2 Ocak 2019 Çarşamba

Okul ve Çocuk Hakkı

Okul ve Çocuk Hakkı
·        İmroz Atatürk İlköğretmen Okulu 1965 yılında yatılı ve gündüzlü öğrencileri kabul ederek açıldı.
·        Binlerce yoksul aile çocuğu çok küçük yaşlarda ailelerinin güvenmeleri ile oradaki görevlilere gönderildi.
·        Birçok anne ve baba o denli güvenip “devlete” çocuklarını teslim ettiler ki çoğu hiç bir zaman ne adaya, ne de okula bile gelmedi.
·        Bu durum çocuk haklarıyla, insan haklarıyla, devletin verdiği bir güvence ile oluşmuş oldu.
        O kurumda görev yapan öğretmen ve memurlar, müstahdemler de bu küçücük çocuklara ne olursa olsun “adil” ve “insanca” yaklaşmak, “pedagojik” kurallar çerçevesinde onlara yön verebilmek ile görevli idiler.
·        Görevlilerin içinde insanca davranmayan yetkilerini kötüye kullanan, insan haklarına saygı göstermeyenler de olmuş olabilir.
·        Zaten yaşayıp, görev ve de halen daha rauhsal izlerini taşıyan o zamanki öğrenciler hayattadırlar.
·        Ben ise o okulun tarihindeki en haksız ve de en çirkin bir “ilk” tokatın atıldığı “çocuk” olarak bu duyguyu ve adaletsizliği unutmadım.
         Tüm yaşamım boyunca da bugüne değin ilk ve tek “tokat” olarak bende yerini aldı.
         Ben ki ne ailemde ne de tüm görev alanlarımda hiç bir zaman bir kınama ve azar ile bile karşılaşmadım.
·        Dayak konusunda ve de “adaletsiz” davranmış olma konusunda, öğrencilerin “onurları ile oynayan” öğretmenler konusunda hiç bir “vicdansal” hoş gören bir “yaklaşım” olmamalıdır.
·        Bu kişiler için ne o zaman, ne de bugün bir "hoş görüde" bulunabilmek, bence, doğru değildir.
         Bu durumun tartışılmasını bile doğru olarak görmüyorum.
·        O kişiler öğretmenlik işini yapmış da olabilirler ama kendileri hiç bir zaman gerçek bir öğretmen olamamışlardır.
         Çünkü bir “gerçek öğretmen” önce o çocuğun onuruna ve kişiliğine saygılı olur ve onu korur.
·        Özellikle de günümüzde "insan hakları"nın çok daha önem kazandığı bir dönemde o küçücük, korunmasız olarak devlete verilmiş, “devlet parasız yatılı okullarında” kendilerine teslim edilmiş ve “iyi bir kişilik” kazanması “umut” edilen öğrencilere kötü davranan, onların ruhsal ve bedensel baskı ve darplarına neden olan ve uygulayan kişilere ve de bunları bilip de engel bile olamayanlara, adı ne olursa olsun bir “anlayış”da bulunmak doğru değildir.
·        Bu tutum ve davranışlar birer insanlık suçudur.
·        Tıpkı dünyanın neresinde olursa olsun karşı çıktığınız bir insan hakları ihlali, bir “suç” olarak değerlendirilmelidir.
         Totaliter rejimlerde, kiliselerin, manastırların denetimsiz ortamlarında... olduğu gibi.
          Oralardaki hukuğa aykırı davranışlar “o gün” muhakeme edilmiş ve cezaya tabii tutulmamış olabilirler, ama çok uzun yıllar sonra yargılanılarak cezai hükümleri verilmiş olan vakalar ve kişiler vardır.
·        Bu durumların yaratıldığı ortamları ve kişileri ise sempati ile, yumuşatılarak hoş görüye “çevirerek” anımsamak, onlardan hoş anılar çıkarmak mümkün değildir.
·        Bu da sadece bizim için ya da Türkiye için geçerli olan bir durum değildir.
         Tüm “insanlık” için bu durum her yerde aynidir ve kınanılması gerekir. İlkesel yaklaşım da bunu gerektirir.
·        Adalete ve hukuğa olan inancımı taşımaya devam ederek...
·        Adil insanlara olan saygılarımla...
    Öğretmen, Gönen Çıbıkcı, 27.12.2018, M. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: