. “GELİŞMEMİŞ” TOPLUMLARIN GENEL DURUMU
Kendisini çağa uyduramamış, gelişmemiş, kültürel ve
teknik düzeyde geri kalmış, feodal ve kabileci, yobaz etkiler altındaki bir
toplumun durumunu nasıl değerlendirebiliriz?
Böyle bir toplum genellikle “kapsamlı
bir geri kalmışlık” döngüsü içindedir.
Bu durum, sadece teknik veya
ekonomik alanlarda değil, aynı zamanda sosyal, siyasal ve insani kalkınma
alanlarında da kendini gösterir.
A) TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL YÖNLER
-Feodal ve Kabileci Yapı:
Toplumsal ilişkilerde ve
yönetimde, kan bağına dayalı veya toprak ağalığı gibi eski sistemler baskındır.
Bu durum, liyakat yerine
sadakati ve statükoyu ön plana çıkarır.
Bireysel haklar ve
özgürlükler genellikle kabilenin veya feodal beyin ya da bazı güç odaklarının çıkarlarının gerisinde kalır.
-Gelenekselcilik ve
Yeniliğe Direnç:
Köklü gelenekler ve dogmatik
inanışlar, değişime ve yeniliğe karşı güçlü bir direnç oluşturur.
Bu, bilimsel gelişmeyi,
sanatsal ifadeyi ve eleştirel düşünmeyi engeller.
Eğitim, genellikle dini veya
geleneksel bilgilerle sınırlıdır ve eleştirel düşünme becerilerini
geliştirmekten uzaktır.
-Yobaz Etkiler ve
İdeolojik Baskı:
Toplum, genellikle belirli
bir ideolojinin veya dini yorumun sıkı kontrolü altındadır.
Bu durum, farklı
düşüncelerin bastırılmasına, bilgi akışının kısıtlanmasına ve bireylerin
özgürce sorgulama yeteneklerinin körelmesine yol açar.
Bilim ve sanat, bu
ideolojinin süzgecinden geçmek zorunda kalır.
-Düşük İnsan Sermayesi:
Eğitim ve sağlık
hizmetlerinin yetersizliği, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmelerini
engeller. Okuryazarlık oranları düşüktür ve nitelikli iş gücü eksikliği
yaşanır.
Kadınların toplumdaki rolü
genellikle sınırlıdır ve toplumsal gelişime katılımları engellenir.
B) EKONOMİK VE TEKNİK YÖNLER
-Teknolojik Geri Kalmışlık:
Endüstri devrimlerinden ve
modern teknolojinin sunduğu olanaklardan uzak kalınır.
Üretim yöntemleri ilkeldir
ve verimlilik düşüktür.
Bu durum, ekonomik büyümenin
önündeki en büyük engellerden biridir.
-Kapalı Ekonomi ve Dışa
Bağımlılık:
Genellikle dış ticaretin
kısıtlı olduğu, kendine yetmeye çalışan veya belirli ürünlerin ihracatına
bağımlı bir ekonomik yapı gözlemlenir.
Bu, ekonomik şoklara karşı
kırılganlığı artırır.
-Yoksulluk ve Gelir
Eşitsizliği:
Kaynakların ve fırsatların
adil dağıtılmaması nedeniyle geniş çaplı yoksulluk ve derin gelir
eşitsizlikleri yaygındır.
Toplumun büyük bir kesimi
temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanır.
-Altyapı Eksikliği:
Ulaşım, enerji, iletişim
gibi temel altyapı hizmetleri yetersizdir.
Bu durum, ekonomik faaliyetleri
kısıtlar ve yaşam kalitesini düşürür.
C) SİYASİ VE YÖNETİMSEL YÖNLER
-Otoriter Yönetimler:
Genellikle demokratik
süreçlerin işlemediği, gücün tek elde toplandığı veya sınırlı bir elit grubun
kontrolünde olduğu yönetim biçimleri yaygındır.
Hukukun üstünlüğü ilkesi
zayıftır ve keyfi uygulamalar görülebilir.
-Kurumsal Zayıflık:
Devlet kurumları genellikle
yozlaşmıştır, şeffaflıktan uzaktır ve hesap verebilirlikten yoksundur.
Bu durum, toplumun güvenini
sarsar ve istikrarsızlığa yol açar.
-Dış İlişkiler ve
İzolasyon:
Uluslararası toplumdan izole
olabilirler veya uluslararası hukuka ve normlara uymakta zorlanabilirler.
Bu durum, ekonomik ve siyasi
ilişkilerini olumsuz etkiler.
ÖZETLE
Böyle bir toplumun durumu,
genel olarak durağanlık, tutarsızlık ve insani potansiyelin boşa harcanması ile
de açıklanabilir.
Gelişme için gerekli olan
dinamizm ve yenilikçilik eksikliği, toplumu kısır bir döngüde tutar.
Bu durumdan çıkış,
genellikle eğitimde, yönetimde ve düşünsel yapıda köklü değişimleri gerektirir.
Ancak bu tür değişimler, yerleşik güçlerin ve düşünce kalıplarının direnci
nedeniyle oldukça zorlu ve uzun soluklu süreçlerdir.
Ç) TÜRKİYE BÖYLE BİR ÜLKE
MİDİR?
Bu değerlendirme, hangi
açılardan bakıldığına ve hangi kriterlerin kullanıldığına göre değişebilir.
Türkiye, modernleşme ve
batılılaşma hedefiyle kurulmuş, köklü bir cumhuriyet mirasına sahip bir
ülkedir.
Büyük kentlerde ve özellikle
genç nüfus arasında, küresel trendleri takip eden, teknolojiye açık ve modern
yaşam tarzlarını benimsemiş kesimler oldukça yaygındır.
Türkiye, küresel ekonomiye
entegre olmuş, önemli bir sanayi ve hizmet sektörüne sahip, teknolojik
gelişmeleri takip eden ve hatta bazı alanlarda (savunma sanayii, yazılım gibi)
önemli atılımlar yapan bir ülkedir.
İnternet erişimi yaygındır,
sosyal medya kullanımı yoğundur ve genç nesiller küresel akımlarla iç içedir.
Farklı Görünümler
Ancak, Türkiye'nin farklı
bölgeleri ve toplumsal kesimleri arasında önemli farklılıklar ve eşitsizlikler
bulunmaktadır.
Ülkenin bazı kırsal
bölgelerinde veya daha geleneksel yapıların güçlü olduğu yerlerde,
bahsettiğiniz bazı özelliklere rastlamak mümkündür:
Feodal ve Kabileci
Etkiler:
Özellikle Güneydoğu Anadolu
gibi bazı bölgelerde, aşiret yapısı ve feodal ilişkilerin toplumsal düzen
üzerinde hala belirli bir etkisi olduğu gözlemlenebilir.
Bu durum, siyasi
tercihlerden günlük yaşama kadar birçok alana yansıyabilir.
Gelenekselcilik ve
Muhafazakarlık:
Toplumun geniş bir kesiminde
güçlü bir gelenekselcilik ve muhafazakarlık eğilimi vardır.
Bu, bazı durumlarda bilimsel
düşüncenin veya yeniliklerin sorgulanmasına neden olabilir.
Ancak, bu durumun doğrudan
"yobazlık" olarak etiketlenmesi doğru değildir; daha çok kültürel ve
dini değerlere bağlılık olarak açıklanabilir.
Eğitim ve Kalkınma Farklılıkları:
Türkiye genelinde eğitim
seviyesi yükselse de, bölgeler ve gelir grupları arasında hala önemli
farklılıklar mevcuttur.
Kırsal kesimlerde ve
dezavantajlı bölgelerde eğitim kalitesi ve erişimi düşebilir, bu da insani
kalkınmada geriliklere yol açabilir.
Demokratik ve Kurumsal
İşleyiş:
Türkiye'de demokratik
kurumların işleyişi ve hukukun üstünlüğü konularında zaman zaman tartışmalar
yaşanmaktadır.
Şeffaflık, hesap
verebilirlik ve liyakat gibi kavramların uygulanmasında aksaklıklar olduğu
yönünde eleştiriler mevcuttur.
Ç) ATATÜRKÜN GÖSTERDİĞİ YOLDAN UZAKLAŞAN
BİR TÜRKİYENİN DURUMU NEDİR?
Atatürk'ün gösterdiği yoldan
ve hedeflerden, onun fikirlerinden ve devrimlerinden uzaklaşan bir Türkiye'nin
durumu, onun kurduğu modern, çağdaş ve ilerici cumhuriyet vizyonundan sapma
anlamına gelir.
Bu durum, Türkiye'nin farklı
alanlarında çeşitli çok olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Atatürk, özellikle eğitim,
hukuk, toplumsal yaşam ve kadın hakları gibi alanlarda yaptığı devrimlerle
Türkiye'yi ileriye taşımayı amaçlamıştır.
Örneğin, kadınlara seçme ve
seçilme hakkı verilmesi, Türk Medeni Kanunu ile kadın erkek eşitliğinin
sağlanması, eğitim birliğinin (Tevhid-i Tedrisat) sağlanması ve Latin
alfabesine geçiş (Harf Devrimi) gibi adımlar, toplumu “çağdaşlaştırma” yolunda
atılan önemli adımlardır.
Atatürk'ün gösterdiği yoldan
uzaklaşan bir Türkiye, modernleşme ve çağdaşlaşma hedeflerinden saparak içe
kapanma, toplumsal gerilimlerle ve uluslararası alanda yalnızlaşma riskleriyle
karşı karşıya kalır.
Bu durum, ülkenin demokratik,
ekonomik ve sosyal kalkınmasını olumsuz etkileyebilir ve gelecekte daha büyük
sorunlara yol açabilir.
Atatürk'ün ilkeleri, sadece
bir ideoloji olmanın ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini ve
çağdaş bir ulus devlet olmanın gerekliliklerini temsil etmektedir ve
çağdaşlaşma için, kalkınmış bir refah toplumu olabilmek için gereklidir.
Türkiye'yi tek bir kalıba
sokmak yerine, çok katmanlı ve çelişkiler barındıran bir yapıya sahip olduğunu
söylemek daha doğru olacaktır.
Bir yandan modern, dinamik
ve küresel entegrasyonu yüksek şehir merkezleri bulunurken, diğer yandan
geleneksel yapıların ve bazı geri kalmışlık belirtilerinin gözlemlenebildiği
bölgeler de mevcuttur.
Dolayısıyla, Türkiye'nin
"geri kalmış" bir ülke olduğunu iddia etmek, ülkenin genel gelişimini
ve modernleşme çabalarını göz ardı etmek olur.
Ancak, bazı olumsuz
özelliklerin belirli bölgelerde veya toplumsal kesimlerde hala varlığını
sürdürdüğünü kabul etmek de gereklidir.
Bu durum, Türkiye'nin
ilerlemesi ve daha kapsayıcı bir kalkınma sağlaması için üzerinde çalışılması
gereken alanları işaret etmektedir.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.01, Mff.
. (Araştırma
ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: