SOL PARTİLERİN
. SOL
PARTİLERİN ÜLKEYE ETKİLERİ
. Türkiye'de bulunan “sol görüşlü siyasi
partiler ve sol görüşlü dernekler” Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsızlığına ve özgür, üniter yapısına karşı olabilirler mi?
. Türkiye'deki siyasi partiler ve dernekler,
faaliyetlerini ülkenin anayasal çerçevesi içinde yürütmek zorundadırlar.
. “Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası”nın ilk dört maddesi, devletin temel
niteliklerini güvence altına alır ve bu maddeler değiştirilemez,
değiştirilmesi teklif dahi edilemez. (bağımsızlık, üniter yapı, cumhuriyetin
nitelikleri)
A)Yasal Çerçeve ve Siyasi
Partiler
Türkiye'deki
siyasi partilerin kuruluşu ve faaliyetleri, Siyasi Partiler Kanunu ile de
düzenlenmiştir.
Bu kanuna göre:
1.
Partilerin
tüzük ve programları, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, insan haklarına ve laiklik ilkesine aykırı olamaz.
2.
Bir
siyasi partinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne (üniter
yapısına) veya anayasal düzene aykırı eylemlerde bulunması, Anayasa Mahkemesi
tarafından kapatılmasına veya devlet yardımından yoksun bırakılmasına neden
olabilir.
Bu nedenle,
yasal olarak tanınan ve faaliyet gösteren hiçbir siyasi partinin veya derneğin,
resmî programında veya tüzüğünde açıkça “devletin bağımsızlığına veya üniter
yapısına karşı” bir amaç ilan etmesi veya bu doğrultuda eylemlerde
bulunması yasal değildir.
B)Farklı
Görüşler ve İdeolojiler
Bununla
birlikte, sol siyaset yelpazesi çok geniştir ve farklı görüşlere sahip
partiler/dernekler mevcuttur:
a-Bazı sol
partiler, tam bağımsızlık ve üniter devlet yapısının korunması konusunda çok
hassas bir duruş sergileyebilir.
b-Bazı diğer
sol ideolojilere sahip gruplar ise, mevcut anayasal tanım ve yönetim biçimleri
yerine, daha radikal sosyalist veya komünist bir düzeni savunabilirler.
Bu tür gruplar,
uluslararası dayanışmaya daha fazla vurgu yapabilir veya mevcut üniter
yapının içinde yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması gibi konularda
farklı yaklaşımlara sahip olabilirler.
c-Bazıları ise
tarihi süreçte “yasa dışı” kabul edilmiş veya “terör örgütü” olarak
nitelendirilmiş eylemleri veya amaçları destekleyebilir.
C)Türkiye’de
Laik Cumhuriyet karşıtı bazı Marksistler, sola bile ihanetlerini gizlemek için
gündem oluşturmak istediklerinde neler söyleyebilirler?
. Türkiye'de laik cumhuriyet karşıtı olan ve bu
karşıtlıklarını gizlemek isteyen bazı Marksist veya aşırı sol grupların, kendi
ideolojik hedeflerini perdelemek ve gündem oluşturmak için kullanabileceği
söylem ve taktikler, genellikle mevcut siyasi ve toplumsal fay hatlarını “istismar
etmeye” dayanır.
. Bu tür gruplar, "sola ihaneti"
gizlemek için, “asıl amaçları” olan “laik cumhuriyetin yıkılması” veya “radikal
bir dönüşümü”, daha popüler ve geniş kitlelere hitap eden başlıklar altında
sunabilirler.
1. Toplumsal
Adalet ve Eşitsizlik Söylemleri
. Laiklik karşıtlığını ve radikal değişim
isteğini örtmek için en sık kullanılan yöntem, “solun temel değerleri” olan toplumsal
adalet ve sınıf mücadelesi kavramlarını “aşırı uçlara” çekmektir:
a-"Gerçek
Sol, Ezen Devlet Yapısıyla Uzlaşmaz": Cumhuriyetin kurucu değerlerini ve
laikliği savunmayı, "burjuva solculuğu", "statükoculuk"
veya "Kemalist vesayet" olarak nitelendirirler.
Bu yolla,
laikliği savunan sol partileri ve aydınları, halkın gerçek sorunlarını
(ekonomik eşitsizlik, yoksulluk) görmezden gelmekle ve iktidarla iş birliği
yapmakla itham ederler.
b-"Laiklik,
İşçi Sınıfının Değil, Üst Sınıfların Sorunudur": Laikliğin, Marksist bir
devrim hedefi için öncelikli bir sorun olmadığını, sadece seküler üst ve orta
sınıfların hassasiyeti olduğunu iddia ederek, laiklik tartışmasını sınıf
mücadelesinin önüne geçiren her yaklaşımı hedef gösterirler.
Bu, laiklik
karşıtı dini gruplarla ortak bir zemin oluşturmalarını kolaylaştırır.
c-"Eşitlikçi
Federalizm" veya "Radikal Yerinden Yönetim": Üniter ve
merkeziyetçi yapının ekonomik “eşitsizliğin kaynağı” olduğunu savunarak,
ülkenin yönetim biçiminde "halkların kendi kaderini tayin hakkı" gibi
Marksist kavramlarla örtüşen radikal değişiklikler önerirler.
2. Popülist
Mağduriyet ve Kimlik Siyaseti
Hedefleri
genellikle Marksizmin katı sınıf teorisinden çok uzak olan, popülist ve kimlik
siyasetine odaklı söylemlerle gündem oluştururlar:
a-"Cumhuriyetin
Kurucu Felsefesi Aslında Bir İhanettir": Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişi,
"emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi" yerine, "yerli
işbirlikçilerin" (burjuvazinin) "halkın devrimini çaldığı" bir
süreç olarak gösterirler.
Bu, hem
cumhuriyete karşı olan İslamcı hem de etnik milliyetçi gruplarla ortak bir
"kurucu rejime karşıtlık" cephesi oluşturma amacı taşır.
b-"Sömürge
Tipi Yönetim Eleştirisi": Mevcut devlet yapısını ve laikliği, "Batı'nın
dayatması", "yerli halklara yabancı" veya "sömürgeciliğin
bir uzantısı" olarak tanımlayarak, anti-emperyalist duyguları “kendi
amaçları” için kullanırlar.
c-"Özgürlük"
Kavramını Manipüle Etmek: Laiklik, ifade özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı bir
araçmış gibi sunulurken, dini veya kültürel grupların radikal talepleri "özgürlük
mücadelesi" ve "ötekileştirilmişlerin sesi" olarak
meşrulaştırılmaya çalışılır.
3.
Uluslararası Gündeme Atıf ve Yenilik İddiası
Bu tür
söylemlerin temel amacı, Marksist radikalizmi ve “laik cumhuriyete karşıtlığı”,
toplumsal adalet, özgürlük ve eşitsizlikle mücadele gibi “halkın meşru
talepleri arasına” sızdırmaktır.
Kendilerini “yenilikçi
ve evrensel” bir solun parçası göstermek için uluslararası Marksist/sol
akımlardan örnekler kullanabilirler:
a-"Klasik
Sol Çözümlemeler Miadını Doldurdu": Kendilerini, değişen dünya koşullarına
ayak uydurmuş, "post-Marksist" veya "yeni sol" olarak
pazarlarlar.
Buna göre,
"eski tip" Kemalist veya laikliği savunan solun eleştirileri artık "anakronik"
(çağ dışı) ve "durağan" kalmıştır.
b-"Radikal
Demokrasi ve Kurucu Meclis Çağrısı": Ülkenin tüm sorunlarının kaynağının
mevcut anayasa ve kurumlar olduğunu ileri sürerek, "tüm ezilenlerin"
katılımıyla kurulacak bir Kurucu Meclis çağrısı yaparlar.
Bu çağrı, “anayasal
düzeni toptan reddetme” ve kendi radikal vizyonlarını dayatma çabasını gizler.
Ç)ÖZETLE:
Türkiye
Cumhuriyeti'nde yasal olarak faaliyet gösteren “siyasi partiler ve dernekler”,
anayasal zorunluluk gereği devleti yıkmaya, bağımsızlığını zedelemeye veya
üniter yapıyı parçalamaya yönelik bir amaç güdemezler.
Ancak, anayasanın
sınırları içinde kalmak koşuluyla, devletin yapısı ve yönetimi hakkında farklı
ideolojik “yorumlar ve politik öneriler” sunabilirler.
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.28,
İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
. .
(YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: