. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkında son zamanlarda ortaya
atılan yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı olarak başlatılan soruşturmalar
gündemde önemli bir yer tutuyor.
Ortaya atılan yolsuzluk iddiaları gerçek olabilir mi?
Bu iddiaların ne kadarının gerçek olduğu şu an için kesin olarak "belirlenmiş
değil".
Soruşturmalar devam ederken, farklı kaynaklardan çeşitli iddialar ve
gelişmeler kamuoyuna yansımaktadır.
Halk ve tür iddialara inanmamaktadır. Çünkü nedenleri bellidir.
İstanbul'u ele geçirmek ve kendi yönetimleri altına almak istemektedirler.
Bunun için de çeşitli operasyonlar düzenlemişlerdir.
Seçilmiş belediye başkanı şu an tutuklu durumuna sokulmuştur,
Silivri'dedir.
ORTAYA ATILAN BAZI İDDİALAR:
İnşaat ruhsatları karşılığında milyonlarca dolarlık rüşvet istendiği
yönünde tanık ifadeleri bulunmaktadır. Hatta bir iş insanının ruhsat alabilmek
için 1 milyon dolar rüşvet vermek zorunda kaldığı iddia edilmiştir.
Başka bir olayda ise bir projeyle ilgili görüşmede belediyenin paraya
ihtiyacı olduğu gerekçesiyle 3 milyon dolar istendiği öne sürülmüştür. (Rüşvet
İddiaları)
İBB'ye yönelik yolsuzluk operasyonlarında "usulsüz ihale ve
komisyonculuk" iddiaları da yer almaktadır.
Bir raporda, alt kiracı ve fiili işletmeci özel şirketlere "haksız
menfaat" sağlandığı ve bu durumun milyarlarca liralık "kamu zararına"
yol açtığı iddia edilmiştir.
Cenaze aracıyla yurt dışına para
kaçırıldığı, Boğaz'da bir yapı için 10 milyon dolar rüşvet istendiği gibi
çeşitli iddialar da basında yer almıştır.
SORUŞTURMA SÜRECİ:
İBB'ye yönelik yolsuzluk iddiaları üzerine başlatılan soruşturmalar kapsamında çok sayıda kişi gözaltına alınmıştır. Son operasyonlarda gözaltı sayısının 50'yi aştığı belirtilmektedir.
Gözaltına alınanlar arasında İSKİ
Genel Müdürü, belediye başkan yardımcısı, eski milletvekili ve İBB Genel
Sekreter Yardımcısı gibi önemli isimler de bulunmaktadır. Şüphelilerin ev ve iş
yerlerinde aramalar yapılmış ve yüklü miktarda para, döviz, mermi ve şirket
kaşeleri ele geçirilmiştir. Gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri
ve ifadelerinin alınması devam etmektedir.
İBB'NİN VE İLGİLİ KİŞİLERİN SAVUNMALARI:
İBB yetkilileri ve adı geçen bazı kişiler, ortaya atılan iddiaların
asılsız olduğunu ve yalan haberlerle algı operasyonu yapıldığını
belirtmişlerdir. Örneğin, sinyal kesici cihazı teminiyle ilgili iddialara,
bunun başkanın ve halkın güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığı yönünde
açıklama getirilmiştir.
Yurt dışına cenaze aracıyla para kaçırıldığı iddiasının ise teknik ve
hukuki olarak gerçek dışı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, bazı iddiaların
çelişkili tanık ifadelerine dayandığı ve siyasi baskı altında yürütüldüğü
şüphesi dile getirilmiştir.
İBB NEDEN HEDEFTE OLABİLİR?
Kanal İstanbul
projesi, etrafında pek çok tartışma ve iddia barındıran büyük bir proje. Ortaya
atılan yolsuzluk iddialarının doğrudan gerekçesi olup olmadığı şu an için kesin
olarak söylenemez.
Ancak, projenin
büyüklüğü, potansiyel rant alanları ve projeden kazançlı çıkacağı öne sürülen
kesimlerin varlığı, bu tür iddiaların ortaya atılmasına zemin hazırlayabilir.
İBB'nin ve Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun neden hedefte olduğuna dair
çeşitli görüşler bulunmaktadır:
İstanbul gibi büyük ve önemli bir metropolün yönetiminin muhalefette
olması, iktidar ve muhalefet arasındaki siyasi rekabetin bir parçası olarak
değerlendirilebilir.
Yaklaşan yerel seçimler öncesinde İBB ve yönetimini "yıpratmaya"
yönelik bir strateji olabileceği düşünülmektedir.
İBB'nin bazı başarılı projeleri ve Ekrem İmamoğlu'nun halk arasındaki
popülaritesi, sevilmesi bazı kesimlerde rahatsızlık yaratmış olabilir.
İBB'nin merkezi yönetimle zaman zaman yaşadığı uyum sorunları da hedefte
olmasına katkıda bulunabilir.
KANAL
İSTANBUL VE YOLSUZLUK İDDİALARI ARASINDAKİ OLASI BAĞLANTILAR:
Kanal güzergahı
ve çevresindeki arazilerin projenin duyurulmasıyla birlikte değerlenmesi, bu
bölgelerde önceden arazi sahibi olan veya bilgi sızdırarak arazi edinen kişi ve
şirketlerin büyük kazanç elde edeceği yönünde spekülasyonlara yol açmıştır.
Bu durum,
"yandaşlara rant sağlama" eleştirilerini ve yolsuzluk iddialarını
beraberinde getirebilir.
Böylesine büyük
bir projenin ihale süreçlerinin şeffaflığı ve adilliği her zaman tartışma
konusu olabilir. İhalelerin belirli kişi veya şirketlere verilmesi, rekabetin
sağlanmaması veya kamu yararının gözetilmemesi gibi durumlar yolsuzluk
şüphelerini artırabilir.
Projenin
çevresel etkileri konusundaki tartışmalar ve ÇED raporuna yönelik eleştiriler,
bu süreçte usulsüzlükler yapıldığı veya kamuoyunun yanıltıldığı yönünde
iddialara neden olabilir.
Projenin
finansmanının nasıl sağlanacağı konusundaki belirsizlikler ve kamu
kaynaklarının kullanım şekli de yolsuzluk iddialarına kapı aralayabilir.
"KAZANÇLI
ÇIKACAĞI SÖYLENEN KESİMİN" BASKISI İDDİASI:
Kanal İstanbul
projesinden kazançlı çıkacağı öne sürülen çeşitli kesimler bulunmaktadır.
Bunlar arasında
inşaat şirketleri, arazi spekülatörleri, bazı yatırımcı grupları ve projeyi
destekleyen siyasi çevreler sayılabilir.
Bu kesimlerin
projeyi hayata geçirmek için baskı yapabileceği yönünde iddialar da
bulunmaktadır.
Bu baskı, karar
alma süreçlerini etkileme, kamuoyunu yönlendirme veya yasal düzenlemeleri kendi
çıkarlarına göre şekillendirme şeklinde olabilir.
ÖZET:
İBB'nin neden hedefte olduğuna dair farklı yorumlar bulunsa bile halk siyasi
atmosferin ve rekabetin bir yansıması olarak değerlendirmektedir.
"Kanal İstanbul" adı verilen projeyi isteyen ve bundan
kazançlı çıkacakları söylenilen kesim baskı yapmaktadır, diye düşünülmektedir.
Kanal İstanbul projesi ile İBB'ye yönelik yolsuzluk iddiaları arasında
doğrudan bir bağlantı olup olmadığı "kesin olarak kanıtlanmış olmasa"
da, projenin büyüklüğü, potansiyel rantı ve kazançlı çıkacak kesimlerin
varlığı, bu tür iddiaların "ortaya atılması için" bir zemin
oluşturmaktadır.
Projenin şeffaflığı, ihale süreçlerinin adilliği, çevresel etkilerinin
doğru değerlendirilmesi ve finansmanının şeffaf bir şekilde sağlanması, bu tür "iddiaların"
önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır.
İBB hakkındaki yolsuzluk iddialarının gerçek olup olmadığı "yargı"
sürecinin sonunda netleşecektir.
Bu süreçte, iddiaların "ciddiyeti", soruşturmanın "kapsamı"
ve tarafların "savunmaları" kamuoyunda geniş yankı uyandırmaktadır.
Soruşturmaların sonuçları ve yargı sürecinin işleyişi, iddiaların ne
kadarının gerçek olduğunu ortaya koyacaktır.
İstanbul 16 milyonu aşan nüfusu ile çok önemli bir kent, bir
yönetim-etki alanıdır. Seçmenler Ekrem İmamoğlu'na seçimlerde görev vermiştir
ve ona güvenmektedir.
Buna rağmen ona yapılan hukuka uygun olmayan davranışlar ve tutuklama,
iddialar yanlıştır.
Bu arada muhalefet
ve CHP daha güçlü olmaktadır ve protesto gösterilerinde bulunmaktadır; halk ve
gençlik, üniversite öğrencileri desteklemektedir.
Tüm bu durumlara
bakıldığında sonuç olarak en büyük zararın devlete olan güven olduğu
görülmektedir.
Uzmanlar
ekonomiye, finans alanına her gün büyük zararlar geldiğini söylemektedir.
Türkiye'nin gerçek
bir hukuk devleti olmak için, adil bir yönetim modeline kavuşması için geniş
kapsamlı ve ciddi, barışçı mücadeleler verilmelidir.
Halkın,
siyasetçilerin akıllı, uyanık ve bilinçli olabilmeleri ve gerçek yurtseverler
olarak davranabilmeleri beklenilmelidir; önemli olan "devletin, ülkenin ve
halkın" çıkarlarını korumaktır.
Belki bir seçim
gerekli olacaktır.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.27, MŞ.
. (Araştırma ve
değerlendirme yazım)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: