26 Haziran 2025 Perşembe

SİYASET ÜZERİNE

 . SİYASET ÜZERİNE DÜŞÜNEBİLSEK

. Ülkenin yönetimi, olaylar, gelişimler, sorunlar ve birçok konu doğrudan siyasete bağlıdır, siyaset ile ilişkilidir.

Siyasette her bir an, her bir geçen gün çok farklı içerik ve sonuçlar verir.

Kişiler de öyle.

Hiç biri ne olduğu gibi kalır, ne de gözüktüğü gibidir.

Çünkü içinde bulunulan alan "siyaset"tir.

Doğru, güvenilir, ilkeli, temeli ve felsefesine inanılacak bir "siyaset" de ancak doğru ve bu özelliklere sahip toplumlarda oluşur.

Böylelikle, politikanın doğası ve toplumla ilişkisi hakkında derin ve iç görülü bir bakış açısını ortaya koydum.

Sunduğum temel fikirleri biraz parçalayalım:

Siyasetin ve Bireylerin Dinamik Yapısı

Siyasetin "her anın, her geçen günün çok farklı içerik ve sonuçlar ürettiği" içsel akışkanlığını dikkatlice vurgulamak gerekir.

Bu da “siyasi manzarayı” tanımlayan “sürekli değişimlere, öngörülemeyen olaylara ve gelişen koşullara”  işaret eder.

Bugün için “doğru ve ilgili” olan şey yarın olmayabilir; birden hepsi değişebilir.

İşte bu durum da siyaseti oldukça “dinamik” ve sıklıkla “ön görülemez” bir alan haline getirir.

Ayrıca, "bireyler” de böyledir, siyasetçiler de...

Hiç biri oldukları gibi “kalmaz”, göründükleri gibi de “değil”dir."

Siyasette yer alan aktörlerin durağan varlıklar “olmadığını” gösteren önemli bir özellik de budur.

Onları “siyasete çeken” şeyler, çıkarları, düzeyleri, bağlılıkları ve hatta kamusal kişilikleri, genellikle siyasi ortamın kendisinden etkilenerek değişebilir.

Siyasetin baskısı ve istekleri, bireyleri, siyasetçileri her zaman dışarıdan belirgin “olmayabilecek” biçimde etkiler.

Siyasetin – (Politikanın) Özü

Siyasetçilerin "içinde bulundukları alan 'politikadır" bu da dinamiklerin “neden” var olduğunu özlü bir şekilde özetler.

Politika, “güç, strateji, görüşmeler, tartışmalar ve kamu algısı”nı kapsayan geniş bir alandır.

Genellikle “uyum” gerektirir ve yaşamın diğer alanlarında gerekli olmayacak “uzlaşmalar” ve “duruş” değişiklikleri ortaya çıkabilir; ve bu değişikliği anlamak, kavramak pek de kolay olmayabilir.

Kim, nerede, neden ve hangi çıkar ya da baskıdan dolayı çok farklı davranmaya yönelmiştir?

Ne olmuştur, kim ya da hangi güçler buna neden olmuştur, bunu genelde hiç anlayamayız.

İlkeli Politikanın Bir Temeli Olmalıdır.

Düşünceme göre belki de en önemli olan bölüm "doğru, güvenilir, ilkeli, temeli ve felsefesi inanılır bir siyasetin ancak “doğru yolda” olan ve bu “özelliklere sahip” toplumlarda ortaya çıkabileceği savıdır.

İşte tam da bu ilişki bir “toplumun kalitesiyle” “siyasetinin kalitesi” arasında “doğrudan ve güçlü” bir bağ kurar.

Gerçekten de “etik” değerleri yüksek ve “güvenilir” siyasetin saklı-gizli bir olgu olmadığını, daha çok “geniş toplumsal değerlerin” bir yansıması olduğunu öne sürebiliriz.

Özetle, başka bir deyişle, siyasetin şöyle olması beklenmelidir:

-Doğru ve güvenilir:

Doğru ve tutarlı olması, güven vermesi, inandırıcı olması gerekir.

-İlkeli:

Güçlü bir ahlaksal, etiksel ilkeleri ve yönetsel çizgisi olmalı ve bunlara bağlı kalmalıdır.

-Temelinde ve kendi felsefesinde inanılır olmalı:

Temel ilkeleri ve ileriye bakışı “halkla uyumlu” olmalı ve halk tarafından “güvenilir” olarak “kabul” görmelidir.

Bu niteliklerin, ancak bu özellikleri bünyesinde barındıran, ilkelerin, güvenilirliğin ve paylaşılan, olumlu bir felsefenin “derinden yerleştiği bir toplumda” gelişebileceğini ve devamlılık göstereceğini savunmak istiyorum.

Özünde, bu konudaki düşüncem şunu öneriyor olabilir:

Siyaset, bireylerin de kendi aralarında bir akış halinde olduğu ve sürekli değişen ve de gelişmesi gereken bir alandır.

Siyasetin kendi öz doğası amacı ve hedefi de bu “uyum yeteneğini” gerektirir.

Günün, zamanın, ortamın, koşulların durumuna göre siyaset kendisini “doğru ve gerekli” olan yönde değiştirmelidir.

Ancak, gerçekten "iyi" ve güvenilir bir “siyasi sistemin” kurulması, “aynı erdemleri” halihazırda “destekleyen bir toplumun” varlığına bağlıdır.

Ülkenin genel yapısına, devletin yönetim modeline, iktidarda kimlerin bulunduğuna, bağımsızlık, özgürlük anlayışına, ekonomisine, açıklık ve şeffaflık durumuna da bağlıdır.

Bu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde “iç gözlem” için yapılması gereken bir çağrıdır.

Yaşadığımız “an”daki siyaset, deneyimlediğimiz siyaset türünün, sonuçta “onu üreten toplumun” bir yansıması olduğu anlamına gelir.

Bu noktalardan herhangi birini daha ayrıntılı olarak açıklamak istenilebilir ve zaten her bir parça bilimsel alanda da araştırmalar gerektirir.

İlkeli bir siyaseti besleyebilmek için bir toplumun sahip olması gerektiğine inandığınız belirli özelliklerin neler olduğunu tartışmak istemeliyiz.

Eleştirel, analitik, çözümcül olarak bu konuya, her bir parçacığına eğilmek ve düşünmek, fikir üretmek son derece yararlı olacaktır.

İşte böylelikle ancak, çok “yararlı, gerçekçi ve doğrusal” bir düşünceye erişebiliriz ve ortadaki sorunları bununla “kavrayıp, anlayabiliriz”; ondan sonradır ki ancak “çözüm yolları” ve yöntemleri ortaya çıkabilir.

Buna rağmen hiç de böyle bir gayret ve çabaya girmeden “duygusal ve yüzeysel” davranıp siyaset ve içindeki olayları, kişileri görmeye, yorumlamaya kalkar isek pek de sağlıklı sonuçlar alınmaz.

Boş sözlerle, anlamsız savlarla, gösterişlerle, öykü ve masallar üretmekle, dedikodularla... yapılabilecek siyaset inceleme ve yorumlamaları ise ne yazık ki kamu oyunu yanlış yönlendirmektir, konuyu sulandırmaktır; bu nedenle de medyada, TV programlarında görülen kişilere ve onların anlattıklarına daha “eleştirel” bakmak gerekir.

.  Çağcıl, nitelikli, eğitimli, donanımlı, akıllı ve uyanık bir toplum nasıl oluşur?

.  Belki eş- dost bir araya geldiğimizde bu “bakış açılarıyla” sohbet edebiliriz...

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.26, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: