15 Haziran 2019 Cumartesi

TÜRKİYE ve Sığınmacılar Sorunu

       TÜRKİYE ve Sığınmacılar Sorunu
§        2008 yılı sonunda dünya çapında 42 milyon kişi zorla yerlerinden edilmiştir.
§        Bu sayı; 15.2 milyon mülteci, 827.000 sığınmacı ve 26 milyon yerinden edilmiş kişiyi içermektedir.
§        Uluslararası göçün bir sorun alanı olup olmadığı önemli bir tartışma alanıdır ve sorun olarak tanımlamak kendi içerisinde bir takım alt tartışmalara karşılık gelmektedir.
§        Türkiye, coğrafi konumunu ve çevre ülkelere göre gelişmişliği nedeniyle uluslar arası göç ve yasa dışı göç olaylarında hem hedef ülke hem de transit ülke olarak ön plana çıkmaktadır.
§        Suriye’deki savaş nedeniyle hala ülkemize sığınmaya devam eden ki­şiler sığınmacı olarak kabul edilmiştir.
§        Türkiye’ye göç eden kişiler sığınmacı ya da mülteci kimliği altında yerleşim yerlerinde veya kamplarda yaşamaktadırlar.
§        Bölgemizde süre gelmekte olan çatışmalar ve savaşlar izlerini uzun yıllardır sürdürmektedir. Yaşamlarını yitirenler ve yaşama koşullarının zoruyla bulundukları bölgelerden kaçanların sayısı ürkütücüdür.
§        Birbiriyle ortak paydası olan göçmen, mülteci ve sığınmacı kavramları, aralarında keskin bir ayrım olmadığından sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılan kavramlardır.
§        Bu kavramlar arasında daha çok sosyolojik açıdan bir benzeşme bulunmakta, hukuksal açıdan birbirinden farklı tanımlarla ifade edilmektedir.
§        İltica, kendisine mültecilik statüsü verilmesi istemiyle bir ülkeye başvuru yapan kişinin başvurusunun kabul edilme­sini sağlayan bir haktır.
§        Mültecilik durumu iltica hakkının tanınmasıyla oluşan hukuki bir statü olduğu için mültecilik ve iltica hakkı iç içe geçmektedir. İngilizcedeki karşılığı “asylum”dur.
§        İngilizce "asylum" kelimesinin sözlük anlamı “özellikle politik sebeplerden ötürü ülkesini terk eden kişiye bir devlet tarafından verilen koruma” şek­linde belirtilmektedir.
§        Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 1’inci maddesinin (A) bendinde mülteci, “Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı se­beplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen şahıs(lar)”olarak tanımlanmıştır.
§        Bu tanım çerçevesinde sığınmacı, henüz mülteci statüsü almaya yönelik başvurusu karara bağlanmamış kişiler için kullanılan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, aynı zamanda he­nüz başvuru yapmamış veya başvurusu hakkında cevap bekleyen kişiler de, sığınmacı olarak tanımlanmaktadırlar.
§        Mülteci kavramı, genel olarak yaşadığı yeri terk etmeye zorlanan insanları tanımlamak için kullanılmaktadır. İngilizcede “refugee” kelimesiyle kullanılan mülteci, özel­likle politik nedenlerden dolayı ülkesini terk eden kişiye bir devlet tarafından verilen koruma” anlamındadır
§        Sığınmacı ve mülteci arasındaki ayrım sığınmacılık durumunun “geçici” statü olmasıyla ilişkilidir.
§        Somut olarak ifade etmek gerekirse, ülkesi dışında başka bir ülke yetkililerine ya da Birleş­miş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne iltica başvurusunda bulunan bir kişinin sığınmacılık durumu ve statüsü başvurusu sonuçlanana kadar yani mülteci kriterlerini taşıyıp taşımadığına kadar verilene dek sürmektedir.
§        Statü belirleme birimlerince yapılan incelemeler sonucunda o ilticacı mülteciliğine gerekçe oluşturacak kriterlere sahip ise sığınmacı statüsünden mültecilik statüsüne geçmektedir.
§        AB (Avrupa Birliği) kurumu Frontex kadar sıkı sınır tedbirlerine henüz sahip olmaması sonucu özellikle düzensiz göç ile ilgili veri kaydında ve verilere ulaşmada sıkıntılar yaşanmaktadır.
§        Avrupa Birliğine uyum sürecinde, sorumluluklarını uluslararası metinlerden alan Türkiye, yabancılara yönelik politikalarını uluslararası gelişmelere göre yeniden düzenlemek durumunda kalmış, 2013 yılında "yabancılar ve uluslararası koruma kanunu" çıkartarak hukuki altyapısı güçlendirmiştir.
§        Ülkelerinden can güvenliği nedeni ile kaçıp gelen insanlara yardım etmek doğru bir davranışdır.
§        Bu yörelerden gelen gelip Türkiye'ye sığınanların sayısı da gittikce artmaktadır.
§        Sığınmacı sayısının ve sığınma süresinin ön görüleri fazlasıyla aşması ve sürecin büyük bir belirsizlik içine girmesi sorunun eğitim boyutuna daha fazla önem vermeyi zorunlu kılmaktadır.
§        Sığınmacıların sayılarındaki aşırı artışın ve büyük kısmının kampların dışına dağılmasının, diğer konularda olduğu gibi eğitim konusunda da çözülmesi güç problemlere neden olduğu anlaşılmaktadır.
§        Türkiye Devleti ise her türlü yardımı yaparak kucak açmaktadır.
§        Sığınmacıların çoğu ruh sağlıklarını olumsuz olarak etkileyen göç öncesi, göç sırası ve göç sonrası çoklu travmalara maruz kalmaktadır.
§        Sığınmacıların birçoğunda ruhsal bozukluklar olarak bunaltı, depresyon, psikosomatik belirtiler, uyku düzensizliği, dikkat eksikliği, intihar, agorafobi ve travma sonrası stres bozukluğu görüldüğü belirtilmiştir.
§        Yaşanılan ruh sağlığı problemleri, risk etmenleri ve problemlerle baş etme açısından kadınlar, erkekler, çocuklar ve ergenler arasındaki farklılıklar dikkat çekmektedir.
§        Türkiye’de sığınmacı ve mülteci olma, yaşanılan ruhsal bozukluklar, kadın sığınmacılar, erkek sığınmacılar, çocuk ve ergen sığınmacılar ayrı ayrı sorunlar oluşturmaktadır ve bunların çözüm yolları araştırılmaktadır. Hasta-doktor iletişimi ve kültürlerarası anlayış gereklidir.
§        Travma mağdurları kliniklere gönderilmeli ve fiziksel sağlığı dahil bütüncül bir tedavi yapılmalıdır.
§        Sosyal desteğin önemi atlanmamalı ve sosyal destek çeşitli kaynaklarla sağlanmalıdır.
§        Kesin ve sonuçlandırılmış bir yasal soruşturma geçirmemiş olan ve dünyaca kabul edilen "sığınmacı" koşullarına uymayanların TÜRKİYE'nin yapısına çok zarar vereceği açıkca bellidir.
§        Bu tür "kabullenmelere" razı olmamak ve bir tür de karşı çıkış "ırkcılık" değildir.
§        Yapılmak istenilen üzerinde çok ciddi bir biçimde düşünmek ve büyük endişeler taşımak ise ülkenin yurttaşlarının en doğal hakkı ve görevidir.
§        Geldiği yörede yaşama koşulları düzelsin diye yapılan devletimizin katkıları da takdir görmelidir.
§        Sığınmacıların kendi ülkelerine geri dönebilmeleri için geliştirilen ve uygulanan çabalar ve programlar sığınmacıların ülkelerine döndüklerinde kendi gelenek ve kültürleri ile yaşamalarını sağlayacaktır.
§        Sığınmacıların TÜRKİYE' toplumunun gelenek, görenek ve toplumsal yapısına uyamadıkları gibi kültürel çatışmalarla yaşayacakları sorunlar onların dejenerasyon ile karşılamasını getirecektir.
§        Toplumsal çatışmalar ile baş edemeyen kuşaklar ise bireysel sorunlar ile karşılaşacaklar ve suça itilme olasılıkları artacaktır.
§        Bu konu kendi önemi ve genişliği nedeni ile aslında çeşitli uzmanlıkları, disiplinleri gerektirmektedir.
§        Akademik araştırmalar yapılmakta ve çözüm önerileri de sunulmaktadır. Yurttaşları büyük bir bölümü için bu tür araştırmalar ve incelemeler günlük yaşamlarından çok uzaktadır.
§        Tüm bu uğraş ve çabalara, araştırmalara rağmen Türk toplumu bu sorun ile yaşamada zorluklarla karşılaşmaktadır.
§        Göç kabul eden ülkenin yerleşik bireyleri ise her kesimiyle huzursuzluk göstermektedir.
            Saygılarımla...
             Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.06.2019, K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: