13 Haziran 2025 Cuma

İSRAİL SALDIRIYOR

.   İSRAİL NEDEN SALDIRIYOR?

.  İsrail sabaha karşı başlattığı saldırılarda İran'ın nükleer ve askeri tesislerini hedef aldı. Üç üst düzey komutan ile bilim insanları öldürüldü.

.  Dünya Cuma sabahına İsrail'in İran'ın nükleer ve askeri tesislerine düzenlediği saldırılarla uyandı. İsrail'in "Yükselen Aslan" adını verdiği operasyon kapsamında 100'ü aşkın hedefe saldırı düzenlendi. Operasyona 200 savaş uçağı katıldı. İran devlet medyası aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 50 kişinin öldüğünü duyurdu. Ayrıca en az 95 kişinin de yaralandığı açıklandı.

.   İsrail'in saldırılarında birçok üst düzey İranlı komutan hedef alındı ve öldürüldü.

.   Bunlar arasında Genelkurmay Başkanı Muhammed Hüseyin Bakıri, Devrim Muhafızları komutanı Hüseyin Selami ve Acil Durum Komutanlığı'nın başındaki Hatam Gılam Ali Reşid de bulunuyor.

.   İran yönetimi İsrail'i, kendilerine "korkakça bir saldırı" düzenlemekle suçladı. Hükümetin açıklamasında söz konusu saldırının, İran'ın uranyum zenginleştirme, nükleer teknoloji ve füze programında ısrar etmesinin nedenini kanıtlar nitelikte olduğu vurgulandı.

.   Saldırılar Tahran tarafından "savaş ilanı" olarak nitelendirdi. 

İran devlet medyasının aktardığına göre saldırıda nükleer bilim alanında çalışan altı bilim insanı da öldürüldü. İran Atom Enerjisi Kurumu'nun eski başkanı Fereydun Abbasi ve İslam Azad Üniversitesi rektörü olarak da görev yapmış fizikçi Muhammed Mehdi Tehranci öldürülen isimler arasında yer alıyor.

İsrail neden İran’a silahlı saldırıda bulunuyor? Ne istiyor, hedefi nedir?

İsrail ve İran arasındaki gerilim uzun bir geçmişe dayanmaktadır ve son günlerde İsrail'in İran'a yönelik silahlı saldırıları bu gerilimi daha da tırmandırmıştır.

İsrail'in bu saldırıları düzenlemesinin temelinde yatan nedenler ve hedefleri genellikle şu şekilde özetlenebilir:

- İsrail'in Temel Gerekçesi:

İran'ın Nükleer Programı

Nükleer Silah Tehdidi Algısı: İsrail, İran'ın nükleer programının sivil amaçların ötesine geçerek nükleer silah geliştirme hedefi taşıdığına inanmaktadır. İsrail için, nükleer silaha sahip bir İran, varoluşsal bir tehdit olarak görülmektedir.

İsrail, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini ve nükleer tesislerini bu tehdidin ana kaynakları olarak görüyor ve bu tesislerin "kalbini" hedef aldığını belirtiyor.

İran'ın İlerlemesi: İsrail yetkilileri, İran'ın son aylarda uranyum zenginleştirmede daha önce atmadığı adımlar attığını ve nükleer silah üretmeye çok yaklaştığını iddia ediyor.

Bu iddialar, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) tarafından İran'ın nükleer yükümlülüklerini ihlal ettiği yönündeki raporlarla da desteklenmektedir.

- Diğer Hedefler ve Gerekçeler:

Vekalet Güçleri ve Bölgesel Etki: İran, bölgedeki çeşitli vekalet güçleri (Hizbullah, Hamas, Yemen'deki Husiler gibi) aracılığıyla İsrail'e ve müttefiklerine karşı etki alanını genişletmeye çalışmaktadır.

İsrail, bu vekalet güçlerinin İran tarafından desteklendiğini ve silahlandırıldığını savunarak, bu güçlere yönelik saldırıları da İran'a karşı bir adım olarak görmektedir.

İsrail, bu vekalet güçlerinin saldırı kapasitesini zayıflatmayı ve İran'ın bölgesel nüfuzunu kırmayı hedeflemektedir.

Caydırıcılık: İsrail, İran'a yönelik doğrudan saldırılarla, İran'ı kendi topraklarına veya vekalet güçleri aracılığıyla İsrail'e yönelik saldırılardan caydırmayı amaçlamaktadır.

Bu saldırılar, İsrail'in askeri kapasitesini ve gerektiğinde harekete geçme kararlılığını gösterme çabası olarak da yorumlanabilir.

İran Rejimine Baskı: Bazı yorumculara göre, İsrail'in saldırıları, İran'daki teokratik rejimin iç meşruiyetini sarsmayı ve rejimi zayıflatmayı hedeflemektedir.

Askeri ve nükleer altyapıya yönelik saldırılar, aynı zamanda İran rejiminin güvenlik reflekslerini ve stratejik konumlanmasını test etmek amacı taşıyabilir.

ABD-İran Müzakerelerini Etkileme: İsrail'in saldırılarının, ABD ile İran arasında devam eden veya potansiyel müzakereleri “sabote etme” amacı taşıdığı da dile getirilmektedir.

İsrail, İran'ın nükleer programı konusunda daha “tavizkar” bir yaklaşım sergilemesini veya daha sıkı bir “anlaşmaya zorlanmasını” istemektedir.

ABD Başkanı Donald Trump'ın daha “acımasız” saldırılar olabileceği yönündeki açıklamaları da bu bağlamda değerlendirilmektedir.

Üst Düzey Komutanların Hedef Alınması: Saldırılarda İran'ın üst düzey askeri komutanlarının ve nükleer bilim insanlarının hedef alınması, İran'ın askeri ve nükleer kapasitesine “doğrudan darbe vurma” ve karar alma mekanizmalarını “bozma” amacı taşıdığına işaret etmektedir.

Sonuç Olarak:

İsrail'in İran'a yönelik silahlı saldırılarının temel motivasyonu, İran'ın nükleer silaha sahip olmasını engellemek ve bunu kendi varlığına yönelik en büyük tehdit olarak görmesidir.

Bununla birlikte, İran'ın bölgesel nüfuzunu kırma, vekalet güçlerini zayıflatma ve İran rejimine baskı uygulama gibi ek hedefler de bu saldırılarda rol oynamaktadır.

Bu durum, bölgedeki gerilimi daha da artırmakta ve daha geniş çaplı bir çatışma riskini beraberinde getirmektedir.

- İSRAİL'İN İRAN'A SALDIRISI TÜRKİYE'Yİ NASIL ETKİLER?

İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, Türkiye için hem jeopolitik hem de ekonomik açıdan önemli ve çok katmanlı etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. İşte başlıca etkiler:

1. Ekonomik Etkiler:

Enerji Fiyatları ve Enflasyon: En belirgin ve hızlı etki enerji fiyatlarında görülmüştür.

Brent petrol fiyatları saldırının ardından yükselişe geçmiş, doğal gaz fiyatları da artmıştır.

Türkiye, enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülke olduğundan, bu artışlar ithalat faturasını doğrudan kabartacak ve enflasyon hedeflerini tehdit edecektir.

Hürmüz Boğazı'nın kapanması veya mayınlanması gibi daha ekstrem senaryolar, petrol fiyatlarını çok daha yüksek seviyelere çıkarabilir ve Türkiye ekonomisini ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir.

Dış Ticaret ve Tedarik Zinciri Riskleri: Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi, Türkiye'nin özellikle Asya ile yaptığı enerji ve sanayi hammaddesi ticaretinde kritik öneme sahip deniz ticaret koridorlarıdır.

Bölgedeki güvenlik riskinin artması, lojistik ve deniz taşımacılığı şirketleri için risk sigortaları ve navlun maliyetlerini artırabilir.

Bu durum, tedarik zincirlerinde gecikmelere ve sanayi üretiminde olumsuz etkilere yol açabilir.

Finansal Piyasalar: Bölgedeki gerilim, küresel piyasalarda risk iştahını azaltmış, Borsa İstanbul da bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.

Savunma sanayi hisseleri yükselirken, genel olarak borsada düşüşler gözlenmiştir. Altın gibi "güvenli liman" varlıklarına olan talep artmıştır.

Turizm: Bölgedeki istikrarsızlık, Türkiye'nin turizm sektörünü olumsuz etkileyebilir.

Özellikle Orta Doğu'dan gelen turist sayısında düşüşler yaşanabilir veya genel olarak bölgeye seyahat etme çekinceleri artabilir.

2. Jeopolitik ve Güvenlik Etkileri:

Bölgesel İstikrarsızlık ve Çatışma Riski: İsrail-İran gerilimi, Orta Doğu'da daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşımaktadır.

Türkiye, bölgeye coğrafi yakınlığı nedeniyle bu tür bir çatışmadan doğrudan etkilenecektir.

Sınır güvenliği, “mülteci akınları” ve “terör tehditleri” gibi konularda yeni sınamalar ortaya çıkabilir.

Siber Güvenlik Tehditleri: İsrail-İran çatışması siber alana da taşınmış durumdadır.

Türkiye'nin stratejik konumu nedeniyle, bu “siber saldırıların” hedefi olabileceği ve altyapı sistemlerinin risk altında olabileceği belirtilmektedir.

Diplomatik Denge ve Dış Politika: Türkiye, hem İsrail hem de İran ile “belirli düzeyde” iletişim kanallarına sahip “nadir” bölge ülkelerinden biridir.

Bu durum, Türkiye'ye potansiyel bir arabuluculuk rolü sunsa da, aynı zamanda çok dikkatli bir denge politikası yürütmesini gerektirmektedir.

Türkiye, bir yandan İsrail'in saldırılarını kınarken, diğer yandan bölgesel barış ve istikrara vurgu yapmaktadır.

a) İran ile İlişkiler: Türkiye, İran ile komşu ve önemli ticaret ilişkileri olan bir ülkedir.

İran'a yönelik olası yeni yaptırımlarda Türkiye'nin Batı ile tam uyumlu davranmaması, Washington-Ankara hattında gerilim yaratabilir.

b) İsrail ile İlişkiler: Son dönemde İsrail ile normalleşme adımları atan Türkiye'nin, Tel Aviv'in askeri hamlelerine açık destek vermesi beklenmemektedir.

Bu dengeyi korumak zorlu olacaktır.

NATO ve Batı İlişkileri: Bu kriz, NATO içindeki İsrail ve İran politikaları üzerinden yeni gerilimlere yol açabilir. Türkiye'nin bağımsız dış politika duruşu, bazı müttefikleriyle farklılaşmasına neden olabilir.

3. Fırsatlar ve Diplomatik Rol:

Arabuluculuk İmkanı: Türkiye'nin hem İsrail hem de İran ile doğrudan iletişim kanallarına sahip olması, Rusya-Ukrayna savaşında üstlendiği gibi bir arabuluculuk rolü üstlenmesi için bir fırsat sunabilir. Ancak bu kez coğrafi yakınlık, mezhep dengeleri ve iç politik hassasiyetler, çok daha dikkatli ve sessiz bir diplomasi gerektirecektir. Başarılı bir arabuluculuk, Türkiye'nin bölgesel prestijini ve uluslararası ağırlığını artırabilir.

Enerji Koridorları ve Altyapı Projeleri: Bölgedeki enerji güvenliği endişeleri, Türkiye'nin enerji koridorları ve altyapı projelerindeki rolünü daha da önemli hale getirebilir. Orta Asya ve Kafkasya'ya açılacak yeni ticaret ve enerji koridorları oluşturma fırsatları gündeme gelebilir.

.   ÖZETLE:

İsrail'in İran'a yönelik saldırısı, Türkiye için büyük bir “jeopolitik risk” taşımakta ve ekonomik olarak da “olumsuz” yansımaları olmaktadır.

Türkiye, bu süreçte hem “bölgesel” istikrarı korumaya çalışacak hem de “kendi çıkarlarını” gözetecek dengeleyici bir dış politika izlemek zorunda kalacaktır.

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.13, Mff.

.       (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazım)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: