2 Ocak 2019 Çarşamba

DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ


            DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ

·        Günümüzün en önemli "temel" sorunlarından birisi de DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ’dir.

·                    -İnsan kendi “super ego”sunu tatmin etmek, kendini öne çıkarmak, öğülmek, beğenilmek istemektedir, şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde... Bu da günümüzde durup, dururken olmamaktadır. Sanki birileri “böyle olsun” mu istemektedir...

·        İnsanların çok büyük bir bölümü "NEFS"inin tutsağı olmuş gibidir.

·        Sadece "kendine doğru" ve “kendi cephesindekileri” düşünmektedir.

·        Musevilik, Hristiyanlık ve İslam gibi TEK TANRILI DİN ise asıl yola çıktığı zamanların birleştirici, koruyucu, eşitlik arayan, adalet devletini öneren kalıplarından çıkarılarak, tamamen partileştirilerek siyasete alet edilmiştir.

·        Mezhepler ve de özellikle tarikleri “dünya nimetlerini” ve “siyasi gücü” kapma yarışı ve kavgası içine girmişlerdir.

·        Bu yeni tablo, özellikle de ABD toplumunu yöneten çok küçük bir kesimin bir “güç” ve “dünyayı ele geçirme” kavgasının bir yansımasıdır.

·        Oralarda yönetilen kurgular ve müdahaleler ile de kendi kendine yetebilen stabil toplumları-ülkeleri hedef almaktadırlar. Türkiye de bundan nasibini almaktadır, Avrupa ülkeleri de... Savaş ve kaos çıkarmak ellerindedir.

·        Son zamanlarda en çok kullanılan sözcüklerden birinin de Evanjelizm olduğunu ve insanların bu kavram hakkında pek az bilgiye sahip olduklarını unutmamak gerekir. İsteyenlerin ulaşabileceği birçok kaynak vardır.

·        Bu durumu daha iyi nasıl anlayabiliriz ve “karşı” duruşumuzu güçlendirebiliriz?

·        İşte bu konuda bizlere, normal, sağlıklı bireylere en çok gerekli olan, anlaması, özümsemesi ve de yaşantısında, davranışlarında uygulaması gereken temel sistem “DEĞERLERE” sahip çıkarak kendisini güçlendirmesidir. İnsanlar ancak bu yol sayesinde kendini ve içindeki toplumu kurtarabilir.

·        Bunu uygulaması ve de düşünen bir insan olarak gözlemlemesi bile önemli bir adım olacaktır.

·        İnsanların çok büyük bir bölümü ne “büyük ve tek tanrılı” dinlerin asıl istediğini, gösterilen yolları düşünmektedir ne de okuyup, araştırmaktadır.

·        Her hangi bir dinsel inancı önemsemek istemeyen ya da günlük yaşamında dinsel öğretilere çok önem vermeyen bir bölüm insan da ayni durumdadır.

·        DEĞERLER  önemsenmemekte ve YOK sayılmaktadır, kendi davranışları söz konusu olduğunda... Ya da yep yeni “şey”ler bir yükselen değer olmaktadır.

·        Ama başkalarına karşı olan BEKLENTİLERİ ise çok yüksek düzeydedir.

·        Tüm dünyanın modernize edilmiş toplumlarında, özellikle kentsel yaşamda görülen bu yozlaşma, bu olumsuz gidişat asla bir “kendi çizgisinde” oluşan DOĞAL bir gelişim değildir.

·        Kitleler, toplumlar, topluluklar çok kolay ve rahatca manüpule edilmektedir.

·        İstenilen aslında şudur: -Kaos yaratarak bireyleri ve toplumu “dayanıklı ve tutarlı” bir yapıdan çıkarmaktır. Bir anlamda da “ulus” devleti sonlandırarak, kendi düşlerindeki bir dünyanın kurulmasına yarayacak bir ortama doğru yönlendirebilmektir.

·        Her alanda ve her yerde her türlü aracı kullanabilmektedirler. Bir bakarsınız çok ilerici, solcu, devrimci olarak kendilerini tanımlamak isteyen kesimlerde planlı çalışma gerçekleştirmişlerdir. Bir bakarsınız kendilerini dindar, dinci olarak kabul etmek, göstermek isteyen kesimde çok başarılı ve planlı çalışmalar yapmışlardır.

·        Bu iki ortalama KİTLE ile de o toplumun, o ülkenin gruplaşması ve karşılıklı kabul edememe durumunun yaratılması istenmektedir. Ve bunda da çok başarılı olurlar. Her zaman başarılıdırlar. Çünkü uzun yıllardır kendi labrotuarlarında araştırmış ve deneyimlerle de geliştirmişlerdir planlamalarını.

·        İnsanlarımız ise bunu anlayıp kendilerini koruma altına alabilecekleri bir sistem geliştireceklerine “tam” da o görülmeyen güçlerin “istediği” biçimde hızla ve de daha keskince kendilerine biçilmiş olan o kesimin formatı altına girerler.

·        Bir bakarsınız adları “sağcı-solcu” olur. Bir bakarsınız “laik-anti laik” olur. Bir bakarsınız “ilerici-gerici” olur. Bir bakarsınız “dindar-dinsiz” olur. Bir bakarsınız “müslüman-hristiyan” olur. Bir bakarsınız “katolik-protestan” olur. Bir bakarsınız “ari ırk” olurlar ve diğer ırkları yok etmek isterler.

·        Bir tek ölçü uygulanır “hep daha çok”, “hep daha keskin”, “hep daha güçlü”... olabilmek. İktidarı ele geçirmek ana hedefleri olur.

·        Karşısındaki kitleyi, kitleleri birer düşman gibi görebilirler. Yaşadıkları toplumdaki bütünleştirici ve dayanışmacı her türlü insani temel değerleri artık “yok” sayarak, sadece kendi “kitlesinin-partisinin” kullandığı normları ve sloganları kullanırlar.

·        Tarih içinde “din savaşları” çok yerde görülmüştür. Çok büyük sayıda insan bu savaşlarda yok edilmiştir. Kardeşi “kardeş”e kırdıran bu “din savaşları” olmuştur. Ülkelerin parçalanmasına neden olmuştur. Günümüzde de dünyanın bazı yerlerinde dinsel motif bahaneli çatışmalar ve savaşlar vardır.

·        Bunların artık yeniden gündeme gelmemesi gerekir. Irka, millete ve dinsel bir gruba dahil edilerek insanların parçalanması ve birbirlerine düşmanca karşı durmaları her zaman çok tehlikeli olmuştur.

·        Bu gelişmeler çok zararlı ve tehlikelidir. Toplumlar, uluslar, kitleler birbirlerinin düşmanı edilmemelidir. Ortak yaşama alanında hoş görü ile ve de “temel değerlere” sarılarak birlikte yaşamayı, dayanmayı seçmelidirler.

·        Kitle psikolojisinden kendimizi kurtararak gerçek bir insandan beklenmesi gereken düşünerek, araştırıp, inceleyerek sağlıklı bir akli gelişimi kazanmamız gerekir. Kitlenin bir parçası olarak kendini çok güçlü hisseden “birey” bu duygunun verdiği sarhoşluk ile diğer asıl gerçeklerden “uzaklaşmaktadır”.

·        İnsanlığın on binlerce yıldır oluştura geldiği DEĞERLER yitirilmemelidir, tam tersine çok daha “önem” kazandırılarak günlük ilişkilerde davranışlarımızda uygulanmalıdır.

·        Bu seçenek bir “boş laf” ya da bir “fantazi” değildir. Bizim gibi toplumların ayakta kalabilmesine, kırdırılmamasına giden bir kurtuluş yoludur.

·        Bu noktada yine başa dönerek DEĞERLER’in neler olduğunu, bir insanın hangi öz değerlerle yaşaması ve davranması gerektiğini bir kez daha düşünmeliyiz.

·        Barışı istemek, şiddete karşı çıkmak yetmez. Bunu kendi içimizde birey olarak ve de davranışlarımızda ve düşüncelerimizde “insan ilişkilerinde” uygulamalıyız.

·        Umarak, sanarak, inşallahla bir “güzel gelecek” gelir diyebiliriz. Çok da inanması kolay olmasa da...

·        İçinizde temelde var olan “insani” temel duyguları ve “değerleri” hep yaşatabilip,  kullanabilmeniz dileklerimle...

                             Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 02.01.2019, M.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: