8 Eylül 2025 Pazartesi

KÖTÜ DÖNEM

.   EN KÖTÜ DÖNEM      .

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötü dönemi içinde mi?

Tüm demokratik hak ve kuralların yok edildiği bu dönemin nedenleri nelerdir?

İktidara gelenler 23 yıldır neden sürekli kötü yönetmektedir?

Türkiye'deki mevcut durumla ilgili endişelerimizi halkın çoğunluğu ne kadar anlıyor?.

Ülke tarihi boyunca birçok zorlu dönemden geçti.

Her dönemin kendine has dinamikleri ve zorlukları oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin günümüzde "en kötü dönemini" yaşayıp yaşamadığı sorusu, kişisel görüşlere, siyasi duruşlara ve hangi kriterlerin esas alındığına bağlı olarak değişir, diye bir ilke ortaya konulmak istense bile artık halkın çok büyük bir çoğunluğu sıkıntı ve endişe içerisinde olduğu açıkça görülmektedir.

İfade özgürlüğü, medya bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi konularda gerileme olduğunu savunarak mevcut durumu eleştiriliyor.

.   Bu soruları yanıtlamak ve nedenlerini görmek hiç de kolay değil.

Elimizde ne bir belge ya da kanıt olabilir.

Ancak bu konular üzerindeki açıklamalardan, araştırmalardan, haberlerden elde edilen genel bilgiler üzerinden bilgilenmek ve fikir yürütmek olabiliyor:

Türkiye'deki iktidar 23 yıldır tüm demokratik kuralları ve hukuku yok etmemiş midir?

. Türkiye'de son 23 yılda yaşanan siyasi gelişmeler ve hukuki dönüşümler, farklı kesimlerden çeşitli değerlendirmelere konu olmuştur.

Bu süre içerisinde "demokratik kuralların ve hukukun yok edildiği" yönünde eleştiriler dile getirilmiştir.

A) Bu eleştiriler genellikle şu konulara odaklanır:

1-Hukuk Devleti İlkeleri:

Hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakları gibi temel hukuk devleti ilkelerinin erozyona uğradığına dair kaygılar mevcuttur.

Özellikle Siyasi davalar, tutuklamalar ve yargı kararlarının siyasallaştığı yönündeki iddialar, bu endişeleri körüklemektedir.

Diğer yandan, iktidar partisi ve destekçileri, bu eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını ve Türkiye'de demokrasinin güçlendiğini, vesayet odaklarının ortadan kaldırıldığını ve hukukun üstünlüğünün sağlandığını savunmaktadır.

Bunlara inanmak için çok saf olmak gerekecektir.

2-Güçler Ayrılığı İlkesi:

Bazı yorumcular, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengenin zayıfladığını savunur.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte, yürütmenin yetkilerinin artması ve yargı üzerindeki etkisinin arttığı iddiaları gündeme gelmiştir.

Bu durumun, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürdüğü belirtilir.

3-İfade ve Basın Özgürlüğü:

Türkiye, uluslararası raporlarda ifade ve basın özgürlüğü konusunda sorunlar yaşayan ülkeler arasında gösterilmektedir.

Gazetecilerin yargılanması, medya kuruluşlarına yönelik baskılar ve internet sansürü gibi konular, bu alandaki eleştirilerin temelini oluşturur.

B) Türkiye'deki siyasi ve hukuki durumun tek bir bakış açısıyla açıklanamayacak kadar karmaşık olduğunu söyleyebiliriz.

Enflasyonun yüksekliği ve geçim sıkıntısı son derece endişe verici..

Bu eleştirilere göre, “güçler ayrılığı” ilkesinin zayıfladığı, bazı sivil toplum kuruluşları ve muhalif seslerin baskılandığı düşünülüyor ve gözlemleniyor.

Seçim sistemi ve demokratik kurumların işleyişi hakkında da kaygılar dile getiriliyor.

Bu kötü dönemin nedenleri ve iktidarın neden eleştirildiği, çok katmanlı bir konu.

Siyaset bilimciler, sosyologlar ve ekonomistler bu durumu farklı açılardan inceliyor olabilir.

Olası nedenler arasında şunlar öne çıkıyor:

1- Siyasette Kutuplaşma:

Toplumun farklı kesimleri arasında artan gerilimler ve kutuplaşma, uzlaşmayı ve ortak bir zeminde buluşmayı zorlaştırıyor.

2-Ekonomik Sorunlar:

Yüksek enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi ekonomik sorunlar, halkın yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor ve yönetime olan güveni sarsıyor.

Dış borç yükü çok artmış durumda.

3-Kurumsal Yapıdaki Değişimler:

Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş, yasama, yürütme ve yargı arasındaki dengeyi çok olumsuz olarak değiştirdi.

Bu değişikliğin bazı hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtığı iddia ediliyor.

4-Dış Politika: Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde yaşadığı gerilimler ve bölgesel politikalardaki zorluklar da iç siyaseti etkiliyor.

Bağımsız ve özgür bir dış politikanın olabilmesi sağlanabilmelidir.

.   Türkiye'deki mevcut durumun karmaşıklığı ve bu durumun geleceği hakkında farklı görüşler mevcut.

Kimileri yaşananları geçici bir dönem olarak görürken, kimileri daha kalıcı bir değişimden bahsediyor.

Siyaset, ekonomi ve toplumdaki gelişmelerin nasıl bir yön alacağı, hem ülke içindeki hem de dışındaki pek çok etkene bağlı. Bunu açıkça görüyoruz.

Türkiye'nin yakın tarihi hakkında farklı görüşleri ve analizleri okumak, durumu daha geniş bir perspektiften anlamamıza yardımcı olabilir.

Enflasyonun ve geçim sıkıntısının derin bir endişe kaynağı olduğu gerçeğini yuvarlak sözlerle geçiştirmeyi hiç kimse istemesin.

Bu konunun Türkiye'de milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkilediğinin farkında olmalıyız.

Türkiye'deki yüksek enflasyon ve pahalılık, ekonomi uzmanları tarafından sıklıkla ele alınan bir konu olsa da ne merkez bankası ne de iktidar bir türlü sorunları çözemiyor.

Uzmanlara göre, enflasyonu tetikleyen çok sayıda etken var:

1-Maliyet Enflasyonu: Üretim maliyetlerinin (enerji, hammadde ve işçilik giderleri) artması, ürün fiyatlarına yansıyor.

Özellikle döviz kurundaki yükseliş, ithal edilen ürünleri ve hammaddeleri pahalı hale getiriyor.

2-Para Politikası: Bazı uzmanlar, Merkez Bankası'nın faiz kararlarının ve para politikasının enflasyonu kontrol altına almada yetersiz kaldığını düşünüyor.

3-Talebe Bağlı Enflasyon: Bazı ekonomistler, harcamaların artmasıyla oluşan talebin, fiyatları yukarı çektiğini savunuyor.

4- Kayıt dışı ekonomi: Vergi kayıtsızlığı ve vergi kaçakçılığı

.   Bu etkenlerin birleşimi, halkın alım gücünü düşürüyor ve geçim sıkıntısını gittikçe de artırıyor.

.   Gıda fiyatlarından kiraya, ulaşımdan temel ihtiyaçlara kadar her alanda hissedilen zamlar, özellikle dar ve orta gelirli aileler için yaşamı zorlaştırıyor.

Bu sorunların çözümü, ekonomik politikaların kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesini ve istikrar odaklı adımların atılmasını gerektiriyor; bunun için ise demokratik ve hukuka bağlı güçlü bir yeni iktidar gerekmektedir.

Ancak bu zorluğun üstesinden gelmek için atılan adımlar, ne kadar etkili olacak, zamanla göreceğiz.

C) Kara para aklama, vergi kaçakçılığı, adam kayırma ve partizanlık konularına hiç değinmeden “kötü yönetim” açıklanabilir mi?

Enflasyon ve geçim sıkıntısı gibi ekonomik sorunların yanı sıra, Türkiye'deki yönetime yönelik eleştirilerde “kara para aklama, vergi kaçakçılığı, adam kayırma ve partizanlık” iddiaları da sıklıkla dile getiriliyor.

Bu konular, sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sonuçları da olan ciddi suçlamalar.

Bu suçlamalar, mevcut durumu açıklarken göz ardı edilemeyecek kadar önemli.

1-Adam kayırma ve partizanlık, devletin kaynaklarının ve kamu pozisyonlarının liyakata değil, “kişisel ya da siyasi bağlara” göre dağıtıldığı anlamına geliyor.

Bu durum, “kamu hizmetlerinin kalitesini düşürebilir, devletin işleyişini aksatabilir ve toplumdaki adalet duygusuna zarar verebilir”.

İşini doğru yapacak kişilerin atanması yerine yandaşların atanması, hizmet kalitesini ve dolayısıyla halkın refahını doğrudan etkiler.

2-Vergi kaçakçılığı ve kara para aklama gibi yasa dışı faaliyetler, devletin vergi gelirlerini azaltır.

Bu durum, kamu hizmetleri (eğitim, sağlık, altyapı) için ayrılan bütçeyi kısıtlar ve dolayısıyla yurttaşların “yaşam kalitesini olumsuz” etkiler.

Vergisini dürüstçe ödeyenler, bu durumdan en çok zarar gören kesim olur.

Ç) Birçok alanda var olan çeteleşme, mafyalaşma, kaçakçılık her yeri sarmış durumda iken bunlarla mücadele edilmediği ya da beceremedikleri konusunu nasıl açıklarız?

Ülkedeki artan “çeteleşme, mafyalaşma” ve “kaçakçılıkla mücadele” edilmediği yönündeki eleştiriler, son dönemde sıkça gündeme gelen ciddi bir konu.

Bu eleştiriler, aslında açıkça birbiriyle ilişkili birçok soruna işaret ediyor.

Bu durumun nedenlerini anlamak için şunlara bakabiliriz:

1. Siyaset ve Suç Arasındaki İlişki İddiaları

Bazı kesimler, bu tür “yasa dışı” yapıların siyasi destek veya koruma altında faaliyet gösterdiğini iddia ediyor.

Eğer suç örgütleri, siyasi güce yakın duruyorsa, kendilerine karşı etkili bir mücadelenin yürütülmesini engellemek için bu ilişkileri kullanabilirler.

Bu durum, hem “hukuki süreçleri” hem de “emniyet güçlerinin” operasyonel yeteneklerini zayıflatabilir.

2. Kurumsal Zafiyetler ve Hukukun Üstünlüğünün Zayıflaması

Etkili bir suçla mücadele için güçlü ve bağımsız bir yargı sistemi kesinlikle şart.

Eğer hukuk devleti ilkeleri aşınırsa, suç örgütlerinin liderleri ve üyeleri, yakalansalar bile adil bir şekilde “yargılanmaktan kurtulabilir” veya “hafif cezalar” alabilir.

Ayrıca, “denetim mekanizmalarının” ve kamu kurumlarının içindeki “yozlaşma”, bu yapıların rahatça hareket etmesine olanak sağlayabilir.

3. Kaynak ve Kapasite Eksikliği

Suçla mücadele, özel eğitimli birimler, istihbarat ağları ve yeterli mali kaynak gerektiren zorlu bir alandır.

Bazı uzmanlar, bu alanda kaynakların yetersiz kaldığını veya yanlış alanlara yönlendirildiğini öne sürüyor.

Eğer emniyet birimlerinin “operasyonel kapasiteleri” sınırlıysa, elleri kolları bağlı ise (!) büyük ölçekli suç ağlarına karşı etkin bir mücadele “yürütmeleri zorlaşır”.

.     Suç örgütlerinin yaygınlaşması, halkın devlete olan güvenini sarsar ve toplumsal adalet duygusunu zedeler. Aynı zamanda, yasa dışı faaliyetler ekonomiyi de olumsuz etkiler ve dürüst ticaret yapanları zor durumda bırakır.

.   Sonuç olarak, çeteleşme, mafyalaşma ve kaçakçılıkla mücadeledeki zafiyetin altında, karmaşık ve çok katmanlı sorunlar yatıyor.

.  Bu sorunlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve kurumsal zaaflarla da yakından ilgili.

.  Bu iddialar, ekonomik sorunların arkasındaki yapısal problemleri de gösteriyor.

.  Bir ülkenin ekonomisi ve yönetimi sadece makroekonomik verilerle açıklanamaz; aynı zamanda “yolsuzluk, şeffaflık ve adalet” gibi konular da büyük önem taşır.

. Bu nedenle, bu konuları göz ardı ederek Türkiye'deki yönetime yönelik eleştirileri tam olarak açıklamak mümkün değil.

.    Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.08, G.
.     (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.             YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: