16 Mayıs 2023 Salı

ÖĞRENME MERAKI VE GETİRDİKLERİ

 - ÖĞRENME MERAKI VE GETİRDİKLERİ

Ne diplomalı okulları bitirmiş olanlar, ne de cebinde çok parası olanlar başkaları ile pek ilgilenmiyorlar, onları önemsemiyorlar…

Kendileri ancak "zorunlu" olan işlere zaman harcayıp, kalan o geniş zamanı da beğenilmeye, gülüp, eğlenmeye ayırıyorlar.

Başkalarının yapacakları başarılı işleri ise hem hiç önemsemiyorlar, hem de görmemezlikten geliyorlar.

Gittikçe artan bir "egoizm" ile, "kendini beğenme" ile ve de boş işlerle, kolay uğraşılarla zaman geçiriyorlar.

Çünkü artık onlar her şeyi biliyorlar ve yeni bir şeyler öğrenmek için uğraşmalarına, zamanlarını harcamalarına hiç gerek yok.

"Öğrenme merakları, kendisini yetiştirme ve geliştirme disiplinleri" ise zaten çocukluklarından bu yana hiç olmamış.

Bir şeyler okumuşlar ise o da zorunluluktan, okuldaki ödevlerden ya da işte ben de okudum demek için olmuştur.

Eleştirel düşünceyi, araştırma ve incelemeyi, bilimsel bakış açısını geliştirmeyi, entelektüel düzeyini yükseltmeyi ise zaten hiç anlamamışlar ya da kavramamışlar ve de belki bunları hiç de duymamış olabilirler.

Hiç kimse onlardan daha başarılı, akıllı, çalışkan, okuryazar, fikir üretebilen.. olmamalı…. Böyle birileri var ise onu hiç tanımıyor, görmüyor ve bilmiyor olmak isterler.

En yakın arkadaşlıklar, mahalle arkadaşlıkları, yatılı okul arkadaşlıkları, hısım ve akrabalıklar… içerisindeki ilişkiler ve örnekler hep bu türler ile dolu…

Temel duygu acaba bir "yetersizlik duygusu" mudur?

Ya da içlerindeki yoğun bir "kıskançlık duygusu" mudur?

Belki de son yılların getirdiği "her şeye ulaşabilmek, elde edebilmek, her bir yere girip çıkabilmek gibi edebilirliklerin, çok insan tanıyor olmanın getirdiği ucuzluklar ve bunların tümünü oluşturan algı-zihin yönetimleri olabilir mi?

Bilmiyorum..

Kişiliğin gelişimi, biçimlenip, yönlendirilmesi ve bunlar için de insanın ulaşmak istediği hedefleri idealleri çok erken dönemlerinde benliğinde yer edebilmiş olması gerekirdi..

Yaşam yolundaki elde edebildiği "insan modeli" kişiliğinin ana özellikleri, eğilimleri ve oturuşmuşluğu, kendini ne denli ve gerçek tanıyor olması… her biri önemli etkenlerdir, diye düşünüyorum.

Evet, insan nerede yaşamış ise, nereye ait olmuş ise, hangi kültür çemberinde bulunmuş ise, ana yönleriyle oraların özelliklerinden etkilenmiş ve onlardan birçoğunu üstlenmiştir.

Ancak erken dönemde kendisini çok iyi tanıyıp, kendi gelişimi üzerinde zaman ve emek harcamış kişiler ise sürü etkisinden kurtulup daha çok kendi çizdiği yolda ilerlemiştir.

Böylece fikri özgür, iradesi özgür bir insan olarak kendi önüne çıkan konular üzerinde meraklar geliştirmiş ve bu öğrenme merakı ile araştırmalara, incelemelere ve hedefe yönelik okumalara girişmiştir.

Kendince kendini yetiştirme işine "autodidaktik" denildiğine ve  bunun da bir "disiplin gerektirdiğini de söyleyebiliriz.

Yani, bu iş için ille de bir "kurumsal okul, akademi, öğretmen-öğrenci ilişkisi" olmadığını belirtmeliyim.

Tüm bu dile getirdiklerimin bütünselliğinde bir de şunu görmemiz gerekir; kendi içinde olgunlaşmış, erginleşmiş, kendi emekleri ile donanımlar yaratmış insan tüm bunlarla birlikte hem doğal ve akışkan bir mutluluk elde etmiştir hem de özgür bir öz güven edinmiştir.

Onun birilerinden çekinmesine, korkmasına ürkmesine hiç de gerek kalmamıştır.

Önüne bir konu geldiğinde de hiç yüksünmeden, üşenmeden oturur araştırı, inceler ve öğrenir.

Bu kendince oluşan yaşam biçiminde ve akışında hem doygundur, hem de başkalarına pek bir gereksinimi olmamaktadır.

Birilerine bir şeyler anlatmak, açıklamak gibi bir zorunluluk da duymamaktadır.

Ama birileri kendisini bulur, sormak, konuşmak, yazışmak isterse hiç burnu büyüklük yapmadan, rahatça ve saygıyla karşılar…

Dünyanın gelişiminde, toplumların tarih içerisinde bilimde ve teknolojide, felsefede ilerlemesinde her zaman böylesine çok da azınlıkta olan insanlar olmuştur ve bu insanların yaşamlarındaki çalışmaları, buluşları ve ürettikleri ile insanlık gelişmiş ve varsıllaşmıştır.

Bugün de yine yüksek teknolojinin ileri döneminde böylesine araştırmacı insanlar vardır ve bizler için toplum için onlar bizim varsıllıklarımızdır.

Bugünün toplumunda genel bir ortalama ile sanıyorum araştırmacı, aydın ve entelektüel, okuryazar .. nitelikli insanların sayısı % 4ü zor bulur.

Çağdaş batı tipi gelişmiş toplumlarda eğitimin çok daha yüksek bir düzeyde olmasına rağmen yine onların kendi toplumsal yapısı içerisinde bu oran pek değişmez; beli biraz daha artabilir…

Ne diyelim "sağlıklı, kendinden hoşnut, üretken ve araştırmacı, okuryazar ve mutlu" insanlarımız çok olsun onlar hem kendilerine, hem de topluma yararlı olabilsinler.

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 16.05.2023, MŞ.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: