. SİYASET ÜZERİNE DÜŞÜNEBİLSEK
. Ülkenin yönetimi, olaylar, gelişimler, sorunlar ve birçok konu doğrudan
siyasete bağlıdır, siyaset ile ilişkilidir.
Siyasette her bir an, her bir geçen gün çok farklı içerik ve sonuçlar
verir.
Kişiler de öyle.
Hiç biri ne olduğu gibi kalır, ne de gözüktüğü gibidir.
Çünkü içinde bulunulan alan "siyaset"tir.
Doğru, güvenilir, ilkeli, temeli ve felsefesine inanılacak bir "siyaset"
de ancak doğru ve bu özelliklere sahip toplumlarda oluşur.
Böylelikle, politikanın
doğası ve toplumla ilişkisi hakkında derin ve iç görülü bir bakış açısını ortaya
koydum.
Sunduğum temel
fikirleri biraz parçalayalım:
Siyasetin ve Bireylerin Dinamik Yapısı
Siyasetin
"her anın, her geçen günün çok farklı içerik ve sonuçlar ürettiği"
içsel akışkanlığını dikkatlice vurgulamak gerekir.
Bu da “siyasi
manzarayı” tanımlayan “sürekli değişimlere, öngörülemeyen olaylara ve gelişen
koşullara” işaret eder.
Bugün için “doğru
ve ilgili” olan şey yarın olmayabilir; birden hepsi değişebilir.
İşte bu durum da
siyaseti oldukça “dinamik” ve sıklıkla “ön görülemez” bir alan haline getirir.
Ayrıca,
"bireyler” de böyledir, siyasetçiler de...
Hiç biri
oldukları gibi “kalmaz”, göründükleri gibi de “değil”dir."
Siyasette yer
alan aktörlerin durağan varlıklar “olmadığını” gösteren önemli bir özellik de
budur.
Onları “siyasete
çeken” şeyler, çıkarları, düzeyleri, bağlılıkları ve hatta kamusal kişilikleri,
genellikle siyasi ortamın kendisinden etkilenerek değişebilir.
Siyasetin baskısı
ve istekleri, bireyleri, siyasetçileri her zaman dışarıdan belirgin “olmayabilecek”
biçimde etkiler.
Siyasetin – (Politikanın) Özü
Siyasetçilerin "içinde
bulundukları alan 'politikadır" bu da dinamiklerin “neden” var olduğunu
özlü bir şekilde özetler.
Politika, “güç,
strateji, görüşmeler, tartışmalar ve kamu algısı”nı kapsayan geniş bir alandır.
Genellikle “uyum”
gerektirir ve yaşamın diğer alanlarında gerekli olmayacak “uzlaşmalar” ve “duruş”
değişiklikleri ortaya çıkabilir; ve bu değişikliği anlamak, kavramak pek de
kolay olmayabilir.
Kim, nerede,
neden ve hangi çıkar ya da baskıdan dolayı çok farklı davranmaya yönelmiştir?
Ne olmuştur, kim
ya da hangi güçler buna neden olmuştur, bunu genelde hiç anlayamayız.
İlkeli Politikanın Bir Temeli Olmalıdır.
Düşünceme göre
belki de en önemli olan bölüm "doğru, güvenilir, ilkeli, temeli ve
felsefesi inanılır bir siyasetin ancak “doğru yolda” olan ve bu “özelliklere
sahip” toplumlarda ortaya çıkabileceği savıdır.
İşte tam da bu
ilişki bir “toplumun kalitesiyle” “siyasetinin kalitesi” arasında “doğrudan ve
güçlü” bir bağ kurar.
Gerçekten de “etik”
değerleri yüksek ve “güvenilir” siyasetin saklı-gizli bir olgu olmadığını, daha
çok “geniş toplumsal değerlerin” bir yansıması olduğunu öne sürebiliriz.
Özetle, başka bir
deyişle, siyasetin şöyle olması beklenmelidir:
-Doğru ve
güvenilir:
Doğru ve tutarlı
olması, güven vermesi, inandırıcı olması gerekir.
-İlkeli:
Güçlü bir
ahlaksal, etiksel ilkeleri ve yönetsel çizgisi olmalı ve bunlara bağlı
kalmalıdır.
-Temelinde ve kendi
felsefesinde inanılır olmalı:
Temel ilkeleri ve
ileriye bakışı “halkla uyumlu” olmalı ve halk tarafından “güvenilir” olarak “kabul”
görmelidir.
Bu niteliklerin,
ancak bu özellikleri bünyesinde barındıran, ilkelerin, güvenilirliğin ve
paylaşılan, olumlu bir felsefenin “derinden yerleştiği bir toplumda”
gelişebileceğini ve devamlılık göstereceğini savunmak istiyorum.
Özünde, bu konudaki düşüncem şunu öneriyor
olabilir:
Siyaset,
bireylerin de kendi aralarında bir akış halinde olduğu ve sürekli değişen ve de
gelişmesi gereken bir alandır.
Siyasetin kendi
öz doğası amacı ve hedefi de bu “uyum yeteneğini” gerektirir.
Günün, zamanın,
ortamın, koşulların durumuna göre siyaset kendisini “doğru ve gerekli” olan
yönde değiştirmelidir.
Ancak, gerçekten
"iyi" ve güvenilir bir “siyasi sistemin” kurulması, “aynı erdemleri”
halihazırda “destekleyen bir toplumun” varlığına bağlıdır.
Ülkenin genel
yapısına, devletin yönetim modeline, iktidarda kimlerin bulunduğuna,
bağımsızlık, özgürlük anlayışına, ekonomisine, açıklık ve şeffaflık durumuna da
bağlıdır.
Bu, hem bireysel
hem de toplumsal düzeyde “iç gözlem” için yapılması gereken bir çağrıdır.
Yaşadığımız “an”daki
siyaset, deneyimlediğimiz siyaset türünün, sonuçta “onu üreten toplumun” bir
yansıması olduğu anlamına gelir.
Bu noktalardan
herhangi birini daha ayrıntılı olarak açıklamak istenilebilir ve zaten her bir
parça bilimsel alanda da araştırmalar gerektirir.
İlkeli bir
siyaseti besleyebilmek için bir toplumun sahip olması gerektiğine inandığınız
belirli özelliklerin neler olduğunu tartışmak istemeliyiz.
Eleştirel,
analitik, çözümcül olarak bu konuya, her bir parçacığına eğilmek ve düşünmek,
fikir üretmek son derece yararlı olacaktır.
İşte böylelikle ancak,
çok “yararlı, gerçekçi ve doğrusal” bir düşünceye erişebiliriz ve ortadaki
sorunları bununla “kavrayıp, anlayabiliriz”; ondan sonradır ki ancak “çözüm
yolları” ve yöntemleri ortaya çıkabilir.
Buna rağmen hiç
de böyle bir gayret ve çabaya girmeden “duygusal ve yüzeysel” davranıp siyaset
ve içindeki olayları, kişileri görmeye, yorumlamaya kalkar isek pek de sağlıklı
sonuçlar alınmaz.
Boş sözlerle,
anlamsız savlarla, gösterişlerle, öykü ve masallar üretmekle, dedikodularla...
yapılabilecek siyaset inceleme ve yorumlamaları ise ne yazık ki kamu oyunu yanlış
yönlendirmektir, konuyu sulandırmaktır; bu nedenle de medyada, TV programlarında
görülen kişilere ve onların anlattıklarına daha “eleştirel” bakmak gerekir.
. Çağcıl, nitelikli, eğitimli, donanımlı,
akıllı ve uyanık bir toplum nasıl oluşur?
. Belki eş- dost bir araya geldiğimizde bu “bakış
açılarıyla” sohbet edebiliriz...
. Öğretmen Gönen
Çıbıkcı, 2025.06.26,
Mff.
. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: