. İNSANIN ONURU NEDİR?
“Şeref” Arapça
kökenli olup "onur", "haysiyet" ve "itibar" anlamlarına
gelir.
İnsanın onuru,
bir “kişinin kendine duyduğu saygı ve değer duygusu”dur.
Aynı zamanda,
başkaları tarafından da “saygı görme” ve “değerli kabul edilme” hakkını belirler.
Onur, “ahlaksal”
bir kavramdır ve kişinin kendi değerlerini, inançlarını ve kimliğini” koruma
çabasını içerir.
Kişinin “ahlaki
değerlerini, saygınlığını ve onurunu” belirler.
Bu kavramın
temel unsurları şunlardır:
-Özsaygı: Bir
insanın kendi kişiliğine, yeteneklerine ve kararlarına duyduğu güven ve saygı.
Kendi değerinin
farkında olmaktır.
-Ahlaki
Bütünlük: Kişinin “kendi değerlerine ve ilkelerine” sadık kalması, “doğru ve
dürüst” davranmasıdır.
Bu, dış
baskılara rağmen “ahlaki duruşunu” korumayı içerir.
-Bağımsızlık ve
Özerklik: Başkalarının etkisi altında kalmadan, kendi kararlarını verebilme ve
hayatını kendi ilkelerine göre yönlendirebilme özgürlüğü.
-Saygı Görme
Hakkı: Her insanın, sadece insan olduğu için, ayrımcılığa uğramadan, adil ve
onurlu bir şekilde muamele görme hakkıdır.
Onur, “fiziksel
veya psikolojik şiddet”, “ayrımcılık, aşağılanma veya haksız muamele” gibi
durumlarla zedelenebilir.
Onurlu bir
yaşam sürmek, kişinin hem kendine hem de başkalarına karşı “sorumlu ve saygılı”
olmasını gerektirir.
toplumda kınanan kişinin onuru zedelenmiş olur.
Davranışları
veya tutumları nedeniyle toplum tarafından kınanan bir kişinin onuru karmaşık
ve tartışmalı bir konudur.
Bu konuya
farklı açılardan bakmak mümkündür:
Onur,
Kişisel Bir Değerdir
Bazı felsefi
yaklaşımlara göre, onur bir dış değerlendirme değil, içsel bir duygu ve
durumdur.
Bu görüşe göre,
bir kişinin kendi onuru, ne kadar kınanırsa kınansın, ancak o kişi kendi ahlaki
ilkelerinden ve değerlerinden vazgeçtiğinde zedelenir.
Toplumun
kınaması, kişinin itibarını veya saygınlığını azaltabilir, ancak bu, kişinin “özsaygısını”
ve “onurunu” doğrudan yok etmez.
Kişi,
davranışının yanlış olduğunu kabul edip “pişmanlık” duyabilir veya tam tersine,
“doğru olduğuna” inanarak onurlu bir duruş sergilediğini düşünebilir.
Onur,
Toplumsal Bir Değerdir
Diğer bir bakış
açısına göre ise, onur, büyük ölçüde toplumsal bir kabul ve saygıya dayanır.
Bu yaklaşım,
kişinin itibarının ve onurunun, toplumun kendisine verdiği değerle doğrudan
ilişkili olduğunu savunur.
Bu bağlamda,
toplumda kınanmak, kişinin itibarını ve dolayısıyla onurunu zedeler.
Bu durum,
kişiyi dışlanmış hissettirebilir, kendisine duyulan saygıyı azaltabilir ve bu
da onun kendi özsaygısını olumsuz etkileyebilir.
Bu tür bir
dışlanma, bireyin psikolojisini ve sosyal kimliğini ciddi şekilde
etkileyebilir.
Hangi
Durumlarda Onur Zedelenir?
Durumun
incelenmesi, kınamanın “niteliğine” de bağlıdır:
-Haksız Kınama:
Eğer kişi, haksız yere, yanlış anlaşılmalar veya önyargılar nedeniyle
kınanıyorsa, bu durum onun onurunu zedelemez, aksine “onurunu korumak” için
mücadele etme motivasyonu verebilir.
-Haklı Kınama:
Eğer kişinin davranışları gerçekten de evrensel ahlaki değerlere aykırı ise
(örneğin; yalan, hırsızlık, şiddet gibi), toplumun bu davranışı kınaması, o
kişinin onurunu “kendi eylemleriyle” zedelediğinin bir göstergesi olabilir.
İnsan
yaşamı boyunca onuru ve şerefi için yaşar.
"İnsan
yaşamı boyunca onuru ve şerefi için yaşar" ifadesi, insanlık tarihi
boyunca “pek çok kültürde ve felsefi akımda” temel bir ilke olarak kabul
görmüştür.
Bu anlatım,
bireyin yaşamdaki en önemli amaçlarından birinin, “kişisel onurunu ve toplumsal
şerefini” korumak ve yüceltmek olduğunu vurgular.
Onur
ve Şerefin Yaşamdaki Rolü
-Temel
Motivasyon: Onur ve şeref, birçok insan için davranışlarını şekillendiren en
güçlü motivasyon kaynaklarından biridir.
İnsanlar, yalan
söylememek, adil davranmak, sözlerini tutmak ve başkalarına saygı göstermek
gibi erdemli eylemleri, onurlu bir yaşam sürme arzusuyla gerçekleştirirler.
Bu, sadece
ahlaki bir görev değil, aynı zamanda “içsel bir tatmin” ve “özsaygı kaynağı”dır.
-Kimlik ve
Değer: Onur, bir kişinin kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bireyin kendi
değer yargılarını, ahlaki duruşunu ve kendine duyduğu saygıyı temsil eder.
Şeref ise, bu
değerlerin toplum tarafından “nasıl algılandığı” ve “takdir edildiğiyle”
ilgilidir.
İkisi bir araya
geldiğinde, bireyin hem kendi gözünde hem de başkalarının gözünde değerli ve
saygın bir varlık olmasını sağlar.
-Toplumsal
Birliktelik: Şeref, özellikle topluluk temelli kültürlerde, bireyin ailesine,
aşiretine veya milletine olan bağlılığını ve sorumluluğunu gösterir.
Bir kişinin
şerefli davranması, sadece kendisine değil, aynı zamanda ait olduğu topluluğun
itibarına da katkıda bulunur.
Bu nedenle, “şeref”
kavramı, sosyal düzenin ve güvenin temel taşlarından biri olarak görülmüştür.
Günümüzde
Onur ve Şeref Anlayışı
Günümüz dünyasında,
“onur ve şeref” kavramları bazen daha “bireysel” bir temele oturtulmuştur.
Şiddet, intikam
veya haksız kınama gibi "namus cinayeti" gibi olumsuz olaylarla
bağdaştırılabildiği için, bu kavramlar sorgulanabilir hale gelmiştir.
Ancak temel
olarak, “onur ve şeref, kişisel dürüstlük, ahlaki bütünlük ve başkalarına saygı
duyma” gibi “evrensel değerleri” tanımlamaya devam etmektedir.
Bu kavramlar,
bireylerin yalnızca yaşamda kalmakla yetinmeyip, aynı zamanda “anlamlı, erdemli
ve saygın” bir yaşam sürmeyi amaçladıklarını gösterir.
Onurlu
davranmayan, ilkesi olmayan kişinin toplumdaki değeri ne olur?
Onurlu ve
ilkeli davranmayan bir kişinin toplumdaki değeri, genellikle zamanla azalır ve
sarsılır.
Bu durum,
bireyin kendisine olan güvenini ve başkalarının ona duyduğu saygıyı doğrudan
etkiler.
Güvenin
Kaybolması
Onurlu
davranışın en önemli temeli güvendir.
Bir kişi
sözünde durmuyorsa, hile yapıyorsa veya ahlaki sınırları aşıyorsa, çevresindeki
insanlar ona olan güvenini kaybeder.
Toplum, bu
kişiyi güvenilmez olarak etiketler.
Güven, sağlıklı
ilişkilerin ve iş birliklerinin temel taşı olduğu için, bu kayıp kişinin sosyal
ve profesyonel hayatını derinden etkiler.
İtibarın
Zedelenmesi
İtibar, bir
kişinin toplumdaki algılanan değeridir.
Onurlu ve
ilkeli olmayan davranışlar, bu itibara ciddi zararlar verir.
“Dedikodu,
yalan, haksızlık” gibi eylemler, kişinin adını lekelendirir ve başkalarının ona
karşı “olumsuz” bir görüş geliştirmesine neden olur.
Bu durum,
kişinin toplum içindeki konumunu zayıflatır ve saygınlığını azaltır.
Dışlanma
ve Yalnızlık
İnsanlar,
genellikle benzer değerlere sahip kişilerle ilişki kurma eğilimindedir.
Onurlu ve
ilkeli olmayan bir kişi, bu “ortak değerlerden saptığı” için zamanla toplumdan “dışlanabilir”.
Topluluklar,
kendi “ahlaki düzenlerini” korumak için bu tür kişileri “pasif veya aktif”
olarak dışlayabilir.
Bu da kişinin “yalnız
kalmasına” ve “sosyal bağlarının” zayıflamasına yol açar.
Toplumsal
Katkı ve Liderlik Yetisinin Kaybı
Onur ve ilke,
liderlik ve toplumsal katkı için olmazsa olmaz niteliklerdir.
Bir topluluk,
ancak “onurlu ve ilkeli” bireyler tarafından yönetildiğinde gelişebilir.
Bu niteliklere
sahip olmayan bir kişinin, toplumda liderlik rolü üstlenmesi veya önemli bir
pozisyonda saygı görmesi “çok zordur”.
Zamanla, bu tür
bireylerin “etkisi azalır” ve toplum için bir “değer yaratma potansiyelleri”
sınırlı kalır.
Kısacası, onur
ve ilkeler, bir kişinin “toplumdaki değerini” belirleyen temel unsurlardır.
Bu değerleri
hiçe sayan bir kişi, kısa vadede “bazı çıkarlar” elde etse bile, uzun vadede en
değerli varlığı olan “saygısını ve itibarını” yitirir.
Sonuç
olarak
Toplumun
kınaması, kişinin itibarını ve sosyal statüsünü zedelerken, onurun kendisi,
kişinin bu duruma nasıl tepki verdiği ve kendi iç dünyasında bunu nasıl
değerlendirdiği ile yakından ilişkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: