. CHP’ye YAPILAN BASKILARIN NEDENLERİ:
Türkiye'de
Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yönelik baskıların birden fazla nedeni
olabilir ve bu nedenler, siyasi konjonktüre göre değişiklik gösterebilir.
İmamoğlu,
İstanbul gibi büyük bir metropolde iki kez halkın oylarıyla seçilmiş bir
belediye başkanıdır.
19
Mart 2025'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu ve birçok kişi toplu bir şekilde gözaltına alındı.
İlk
operasyonda gözaltına alınan İmamoğlu 23 Mart’ta tutuklandı.
Tutuklu
yargılanacak olan İmamoğlu, eski adı Silivri olan Marmara Cezaevi'ne götürüldü.
Aynı
operasyon kapsamında, İmamoğlu'nun danışmanı Murat Ongun ve bazı ilçe
belediye başkanları da dâhil olmak üzere toplamda 100'den fazla kişi gözaltına
alındı.
Bu
gelişmeler, İmamoğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir sonraki
cumhurbaşkanlığı seçimi için olası cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarının
sürdüğü bir dönemde gerçekleşti.
İçişleri
Bakanlığı İstanbul'da İmamoğlu ile birlikte Beylikdüzü ve Şişli ilçelerinin
tutuklanan belediye başkanlarını da görevden aldı.
Adana
İli Ceyhan İlçe Belediye Başkanı Kadir AYDAR, Adana İli Seyhan İlçe Belediye
Başkanı Oya TEKİN; geçici bir tedbir olarak İçişleri
Bakanlığı'nca görevinden uzaklaştırılmıştır.
CHP'ye
kayyum ihtimali: Türkiye'de örneği var mı?
CHP'nin
38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali istemiyle açılan davanın
dördüncü duruşması, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.
Davada
karar çıkmazken, yönetimin tedbiren görevden alınması talebi reddedildi.
Bir
sonraki duruşma tarihi ise 24 Ekim'de görülecek.
. CHP'ye kayyum ihtimaline kadar uzanan
gelişmeler Türkiye demokrasi tarihinde nereye oturuyor?
BBC
News Türkçe'nin konuştuğu bazı uzmanlar gelişmelerin "Türkiye demokrasi
tarihi açısından çok kritik bir eşik" teşkil ettiğini savunuyor.
Işık
Üniversitesi'nden Doç. Dr. Seda Demiralp "muhalefete yönelik bu ölçekte
bir baskı Türkiye'nin -kesintili- demokrasi tarihinde yok" yorumunu
yapıyor:
-"Ülkenin
yarısının oy verdiği bir partinin önde gelen aktörlerinin ve yönetiminin bu
derece sıkıştırılması ve bastırılması Türkiye gibi kırılgan bir demokrasi için
bile kritik bir seviye teşkil ediyor ve Türkiye'yi hibrit bir rejimden tam
otoriter bir rejime geriletme riski taşıyor."
Siyaset
bilimci Doç. Dr. Zeynep Gambetti ise gelişmeleri
-"iktidarın
rejimi yeniden dizayn etme emelinde artık son noktaya gelindiğinin
işareti" olarak gördüğünü söylüyor.
Bu
durumun arkasındaki “ana etkenler” genellikle şunlardır:
1.
Siyasi Rekabet ve İktidar Dinamikleri
CHP,
Türkiye'nin ana muhalefet partisi olarak, iktidardaki partinin en büyük
rakibidir.
Bu
nedenle, iktidar partileri, kendi “siyasi pozisyonlarını” güçlendirmek ve
CHP'nin etkisini azaltmak amacıyla çeşitli “baskı mekanizmalarını”
kullanabilir.
Bu
baskılar; parti yöneticileri ve üyeleri hakkında açılan davalar, parti
politikalarını itibarsızlaştırmaya yönelik kampanyalar veya parti üzerindeki
kamuoyu algısını olumsuz etkilemeye çalışan idari kararlar şeklinde ortaya
çıkabilir.
2.
İdeolojik ve Toplumsal Farklılıklar
CHP,
kuruluşundan bu yana laiklik, Batı'yla entegrasyon ve çağdaşlaşma gibi ilkeleri
savunmuştur.
Bu
ilkeler, tutucu ve milliyetçi seçmen tabanına hitap eden iktidar partilerinin
politikalarıyla sıklıkla “çatışır”.
Bu
ideolojik ayrım, zaman zaman siyasi söylemin “sertleşmesine” ve CHP'nin
"değerlere aykırı" bir parti olarak gösterilmesine yol açabilir.
Bu
durum da partiye yönelik “siyasi baskıları artırabilir”.
3.
Hukuki Süreçler ve Yargı Üzerindeki Etkiler
CHP'li
siyasetçiler ve belediye başkanları hakkında açılan davalar, sıklıkla “muhalefeti
zayıflatmak” için kullanıldığı yönünde “eleştirilere maruz” kalır.
Bu
davaların, hukuki değil, “siyasi saiklerle” açıldığı “iddiaları” gündeme
gelmiştir.
Özellikle
“yargının bağımsızlığı” konusundaki tartışmalar, bu tür davaların siyasi baskı
aracı olarak kullanıldığına dair endişeleri güçlendirmektedir.
4.
Medya ve Algı Yönetimi
Türkiye'deki
ana akım medyanın büyük bir kısmının “iktidara yakın” olduğu sıkça belirtilir.
Bu
durum, CHP'ye yönelik “olumsuz haberlerin” ve “karalama kampanyalarının” daha
fazla yer bulmasına, partinin yaptığı olumlu işlerin ise göz ardı edilmesine
neden olabilir.
Medya
yoluyla yürütülen bu “algı operasyonları”, partinin halk nezdindeki “imajını”
zedeleyerek siyasi gücünü kırmaya çalışır.
CHP’ye yapılan baskılara karşı koyabilmek için
neler yapılabilir?
CHP'ye yönelik baskılara karşı koymak için
atılabilecek adımlar çeşitli alanları kapsar.
Hem “hukuki ve siyasi” yollar hem de “toplumsal
destek” mekanizmaları önemli rol oynar.
A) Hukuki ve Siyasi Adımlar
-Hukuki
Süreçleri Kullanmak: Haksız uygulamalara, soruşturmalara veya davalara karşı
hukuki süreçler sonuna kadar işletilmeli.
Gerekirse
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası mahkemelere başvurular
yapılmalı.
Bu, hem
iç kamuoyunda hem de uluslararası alanda baskının belgelenmesini sağlar.
-TBMM'yi
Aktif Kullanmak: Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altındaki tüm
imkanlar (soru önergeleri, araştırma komisyonu talepleri, genel görüşme
çağrıları) kullanılarak baskılar gündeme taşınmalı.
Bu, hem
kamuoyunu bilgilendirme hem de Meclis'in denetleme görevini hatırlatma
açısından kritik.
-Uluslararası
Kamuoyu Oluşturmak: Yurt dışındaki diplomatik misyonlar, uluslararası insan
hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerle iş birliği
yaparak Türkiye'deki siyasi baskılar hakkında bilgi verilmelidir.
Raporlar
yayınlanması ve uluslararası toplantılarda konunun gündeme getirilmesi, dış
baskı unsuru oluşturabilir.
B) Toplumsal ve İletişimsel Adımlar
-Halkın
Katılımını Sağlamak: Mitingler, yürüyüşler ve toplantılar düzenleyerek halkın
doğrudan katılımı teşvik edilmeli.
Bu tür demokratik
eylemler, tabanın direncini artırırken, iktidara karşı toplumsal bir güç
gösterisi niteliği taşır.
Her
şeyden önce CHP kendi tabanını demokratik, çağdaş ve Atatürk ilkelerine bağlı
ve savunur biçimde güçlendirmelidir.
-Şeffaf
İletişim Kurmak: Baskılar karşısında mağduriyet algısı yaratmak yerine,
karşılaşılan her olayı halka açık ve şeffaf bir şekilde duyurmak gerekiyor.
Partinin
resmi kanalları, sosyal medya ve basın toplantıları aracılığıyla kamuoyu “sürekli
bilgilendirilmelidir.”
-Sivil
Toplumla İş Birliği: İnsan hakları dernekleri, barolar, sendikalar ve diğer
sivil toplum kuruluşları ile ortak eylemler ve açıklamalar düzenlenmeli.
Bu,
partinin mücadelesinin sadece siyasi değil, aynı zamanda “demokratik haklar” ve
“hukukun üstünlüğü” mücadelesi olduğunu gösterir.
-Gençlik
ve Kadın Kollarını Güçlendirmek: Partinin gençlik ve kadın kollarının
örgütlenmesi ve eylemleri desteklenmeli.
Bu
kollar, dinamik ve yeni iletişim yöntemleri kullanarak daha geniş kitlelere
ulaşmada etkili olabilir.
KISACA:
Bu adımlar, CHP'nin karşılaştığı baskılara
karşı hem kurumsal direnç geliştirmesine hem de toplumsal destek ağını
güçlendirmesine yardımcı olabilir.
Demokrasi ve ifade özgürlüğü mücadelesi, sadece
siyasi partilerin değil, tüm toplumun “ortak sorumluluğu” olarak görülmeli.
TBMM
İç Tüzüğüne aykırı olarak kurulan komisyonun, ülke gündemini saptırmak ve
bağlantıdaki yazının konusunu gündeme getirmemek için yapıldığı da
değerlendiriliyor.
Bu
etkenlerin tamamı, CHP'nin Türkiye siyasetinde karşılaştığı zorlukların ve
baskıların çok yönlü bir resmini sunar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: