CUMHURİYET NE ANLAMA GELİR
. Türkİye İçİn cumhurİyet ne
anlama gelİr, önemİ nedİr?
. Türkiye için Cumhuriyet, her
şeyden önce egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu yönetim
biçimini ifade eder.
Anlamı ve
Önemi:
-Egemenliğin
Millete Ait Olması: Cumhuriyet,
devleti yönetecek kişilerin seçimle iş başına geldiği ve halkın kendi kendini
yönettiği anlamına gelir.
Bu, monarşi
gibi yönetimlerdeki tek kişinin veya bir zümrenin egemenliğine son vermiştir.
-Demokrasi
ve Yurttaş Hakları: Cumhuriyet,
demokrasinin en gelişmiş şekli olarak kabul edilir. Yurttaşlara seçme
ve seçilme hakkı tanır, kanun önünde eşitliği sağlar ve temel hak ve
özgürlükleri devlet güvencesi altına alır. Halkın yönetime eşit katılımını
mümkün kılar.
-Modernleşme
ve Çağdaşlaşma: Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşu, aynı zamanda ülkenin “çağdaş uygarlık düzeyine”
ulaşma hedefinin de başlangıcıdır.
Eğitim, hukuk,
sosyal yaşam gibi birçok alanda yapılan devrimlerle (inkılaplarla) Türk
toplumunun modernleşmesi ve ilerlemesi sağlanmıştır.
-Millî
Birlik ve Bağımsızlık: Cumhuriyet,
Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan bağımsız Türk devletinin yönetim biçimidir.
Ulus devleti ve
onun varlığını, geleceğini yalnızca kendi iradesine bağlama azim ve
kararlılığını simgeler.
-Hukukun
Üstünlüğü ve Laiklik: Cumhuriyet,
bir şahsa değil, ulusun kabul ettiği yasalara dayanan, akla, mantığa ve bilime
uygun bir yönetim biçimidir.
“Laiklik”
prensibiyle de din ve devlet işlerinin ayrılması ve bireylerin “inanç özgürlüğü”nün
güvence altına alınması sağlanmıştır.
Kısaca, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilanı (29 Ekim 1923), Türk milleti için bağımsızlığın,
egemenliğin, eşitliğin ve çağdaş bir ulus olmanın hukuki ve siyasi
güvencesidir.
CuMhuriyetin kuruluşu sırasında çekilen
sıkıntılar, zorluklar nelerdi?
. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, büyük bir
zaferin ve köklü bir dönüşümün sonucudur, ancak bu süreçte çok ciddi siyasi,
ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadele edilmiştir.
. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında (özellikle
1919-1923 arası Millî Mücadele dönemi ve hemen sonrası) karşılaşılan başlıca
sıkıntılar ve zorluklar şunlardı:
1. Askeri
ve Siyasi Zorluklar
-İşgal
Altındaki Bir Ülke: Kuruluş,
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan ve topraklarının büyük bir kısmı İtilaf
Devletleri tarafından işgal edilmiş (Mondros Mütarekesi sonrası) bir ülkede
gerçekleşti.
Ülkenin
bağımsızlığını korumak en öncelikli ve en büyük zorluktu.
-İç İsyanlar
ve Otorite Boşluğu: İstanbul
Hükûmeti ve işgalci güçler tarafından desteklenen çok sayıda iç isyan (Anzavur,
Kuva-yi İnzibatiye, Yozgat Ayaklanması vb.) ortaya çıktı. TBMM, bir yandan
düşmanla savaşırken diğer yandan bu iç isyanları bastırmak zorunda kaldı.
-Düzenli
Ordu Kurma Zorluğu: Başlangıçta
Kuva-yi Milliye (düzensiz milis kuvvetleri) ile mücadele edilirken, düzenli ve
disiplinli bir ordu kurmak, bu orduyu donatmak ve savaşmaya hazır hale getirmek
büyük bir zorluktu.
-Uluslararası
Tanınma: Savaş
kazanıldıktan sonra dahi, genç devletin uluslararası alanda bağımsızlığını tam
olarak kabul ettirmesi (Lozan Antlaşması süreci) ve kapitülasyonlar gibi
kısıtlamaları kaldırması diplomatik bir mücadele gerektirdi.
2.
Ekonomik Zorluklar
-Yoksulluk
ve Savaş Yorgunluğu: Uzun
yıllar süren savaşlar (Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı)
halkı yoksullaştırmış, cephe gerisindeki üretim ve ticaret durma noktasına
gelmişti.
Halkın büyük
çoğunluğu yoksulluk içindeydi.
-Altyapı
Yetersizliği: Osmanlı
İmparatorluğu'ndan devralınan ulaşım (yol ve demiryolu), iletişim ve sanayi
altyapısı son derece sınırlı ve yetersizdi.
Ülkenin
ekonomik kaynakları tükenmişti.
-Finansal
Kısıtlamalar: Gelir
kaynakları kıttı. Lozan Antlaşması ile gümrük ve dış ticaretteki bazı
kısıtlamalar ancak ilerleyen yıllarda (1929'da) kalkabildi.
Genç
Cumhuriyet, bir ulusal bankası, kendine özgü parası ve oluşmuş bir mali
mevzuatı olmadan “sıfırdan” bir ekonomi kurmak zorundaydı.
3. Sosyal
ve Kültürel Zorluklar
-Eğitimsizlik
ve Okuryazarlık Oranı: Halkın
büyük bir kısmı (özellikle kadınlar) okuma yazma bilmiyordu. Eğitim ve sağlık
altyapısı yok denecek kadar azdı.
-Eski Düzene
Bağlılık: Saltanatın
ve ardından Halifeliğin kaldırılması, geleneksel yapılara ve eski düzene sıkı
sıkıya bağlı olan çevrelerin tepkilerine yol açtı.
Yeni, çağdaş ve
laik sistemi oturtmak için toplumsal “direnci aşmak” gerekiyordu.
-Ulaşım ve
İletişim Sınırlılığı: Anadolu'nun
büyük bir kısmı tenhaydı ve ulaşım/iletişim imkanları kısıtlıydı. Yeni kurulan
merkeziyetçi yönetimin otoritesini ve fikirlerini ülkenin en ücra köşelerine
ulaştırmak ciddi bir lojistik sorundu.
Özetle
. Türkiye Cumhuriyeti; küllerinden doğan,
yorgun, fakir ve altyapısı çökmüş bir ülkenin, bir yandan düşmanla ve iç
isyanlarla mücadele ederken, diğer yandan tamamen yeni ve çağdaş bir devlet
yapısını, ekonomisini ve sosyal sistemini kurma mücadelesiyle kurulmuştur.
. Bu zorlukların üstesinden gelinmesinde
kurucu kadronun (başta Mustafa Kemal Atatürk) sarsılmaz azmi,
kararlılığı ve devrimci vizyonu anahtar rol oynamıştır.
. Bugün bize bunları sağlayan, önderimiz büyük
asker ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun tüm silah
arkadaşlarına ve kuruluş dönemi halkına minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
. Cumhuriyeti ve devrimlerimizi yaşatmak
ülkemizi savunmak ve geliştirmek bizim, hepimizin birincil görevidir.
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI,
2025.10.28, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ
OKUYUNUZ: ….
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: