11 Nisan 2021 Pazar

Dil Herkese Gereklidir

 Dil Herkese Gereklidir      

·       Görev ve sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmediği ülkede kurallar ve tüze bozulur.

·       Kurallar ve tüze bozulunca da adalet yanlış yola sapar.

·       Adalet yanlış yola sapınca da şaşıran halk ne yapacağını, nasıl davranacağını kestiremeyeceği için huzursuzluk ve kargaşa baş gösterir; düzen temelden bozulur.

·       Onun içindir ki, bir ulusun yaşamında hiçbir şey dil ölçüsünde önemli bir etken değildir.

·       Dil insanın kendi iç doğasından çıkmıştır, fışkırmıştır.

·       Bir iç atılımdır.

·       İnsandaki duyu, istem ve aklın bir ürünüdür, tinsel bir eylemdir.

·       Dil ile düşünce içli dışlı bir ilişki içerisindedir.

·       Düşünce, içten konuşmadır.

·       Düşüncenin dilden dökülmesi ya da dile dökülmesi dıştan konuşmadır.

·       Ağızdan çıkan sesler her ulusta ortak değildir.

·       Diller değişik ayrımlıdır ama değişmeyen doğru, her insanın bir dile gereksiniminin olduğudur.

·       Bu da onun "anadili"dir.

·       Anadil kavramı yalnızca çocuğun "annesinin dili" anlamına gelmez.

·       dil, çocuğun kendi evinden, ailesinin doğal ortamda kazandığı dildir.

·       dil onun kendi öz kökleri ile olan en temel bağıdır.

·       Dil canlıdır.

·       Dil ve yaşam birbirinden kesinlikle ayrılamaz.

·       Dil her insanda doğuşdan var olan bir "doğa"dan, insanın iç gereksiniminden, bir genel dil yetisinden, bir eylemi anlama, bir eylemi konuşma olan "dil gücü"nden, zorunlu olarak fışkırır.

·       DİL kendisini tarihte ve tarih içinde gerçekleştirir, oluşur.

·       Herkes, her kuşak ona kendisinden bir şeyler katar.

·       Bu nedenle dil kişilerin ve kuşakların bir ürünüdür.

·       Bireyin kimliğinin oluşmasında, onun kendini yetiştirmesinde, genel ve meslek öğreniminde başarısını ve niteliğini belirlemede en önemli etken dil olgusudur.

·       Birey ancak kendi dilinin gücüne, etkileme ve etkilenmesine; o dilin kendi yetişmesinde oynadığı rolün ağırlığına, belirleyiciliğine bağlı olarak geleceğini ve toplumsal yapısını oluşturabilir.

.    "Çok dillilik" ya da bireyin birden çok anadile sahip olması o bireyin tüm var oluşunu etkiler.

·       Bu da doğal olarak o bireyin kendisinden sonra gelecek olan kuşaklara yön verir.

·       Bir dilin çerçevesinde o dille birlikte kendi dünyası, kendi bilimsel, ekinsel, sanatsal, halkbilimsel... varlıkları, değerleri yer alır.

·       Bireyin o dile sahip olabilmesi o dille ilgili dünyanın da kapısını açabilecek bir anahtar anlamına gelir.

·       dile egemenlik ve o dilde güçlü olmanın oranı da tüm bu olanakları kullanmada ayrı bir rol oynar. 

·       Bu nedenle de bireyin en az bir dilde çok iyi yetişebilmesi gerekir.

·       Bunu kavramış varlıklı aileler çocuklarını çok dilli bir eğitim ve öğretim yapan okullara gönderiyorlar.

·       Bir dilin kullanılabileceği tüm alanlara giriş yolları kolayca bulunabilmelidir.

·       dilin tüm varlıklarını edinebilmesi ve kendini geliştirebilmesi için gerekli tüm olanaklar o dile sunulabilmelidir.

·       "Birden çok dilli" olabilmek de doğal olarak bu çeşitliliği ve varsıllılığı kendi oranında artıracaktır.

·       Bu nedenle de dil en geniş olanaklarla ve "eğitimde şans eşitliği" temel ilkesi çerçevesinde ve çağdaşlık ışığı altında elde edilebilmelidir, geliştirilebilmeli ve donatılabilmelidir.

·       dili kullanabilecek alanlar var edilmelidir.

·       Dil yaşamın tüm alanlarında kullanılır olmalıdır.

·       Bu alanları yaratabilmek, gelişimini sağlamak bu toplumda yaşayan her çağdaş kurumun da görevidir aslında...

·       Dilin değişip, değişmediği konusu incelenmelidir.

·       Dilin değişimi, bir ucunda hiç değişmeme, öte ucunda baştan aşağı değişme bulunan bir eğri üzerinde düşünülerek incelenebilir.

·       Gerçekleşme olasılığı en az olan  iki uçtaki durumdur.

·       Bu eğri dil ve değişmenin birlikte olduğu üç türünü saptamaya da yardım eder:

1)   Dil değiştirmek

2)   Dili değiştirmek

3)   Dilin kendi kendisini değiştirmesi...

·       Bunların her biri ayrı inceleme konusudur.

·       Dil, ayni zamanda bireyin kendi kendisine yalnız başına varlık verdiği ya da yok ettiği bir gerçeklik değildir.

·       Dil, bir yerde, tek tek bireyi aşan; bireyin, doğduğunda, veri olarak bulduğu bir toplum ürünüdür.

·       İsteseniz de, istemeseniz de diliniz sizi ve bağlı olduğunuz toplumu (ulusu) birleştirir.

·       Siz o dilin kimliğini taşırsınız.

·       Dil bir de uygarlık ve ekin etkisiyle gelişir.

·       Türkçe dil etkenlikleri, ve okullarda Türkçe dilinin çocuklara öğretilmesi hepimizin ortak yararına ve çıkarınadır.

·       Bu nedenle de Almanya'nın her türlü okulunda, eğitim ve öğretim kurumunda Türkçe dilinin kabul edilmesi ve çağdaş bir ders olma çerçevesinde uygulanması istenmelidir.

·       Avrupa'da yaşayan Türkçe dilli halkların kendi aralarında iletişimlerini sağlamada en yakın yol yine Türkçe olacaktır.

·       Bu yolla da ülkeler arası toplumsal, ekonomik ve ekinsel etkenlikler köprüleri kurulabilecektir.

·       Bu da dilin Avrupa ve dolayısıyla insanlık ekinine bir katkısı olacaktır.

·       Var olan tüm olanaklar kullanılmalı ve geliştirilmelidir.

·       Bu da Almanya toplumu ve içinde yaşayanlarına ancak daha iyi yarınlar sağlar.

·       Ele ele, gönül gönüle, birlikte bir uğraşa ve çabalamaya girmeliyiz.

         [1]- İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa yüzü parlar.

         [2]- Konfüçyüs'e sormuşlar:

         - Devlet yönetimine katılsaydın, devlet erki sana verilseydi, ne yapardın ?

         Konfüçyüs "dil" demiş, "öncelikle dil".

         "Çünkü dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi doğru anlamlandıramaz. Düşünce doğru anlaşılmayınca da görev ve sorumluluklar doğru algılanamaz.

      Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 

      27 Şubat 2000, G

*Hürriyet. 30 Aralık 1998, Çarşamba

[1] Bilim kültür ve öðretim dili olarak Türkçe S.327

[2] M.Güner Demiray/ Cumhuriyet Kitap Sayı 315


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: