Dil Herkese
Gereklidir
· Görev ve
sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmediği ülkede kurallar ve tüze
bozulur.
· Kurallar ve
tüze bozulunca da adalet yanlış yola sapar.
· Adalet yanlış
yola sapınca da şaşıran halk ne yapacağını, nasıl davranacağını kestiremeyeceği
için huzursuzluk ve kargaşa baş gösterir; düzen temelden bozulur.
· Onun içindir
ki, bir ulusun yaşamında hiçbir şey dil ölçüsünde önemli bir etken değildir.
· Dil insanın
kendi iç doğasından çıkmıştır, fışkırmıştır.
· Bir iç
atılımdır.
· İnsandaki
duyu, istem ve aklın bir ürünüdür, tinsel bir eylemdir.
· Dil ile
düşünce içli dışlı bir ilişki içerisindedir.
· Düşünce,
içten konuşmadır.
· Düşüncenin
dilden dökülmesi ya da dile dökülmesi dıştan konuşmadır.
· Ağızdan çıkan
sesler her ulusta ortak değildir.
· Diller
değişik ayrımlıdır ama değişmeyen doğru, her insanın bir dile gereksiniminin
olduğudur.
· Bu da onun
"anadili"dir.
· Anadil kavramı
yalnızca çocuğun "annesinin dili" anlamına gelmez.
· dil, çocuğun
kendi evinden, ailesinin doğal ortamda kazandığı dildir.
· dil onun
kendi öz kökleri ile olan en temel bağıdır.
· Dil canlıdır.
· Dil ve yaşam
birbirinden kesinlikle ayrılamaz.
· Dil her
insanda doğuşdan var olan bir "doğa"dan, insanın iç gereksiniminden,
bir genel dil yetisinden, bir eylemi anlama, bir eylemi konuşma olan "dil
gücü"nden, zorunlu olarak fışkırır.
· DİL kendisini
tarihte ve tarih içinde gerçekleştirir, oluşur.
· Herkes, her
kuşak ona kendisinden bir şeyler katar.
· Bu nedenle
dil kişilerin ve kuşakların bir ürünüdür.
· Bireyin
kimliğinin oluşmasında, onun kendini yetiştirmesinde, genel ve meslek
öğreniminde başarısını ve niteliğini belirlemede en önemli etken dil olgusudur.
· Birey ancak
kendi dilinin gücüne, etkileme ve etkilenmesine; o dilin kendi yetişmesinde
oynadığı rolün ağırlığına, belirleyiciliğine bağlı olarak geleceğini ve
toplumsal yapısını oluşturabilir.
. "Çok dillilik" ya da bireyin
birden çok anadile sahip olması o bireyin tüm var oluşunu etkiler.
· Bu da doğal
olarak o bireyin kendisinden sonra gelecek olan kuşaklara yön verir.
· Bir dilin
çerçevesinde o dille birlikte kendi dünyası, kendi bilimsel, ekinsel, sanatsal,
halkbilimsel... varlıkları, değerleri yer alır.
· Bireyin o
dile sahip olabilmesi o dille ilgili dünyanın da kapısını açabilecek bir
anahtar anlamına gelir.
· dile
egemenlik ve o dilde güçlü olmanın oranı da tüm bu olanakları kullanmada ayrı
bir rol oynar.
· Bu nedenle de
bireyin en az bir dilde çok iyi yetişebilmesi gerekir.
· Bunu kavramış
varlıklı aileler çocuklarını çok dilli bir eğitim ve öğretim yapan okullara
gönderiyorlar.
· Bir dilin
kullanılabileceği tüm alanlara giriş yolları kolayca bulunabilmelidir.
· dilin tüm
varlıklarını edinebilmesi ve kendini geliştirebilmesi için gerekli tüm
olanaklar o dile sunulabilmelidir.
· "Birden
çok dilli" olabilmek de doğal olarak bu çeşitliliği ve varsıllılığı
kendi oranında artıracaktır.
· Bu nedenle de
dil en geniş olanaklarla ve "eğitimde şans eşitliği" temel ilkesi
çerçevesinde ve çağdaşlık ışığı altında elde edilebilmelidir,
geliştirilebilmeli ve donatılabilmelidir.
· dili
kullanabilecek alanlar var edilmelidir.
· Dil yaşamın
tüm alanlarında kullanılır olmalıdır.
· Bu alanları
yaratabilmek, gelişimini sağlamak bu toplumda yaşayan her çağdaş kurumun da
görevidir aslında...
· Dilin
değişip, değişmediği konusu incelenmelidir.
· Dilin
değişimi, bir ucunda hiç değişmeme, öte ucunda baştan aşağı değişme bulunan bir
eğri üzerinde düşünülerek incelenebilir.
· Gerçekleşme
olasılığı en az olan iki uçtaki durumdur.
· Bu eğri dil
ve değişmenin birlikte olduğu üç türünü saptamaya da yardım eder:
1) Dil
değiştirmek
2) Dili
değiştirmek
3) Dilin
kendi kendisini değiştirmesi...
· Bunların her
biri ayrı inceleme konusudur.
· Dil, ayni
zamanda bireyin kendi kendisine yalnız başına varlık verdiği ya da yok ettiği
bir gerçeklik değildir.
· Dil, bir
yerde, tek tek bireyi aşan; bireyin, doğduğunda, veri olarak bulduğu bir toplum
ürünüdür.
· İsteseniz de,
istemeseniz de diliniz sizi ve bağlı olduğunuz toplumu (ulusu) birleştirir.
· Siz o dilin
kimliğini taşırsınız.
· Dil bir de
uygarlık ve ekin etkisiyle gelişir.
· Türkçe dil
etkenlikleri, ve okullarda Türkçe dilinin çocuklara öğretilmesi hepimizin ortak
yararına ve çıkarınadır.
· Bu nedenle de
Almanya'nın her türlü okulunda, eğitim ve öğretim kurumunda Türkçe dilinin
kabul edilmesi ve çağdaş bir ders olma çerçevesinde uygulanması istenmelidir.
· Avrupa'da
yaşayan Türkçe dilli halkların kendi aralarında iletişimlerini
sağlamada en yakın yol yine Türkçe olacaktır.
· Bu yolla da
ülkeler arası toplumsal, ekonomik ve ekinsel etkenlikler köprüleri
kurulabilecektir.
· Bu da dilin
Avrupa ve dolayısıyla insanlık ekinine bir katkısı olacaktır.
· Var olan tüm
olanaklar kullanılmalı ve geliştirilmelidir.
· Bu da Almanya
toplumu ve içinde yaşayanlarına ancak daha iyi yarınlar sağlar.
· Ele ele, gönül gönüle, birlikte bir uğraşa ve çabalamaya girmeliyiz.
[1]- İnsan sözünü
dili ile söyler; sözü iyi olursa yüzü parlar.
[2]-
Konfüçyüs'e sormuşlar:
-
Devlet yönetimine katılsaydın, devlet erki sana verilseydi, ne yapardın ?
Konfüçyüs
"dil" demiş, "öncelikle dil".
"Çünkü
dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi doğru anlamlandıramaz. Düşünce doğru
anlaşılmayınca da görev ve sorumluluklar doğru algılanamaz.
27 Şubat 2000, G
*Hürriyet.
30 Aralık 1998, Çarşamba
[1] Bilim
kültür ve öðretim dili olarak Türkçe S.327
[2] M.Güner Demiray/ Cumhuriyet Kitap
Sayı 315
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: