15 Ağustos 2018 Çarşamba

ÇOCUKLUK ANILARIM - IX

ÇOCUKLUK ANILARIM - IX

- TİRE ve TİRELİ OLMAK -

SPOR "sadece SPOR olmalı" diye düşündüm hep…

Paralı spora, sporun, futbolun milyonlarca insanı bir anlamda esir etmesine gönlüm hiçbir zaman razı olmadı.

Bu temel duygu ve düşünceden dolayı da paralı FUTBOL ile hiç ilgilenmedim.

Maçlara da gitmedim, televizyonda da seyretmedim.

En ufak bir harcamada da bulunmadım.

Dünyadaki paralı sporun etkisini gördükçe de kendime ’’aferim’’dedim kimselere duyurmadan.

Çocukluğumdaki TİRE'de ise futbol tamamen amatörce idi.

O zamanlar ortalıklarda para dönmezdi.

Aklımda kaldığı kadarı ile sadece bir tek futbol takımı vardı: 

GÜME SPOR, rengi de sarı kırmızı idi sanıyorum.

İnternette ''Tire spor tarihi''ni araştırmak istedim.

Hiç bir şey bulamadım.

Şaşırdım....

Bir yerlerde olması gerek, diye düşünüyordum.

Futbol oynamak isteyen gençler para kazanmak, meşhur olmak için top peşinde koşmazlardı.

Daha çok mahalleden falan tanıdıkları ağabeylerini örnek alıp spor yapmak isterlerdi. Dışarılardan da futbol oyuncusu, antrenör getirilmezdi.

Herkes TİRE’li idi.

Oyuncusu, yöneticisi, görevlisi, seyircisi...

Hepsi de terbiyeli ve sevilen insanlardı.

Aklıma ilk isim şu an Bahçekahveli Çeşmeli Mehmet ağabey geldi, sonraları futbol hocası olmuştu.... 

Orhan Aksay, Orhan Pırılsu, Fikret Avcıoğlu varmış...

İlk olarak dışarıdan bir güzel siyahi oyuncu gelmişti aklımda kalan, Arap Fikret; Tire onu sevdi ve içine aldı diye düşünüyorum.

O dönemlerin TİRE futbolunu anımsayan var mı şimdilerde?

O futbol takımının adı mı değişti, yoksa tamamen kapatıldı mı bilemiyorum.

Bu arada TİRE platform’da yazdılar iğneci Ayşe’yi anımsadı, andı Tire’li komşular, , rahmetle andılar. 

Ciddi bakışları vardı.

Hep bir yerlere yetişmek için koşuştururdu.

Sokağa girildiğinde sol tarafta idi evleri, sanırım 2. katta oturuyorlardı, ana kız...

Temiz giyinirdi, arada bir şapkası, elinde tespihiyle gezerdi.

Ne de çok sevilmiş bir kişilik imiş. 

Kendine özgü duruşu olan, çalışkan, yardımsever ve oldukça da çok tanınan bir karakter olarak TİRE insanları tarihinde, gönüllerde yerini almış. 

Erkek giysilerini tercih etmesinden ve kısa saç modelinden dolayı da adı ’’erkek Ayşe’’ idi ayni zamanda. 

Kimse de onun yadırgamazdı. 

Yakın tanıyanları onun çok neşeli ve hoş sohbet olduğunu anlattılar. 

Düğünleri kaçırmazmış, baş köşede hemen yerini alırmış.

Yine o sokakta bizim cumhuriyet okulumuzun rahmetli müdürünün evi vardı sanıyorum.

Tire’yi, eski Tire’yi gezmek, dar sokaklarında kıvrıla kıvrıla dolaşmak çok ilgimi çekerdi çocukken. 

Hep bir şeyler keşfetmek, beni çok sevindirirdi.

Sonraları TİRE ovaya da doğru yayılmaya başladı.

İlk olarak da İstasyon caddesinin arkasındaki sebze tarlaları gitti ve yeni sokaklar, evler geldi... 

Apartman dönemi başladı…

Konuşmalarda en çok da apartmanlara kaç kata kadar izin verildiği idi.

Bir de bodrum yapılması gerekiyormuş, diye konuşurlardı.

Aslında bodrum değil de sığınakmış asıl yasada istenilen.

Sonradan hep kömürlük yaptı onu apartman sakinleri.

Apartman dönemi başlayınca da iş değişti, artık evleri yapanlar ustalar değil, müteahhitler olmaya başladı.

Kat, kat daire, daire satılıyordu binalar…

Çok kısa zamanda birçok apartman yapıldı. 

Orta okul caddesinin alt taraflarından başlayıp istasyon yönüne yayıldı.

Daha sonraları da top sahasının ön tarafından Mithat Bey konserve fabrikasının oralara yayıldı.

Koskoca bir "yeni kent" oluşturuldu.

Adı konmasa bile artık bizim bir ’’YENİ TİRE’’miz oldu.

Geniş geniş, dümdüz caddeler, ferah ara sokaklar, bahçeli ve aralıklı apartmanlar.

Her yer doldu taştı. 

Yukarı TİRE terk edilmeye başlanıldı, evler harap, kimsesiz ve öksüz birer görünüm aldılar.

Hem de çok güzel mimarisi olan  o eski tip TİRE evleri, azıcık konakımsı ve de bazıları cumbalı, kapalı balkonlu...

Bir zamanları zenginlerinin o güzelim evleri birer, birer terk edildi.

Bazılarının sahipleri kalmadı içinde oturacak, bazıları da kendilerine yeni daireler aldılar YENİ TİRE’de...

Eskiden kalma ama mimari bir değeri olan yapıların onarılıp, yeniden yaşama geçirilmesi çok iyi olur; küçük oteller yapılabilir.

Tire'nin eski mahalleleri ve sokakları hüzün verici bir durumda şu an...

Bakımsız, harabe gibi, yıkık, dökük…

Aslında bir MÜZE KENTİN alt yapısı var elimizde, değer bilebilesek...

Dünyanın birçok yerinde, Avrupa’da, Almanya’da bu tür eski mahalleler koruma altına alınır, koskoca bir bölge bir yeni planlama ile, yeni girişimlerle yaşama kavuşturulur, yeniden.

Yüzlerce yıllık sokaklar, evler korunmuş, aslına uygun bakılmış ve içinde oturuluyor olur.

O kentin en büyük gurur kaynağı, övünç kaynağı olur.

Çok sevilir ve de öyle bir turist çeker ki inanılmaz!

Dolar, taşar sokakları gezmeye gelen insanlarla.

TİRE halkı da öncü hemşehrileriyle bu fırsatı yakalamalıdır.

Şu an aklınıza gelmeyecek, belki de inanamayacağınız bir boyutta düşünmelisiniz.

İsterse bu devlet, bu kent, bu belediye ve kurumları bunu becerir.

Şimdilerde çok daha kolay ve ucuz girişimlerle bir şeyler yapıldığı, yeşillikler, parklar yapıldığı söyleniyor.

Çok iyi, çok güzel, ama yetmiyor.

Şu an önümüze koymamız gereken iş, vizyon şu olmalı: 

ESKİ TİRE’yi yaşama geçirmek, yeniden düzenleme ve geleceğe açmak olmalıdır.

Hele, hele son yıllarda Avrupa’ya gidip dolaşan, imkanları olup da oraların kentlerini gören TİRE’liler gördüklerinden, beğendiklerinden, o yüzyıllarca eskiye dayanan tarihsel yapılardan, kentlerden bahsetmeliler, anlatmalılar eşe dosta...  

Ama, bu yeter mi derseniz, anlatmak, fotoğraflar göstermek yeter mi derseniz...

Tabii ki sadece bu değil!

Gören, bilen, sorumluluk ve görev taşıyan herkesin kendi kenti güzel TİRE için de bu gördükleri, yaşadıkları yolcuklardan edindiklerini istemek olmalıdır.

Son yıllarda bir kıpırdanma gözlenmektedir.

Bazı evler onarımdan geçirilerek tekrar yaşama sunulmuş, konaklamaya açılmış.

Tek, tek bireysel projeler olarak örnek durumdalar.

Şimdi ise bundan sonrası şu olmalıdır:

İncelenip, seçilerek kurtarılacak ve onarımı, restorasyonu yapılacak evlerden oluşacak sokaklar hedeflenmelidir, bir AltstadtOld Town, tarihi kent dokusu oluşturulmalıdır.

Şuncacık Şirince’ye bir bakınız, dünyanın çekim merkezi gibi, gelen oraya koşuyor.

Ya da birçoğunuzun bildiği Eskişehir uygulaması ve benzer kent projeleri...

Ben size kendi en yakınımdan, yaşamımın içinden bir küçük Almanya kentini vereyim: İnternetten bakın fotoğraflarına, eski evlerine, sokaklarına: Seligenstadt.

Bu örnek gibi çok çok fazla örneklerini bulabilirsiniz Avrupa’da...

Gidenler benden çok fazlasını bilirler....

Ben de şimdi sizlere kendi istek ve duygularımı dile getirdim, doğru ve güzel örnekleri hedeflemek gerektiğini anlattım.

Tire’nin eski kent dokusu ve sokakları korunmalı ve geleceğe bir armağan olarak sunulmalıdır.

Bugün Tire’yi gezmek "karışık duyguları" üstlenmek gibidir.

Çok yönlü duygular...

Çarşıyı gezerken dükkanların bazılarının çok harap ve yıkılmakta olduğunu görürsünüz.

Hem de yanı başında reklam ve tanıtım levhalarının şımarıklığı, zevksizliği, görgüsüzlüğü ile çepe çevre sarılmış İŞ yerleri.

İnsanın gözüne, gözüne sokulmak istenilen dükkan isimleri, çoğu da yeni zengin ailelere ve onların yeni zengin çocuklarına ait iş yerleri gibi…

Tabii ki çok sevindirici insanlarımızın iş yerleri açmaları, halka hizmet vermeleri, bolca para kazanmaları...

Modern olmak ise bu değil tabii ki...

Bir kentin bir vizyonu, bir stili, bir istenilen görünümü olmalı. 

Bir RUHU olmalı.

Buna da ilk sahip çıkması gereken de devlet ve yerel yönetimler gibi geliyor bize ilk bakışta…

Ama tam da öyle değil!

Halkın, insanların kendisi bunu anlamalı, istemeli, belediyeler ileriye dönük görebilmeli...

Bizde hem çağdaşlık hem de özgürlükler öyle pek de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi olmadığından, ’’isteyen istediğini, parası olan beğendiğini yapar’’ gibi bir durum oluşmuş.

Yasaların tanıdığı hak ve görevler gereği Tire Belediyesi’nin acil önlemler alması ve yaptırımlarda bulunması gerekir.

Yoksa bu günkü görünüm bu tabelalarla çok ağır bir rahatsızlık verici....

Çok bol ve çok renk kullanılarak yapılan bir makyaj olarak sırıtıyor, hiç de bir çekiciliği yok.

Görüp geçtiğimiz bu durum, görüntü kirliliği, bu rahatsızlık dile getirilmelidir bence...

.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

  07.06.2017, Çarşamba,

= DEVAMI VAR==

  (XII. Düzenleme)


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: