. Devlet ve Yurttaşlık
Devletin ve yurttaşların olmadığı,
yönetim biçiminin olmadığı bir toplum "olamaz".
Olmaz...
"Devlet", bütünlüğü
olan bir toprağa bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş halklar,
insanlar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Devlet aslında "siyasal"
bir birliktir, birlikteliktir.
Devletin genel konumunun ve konuların
içerisinde özellikle vurgulanması gereken özellikler ve özel alanlar da vardır.
Yurttaşlık Hakları İçerisinde Bulunan Özel Alanlar:
"Demokratik hukuk devleti"
yönetim modeli ülkedeki tüm yurttaşlarına en iyi hakları ve olanakları sunar.
Yurttaşların özel durumlarına göre de
onlara en uygun eğitimleri ve ek hakları ve donanımları sağlar.
Bu anlamda engelli yurttaşlar için
bir sosyal hukuk devleti daha ilk baştan en iyi eğitimi ve olanakları her bir
engelli yurttaş için ülke çapında her yerde sağlar.
Bu ilke ve çağdaşlık için de o ülkede
bunların olmasını istemek gerekir.
Bu da bir yurttaşlık hakkı olarak
anayasal güvence altında olmalıdır.
Böylelikle de bir gün bu düzeye
erişmek olası olur.
Benim dikkat çekmek istediğim şudur:
Devletin asli görevi olarak ele
alınıp istemlerde bulunulmasıdır.
"Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası 5. Madde: Devletin Temel Amaç ve Görevleri"
bugün için bu konuda çok açık bağlayıcı bir durum göstermektedir.
Ülkenin tamamında "insan
hakları", "çocuk hakları, "kadın hakları", "işçi
hakları" gibi temel konular ne hükümetlerin isteğine ne de kişilerin özel
girişimlerine bağlı olmamalıdır.
Bu nedenle de demokratik hukuk
devleti bir uygulanır model olarak kabul edilmediği sürece bu alanlardaki
konular temelden bir çözüme kavuşamaz.
Kişisel sevgi sözcükleri ile hiç bir
şey elde edilemez.
Bir yurttaş, bir bilinçli yurttaş
olarak bu duruşu kazanmak gerekir.
Bugün ne yazık ki birçok ülkede
yurttaşlar gerek eğitimden elde edemedikleri için, gerekse kendi kişisel
gelişimlerindeki yetersizlikleri nedeni ile siyasal yurttaşlık temel
bilgilerinden ve çağdaşlıktan yoksun olarak yaşamaktadırlar.
Günümüzde ne muhalefet güçleri, ne de
STK da bu tür bir bilince sahip değiller ve de bu tür istemlerde
bulunamıyorlar.
Öyle gündeme bir şey düştüğünde akıla
gelen istemlerle, dileklerle bir ülkenin temel yönetim modeli belirlenemez.
Şu an bakıldığında, ne yazık ki hiç
de ufuk açıcı ve sevindirici bir görünümle karşılaşılmıyor.
Temeldeki yanlışlıklar ve
eksiklikler, siyasi yetki ve haklar konusundaki kargaşalıklar, özgürce
düşüncelerin ortaya dökülememesi... gibi durumlar ile "halk" sadece
günlük şikayetleri dile getirmekle avunuyorlar.
Halkın çok büyük kesimi sadece yarı
şakalarla, benzetmelerle, laf atmalarla, hafif kınama ve eleştirilerle bir ana
bütünün bir küçük noktasına dokunarak tatmin olabiliyorlar.
Bu anlamda ne yazık ki sosyal medya
iletişim ağları bir işe yaramadığı gibi sürü etkisi uyandırarak herkesin hep
benzer yola girmesine etki yapıyor.
Her şey sadece bir
"geçiştirme" ve gösteriş, beğenilme duyguları ile, "sahte
gündemlerle" olup, bitiyor....
Devlet işi ve devlet üzerine düşünmek
ve konuşmak, önerilerde ve eleştirilerde bulunmak çok ciddi bir tutum ve bilgi
gerektirir.
Bir ülkenin içinde ve dışında var
olan her türlü "konu" o devletin yönetim modeli ve içeriği ile
doğrudan ilişkilidir.
Görevde bulunan kişiler o an için çok
önemli görülseler bile onlar geçicidir.
Devlet kalıcıdır.
Devletin güçlü olması ve sorunları en
adil yollarla çözen bir devlet olmak ise en önemli özellik olmalıdır.
Bunun olabilmesi için de tarihsel
olarak gelinilen nokta artık çağdaş demokratik hukuk devletidir.
Bu sistemin nasıl olması gerektiği,
özellikleri ve işleyiş biçimi, görev ve yetki alanları... çok açık ve kesin
olarak bellidir.
Parlamenter bir anayasal yönetim
biçiminin içerisinde en önemli olan özelliklerden birisi güçler ayrımıdır ve de
kesinlikle uyulması gerekir.
Zaten çağdaş demokrasi modeli
denildiğinde bunlar anlaşılır ve
uygulanır.
Bu bağlamda dile getirilmesi önemli
olan uygulama hukukun üstünlüğüdür ve de herkesin yasa (hukuk) önünde eşit sayılmasıdır.
Hiç bir zümreye, kitleye ya da
kişiler en ufak bir ayrıcalık tanınmaz.
Ülkenin yönetiminde çağdaş hukuka
dayalı yasalar ile tüm doğal kaynaklar, insan gücü, ekonomi, endüstri ve
siyasal güç en ufak bir karanlık nokta kalmamaksızın aydınlık ve saydam bir
biçimde ortada durur.
"Ulusal" olarak
tanımlanması gereken bir ekonomide ve maliyede ve her türlü bürokraside, devlet
kaynaklarında her şey kayıt altında tutulur.
Kayıt dışı kaynak, kayıt dışı
sermaye, kayıt dışı yönetim, kayıt dışı gelir ve gider ... olamaz.
Hiç bir yerden ve hiç bir biçimde
"kara para" için olanak tanınmaz ve geçit verilmez.
Tüm bu özellikler ve konular, olması
gerekenler... hemen bir tepki ile karşılanmamalıdır.
Bunlara karşı çıkmak ve şüphe ile
bakmak ise yanlıştır, bilgi ve bilinç eksikliğidir.
Çünkü bunların tümünün birlikte
ilişkiler içerisinde olarak ve doğru yerde ve doğru kişilerle apaçık
uygulanması gerekir ki bu da çağdaş bir yönetim gereğidir.
Azıcık bir yerlerde eksik, güdük olan
ise tümün varlığını etkileyeceği için, başarılı, adil ve hakça bir düzeni
olumsuz etkileyeceği için azıcık bir şeylerle yetinmeğe ve boş vermişliğe
yönelmek çok sakıncalar yaratacaktır.
İçinde bulunulan zaman diliminde
bağımsız, özgür ve sınırları belli bir ülke için bu çağdaş demokratik yönetim
modeli istenmelidir.
Sadece istemek ve bu istemleri lafta
bırakmak yetmeyeceği için de gerek tek, tek yurttaşların gerekse kitle ve
kuruluşların kendi alanlarında doğru bilinçlenmeye yönelik çalışmalar yapması
ve ileriyi görebilmesi gerekir.
Ben tüm bunları bir yurttaşlık
bilgisi bir siyaset bilgisi.. anlamında açıklamağa çalışırken hiç bir siyasi
partiyi ve kişileri ne hedef olarak aldım ne de öyle bir düşüncede bulundum.
Zaten bilindiği gibi
"devlet" üzerinde yapılan düşünce çalışmaları, fikir üretmeler hiç de
yeni değildir; yüzlerce yıldır yapıla, yapıla bugünlere gelinmiştir.
Benim bakış açım sadece siyasi partilere
bir üyelik bağı "olmayan", bağımsız ve özgür bir yurttaş olarak,
partiler üstü" bir duruştur ve de genel bir bilgi sunma amaçlıdır.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 04 aralık
2021, MŞ.
GC-M-21.12.04
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: