. PROTESTOLAR, GÖSTERİLER, YÜRÜYÜŞLER
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı "Ekrem İmamoğlu"nun gözaltına alınmasına, tutuklanmasına
ilişkin yapılan protesto gösterileri tüm ülkede görülüyor.
Son günlerde Türkiye'de gerçekleşen protestolar,
halkın ve özellikle gençliğin artan katılımıyla dikkat çekiyor. Cumhuriyet Halk
Partisi (CHP), Türkiye'deki protestolarda önemli bir rol oynamaktadır.
CHP, farklı toplumsal kesimlerin haklarını savunma
ve demokratik değerleri koruma misyonunu üstlenmiştir. Özgür Özel'in CHP Genel
Başkanlığı'na seçilmesiyle birlikte, partinin protestolara yaklaşımı ve etkisi
daha da belirginleşmiştir. Özel, liderlik konuşmalarında sık sık halkın sesine
kulak verilmesi gerektiğini vurgulamış ve demokratik protesto hakkını
savunmuştur.
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü" hakkı,
bireylerin ifade özgürlüğü, katılımcı demokrasi ve toplumsal denetim açısından
vazgeçilmez bir haktır.
Anayasa’nın 34. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 11. maddesi bu hakkı açık şekilde tanımış ve koruma altına
almıştır.
Protestocular her hangi bir kesimden daha çok
"farklı ve rastlantılı" bir toplanma ile yola çıkmış.
Özellikle gençlerin, üniversitelilerin yoğun ve
etkili katılımı var.
Bu gösterilerde dile getirilen talepler genellikle
demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, hukukun üstünlüğünün
sağlanması, ekonomik adaletsizliklerin giderilmesi ve daha katılımcı bir
yönetim anlayışının tesis edilmesi yönünde yoğunlaşıyor.
Protestoların barışçıl kalmaması, şiddet
olaylarının yaşanması veya provokasyonlara açık hale gelmesi, demokratik
süreçlere zarar verebilir ve meşru taleplerin gölgelenmesine neden olabilir.
İktidarın protestolara orantısız güçle müdahale
etmesi, gözaltılar, tutuklamalar ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi
durumlar, demokratik ortamı olumsuz etkileyebilir ve protestoların etkisini
azaltabilir.
Yaygın ve kararlı protestolar, iktidarın
politikalarını ve uygulamalarını "gözden geçirmesi" ve halkın
"istemlerine" kulak vermesi, demokratikleşme içindir.
Bu durum, "siyasi yelpazenin" genişlemesine
ve daha "kapsayıcı" politikaların geliştirilmesine katkıda
bulunabilir.
Sivil toplumun, muhalefetin genel olarak
güçlenmesine ve "demokratik" süreçlerde daha etken bir rol oynamasına
yardımcı olur.
Protestolar, toplumun farklı kesimlerinin "ortak"
sorunlar etrafında bir araya gelmesine ve "seslerini duyurmasına"
olanak tanır.
Halkın cesaretini artırır ve umutlanmasına yol
açar, genel olarak "toplumsal duyarlılığın" ve siyasi "katılımın
artmasına" katkıda bulunur.
Büyük katılımlı protestolar, ülkenin içindeki
sorunlara "uluslararası kamuoyunun" dikkatini çeker.
Protestolar, boykotlar, gösteri ve yürüyüşler,
toplumun çeşitli kesimlerinin sesini duyurması, istemlerini dile getirmesi ve
iktidar üzerinde baskı oluşturması için önemli araçlardır.
Özellikle ekonomik boykotlar, hedef alınan kurum
veya şirketler üzerinde ciddi mali baskı oluşturarak davranışlarını
değiştirmeye zorlayabilir.
Bu da demokratik "standartların"
yükseltilmesi yönünde bir etki yaratabilir; iktidarın yönetim biçimine etki
yapar.
Başarılı protestolar ve boykotlar, belirli bir
konuda güçlü bir kamuoyu desteği oluşturabilir.
Öte yandan tutucu ve "iktidar yanlısı" TV
ve basın ise görmemezlikten gelebilir ya da karşı yönde etki yapar. Bu durum
tam olarak da ülkemizde böyledir.
Kitlesel katılımlı eylemler, "iktidarın
meşruiyetini" sorgulayabilir ve politikalarını yeniden gözden geçirmesine
neden olabilir.
Barışçıl, yaygın ve kararlı protestoların iktidar
üzerinde etkisi olabilir.
Şiddet içeren veya "marjinal katılımlı"
eylemlerin etkisi ise sınırlı kalabilir veya "ters" tepebilir.
Protestolar ve halkın, özellikle gençliğin
katılımı, demokratik taleplerin güçlü bir şekilde ifade edilmesi ve toplumsal
farkındalığın artması açısından önemli bir potansiyel taşımaktadır.
Yapıcı bir diyalog kurmaya çalışmak yerine,
protestocuları görmezden gelmek, bastırmaya çalışmak veya manipüle etmek,
durumun daha da kötüleşmesine yol açabilir.
Otoriter rejimler genellikle bu tür halk
hareketlerine karşı daha dirençli olabilir ve baskıcı yöntemlere
başvurabilirler.
Protestoların "barışçıl ve yapıcı" bir
şekilde sürdürülmesi, "iktidarın demokratik tepkiler" vermesi ve
"siyasi manipülasyonlardan" kaçınılması gerekmektedir.
Büyük çaplı ve ses getiren eylemler, uluslararası
kamuoyunun ve kuruluşların dikkatini çekmektedir.
Bu da dış baskı yoluyla insan hakları, demokrasi
gibi konularda iktidarın üzerinde bir etki yaratabilir.
"Sansür" veya "dezenformasyon", protestoların etkisini
azaltabilir.
Şu an için, halkın ve gençliğin "sesini
yükseltmesi" ve "demokratik taleplerini" dile getirmesi, başlı
başına önemli bir "demokratik dinamik" olarak değerlendirilmelidir..
Bu eylemlerin başarılı olup olmayacağı ve iktidarın
kendisini düzeltip düzeltemeyeceği, bir dizi karmaşık etkenin sonucunda belirlenir.
Her yurttaşın demokratik hakkını barışçı ve özgürce
kullanabilmesi, şiddetten kaçınılması hem devlet açısından, hem de halk
açısından çok önemlidir.
İktidar "halkın, gençlerin, kitlelerin"
sesini duymalı, isteklerini değerlendirmeli ve yaşanılabilir bir ülke için çaba
göstermelidir.
Çağdaş, demokratik, özgürlükçü, parlamenter bir
ülke, gerçek bir hukuk devleti olmak tüm yurttaşlarımız için en iyisi
olacaktır.
.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.05, MŞ:
. (Araştırma ve
değerlendirme yazım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: