14 Temmuz 2025 Pazartesi

İNTERNETTEN UZAKLAŞMA

   İnternetten Uzaklaşma Eğİlİmİ:

.  Çok büyük sayıda insanın internetten uzaklaşmak istediğini, okuma, inceleme ve araştırmalarda bulunmadığı, interneti kendilerince küçümsediği söyleniliyor.

Bu ne kadar doğrudur, gerekçeleri nelerdir?

Günümüzde birçok kişinin internetten uzaklaşmak istediği, okuma, inceleme ve araştırmalarını geleneksel yöntemlerle yapmayı tercih ettiği ve interneti küçümsediği yönündeki söylemler oldukça yaygın.

Peki, bu iddialar ne kadar doğru?

Bu konuyu biraz daha yakından inceleyelim.

A) Gerçeklik Payı Var mı?

Evet, bu söylemlerin belli bir gerçeklik payı bulunmaktadır.

Özellikle son yıllarda, dijital yorgunluk ve bilgi bombardımanı gibi kavramlar hayatımıza girdi.

Sürekli çevrimiçi olma hali, bildirimler, sosyal medyanın dayattığı mükemmeliyetçilik ve bilgi kirliliği insanları internetin olumsuz yönlerini sorgulamaya itti.

Bu durum, bazı bireylerin bilinçli olarak internet kullanımını azaltma, "dijital detoks" yapma veya geleneksel medya araçlarına yönelme eğilimi göstermesine neden oluyor.

Ancak, bu eğilimi "çok büyük sayıda insanın internetten uzaklaşmak istediği" şeklinde genellemek yanıltıcı olabilir.

İnternet, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda ve birçok kişi için bilgiye erişim, iletişim, eğlence ve hatta çalışma aracı olarak kritik bir rol oynuyor.

Dolayısıyla, internetten tamamen kopmak yerine, daha bilinçli ve dengeli bir kullanım arayışı içinde olan bir kesimden bahsetmek daha doğru olacaktır.

B) Gerekçeleri Nelerdir?

Ya da iternetteki sunumları, yazıları "yok" saydığını göstermek isteyenler de vardır.

İnternetten uzaklaşma veya daha seçici bir şekilde kullanma eğiliminin arkasında yatan başlıca gerekçeler şunlardır:

·        Dijital Yorgunluk ve Tükenmişlik:

Sürekli ekrana bakma, bitmek bilmeyen bildirimler, sosyal medya baskısı ve bilgi akışı, bireylerde zihinsel ve fiziksel yorgunluğa yol açabiliyor.

Bu durum, insanları çevrimdışı aktivitelere yönelmeye itiyor.

·        Bilgi Kirliliği ve Güvenilir Kaynak Sorunu:

İnternet, sonsuz bilgiye erişim imkanı sunsa da, bu bilgilerin doğruluğu ve güvenilirliği her zaman sorgulanabilir durumda.

Yanlış bilgi, dezenformasyon ve "tıklama tuzağı" başlıklar, kullanıcıların internetin sunduğu bilgiden tatmin olmamasına neden olabiliyor.

Bu da bazı kişileri daha güvenilir buldukları kitap, dergi, uzman görüşleri gibi geleneksel kaynaklara yöneltiyor.

·        Gizlilik Endişeleri:

Kişisel verilerin güvenliği ve gizliliği, internet kullanımının en büyük endişelerinden biri haline geldi. Çevrim içi takip, veri ihlalleri ve kişisel bilgilerin kötüye kullanımı korkusu, bazı kullanıcıların internet kullanımını kısıtlamasına yol açıyor.

Kendilerinin görülmemesini isteyenler hiçbir yere ne bir işaret ne de bir söz bırakırlar, hiç haberleri yokmuş, gibi davranırlar.

·        Verimlilik Düşüşü ve Odaklanma Sorunları:

İnternet, sayısız dikkat dağıtıcı unsuru beraberinde getiriyor. Sosyal medya, bildirimler ve sürekli yeni içerikler, bireylerin odaklanma becerilerini olumsuz etkileyebilir ve verimliliklerini düşürebilir. Bu durum, özellikle okuma ve araştırma gibi derinlemesine odaklanma gerektiren aktivitelerde internetin bir engel olarak görülmesine neden olabilir.

·        Sosyal Medya Baskısı ve Zihinsel Sağlık:

Sosyal medyanın sunduğu mükemmel hayatlar, filtreli fotoğraflar ve takipçi sayıları gibi metrikler, bazı kişilerde kıyaslama, yetersizlik hissi ve kaygıya yol açabiliyor. Bu da zihinsel sağlıklarını korumak adına sosyal medya kullanımını azaltma isteği doğuruyor.

·        Geleneksel Okuma Deneyimine Duyulan Özlem:

Kitap okumanın fiziksel deneyimi (kağıdın dokusu, kokusu, sayfaları çevirme hissi), birçok kişi için dijital okuma deneyiminden daha tatmin edici bulunuyor. Ekranda uzun süre okumanın göz yorgunluğuna neden olması da bu tercihin nedenlerinden biri olabilir.

C) Yazılara İlgi GöstermemeK ve Küçümseme Eğilimi

Bilgi edinmek, aydınlanmak, bilinçlenmek, öğrenmek amacı ile araştırma ve okuma yapması gereken birçok insan yazıları beğenmez, önemsemez, ilgilenmez gibi mi duruyor?

Bu yazıları küçümseyenler "burnu büyük" insanlar mıdır?

Bilgi edinmek, aydınlanmak ve öğrenmek amacıyla araştırma ve okuma yapması gereken birçok insanın yazılara karşı ilgisiz kaldığı, onları beğenmediği veya önemsemediği yönündeki gözlemlerin gerçeklik payı bulunmaktadır.

Ancak bu durumu, bu kişilerin "burnu büyük" olduğu şeklinde etiketlemek oldukça yüzeysel ve genelleştirici bir yaklaşımdır.

İnsanların yazılara karşı sergilediği bu tavrın arkasında çok daha karmaşık ve çeşitli faktörler yatabilir.

Ç) Yazılara "Neden İlgi Göstermiyor", KüçümsÜyor Olabilir?

Bu durumun birden fazla nedeni olabilir ve genellikle tek bir faktöre indirgenemez:

·        Bilgi Aşırı Yüklenmesi ve Dikkat Dağınıklığı:

Günümüz dijital çağında insanlar, her an sayısız bilgi akışına maruz kalıyor.

Bu bilgi bombardımanı, uzun veya derinlemesine yazıları okuma motivasyonunu azaltabilir.

Kısa videolar, görseller ve özet bilgiler gibi daha hızlı tüketilebilir içerik biçimlerine olan eğilim artmıştır.

İnsanların dikkat süreleri kısalmış durumda ve uzun metinler yorucu gelebilir.

·        Güncel ve Pratik Bilgi Arayışı:

Birçok kişi için bilgi edinmenin temel amacı, günlük yaşamlarında veya işlerinde doğrudan kullanabilecekleri pratik çözümler bulmaktır.

Teorik veya derinlemesine analizler içeren yazılar, bu beklentiyi karşılamadığı için "ilgisiz" bulunabilir. İnsanlar, hızlıca çözüm sunan "nasıl yapılır" tarzı içeriklere daha fazla yönelebilir.

·        Eğlence Odaklı İçerik Tüketimi:

İnternet, aynı zamanda devasa bir eğlence platformudur.

Zaman geçirme, dinlenme ve kaçış arayan kişiler, bilgi ağırlıklı yazılar yerine daha çok eğlenceye yönelik içeriklere (sosyal medya akışları, videolar, oyunlar vb.) odaklanabilirler.

Bilgi edinme, bu bağlamda bir "görev" gibi algılanıp öteleniyor olabilir.

Birleri beni beğensin, diye çabalayanlar ne kadar çok! Tüm zamanını bu yönde görelliklerini göstermek için harcıyorlar.

·        Yazarın Üslubu veya Konunun Sunumu:

Bir yazının kalitesi sadece içeriğiyle değil, aynı zamanda sunuluş biçimiyle de ilgilidir.

Karmaşık bir dil, sıkıcı bir anlatım, kötü bir yapılandırma veya okuyucunun seviyesine uygun olmayan bir üslup, yazının "beğenilmemesine" veya "önemsenmemesine" neden olabilir.

Yazarın okuyucuyu etkileme ve ilgiyi canlı tutma becerisi burada kritik bir rol oynar.

·        Ön Yargılar ve Algılar:

Bazı insanlar, belirli konulara veya yayın organlarına karşı ön yargılara sahip olabilirler.

Eğer bir yazı, bu ön yargılı algılara uymuyorsa veya kişinin inanç sistemine meydan okuyorsa, otomatik olarak küçümsenebilir veya reddedilebilir.

Bu, kişinin konuyu veya yazarı gerçekten anlamadan yaptığı bir değerlendirme olabilir.

"Bu yazının ne değeri olabilir ki, hiç, öylesine yazmış işte…" düşüncesinde olanlar bence çoktur. Kendilerince yazıyı yazanı "önemsemediğini", "görmemezlikten" geldiğini, "yok" saydığını göstermek isteyenlerin olduğuna inanıyorum.

"Benim bildiğim, kendime yeter! Başkasının yazılarına, anlattıklarına hiç ihtiyacım yok!" diye düşünüp, kimseyi önemsemeyenlerin olduğuna çok inanıyorum.

·        Kişisel İlgi Alanları ve Motivasyon Eksikliği:

Herkesin ilgi alanları farklıdır.

Bir konuda bilgilenmek istemeyen veya o konuda kişisel bir motivasyonu olmayan birinin, o konuyla ilgili yazıları okuma veya önemseme olasılığı düşüktür.

Bu bir "küçümseme"den ziyade, basitçe bir ilgi eksikliği olabilir.

Umursamadıklarını göstermek isteyenler de vardır.

D) "Burnu Büyüklük" İddiası

"Burnu büyük" ifadesi, genellikle kibir ve küçümsemeyle ilişkilendirilir.

Elbette, bazı kişiler kibirli bir tutumla veya entelektüel bir üstünlük hissiyle yazıları değersiz bulabilirler.

Ancak bu, genele yayılabilecek bir yargı değildir.

Yukarıda bahsedilen diğer faktörler, çok daha yaygın nedenlerdir.

Çoğu zaman, insanlar bilgiyi gerçekten küçümsediklerinden değil, farklı önceliklere, dikkat dağıtıcı unsurlara veya daha pratik bilgi arayışlarına sahip olduklarından dolayı yazılara yeterince ilgi göstermiyor olabilirler.

Ayrıca, günümüzün "hızlı tüketim" kültüründe, derinlemesine düşünme ve analiz yapma becerileri zayıflayabiliyor.

Bu da kişilerin kısa ve yüzeysel bilgilere yönelmesine, uzun ve kapsamlı yazıları ise "gereksiz" veya "sıkıcı" bulmasına yol açabilir.

İnsanların yazılara karşı sergilediği tutumu sadece "burnu büyüklük" gibi tek bir özellikle açıklamak doğru olmaz.

Bu durum, dijital çağın getirdiği zorluklar, değişen bilgi tüketim alışkanlıkları ve bireysel farklılıkların bir kombinasyonu olarak ele alınmalıdır.

Sonuç olarak, internetin hayatımızdaki yerinin tartışılmaz olduğu bir gerçek.

Ancak, bireylerin internetle ilişkilerini yeniden gözden geçirme, daha bilinçli ve sağlıklı kullanım alışkanlıkları geliştirme eğilimi de artıyor.

Bu, tamamen internetten kopmaktan ziyade, interneti bir araç olarak daha etkin ve dengeli kullanma arayışının bir yansımasıdır.

Bu konuda sizin de gözlemlediğiniz ve deneyimlediğiniz "farklı" gerekçeler var mı?

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.15, MŞ.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: