4 Haziran 2020 Perşembe

Ülke ve Umut

Ülke ve Umut
Toplumun çeşitli dönemlerde en çok ilgilendiği, üzerinde yoğunlukla durduğu, olaylar, konular olur.
Bir zamanlar çok konuşulmuş bazı konular vardır...
Bir dönem çokca kullanılan kavramlar, kalıplaşmış sözcükler vardır.
Bir de bakarsınız ki o konular o söylemler artık gündemde yoktur.
Yok olmuş gitmiş, gibidirler.
Sanırsınız ki o konu, o sorun çözümlenmiştir.
Bitmiştir.
Bunlardan birisi de "toprak ağalığı" söylemi idi.
Bugünlerde pek sözü edilmiyor.
Günlük ufak tefek konularla uğraşmak, adliyeden vakaları büyütüp gündem yaratmak ve bunlarla gündemi doldurmak kolaycılığı artık kalıplaşmıştır.
Vatanı kurtarmak, çözümler aramak, çözüm yolları bulmak v. b. çok konuşulmuş ve bitmiş, yok olmuş gibidir.
Küresel olarak da bakıldığında aslında tüm ülkelerin temel sorunları birkaç ana başlık altında sıralanabilir.
Az ya da çok bazı ülkeler çok daha demokrasi ilke ve uygulamalarını kabul etmiş ve uyguluyor olabilir.
Daha modern görünümlü, alt yapıları çağdaş yöntemlerle iyileştirilmiş kentler olabilir.
Yollar, fabrikalar, hava alanları, oteller ve benzeri birçok yeni ve güzel yapılaşmalar olabilir.
Gayri milli hasılanın dağılışı, emek, hakça yaşam, adaletli bir dağılım, insanların çağdaş hakları, sigortalılık ve benzeri temel konularda ise küresel olarak hep şikayetler olmaktadır, az ya da çok...
Ülkenin toprakları kimlerin elindedir, kimler en çok payı almaktadırlar ... diye düşünüldüğünde, birbirine bağlı sorunlarla birlikte çook büyük ölçeklerdeki arazi sahipliği konusu ve oradaki büyük nüfusun topraksızlığı akla gelebilir, belki...
Toprak ağalığını, feodal düzeni kaldırmadan, çağdaş, demokratik hukuk düzenini hedeflemeden günlük sahte gündemlerle uğraşmak vatan severlik midir?
Olmuyorsa, destek verip şu anki yapıya sahip çıkmaktansa "ayrılıp" sade bir yurttaş olabilmek daha uygun değil midir?
Saydam yapılanma, kayıtlı ve vergilendirilmiş bir ekonomi ile kara parayı aklayabiliyor musunuz?
Yerel parti politikaları ile yine yerel sorunlara ne denli sahip çıkabiliyorsunuz?
Eğitimde metalanmadan, nemalanmadan kurtularak "ulusal bir devlet anlayışı" içinde yine bir "MİLLİ EĞİTİMİ" seçip onu çağdaş bir düzeye getirebiliyor musun?
Vatanın her yerinde kendi toprağına sahip çıkabiliyor musun?
Tarımda kendi ulusal ve yerel çıkarlarını savunabiliyor musun?
GDO'dan etkilenmemiş YEREL bir tohum kullanılmasını istiyor musun?
Okullarında, bilimsel çalışmalarda kendi "anadiline" sahip çıkabiliyor musun?
Beyin göçünün engellenmesi gerektiğine inanıyor musun?
Ülkenin dünya genelinde "eğitimde, bilimde ve teknolojide" nerelerde olduğunu bilerek daha yüksek bir düzeye erişebilmek için siyasi partilere etki yapabiliyor musun?
Ülkenin her bir yerinde insanların huzur ve barış içerisinde, çağdaş kentlerde, temiz ve sağlık içerisinde yaşayabilmesi için YEREL yönetimlere ve de siyasi partilere ne gibi etkilemelerde bulunabiliyorsun?
Sesini duyanın olabileceğine inanıyor musun?
Ülke içinde yurttaşlık hareketi olarak gözüken ve kurulan STK'nın YURT DIŞINDAN maddi çıkarlar, ödenekler kabul etmelerine karşı çıkabiliyor musun?
Komşu ülkelerle olan tüm ilişkilerinde kendi ulusal bağımsızlığını ve iradeni öne çıkarabiliyor musun?
Türk Kurtuluş Savaşı'na sahip çıkıyor musun?
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş İlkelerine sahip çıkıyor musun?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun ilkelerine ve düşüncelerine sahip çıkabiliyor musun?
Bir yurttaş olarak bağımsız ve özgür düşünebilmenin ve de davranabilmenin önemine inanıyor musun?
Partizanlığa ve de parti devletine nasıl bakıyorsun?
Binlerce yıldır belki de devleti ve kamuyu içten içe saran virüsü, rüşveti aklınıza getirdiğinizde, bir çözüme, "temiz topluma" kavuşulmadığını görebilirsiniz.
Bu rüşvet alma - verme işi sanki hala orta çağda imişcesine bazı ülkelerde çok yaygın olduğunu da gazetelerden öğreniyoruz.
Çevrende, ailende "yoksul ve yardıma muhtaç insanlar" var iken yine de "öğretilmiş-ezberletilmiş olan" inanç ve davranışlarla kendini mutlu kılabiliyor musun?
Din gibi aslında ilk dönemlerinde insanlığa kurtuluş olarak gelen inançların zamanla siyasette, ticarette, ekonomide, öğretimde çıkar sağlamak için kullanıldığını ve gittikce de yaygınlaşarak, egemen güç halini aldığında bilerek, görerek bir çaresizliği yaşayabiliyoruz.
Bunları düşünerek, aklımıza getirerek mutlu mu oluyoruz?
Hayır, değil mi...
Umut nedir, diye düşünmeli miyiz?
Evet, genel ilke olarak, evet!
Sorunların çözüm yollarını tam olarak bilemesek de yine de evet!
En azından ayakta kalmak için, yaşamak için yine de umut, yine de evet!
.........................................
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2017.08.26, K.
2020.06.05, MŞ.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: