21 Eylül 2025 Pazar

CHP’ye YAPILAN

 .   CHP’ye YAPILAN BASKILARIN NEDENLERİ:

Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yönelik baskıların birden fazla nedeni olabilir ve bu nedenler, siyasi konjonktüre göre değişiklik gösterebilir.

İmamoğlu, İstanbul gibi büyük bir metropolde iki kez halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanıdır.

19 Mart 2025'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birçok kişi toplu bir şekilde gözaltına alındı.

İlk operasyonda gözaltına alınan İmamoğlu 23 Mart’ta tutuklandı. 

Tutuklu yargılanacak olan İmamoğlu, eski adı Silivri olan Marmara Cezaevi'ne götürüldü.

Aynı operasyon kapsamında, İmamoğlu'nun danışmanı Murat Ongun ve bazı ilçe belediye başkanları da dâhil olmak üzere toplamda 100'den fazla kişi gözaltına alındı.

Bu gelişmeler, İmamoğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi için olası cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarının sürdüğü bir dönemde gerçekleşti. 

İçişleri Bakanlığı İstanbul'da İmamoğlu ile birlikte Beylikdüzü ve Şişli ilçelerinin tutuklanan belediye başkanlarını da görevden aldı.

Adana İli Ceyhan İlçe Belediye Başkanı Kadir AYDAR, Adana İli Seyhan İlçe Belediye Başkanı Oya TEKİN; geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı'nca görevinden uzaklaştırılmıştır.

CHP'ye kayyum ihtimali: Türkiye'de örneği var mı?

CHP'nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali istemiyle açılan davanın dördüncü duruşması, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.

Davada karar çıkmazken, yönetimin tedbiren görevden alınması talebi reddedildi.

Bir sonraki duruşma tarihi ise 24 Ekim'de görülecek.

.  CHP'ye kayyum ihtimaline kadar uzanan gelişmeler Türkiye demokrasi tarihinde nereye oturuyor?

BBC News Türkçe'nin konuştuğu bazı uzmanlar gelişmelerin "Türkiye demokrasi tarihi açısından çok kritik bir eşik" teşkil ettiğini savunuyor.

Işık Üniversitesi'nden Doç. Dr. Seda Demiralp "muhalefete yönelik bu ölçekte bir baskı Türkiye'nin -kesintili- demokrasi tarihinde yok" yorumunu yapıyor:

-"Ülkenin yarısının oy verdiği bir partinin önde gelen aktörlerinin ve yönetiminin bu derece sıkıştırılması ve bastırılması Türkiye gibi kırılgan bir demokrasi için bile kritik bir seviye teşkil ediyor ve Türkiye'yi hibrit bir rejimden tam otoriter bir rejime geriletme riski taşıyor."

Siyaset bilimci Doç. Dr. Zeynep Gambetti ise gelişmeleri

-"iktidarın rejimi yeniden dizayn etme emelinde artık son noktaya gelindiğinin işareti" olarak gördüğünü söylüyor.

Bu durumun arkasındaki “ana etkenler” genellikle şunlardır:

1. Siyasi Rekabet ve İktidar Dinamikleri

CHP, Türkiye'nin ana muhalefet partisi olarak, iktidardaki partinin en büyük rakibidir.

Bu nedenle, iktidar partileri, kendi “siyasi pozisyonlarını” güçlendirmek ve CHP'nin etkisini azaltmak amacıyla çeşitli “baskı mekanizmalarını” kullanabilir.

Bu baskılar; parti yöneticileri ve üyeleri hakkında açılan davalar, parti politikalarını itibarsızlaştırmaya yönelik kampanyalar veya parti üzerindeki kamuoyu algısını olumsuz etkilemeye çalışan idari kararlar şeklinde ortaya çıkabilir.

2. İdeolojik ve Toplumsal Farklılıklar

CHP, kuruluşundan bu yana laiklik, Batı'yla entegrasyon ve çağdaşlaşma gibi ilkeleri savunmuştur.

Bu ilkeler, tutucu ve milliyetçi seçmen tabanına hitap eden iktidar partilerinin politikalarıyla sıklıkla “çatışır”.

Bu ideolojik ayrım, zaman zaman siyasi söylemin “sertleşmesine” ve CHP'nin "değerlere aykırı" bir parti olarak gösterilmesine yol açabilir.

Bu durum da partiye yönelik “siyasi baskıları artırabilir”.

3. Hukuki Süreçler ve Yargı Üzerindeki Etkiler

CHP'li siyasetçiler ve belediye başkanları hakkında açılan davalar, sıklıkla “muhalefeti zayıflatmak” için kullanıldığı yönünde “eleştirilere maruz” kalır.

Bu davaların, hukuki değil, “siyasi saiklerle” açıldığı “iddiaları” gündeme gelmiştir.

Özellikle “yargının bağımsızlığı” konusundaki tartışmalar, bu tür davaların siyasi baskı aracı olarak kullanıldığına dair endişeleri güçlendirmektedir.

4. Medya ve Algı Yönetimi

Türkiye'deki ana akım medyanın büyük bir kısmının “iktidara yakın” olduğu sıkça belirtilir.

Bu durum, CHP'ye yönelik “olumsuz haberlerin” ve “karalama kampanyalarının” daha fazla yer bulmasına, partinin yaptığı olumlu işlerin ise göz ardı edilmesine neden olabilir.

Medya yoluyla yürütülen bu “algı operasyonları”, partinin halk nezdindeki “imajını” zedeleyerek siyasi gücünü kırmaya çalışır.

CHP’ye yapılan baskılara karşı koyabilmek için neler yapılabilir?

CHP'ye yönelik baskılara karşı koymak için atılabilecek adımlar çeşitli alanları kapsar.

Hem “hukuki ve siyasi” yollar hem de “toplumsal destek” mekanizmaları önemli rol oynar.

A) Hukuki ve Siyasi Adımlar

-Hukuki Süreçleri Kullanmak: Haksız uygulamalara, soruşturmalara veya davalara karşı hukuki süreçler sonuna kadar işletilmeli.

Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası mahkemelere başvurular yapılmalı.

Bu, hem iç kamuoyunda hem de uluslararası alanda baskının belgelenmesini sağlar.

-TBMM'yi Aktif Kullanmak: Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altındaki tüm imkanlar (soru önergeleri, araştırma komisyonu talepleri, genel görüşme çağrıları) kullanılarak baskılar gündeme taşınmalı.

Bu, hem kamuoyunu bilgilendirme hem de Meclis'in denetleme görevini hatırlatma açısından kritik.

-Uluslararası Kamuoyu Oluşturmak: Yurt dışındaki diplomatik misyonlar, uluslararası insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerle iş birliği yaparak Türkiye'deki siyasi baskılar hakkında bilgi verilmelidir.

Raporlar yayınlanması ve uluslararası toplantılarda konunun gündeme getirilmesi, dış baskı unsuru oluşturabilir.

B) Toplumsal ve İletişimsel Adımlar

-Halkın Katılımını Sağlamak: Mitingler, yürüyüşler ve toplantılar düzenleyerek halkın doğrudan katılımı teşvik edilmeli.

Bu tür demokratik eylemler, tabanın direncini artırırken, iktidara karşı toplumsal bir güç gösterisi niteliği taşır.

Her şeyden önce CHP kendi tabanını demokratik, çağdaş ve Atatürk ilkelerine bağlı ve savunur biçimde güçlendirmelidir.

-Şeffaf İletişim Kurmak: Baskılar karşısında mağduriyet algısı yaratmak yerine, karşılaşılan her olayı halka açık ve şeffaf bir şekilde duyurmak gerekiyor.

Partinin resmi kanalları, sosyal medya ve basın toplantıları aracılığıyla kamuoyu “sürekli bilgilendirilmelidir.”

-Sivil Toplumla İş Birliği: İnsan hakları dernekleri, barolar, sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları ile ortak eylemler ve açıklamalar düzenlenmeli.

Bu, partinin mücadelesinin sadece siyasi değil, aynı zamanda “demokratik haklar” ve “hukukun üstünlüğü” mücadelesi olduğunu gösterir.

-Gençlik ve Kadın Kollarını Güçlendirmek: Partinin gençlik ve kadın kollarının örgütlenmesi ve eylemleri desteklenmeli.

Bu kollar, dinamik ve yeni iletişim yöntemleri kullanarak daha geniş kitlelere ulaşmada etkili olabilir.

KISACA:

Bu adımlar, CHP'nin karşılaştığı baskılara karşı hem kurumsal direnç geliştirmesine hem de toplumsal destek ağını güçlendirmesine yardımcı olabilir.

Demokrasi ve ifade özgürlüğü mücadelesi, sadece siyasi partilerin değil, tüm toplumun “ortak sorumluluğu” olarak görülmeli.

TBMM İç Tüzüğüne aykırı olarak kurulan komisyonun, ülke gündemini saptırmak ve bağlantıdaki yazının konusunu gündeme getirmemek için yapıldığı da değerlendiriliyor.

Bu etkenlerin tamamı, CHP'nin Türkiye siyasetinde karşılaştığı zorlukların ve baskıların çok yönlü bir resmini sunar.

.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.14, G.
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
.       (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: