DİN GÖREVLİLERİ
. DİN GÖREVLİLERİ .
. Türkiye’de din
görevlileri ve dindar kesim neden "milliyetçi" çizgide değiller?
. Bu konuya ilişkin
yapılan “akademik” ve siyasi “analizlerde” genellikle "dindar kesim"
ve "milliyetçi" çizgiler arasında sanıldığı gibi tam bir ayrılık
olmadığı, aksine bu iki çizginin farklı şekillerde kesiştiği ve iç içe
geçtiği belirtilir.
. Türkiye'deki din
görevlileri ve dindar kesim, Batı tipi seküler milliyetçilik çizgisinde
olmaktan ziyade, kendilerini Türk-İslam Sentezi çizgisinde ya
da kültürel/muhafazakâr milliyetçilik içinde konumlandırmaktadırlar.
. Bu durum, onların millî
değerlere sahip çıktığını, ancak bu sahiplenişi “İslam'ın evrenselci “anlayışıyla
“birleştirmeye çalıştığını” gösterir.
. Bu konuda derinlemesine
bir siyaset bilimi veya sosyoloji analizi olarak daha ayrıntılı incelenebilir.
I- DİNDAR KESİMİN
MİLLİYETÇİ ÇİZGİ İLE İLİŞKİSİ:
. Türkiye'deki din
görevlileri ve dindar kesimin milliyetçi çizgiyle “ilişkisi” karmaşık ve çok
katmanlıdır:
1- Dindar Milliyetçilik ve Türk-İslam Sentezi
a-Kesişim Noktası: Türkiye'de
uzun yıllardır güçlü bir damar olan "dindar milliyetçilik" ya
da "Türk-İslam Sentezi" çizgisi, dinî ve millî kimliği
birbiriyle bütünleştirir.
Bu anlayışa göre, Türk milletinin
kimliği İslami değerlerle yoğrulmuştur ve bu iki unsur birbirinden ayrılamaz.
b-Din Görevlileri: Din
görevlilerinin ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın söylemlerinde de zaman zaman
hem İslami (ümmetçi/evrensel) hem de millî (vatan, millet, bayrak) motifler bir
arada kullanılır.
2- Evrensel İslami Kimlik (Ümmet Bilinci)
a-Uzaklaşma Noktası: Geleneksel
İslami düşüncede "ümmet" kavramı ve İslami dayanışma,
millet, ırk ve ulus gibi sınırları aşan evrensel bir kimlik vurgular.
Bu perspektiften bakıldığında, dar
anlamdaki milliyetçilik (ulusçuluk), İslam'ın evrenselci ruhuna aykırı
görülebilir.
b-Söylem Farkı: Bazı dindar
gruplar ve din adamları, milliyetçilik yerine daha çok İslami kimliği,
ahlakı ve evrensel kardeşliği ön plana çıkarırlar.
3- Siyasal Konumlanış
a-Resmî İdeoloji: Geçmişte
resmî Kemalist ideolojinin bir parçası olan milliyetçilik, dindar kesimin bazı
unsurları tarafından devlete mesafeli durulan bir dönemde, resmî ideolojinin
bir aracı olarak algılanabilirdi.
b-İktidar Blokları: Güncel
siyasette ise, milliyetçi ve İslami/muhafazakâr partiler bir araya
gelerek "iktidar blokları" oluşturabilmekte, bu da her iki çizginin
siyaseten yakınlaştığını göstermektedir.
4- Kültürel Milliyetçilik
Türkiye'deki dindar kesimin büyük
bir kısmı, kendilerini etnik veya siyasî anlamda katı bir milliyetçi olarak
tanımlamasa bile, kültürel milliyetçilik (Türk-İslam kültürü, yerel
değerler ve geleneklere bağlılık) konusunda oldukça hassastır ve bu, milliyetçi
çizgiyle önemli bir örtüşme sağlar.
II-
Dindar kesim ulus devletten, üniter yapıdan yana olmalıdır.
. Bu görüş, özellikle
Türk-İslam Sentezi ideolojisinin ve Türkiye'deki muhafazakâr milliyetçilik akımının
temel argümanlarından biridir.
. Bu nedenle, dindar
kesimin büyük bir çoğunluğu, ulus-devletin ve üniter yapının bekasını,
kendi dini ve kültürel bekalarının bir ön koşulu olarak görme
eğiliminde olmalıdır.
. Bu argümanın dindar kesim
arasında “kabul görmesinin” ve savunulmasının ardındaki temel düşünce ve
gerekçeler şunlar olabilir:
1- Devletin Bekası ve Güvenlik (Devlet-i Ebed Müddet)
a-Temel Düşünce: Tarihsel
olarak, Müslüman toplumlar için güçlü bir devlet yapısı (Osmanlı İmparatorluğu
örneği gibi) hem inancın korunması hem de toplumsal düzenin sağlanması
açısından hayati görülmüştür.
b-Ulus-Devlet Yorumu: Modern
ulus-devlet yapısı ve üniter sistem, bu geleneğin devamı olarak, yurttaşların
huzur ve güven içinde dinlerini yaşayabilmelerinin temel garantisi olarak
kabul edilir.
Üniter yapının zayıflaması, iç
karışıklığa ve dolayısıyla dindar yaşamın tehlikeye girmesine yol açacağı
düşünülür.
2- Türk-İslam Kimliğinin Korunması
a-Kimlik Bütünlüğü: Muhafazakâr
kesimin önemli bir bölümü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kültürel ve tarihsel
temellerinin Türk ve İslam kimliklerinin ayrılmaz bir bileşimi
olduğuna inanır.
b-Üniter Yapı: Üniter yapının
korunması, bu ortak kimliğin ve vatan sevgisinin (hubb-ul vatan) ayrılmaz
bir parçası olarak görülür.
Ayrılıkçı hareketlerin üniter
yapıyı zedelemesi, bu tarihsel ve kültürel kimliği de parçalayacağı endişesi
taşınır.
3- Diyanet ve Din Hizmetlerinin Tek Merkezden Yönetimi
a-Kurumsal Yapı: Diyanet
İşleri Başkanlığı gibi merkezi kurumlar aracılığıyla verilen din eğitimi ve
hizmetleri, üniter yapının bir sonucudur.
b-Argüman: Bu merkezi yapı,
din hizmetlerinde tekliği, bütünlüğü ve resmî desteği sağladığı için
dindar kesimin önemli bir kısmı tarafından desteklenir.
Bölgesel farklılıkların ortaya
çıkması, dinî hizmetlerin kalitesini ve bütünlüğünü bozacağı düşünülür.
4- Yurt Sevgisinin İmandan Gelmesi (Hubb-ul Vatan)
a-Hadis Yorumu: Her ne kadar
sahihliği tartışmalı olsa da, "YURT sevgisi imandandır" (Hubb-ul
vatan min-el iman) sözü, dindar kesimde millî ve dinî duyguları birleştiren
güçlü bir motivasyon kaynağıdır.
b-Sonuç: Yurdun ve onun
bütünlüğünün (üniter yapının) korunması, dinî bir görev olarak
algılanmalıdır.
III-
Son dönemlerde artan Atatürk karşıtlığı nedendir ve nasıl önlenir?
. Bu çok boyutlu ve hassas
bir konu olup, Türkiye'deki siyasi, sosyolojik ve tarihsel tartışmaların
merkezinde yer almaktadır.
. "Atatürk
karşıtlığı"nın nedenleri genellikle dindar kesimin bir kısmı için “tarihsel
politikalarla”, tarikatlar ve gruplar için ise “varoluşsal” meselelerle
ilişkilidir.
. Bu karşıtlık hem tarihsel
bir “reaksiyon” hem de güncel bir “siyasi araçsallaştırma” konusudur.
. Çözümü, “dogmatik
yaklaşımlardan uzak”, “eleştirel düşünceyi destekleyen” ve “ulusal değerleri
kucaklayıcı” bir eğitim ve siyaset dilinden geçmektedir.
. Bu karşıtlığın nedenleri
ve olası önleme yolları, akademik ve kamusal tartışmalardaki genel eğilimlere
göre aşağıdaki gibi özetlenebilir:
A) Atatürk Karşıtlığının Temel Nedenleri
. Dindar kesimin ve
özellikle tarikatların bir bölümünde gözlemlenen bu karşıtlığın ana
motivasyonları, genellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında gerçekleştirilen
devrimler ve bu devrimlerin din-devlet ilişkisine ve geleneksel
yapılara etkisiyle ilgilidir:
1- Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
a-Kuyruk Acısı: Tarikatlar
için en büyük tarihsel kırılma noktası, 1925'te çıkarılan kanunla tekke,
zaviye ve türbelerin kapatılmasıdır.
Bu, tarikatların kurumsal
yapılarını, mal varlıklarını ve toplumsal etki alanlarını kaybetmeleri anlamına
gelmiştir.
Bu durum, hâlâ bir "intikam
duygusu" ya da varoluşsal tehdit olarak algılanmaktadır.
b-Aracılığın Kesilmesi: Bazı
eleştirilerde, tarikatların insan ile Tanrı arasındaki aracı rollerinin
kesilmesiyle kazanç ve etki mekanizmalarının bozulduğu iddia edilir.
2- Laiklik İlkesi ve Devrimler
a-Değişim Baskısı: Cumhuriyet'in
laiklik ilkesi, geleneksel dinî hayatın kamusal alandan çekilmesi ve dinî
referansların yönetimden ayrılması anlamına gelmiştir.
Kılık Kıyafet Kanunu, Medeni
Kanun, Latin Harflerine Geçiş gibi devrimler, geleneksel yaşam tarzının ve dinî
eğitimin (medreselerin kapatılmasıyla) köklü bir şekilde değişmesine neden
olmuştur.
b-"Devlet Ateizmi"
Algısı: Bazı aşırı uçlarda, Atatürk'ün politikalarının din karşıtı (devlet
ateizmi) olduğu algısı yayılmaya çalışılır.
Bu, özellikle dini kendi “siyasi
amaçları” için kullanan kesimlerin halkı mobilize etmek için kullandığı bir
propaganda aracı olabilir.
3- Siyasal İslamcı Propaganda ve İktidar
a-Siyasi Araçsallaştırma: Son
dönemlerdeki artışın temel nedenlerinden biri, siyasal iktidar
mücadelesinde Atatürk ve laikliğin bir karşıt kimlik unsuru olarak
kullanılmasıdır.
Bu, muhafazakâr kitleleri kendi
etraflarında toplamak için kullanılan bir kutuplaştırma stratejisidir.
b-Tarih Algısı: Resmî tarih
anlatısının dışında, Osmanlı'yı idealize eden ve Cumhuriyet'in kuruluşunu
"kırılma" olarak gören tarih yazımının popülerleşmesi de bu
karşıtlığı körükler.
B) Karşıtlığın Önlenmesi Yolları
. Bu karşıtlığı azaltmak
ve ulusal birliği güçlendirmek için önerilen çözüm yolları genellikle eğitim,
kapsayıcılık ve tarihsel uzlaşı çerçevesinde yoğunlaşır:
1- Eğitimde Kapsayıcı ve Eleştirel Yaklaşım
a-Dogmatizmin Önlenmesi: Atatürk'ü
bir düşünce seti ve bilimsel yol gösterici olarak anlatmak
yerine, yalnızca kült mertebesinde sunan dogmatik eğitim dilinden
kaçınılmalıdır.
Atatürk'ün eleştiriye açık, bilimi
rehber alan yönünün öne çıkarılması, "beyinleri yıkanmış" kitlelere
ulaşmada daha etkili olabilir.
b-Tarihsel Bağlam: Cumhuriyet'in
devrimlerinin, Osmanlı'nın çöküş sürecindeki zorunluluklar ve toplumu
çağdaşlaştırma hedefi bağlamında, ideolojiden arındırılmış bir şekilde
anlatılması gerekir.
c-Din Görevlilerinin Eğitimi: Din
görevlilerine verilen eğitimde, Atatürk'ün dinî kurumlara ve din hizmetlerine
modern bir çerçeve çizme çabalarının (Diyanet'in kuruluşu, Kur'an'ın Türkçe'ye
çevrilmesi) objektif bir şekilde anlatılması önemlidir.
2- Kutuplaşmayı Azaltan Siyasal Dil
a-Siyasetin Dışı: Atatürk'ün
ilke ve devrimlerinin, gündelik siyasi çekişmelerin dışında tutulması
ve birleştirici ulusal bir değer olarak konumlandırılması esastır.
Siyaset kurumunun, karşıtlığı
körükleyen retoriklerden kaçınması gerekir.
b-İnançlara Saygı: Devletin
laiklik ilkesini, inançsızlık değil, inanç özgürlüğünün güvencesi olarak
net bir şekilde uygulaması, dindar kesimin kaygılarını azaltabilir.
3- Tarikatlarla İlişkiyi Düzenleme
a-Denetim ve Şeffaflık: Özellikle
din sömürüsü yaparak halkı sömüren, cehaleti yayan ve hukukun dışına çıkan
yapıların denetlenmesi ve bunlara karşı hukukun işletilmesi, yasal ve toplumsal
düzeni sağlamak adına kritik bir adımdır.
b-Alternatif Alanlar: Diyanet'in,
tarikatların doldurduğu boşlukları modern, bilimsel temelli ve ahlaki
değerleri öne çıkaran bir din eğitimiyle doldurması, dinî arayış içindeki
bireylerin bu yapılara yönelmesini azaltabilir.
.
Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.11.08,
İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: