. HERKES ÖLÜMÜ TADACAKTIR .
"Herkes ölümü tadacaktır" Kur'an-ı
Kerim'de yer alan ve tüm canlıların "ölümlü" olduğunu vurgulayan bir
ayettir.
Bu ifade, farklı surelerde ve ayetlerde çeşitli
şekillerde tekrarlanmaktadır:
- Âl-i İmrân Suresi, 185. ayet:
"Her nefis ölümü tadacaktır.
Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın
karşılığı size tastamam verilecektir.
Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir.
Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka
bir şey değildir."
- Enbiyâ Suresi, 35. ayet:
"Her nefis ölümü tadacaktır.
Sizi bir imtihan olarak hayır ve şerle deniyoruz.
Sonunda bize döndürüleceksiniz."
- Ankebût Suresi, 57. ayet:
"Her nefis ölümü tadacaktır.
Sonra bize döndürüleceksiniz."
. Bu
ayetler, ölümün "kaçınılmaz" bir gerçek olduğunu ve "her"
canlının bu "gerçeği" yaşayacağını anlatır.
.
Aynı zamanda, ölümden "sonraki" yaşama ve "yaptıklarımızın
hesabının" sorulacağına da işaret eder.
. Bu anlatım
insanlara "dünyadaki yaşamın geçiciliğini" anımsatmak ve "ahiret"
için hazırlanmaya özendirmek amacıyla kullanılır.
. İnsanlar
çevresindeki insanları "kendi gözü" ile görür, kendi zihni ve
donanımlarıyla algılar.
. Herkes kendi yeteneklerine,
özelliklerine, donanımlarına ve gelişmişliklerine göre toplumu ve insanları
gözlemler ve sonuç olarak değerlendirmelerde bulunur.
. Öte yandan
diğer insanlar da sizin üzerinizdeki deneyim ve gözlemlerine göre bir fikir
edinirler.
.
Bazı insanlar birbirlerine çok yakın olabilir ve sıkı dostluklar
kurabilir ama bu o karşısındaki insanın gerçek yapısını ve özelliklerini, neler
yapmış olduğunu "biliyor" anlamına gelmez.
. Yaşamda
insan bazı olaylarla karşılaşır ve bu yalnızca bir ya da birkaç kişinin önünde
olmuştur; bu olayın içeriğini ve yaptığı etkileri diğer insanların bilmesi ise
olanaksızdır.
. Bu tür bir
yaşanmışlık sizi ne denli üzmüş ve acı vermiş olsa bile diğer insanlara bunu
söylemezsiniz.
.
O olaydaki kişilerin "edepsizliği, dengesizliği, terbiyesizliği ya
da ahlaksızlığı" onu yapanlar için gayet doğal gibi olsa ve "utanmasalar"
bile siz, "kendi terbiyenizden" ve ahlaksal değerlerinizden dolayı bu
kişileri başkalarına "açıklamazsınız".
. Bu da bir
örnek olarak "insanın gerçek" yüzünü ve kişiliğini hiçbir zaman tam
olarak "bilinemeyeceğinin" kanıtıdır.
. Çok
tanınmış, sevilen, putlaştırılmış… kişiler için de geçerlidir.
. Her insan kendi içinde ve kendi yaşamının her
bir anında kendine özgüdür ve dışarıdan diğer insanlar ancak kendi izlenimleri
ve yetenekleri kadar algılayabilir.
. Bu nedenle
de din, tanrı boyutunda bakıldığında her şeye yetkin olan, bilen, güçlü olan
tanrı ALLAH tümüyle her var olanı ile o insanı tek olarak değerlendirip bir
sonuç çıkarabilir.
. Bir
hesaplaşma ve "sonuç değerlendirme"ye varılır.
.
Bu düşünce bir inanç olarak insanın zihninde, yer alır, alabilir ve
yaşamını yönlendirmede, düşünce davranışlarında o insanı yönlendir. (anladığı
kadarı ile)
. İyi insan,
ahlaklı insan, vicdanlı insan ya da tam tersi…herkes de bu durum içerisinde yer
alır.
. Bunun için de her insan kendisini
çok erken yaşlarda tanımalı, ölçüp, biçmeli ve "nasıl" bir insan
olmak istediğine karar vermelidir; yaşadığı sürece de her yerde ve her şeye
rağmen kendisine dürüst olabilmelidir.
. En büyük
adalet, en büyük yargı insanın "kendi" içindedir, "vicdanındadır",
zihnindedir.
.
Ne mutlu ki "o insan" kendisini tüm yaşamı boyunca
"kötülüklerden koruyabilmiştir" ve "eğitebilmiştir",
mücadelesini bu "yolda" yapmıştır.
. İşte bu
tür bir insan olabilmek tam anlamı ile "insan" olmaktır.
.
"Üst insan" olabilmek ise işte böylesine disiplin, çaba ve
emek, ilkesellik ve tutarlılık gerektirir.
. Ne
mutlu bana ki ben de tüm bunları görüp, algılayabiliyorum.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.27, MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: