. TÜRKİYE NE ZAMAN? .
. Türkiye başkanlık
sistemi ile yönetilmektedir.
. Türkiye,
2017 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumu ile parlamenter sistemden "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olarak
adlandırılan "başkanlık sistemine" geçmiştir.
. Bu
sistemde:
1-Cumhurbaşkanı:
Hem devletin başı hem de hükümetin başıdır. Halk tarafından doğrudan seçilir.
Yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına aittir. Bakanları atar ve görevden
alır.
2-Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM): Yasama
organıdır. Kanunları çıkarır ve Cumhurbaşkanını denetleme yetkisine sahiptir.
Ancak TBMM'nin hükümet kurma yetkisi bulunmamaktadır.
3-Güçler Ayrılığı:
Teoride yasama ve yürütme ayrı organlarda toplanmıştır. Ancak Cumhurbaşkanının
geniş yetkileri ve TBMM üzerindeki potansiyel etkisi nedeniyle güçler ayrılığı
ilkesi tartışma konusudur.
. Dolayısıyla,
var olan durumda Türkiye'nin yönetim şekli "başkanlık"
sistemidir.
. Türkiye ne zaman "parlamenter, güçler
ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine" kavuşabilir?
. Türkiye'nin
parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine
ne zaman kavuşabileceği sorusu, karmaşık ve çok
boyutlu bir konu olmaktadır.
. Açık ve doğru
bir yanıt vermek, bir tarih vermek olası olmasa da, bu "ideale"
ulaşmak için atılması gereken adımlar ve şu anki durum hakkında bazı
değerlendirmeler yapılabilir.
. Türkiye,
tarihsel olarak demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış olsa da, zaman
zaman gerilemeler ve yapısal sorunlarla karşılaşmıştır.
. Özellikle
son yıllarda "güçler ayrılığı ilkesinin" zayıfladığı, "yargı bağımsızlığına" yönelik endişelerin
arttığı, "ifade özgürlüğü" ve "basın özgürlüğü" gibi temel hak ve
özgürlüklerde kısıtlamaların yaşandığı yönünde "eleştiriler"
bulunmaktadır.
. Parlamenter
sistemden "başkanlık sistemine" geçiş de "güçler ayrılığı"
tartışmalarını alevlendirmiştir.
. Türkiye'nin
arzu edilen "demokratik hukuk devleti" niteliklerine kavuşması için bir
dizi yapısal ve kültürel dönüşümün gerçekleşmesi gerekmektedir:
Güçler Ayrılığının Tam Tesisi:
-Yasama, yürütme ve yargı organlarının
birbirlerinden bağımsız ve birbirlerini denetleyebilecek mekanizmalarla
donatılması hayati önem taşımaktadır. Bu, yargının siyasi etkilerden tamamen
arındırılması, yasamanın yürütmeyi etkin bir şekilde denetleyebilmesi ve
yürütmenin de hukukun üstünlüğüne bağlı kalması anlamına gelir.
-Hakim ve savcıların atanma, terfi ve görevden
alınma süreçlerinin şeffaf, objektif kriterlere dayanması ve her türlü siyasi
baskıdan uzak olması gereklidir. Yargının hesap verebilirliğinin sağlanması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı önemlidir.
-Hiç kimsenin hukuktan üstün olmadığı, yasaların
eşit şekilde uygulandığı ve herkes için adil yargılanma hakkının güvence altına
alındığı bir sistemin oluşturulması şarttır.
-İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme
özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi "temel hak ve özgürlüklerin" Anayasa
ve uluslararası standartlara uygun olarak güvence altına alınması ve pratikte
etkin bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır.
Parlamenter Sistemin Güçlendirilmesi
-Türkiye yeniden parlamenter sisteme dönmeyi veya
mevcut sistemi parlamenter demokrasi ilkelerine daha yakın bir hale getirmeyi
hedefliyorsa, parlamentonun yetkilerinin artırılması, hükümetin parlamento
karşısında hesap verebilirliğinin güçlendirilmesi ve temsilde adaletin
sağlanması gereklidir.
-Eleştirel ve bağımsız bir medyanın varlığı,
kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve iktidarın denetlenmesi açısından hayati
önem taşır. Sivil toplum kuruluşlarının da aktif katılımı ve farklı görüşlerin
temsil edilmesi demokratik sürecin sağlıklı işlemesi için gereklidir.
-Toplumun tüm kesimlerinde demokratik değerlerin
benimsenmesi, farklı görüşlere saygı duyulması, hoşgörü ve diyalog kültürünün
yaygınlaşması uzun vadeli bir gerekliliktir.
-Var olan Anayasa'nın "çağdaş demokratik hukuk
devleti" ilkelerine daha uygun hale getirilmesi için geniş katılımlı ve
uzlaşmaya dayalı bir anayasa reformu süreci olabilir.
Ne Zaman Kavuşulabilir?
Bu "ideale" ne zaman kavuşulabileceği,
yukarıda sayılan adımların ne kadar kararlılıkla ve ne kadar geniş bir
toplumsal mutabakatla atılacağına bağlıdır.
Bu süreç zaman alabilir ve siyasi irade, toplumsal
talep ve uluslararası gelişmelerden etkilenebilir.
-Belirli yasal ve kurumsal reformlarla bazı
iyileşmeler sağlanabilir. Ancak yapısal sorunların tam olarak çözülmesi ve
demokratik kültürün yerleşmesi daha uzun bir zaman dilimini gerektirebilir.
-Güçlü bir siyasi irade, geniş katılımlı reform
süreçleri ve sivil toplumun aktif rolüyle önemli ilerlemeler kaydedilebilir.
Anayasa reformu gibi kapsamlı değişiklikler bu zaman diliminde gerçekleşebilir.
-Demokratik değerlerin toplumun tüm katmanlarında
içselleştirilmesi, kurumların tam anlamıyla bağımsız ve işlevsel hale gelmesi
ve hukukun üstünlüğünün tartışılmaz bir ilke olarak yerleşmesi uzun vadeli bir
süreçtir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin
parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine
ne zaman kavuşacağı kesin olarak tahmin edilemez.
Ancak bu yönde atılacak kararlı adımlar, geniş
toplumsal destek ve siyasi irade, bu idealin gerçekleşme olasılığını
artıracaktır.
Önemli olan, sürekli bir reform gündeminin olması,
demokratikleşme çabalarının sürdürülmesi ve hukukun üstünlüğüne olan inancın
korunmasıdır.
Halkın, kuruluşların, partilerin, muhalefetin
CHP'nin gösteri ve protestoları, gençlerin katılımı, mitingler göstermektedir
ki "kalkınma ve uyanış" gösteren kitleler artmaktadır.
Demokratik düzene geçiş istemi gittikçe de artacak
gibi gözükmektedir.
Yakın bir tarihte gerçekleşebilecek bir seçim
durumu değiştirebilir.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.0
. (Araştırma ve
değerlendirme yazım)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: