılabilse.

Yine bu anlamda belgeseller yapılmalı ve görsel röportajları kayda alınmalıdır.

Bu konuda duyarlı olan TİRE halkının her türlü adresi faaliyete geçirmesi gerekir.

Benim çok önem verdiğim bir fikir olan TİRE ÖVÜNÇ PARKI gerçekleştirilebilse ne güzel olur.

İşte oraya çok değerli SEHA GİDEL öğretmenimiz için de bir ÖVÜNÇ KÖŞESİ ayrılabilirdi.

Bu arada güzel bir etkenlik haberi aldım:

Tire’de bulunan LEMAN HANIM adlı bir kültür evi mekanında 11 haziran – 9 temmuz 2017 arasında bir RESİM SERGİSİ düzenlenmiş: “İlk ve son dönem” SEHA GİDEL.

Dilerim ki çok güzel organize edilir ve ulusal basında bu konuda haberler çıkar.

TİRE halkı da bilgilendirilir ve katılım sağlanır.

Bence değerli bir sanatçı ve öğretmen olarak da SEHA GİDEL çok daha iyi bir yaşamı ve olanakları hak etmiştir.

TİRE halkının çocukları çok uzun yıllar onun öğrencisi olmuştur.

Orta okuldan sonra lise olmadığı için dışarıya gidilirdi.

Bazıları yatılı okullara gönderildi. 

Ödemiş’de bir lise vardı.

TİRE’den otoray ile Çatal’da aktarmalı olarak bazı öğrenciler Ödemiş’e gider, gelirlerdi.

Ben de kısa bir süre gittim, geldim.

Ödemiş tren istasyonunun önündeki seyyar köftecinin köfte kokusu halen burnumda tüter.

Daha sonra İmroz Atatürk İlköğretmen okulu sınavlarına girdim yazılıya.

Onbinlerce başvuru vardı o zamanlar.

Kazananlar Çanakkale İlköğretmen Okulu’nda sözlü sınavlara katıldı.

Kazanan 51 yatılı erkek öğrenci ile "İmroz Atatürk İlköğretmen Okulu" açıldı.

Oranın ilk öğrencileri olduk, okul bizimle açıldı.

Bina falan hep geçici idi, biraz zorluklar çektik...

Sonraki yıllarda Tire’den çok öğrencisi oldu...

Şu an TİRE çocuklarından İMROZ’da okumuş büyük bir öğretmen topluluğu olduğunu düşünüyorum, hepsi de pırıl, pırı ve Atatürkçüdemokrat!

İnsan onlarla gurur duyuyor.

Yaz tatillerinde, ara tatillerde gelirdim Tire’ye.

Bir ara Umur Kıvanç’ın yanında MİTHAT BEY konserve fabrikasında çalıştım.

Tenekecilik, bamya ayıklama gibi işler yaptım.

Yaşlı bir teneke ustamız vardı, bizlere çalışırken o hep türkü söylerdi.

Bir tanesi hep aklımda, dilimde “siyah makara da ipliğim, suya gider kekliğim’’...

Neşe içinde kardeşçe çalışırdı insanlar.

Bir ara Bayındır’a pazara gittik, erkenden bamya toplamaya.

Çuvallara doldurduk ve geldik, bamya taze iken elinizi falan kaşındırır, bunu öğrendim o zamanlar.

Umur ağabeyin rahmetli babası da gençliğinde babamın arkadaşı idi, Mithat Kıvanç.

Evlerini bugün bile anımsıyorum, eşi ve kayınvalidesi vardı, bir de İpek abla...

Dört Eylül Tire’nin Kurtuluş Günü olunca tüm kent dolar taşardı.

Köylerden, yukarı mahallelerden inerdi insanlar.

Bayram edilirdi hep birlikte.

Esnaf ve kurumlar, arabalar, kamyonlar bir dizi sıra ile geçerlerdi.

Şeker atarlardı geçerken çocuklara.

Kurtuluşu simgeleyen atlılar gelirdi hızla ve nalları şakıtarak, ellerinde tüfekleriyle.

Gururla yaparlardı işlerini hiç de şımarmadan.

O zamanlar bunların çoğu çeştimandı, atlı ve tüfekli...

Rıza’lara komşuydu tanıdığım bir çeştiman ailesi, çocuklarını hep okutmuşlardı...

Çarşı pazar dolardı, esnaf sevinirdi, halk yer içer ve bayram yapardı çoşkuyla Dört Eylül’de....

Bu günün bizim bayramımız olduğuna kalpten inanırdık...

Öyle sergiler, festivaller falan da yoktu...

TİRE bir bütündü...

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

    07.06.2017, Çarşamba

= DEVAMI VAR  =

   (XlI. Düzenleme)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: