15 Haziran 2019 Cumartesi

Olsun

      Olsun...
·        Ne olursa olsun.
·        Bugün de sağlık, huzur ve mutluluk içinde kendime çok yakınım.
·        Şükürler olsun.
·        İşte bu da bir bayram...
·        AĞIZ TADI ne kadar güzel bir deyim.
·        Yeter ki ağız tadımız bozulmasın.
·        Ne yediğimizin hiç bir önemi yok!
·        Çok, çok kalabalıklar da pek gerekli değil!
·        Sağlığın ve huzurlu olsun, bir de bir lokma ekmeğin, içecek suyun...
·        Yanına bir de domates, peynir bulduysan, belki de bir yumurta sahanda...
·        "Ohh be dünya" demek gelir içinden, kendi kendine bağırarak mutlulukla..
·        Evinde isen sen, "sessiz ve sakince" oturabiliyor isen masana, gerisi boş ve de gereksiz gelir sana.
·        Aklına da hiç gelmesin durduk yerde lokantalar falan filan...
·        Zaten nefsine söz geçirdi isen ve gözün yoksa orda burda, daha ne istersin ki...
·        Bir sen, bir de sevdiceğin olsun yeter bu dünyada...
·        Bayram da bu değil mi zaten!
·        Bazıları vardı eskiden hep de "soğanın cücüğünü" çok sever ve beğenirlerdi.
·        Yumruklayarak çıkarırlardı kuru soğanın göbeğini ve de ne yerlerdi, ne yerlerdi büyük bir mutlulukla ve de iştahla...
·        Nerde şimdi eski domatesler, çekirdeği bol salatalıklar...
·        Yumruk gibi domatesi az biraz da "tuzla" ne bıçak, ne çatal gerek diyerek, şapur şupur yiyenler de vardı, sularını akıta akıta...
·        Hem de ne iştahla...
·        Çocukluğumun mahallelerinde evlerde yaparlardı kendi ekmeklerini, kalın kalın kabukları olurdu...
·        Bir de ne kadar güzel kokarlardı...
·        Evlerin bahçelerinde olurdu yer fırınları. Haftalık yaparlardı ev ekmeklerini; biraz da susamlı mı olurdu..
·        Pazar ekmeği pek de beğenilmezdi eskiden.
·        Buğdayın kabuğu alınmış undan yapılan beyaz ekmeğin tadını pek beğenmezlerdi.
·        Yoğurdu da kendileri yaparlardı, komşunun ineğinden aldıkları sütden...
·        O domatesler tarihe karıştı değil mi?
·        Hele bir de o güzelim domateslerden yaptığımız ev salçalarının tadı... ...... Biraz da çok tuzlu mu olurdu? Aklımda öyle kalmış...
·        Kışlık salçanızı, makarnanızı, tarhananızı hazırladı iseniz, bir de patlıcan ve biber de kuruttu iseniz, artık bir ohh çekip, kışı bekleyebilirdiniz.
·        Bazı aileler birleşerek bir de "yufka" açarlardı ve de odun ateşinde bir dolu yufkayı saçda pişirirlerdi...
·        Bir koca kış azıcık, azıcık ucunda alıp, börek yapılırdı. Yufka böreği...
·        Unutanlar olmuş mudur bilemiyorum ama, çocuklarınız bu tadlarla hiç karşılaşmadıkları için hiç bilemezler.
·        Şimdilerde ise ne o tohumları bıraktılar, ne de o toprakları...
·        Ne de o güzelim ev ekonomisi kaldı geriye annelerimizden...
·        Çarşıdan, rafdan alıp bir şeyleri çocuğuna yedirmek için uğraşan ve de "ben görmedim, çocuğum görsün" diyen anneleri, genç anneleri gördüğümde ne denli üzüldüğümü sizlere anlatamam.
·        Özellikle dar gelirli aileler, doğu kökenli genç anneler bugünlerin süper market raflarına ulaşılabilir olmayı bir kentleşme, bir modernite, bir sınıf atlamak olarak görmüyorlar mı...
·        Daha üç yaşındaki çocuğunun erişebildiği raflardan kendi seçip aldığını sepetlerine attığında o annelerin nasıl bir "gurur" duyar gibi olduklarını gördüğümde içimin ne denli acıdığını sizlere bir türlü anlatamam!
·        Ne  kadar zor, hem de çok zor o "çirkin kapitalizm"i anlatabilmek!
·        Yozlaşma nedir, kültürel değerlerin yitirilmesi nedir...
·        Bunları koca, koca okullara gitmiş olanlara bile anlatabilmek ne kadar zordur kim bilir?

      Saygılarımla...
      Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 05.06.2019, K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: