17 Ağustos 2025 Pazar

İNSANIN ONURU

.   İNSANIN ONURU NEDİR?

“Şeref” Arapça kökenli olup "onur", "haysiyet" ve "itibar" anlamlarına gelir.

İnsanın onuru, bir “kişinin kendine duyduğu saygı ve değer duygusu”dur.

Aynı zamanda, başkaları tarafından da “saygı görme” ve “değerli kabul edilme” hakkını belirler.

Onur, “ahlaksal” bir kavramdır ve kişinin kendi değerlerini, inançlarını ve kimliğini” koruma çabasını içerir.

Kişinin “ahlaki değerlerini, saygınlığını ve onurunu” belirler.

Bu kavramın temel unsurları şunlardır:

-Özsaygı: Bir insanın kendi kişiliğine, yeteneklerine ve kararlarına duyduğu güven ve saygı.

Kendi değerinin farkında olmaktır.

-Ahlaki Bütünlük: Kişinin “kendi değerlerine ve ilkelerine” sadık kalması, “doğru ve dürüst” davranmasıdır.

Bu, dış baskılara rağmen “ahlaki duruşunu” korumayı içerir.

-Bağımsızlık ve Özerklik: Başkalarının etkisi altında kalmadan, kendi kararlarını verebilme ve hayatını kendi ilkelerine göre yönlendirebilme özgürlüğü.

-Saygı Görme Hakkı: Her insanın, sadece insan olduğu için, ayrımcılığa uğramadan, adil ve onurlu bir şekilde muamele görme hakkıdır.

Onur, “fiziksel veya psikolojik şiddet”, “ayrımcılık, aşağılanma veya haksız muamele” gibi durumlarla zedelenebilir.

Onurlu bir yaşam sürmek, kişinin hem kendine hem de başkalarına karşı “sorumlu ve saygılı” olmasını gerektirir.

toplumda kınanan kişinin onuru zedelenmiş olur.

Davranışları veya tutumları nedeniyle toplum tarafından kınanan bir kişinin onuru karmaşık ve tartışmalı bir konudur.

Bu konuya farklı açılardan bakmak mümkündür:

Onur, Kişisel Bir Değerdir

Bazı felsefi yaklaşımlara göre, onur bir dış değerlendirme değil, içsel bir duygu ve durumdur.

Bu görüşe göre, bir kişinin kendi onuru, ne kadar kınanırsa kınansın, ancak o kişi kendi ahlaki ilkelerinden ve değerlerinden vazgeçtiğinde zedelenir.

Toplumun kınaması, kişinin itibarını veya saygınlığını azaltabilir, ancak bu, kişinin “özsaygısını” ve “onurunu” doğrudan yok etmez.

Kişi, davranışının yanlış olduğunu kabul edip “pişmanlık” duyabilir veya tam tersine, “doğru olduğuna” inanarak onurlu bir duruş sergilediğini düşünebilir.

Onur, Toplumsal Bir Değerdir

Diğer bir bakış açısına göre ise, onur, büyük ölçüde toplumsal bir kabul ve saygıya dayanır.

Bu yaklaşım, kişinin itibarının ve onurunun, toplumun kendisine verdiği değerle doğrudan ilişkili olduğunu savunur.

Bu bağlamda, toplumda kınanmak, kişinin itibarını ve dolayısıyla onurunu zedeler.

Bu durum, kişiyi dışlanmış hissettirebilir, kendisine duyulan saygıyı azaltabilir ve bu da onun kendi özsaygısını olumsuz etkileyebilir.

Bu tür bir dışlanma, bireyin psikolojisini ve sosyal kimliğini ciddi şekilde etkileyebilir.

Hangi Durumlarda Onur Zedelenir?

Durumun incelenmesi, kınamanın “niteliğine” de bağlıdır:

-Haksız Kınama: Eğer kişi, haksız yere, yanlış anlaşılmalar veya önyargılar nedeniyle kınanıyorsa, bu durum onun onurunu zedelemez, aksine “onurunu korumak” için mücadele etme motivasyonu verebilir.

-Haklı Kınama: Eğer kişinin davranışları gerçekten de evrensel ahlaki değerlere aykırı ise (örneğin; yalan, hırsızlık, şiddet gibi), toplumun bu davranışı kınaması, o kişinin onurunu “kendi eylemleriyle” zedelediğinin bir göstergesi olabilir.

İnsan yaşamı boyunca onuru ve şerefi için yaşar.

"İnsan yaşamı boyunca onuru ve şerefi için yaşar" ifadesi, insanlık tarihi boyunca “pek çok kültürde ve felsefi akımda” temel bir ilke olarak kabul görmüştür.

Bu anlatım, bireyin yaşamdaki en önemli amaçlarından birinin, “kişisel onurunu ve toplumsal şerefini” korumak ve yüceltmek olduğunu vurgular.

Onur ve Şerefin Yaşamdaki Rolü

-Temel Motivasyon: Onur ve şeref, birçok insan için davranışlarını şekillendiren en güçlü motivasyon kaynaklarından biridir.

İnsanlar, yalan söylememek, adil davranmak, sözlerini tutmak ve başkalarına saygı göstermek gibi erdemli eylemleri, onurlu bir yaşam sürme arzusuyla gerçekleştirirler.

Bu, sadece ahlaki bir görev değil, aynı zamanda “içsel bir tatmin” ve “özsaygı kaynağı”dır.

-Kimlik ve Değer: Onur, bir kişinin kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Bireyin kendi değer yargılarını, ahlaki duruşunu ve kendine duyduğu saygıyı temsil eder.

Şeref ise, bu değerlerin toplum tarafından “nasıl algılandığı” ve “takdir edildiğiyle” ilgilidir.

İkisi bir araya geldiğinde, bireyin hem kendi gözünde hem de başkalarının gözünde değerli ve saygın bir varlık olmasını sağlar.

-Toplumsal Birliktelik: Şeref, özellikle topluluk temelli kültürlerde, bireyin ailesine, aşiretine veya milletine olan bağlılığını ve sorumluluğunu gösterir.

Bir kişinin şerefli davranması, sadece kendisine değil, aynı zamanda ait olduğu topluluğun itibarına da katkıda bulunur.

Bu nedenle, “şeref” kavramı, sosyal düzenin ve güvenin temel taşlarından biri olarak görülmüştür.

Günümüzde Onur ve Şeref Anlayışı

Günümüz dünyasında, “onur ve şeref” kavramları bazen daha “bireysel” bir temele oturtulmuştur.

Şiddet, intikam veya haksız kınama gibi "namus cinayeti" gibi olumsuz olaylarla bağdaştırılabildiği için, bu kavramlar sorgulanabilir hale gelmiştir.

Ancak temel olarak, “onur ve şeref, kişisel dürüstlük, ahlaki bütünlük ve başkalarına saygı duyma” gibi “evrensel değerleri” tanımlamaya devam etmektedir.

Bu kavramlar, bireylerin yalnızca yaşamda kalmakla yetinmeyip, aynı zamanda “anlamlı, erdemli ve saygın” bir yaşam sürmeyi amaçladıklarını gösterir.

Onurlu davranmayan, ilkesi olmayan kişinin toplumdaki değeri ne olur?

Onurlu ve ilkeli davranmayan bir kişinin toplumdaki değeri, genellikle zamanla azalır ve sarsılır.

Bu durum, bireyin kendisine olan güvenini ve başkalarının ona duyduğu saygıyı doğrudan etkiler.

Güvenin Kaybolması

Onurlu davranışın en önemli temeli güvendir.

Bir kişi sözünde durmuyorsa, hile yapıyorsa veya ahlaki sınırları aşıyorsa, çevresindeki insanlar ona olan güvenini kaybeder.

Toplum, bu kişiyi güvenilmez olarak etiketler.

Güven, sağlıklı ilişkilerin ve iş birliklerinin temel taşı olduğu için, bu kayıp kişinin sosyal ve profesyonel hayatını derinden etkiler.

İtibarın Zedelenmesi

İtibar, bir kişinin toplumdaki algılanan değeridir.

Onurlu ve ilkeli olmayan davranışlar, bu itibara ciddi zararlar verir.

“Dedikodu, yalan, haksızlık” gibi eylemler, kişinin adını lekelendirir ve başkalarının ona karşı “olumsuz” bir görüş geliştirmesine neden olur.

Bu durum, kişinin toplum içindeki konumunu zayıflatır ve saygınlığını azaltır.

Dışlanma ve Yalnızlık

İnsanlar, genellikle benzer değerlere sahip kişilerle ilişki kurma eğilimindedir.

Onurlu ve ilkeli olmayan bir kişi, bu “ortak değerlerden saptığı” için zamanla toplumdan “dışlanabilir”.

Topluluklar, kendi “ahlaki düzenlerini” korumak için bu tür kişileri “pasif veya aktif” olarak dışlayabilir.

Bu da kişinin “yalnız kalmasına” ve “sosyal bağlarının” zayıflamasına yol açar.

Toplumsal Katkı ve Liderlik Yetisinin Kaybı

Onur ve ilke, liderlik ve toplumsal katkı için olmazsa olmaz niteliklerdir.

Bir topluluk, ancak “onurlu ve ilkeli” bireyler tarafından yönetildiğinde gelişebilir.

Bu niteliklere sahip olmayan bir kişinin, toplumda liderlik rolü üstlenmesi veya önemli bir pozisyonda saygı görmesi “çok zordur”.

Zamanla, bu tür bireylerin “etkisi azalır” ve toplum için bir “değer yaratma potansiyelleri” sınırlı kalır.

Kısacası, onur ve ilkeler, bir kişinin “toplumdaki değerini” belirleyen temel unsurlardır.

Bu değerleri hiçe sayan bir kişi, kısa vadede “bazı çıkarlar” elde etse bile, uzun vadede en değerli varlığı olan “saygısını ve itibarını” yitirir.

Sonuç olarak

Toplumun kınaması, kişinin itibarını ve sosyal statüsünü zedelerken, onurun kendisi, kişinin bu duruma nasıl tepki verdiği ve kendi iç dünyasında bunu nasıl değerlendirdiği ile yakından ilişkilidir.

.    Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.08.07, G.
.       (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.           YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: