. TÜRKİYE
İÇİN "MİLLİ İKTİSAT" GEREKİR
Milli Ekonomi ve Milli İktisat kavramları, sıklıkla
birbirine karıştırılan ancak farklı anlamlara gelen terimlerdir.
Her ikisi de bir ülkenin ekonomik yapısıyla ilgili
olsa da, farklı boyutları ifade ederler.
Milli Ekonomi bir ülkenin tüm "ekonomik
faaliyetlerinin toplamıdır".
Üretim, tüketim, yatırım, tasarruf, dış ticaret
gibi tüm ekonomik süreçleri kapsar.
Milli İktisat milli ekonominin incelenmesi ve
analiz edilmesi için kullanılan "bilim dalı"dır.
Milli ekonominin nasıl çalıştığını, hangi
faktörlerden etkilendiğini ve nasıl geliştirilebileceğini araştırır.
Bir ekonomist, Türkiye'nin "milli iktisat"
politikalarını analiz ederek, "ekonomik büyüme, istihdam ve enflasyon"
gibi konularda tahminlerde bulunabilir ve politika önerileri geliştirebilir.
"Milli ekonomi ve milli iktisat" bir
ülkenin "ekonomik bağımsızlığını", "kendi kaynaklarını
kullanarak kalkınmasını" ve "refahını artırmayı" amaçlayan bir
yaklaşımdır.
Bu yaklaşım, "yerli üretimi" destekleme,
korumacı politikalar uygulama ve "devletin" ekonomide "aktif"
rol oynaması gibi unsurları içerir.
Ancak günümüz küresel dünyasında, milli ekonomi ve
küreselleşme arasındaki dengeyi kurmak önemli bir zorluktur.
Türkiye'nin günümüzdeki ekonomik sorunlarının
çözümü için milli iktisat anlayışının önemi daha da artmaktadır.
Türkiye için milli iktisat ve milli ekonomi,
ülkenin ekonomik bağımsızlığını kazanması, kalkınmasını sürdürmesi ve gelecek
nesillere daha iyi bir yaşam standardı bırakması için vazgeçilmez bir
yaklaşımdır.
Özellikle yerli üretim, katma değeri yüksek
ürünlerin üretimi, teknolojik gelişme ve dışa bağımlılığın azaltılması gibi
konulara odaklanmak gerekmektedir.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için
uzun vadeli ve sürdürülebilir bir "strateji" izlenmesi
gerekmektedir.; bunun için de gerçek bir hukuk devleti olarak yönetilmesi
gerekir.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için
atılması gereken adımlar, oldukça kapsamlı ve birbirini etkileyen bir dizi
strateji gerektirmektedir.
Bu stratejiler, ülkenin kaynaklarını en verimli
şekilde kullanarak, sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme sağlamayı
amaçlamalıdır.
Ülkenin her türlü toprağının yabancılara
satılmasının ve kullandırılmasının önüne geçmek gereklidir.
Ülkenin yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarının
yalnızca milli iktisat için değerlendirilmesine izin verilmelidir; dışarıdan bu
tür kaynakların satın alınması ve kullanılması engellenmelidir.
Ülkenin tüm denizleri, boğazları ve limanları
yalnızca Türkiye kaynaklı kullanıma ve milli iktisat amaçlı hedeflere yönelik
olarak kullanılmalıdır.
Milli iktisat, bir ülkenin "ekonomik sistemini"
kendi "öz kaynakları" ve potansiyeli doğrultusunda geliştirmeyi
hedefleyen bir ekonomik düşünce sistemidir.
Bu sistemde, devlet genellikle ekonomide etken bir
rol oynar ve yerli üretimi teşvik etmek, dış ticarette korumacı politikalar
uygulamak gibi önlemler alır.
Milli
iktisadın kendine özgü "temel özellikleri" vardır:
Yerli malı üretiminin desteklenmesi ve
desteklenmesi gerekir. İthalatı azaltarak ülke ekonomisine katma değer
sağlamayı amaçlar ve ihracatı hedefler.
Dış ticarette gümrük vergileri, kota gibi korumacı
önlemlerle "yerli üreticileri" korumak ve "dışa bağımlılığı
azaltmak" hedeflenir.
Devlet, ekonomide "planlama, yatırım ve
düzenleme" gibi faaliyetlerle, desteklerle, katkılarla milli ekonominin
gelişmesini hedefler ve süreklilik sağlar.
Ekonomik her türlü kararlar alırken "ulusal çıkarlar"
ve ülkenin kalkınması, geleceği, bağımsızlığı ön planda tutulur.
Milli ekonominin başarılı olması için bazı temel
unsurların bir araya gelmesi gerekir:
Ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve
ihracat yapabilecek güçlü bir sanayiye sahip olması önemlidir.
Tarım sektörünün modernleşmesi ve verimliliğinin
artırılması, gıda güvenliğini sağlamak ve kırsal kalkınmayı desteklemek için
gereklidir.
Ülkenin rekabet gücünü artırmak için iyi
yetiştirilmiş "nitelikli insan" kaynağına yatırım yapılması gerekir;
bunun için de temel eğitim, meslek eğitimi, bilimsel araştırmalar nitelik ve
nicelik olarak yükseltilmelidir.
Çağdaş yeni teknolojiler ve ürünler geliştirmek
için Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir. (Araştırma ve Geliştirme)
Bankacılık ve finans sektörünün istikrarlı olması,
yatırımların artmasını ve ekonomik büyümeyi desteklerken her zaman ulusal
çıkarlar önde tutulmalıdır.
Uluslar arası finans kurumlarıyla yapılacak
ortaklıklarda, para alımlarında çok dikkatli olmak ve en azıyla dışa
bağımlılıktan kaçınmak gerekir.
Devlet gerekli olan her türlü ulaşım, enerji gibi
altyapı yatırımlarına, üretim ve ticaretin kolaylaşmasına katkı sağlar ve
olabildiğince kendi kurumlarıyla projeleri gerçekleştirir; özelleştirmelerden
ve özel sektöre ihale etmekten kaçınır.
Küresel dünyada egemen güçler kendi çıkar
modellerini savunmaktadır ve her ülkeye para vermek, onları borçlandırmak,
kendilerine bağımlı yapmak istemektedir.
Küresel rekabette başarılı olmak için ülkelerin
"dışa açılması" ve "uluslararası ticaret" yapması
gerekmektedir.
Ancak aynı zamanda, milli ekonomik hedeflerin göz
ardı "edilmemesi" ve "yerli üretime destek" verilmesi de kaçınılmaz
bir ön koşul olmalıdır.
Milli ekonomi ve küreselleşme arasındaki
"dengeyi "kurmak, Türkiye için büyük fırsatlar sunmaktadır.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için milli
iktisat ve milli ekonomi kavramları, hem tarihi süreçte, hem de günümüzde büyük
önem taşımaktadır.
Türkiye, tarih boyunca dış güçlerin etkisi altında
kalmış ve ekonomik sömürüye maruz kalmıştır.
Milli iktisat anlayışı, bu geçmiş deneyimlerin
ışığında, ülkenin kendi kaynaklarını kullanarak kalkınma hedefini ön plana
çıkarır.
Türkiye, farklı kültürlerin ve ekonomilerin
kesiştiği bir coğrafyada yer almaktadır.
Bu durum hem fırsatlar, hem de riskler içerir.
Milli ekonomi anlayışı, bu riskleri azaltmak ve
fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için önemlidir.
Milli iktisat, ülkenin dışa bağımlılığını azaltarak
ekonomik bağımsızlığını güçlendirmesini sağlar.
Bu durum, dış şoklara karşı daha dirençli bir
ekonomi oluşturmaya katkı sağlar.
Milli ekonomi, yerli üretimi teşvik ederek
istihdamı artırır.
Bu sayede ülke içinde gelir dağılımı daha adil hale
gelir ve sosyal sorunlar azalır.
Milli ekonomi, yerli teknolojilerin
geliştirilmesini teşvik eder ve böylece ülkenin rekabet gücü artar.
Milli iktisat, ülkenin kendi kaynaklarına ve
potansiyeline uygun bir kalkınma modeli oluşturmasına olanak tanır. Bu sayede
sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilir.
Milli iktisat, ülke halkı arasında ulusal birlik ve
beraberlik duygusunu güçlendirir.
Ortak bir ekonomik hedef etrafında toplanmak,
toplumsal birliği pekiştirir, ulusal kalkınma ile birlikte halkın refah düzeyi
artar.
Milli ekonomi, ülkenin kültürel kimliğini koruyarak
ve geliştirmesine katkı sağlar.
Ekonomik istikrar, siyasi istikrarın da temel
koşullarından biridir.
Milli ekonomi, ülkenin siyasi olarak daha
istikrarlı bir yapıya kavuşmasına yardımcı olur.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için
atılması gereken sağlam ve ciddi adımlar olmalıdır:
Katma değeri yüksek üretim için yerli sanayinin geliştirilmesi, teknolojiye dayalı üretim modellerine
geçiş yapılması ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yapılan
yatırımlar artırılarak, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve mevcut
teknolojilerin iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ)
finansmana erişimi kolaylaştırılarak, büyümeleri desteklenmelidir.
İhracatın sadece birkaç ürüne değil, "farklı
sektörlere yayılması" ve yeni "pazarlara açılmak" için
çalışmalar yapılmalıdır.
Eğitim sisteminin iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap
verecek şekilde yeniden yapılandırılması ve mesleki eğitime önem verilmesi
gerekmektedir.
Üniversitelerin araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine daha fazla önem vermesi ve sanayi ile işbirliği yapmaları teşvik
edilmelidir.
Sektörlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün
yetiştirilmesi için istihdam politikaları geliştirilmelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan
yatırımlar artırılarak, enerji bağımlılığından kurtulma ve çevresel
sürdürülebilirlik hedefleri desteklenmelidir.
Enerji verimliliği önlemleri alınarak, enerji
tüketimi azaltılmalı ve kaynakların daha etkin kullanımı sağlanmalıdır.
Çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri göz önünde
bulundurularak, doğal kaynakların korunması ve kirliliğin önlenmesi için
çalışmalar yapılmalıdır.
Finansal sistemin güçlendirilmesi ve istikrarın
sağlanması için düzenleyici ve denetleyici kurumların etkinliği artırılmalıdır.
Uzun vadeli yatırımları desteklemek için finansal
araçlar geliştirilmeli ve finansal piyasalar derinleştirilmelidir.
Dış borçlardan kaçınılmalıdır.
Ulaşım, enerji ve iletişim altyapısının
geliştirilmesi, üretim ve ticaretin kolaylaşmasına katkı sağlayacak
"lojistik altyapı" desteklenmelidir
Ülke genellinde dış dünya ile bağlantılı dijitalleşme
süreci hızlandırılmalı ve e-devlet uygulamaları yaygınlaştırılarak kamu
hizmetlerinin etkinliği artırılmalıdır.
Tarım sektörünün modernizasyonu, sulama
sistemlerinin iyileştirilmesi ve tarımsal üretimde teknolojinin kullanılması
teşvik edilmelidir.
Çiftçi desteklenmeli, köy kalkınması için destek
projeler geliştirilmelidir.
Gıda güvenliği standartlarının yükseltilmesi ve
gıda israfının önlenmesi ve denetlemeler için çalışmalar yapılmalıdır.
Ülke ekonomisini büyütmek ve ihracatı artırmak için
yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanmalıdır.
Gümrük birlikleri gibi derin "ekonomik
entegrasyon" anlaşmalarıyla pazarlara erişim kolaylaştırılmalıdır.
Bu adımların yanı sıra, şeffaflık, hesap
verebilirlik ve iyi yönetişim ilkelerine bağlı kalınması, milli ekonominin güçlenmesi
için büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve
devlet işbirliği içinde çalışarak daha etkili sonuçlar alınabilir.
Bu strateji, ülkenin "kaynaklarını"en iyi
şekilde kullanarak, "rekabet gücünü artırarak" ve vatandaşlarının
yaşam standardını yükselterek Türkiye'yi daha güçlü bir ekonomiye dönüştürmeyi
amaçlamalıdır.
Burada genel bir anlatım
yapılmıştır.
Herkes bu konuda kendisi
de araştırmalar yapmalıdır.
Böylelikle de
"milli" özellikteki ekonominin, iktisadın ne denli önemli olduğu ve
bir an önce uygulamaya girmesi gerekliliği de görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "milli
iktisat" çok yıllar önce gündeme gelmiş ve önem kazanmıştır.
Millî Mücadelenin kazanılmasından ve zaferden iki
üç ay sonra daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce Ocak 1923’te Mustafa Kemal
Atatürk, “Türkiye
Devleti, Devlet-i İktisadiye olacaktır” diyerek temel amacın
iktisadi gelişmeye önem vermek olduğunu vurguluyordu.
Nitekim bu amaçla 17 Şubat 1923’te İzmir’de Türkiye
İktisat Kongresi toplanmıştır.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, yeni kurulan devletin ekonomik geleceğini
şekillendirmek amacıyla düzenlenen önemli bir toplantı olmuştur.
17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir'de
gerçekleşen kongreye, ülkenin dört bir yanından işçi, çiftçi, tüccar, sanayici
gibi farklı kesimlerden temsilciler katılmıştır.
Daha o zaman "Kongrenin Kararları (Misak-ı
İktisadi)" son derece önemli ve değerli olmuştur:
Kongrede alınan kararlar, "Misak-ı
İktisadi" adıyla bir belgede toplanmıştır.
- Ekonomide bağımsızlıktan fedakârlık edilmemeli.
- Çiftçiye kredi verilerek, girişimciler teşvik
edilmeli.
- Kredi ve teşvikleri kurulacak "milli banka"
üstlenmeli.
- Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalı.
- Dış rekabete dayanabilmek için sanayi toplu ve
bütün olarak kurulmalı.
- Ekonomik kalkınmada devletin aktif rolü olmalı.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik
tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Kongrede alınan kararlar, Türkiye'nin ekonomik
bağımsızlığını kazanması ve kalkınması için atılan ilk adımlardan biri
olmuştur.
Kongrenin kararları, Türkiye'nin ekonomik
politikalarında uzun yıllar boyunca etkili olmuş ve ülkenin sanayileşmesi ve
modernleşmesi için önemli bir temel oluşturmuştur.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi,
Türkiye'nin ekonomik geleceğini şekillendiren ve ülkenin bağımsız bir ekonomik
yapıya kavuşması için önemli bir adım olmuştur.
Kongrede alınan kararlar, Türkiye'nin bugün bile
takip ettiği bazı ekonomik politikaların temelini oluşturmaktadır.
1923- 1929 arası dönemde ekonomide
paranın değerini korumaya yönelik sağlam ve sıkı para politikası izlendiği gibi
daha sonraki dönemde de sıkı para politikası izlenmiştir.
Atatürk dönemi iktisat politikalarına ışık tuttuğu
göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.
Atatürk döneminde uygulanan para ve maliye
politikaları bu raporlar doğrultusunda şekillenmiştir.
Ülkenin kalkınma, büyüme ve diğer ülkelerle rekabet
edebilmesi için gerekli şartların ortaya konmasında önemli saptamalar
yapılmıştır.
Milli iktisat anlayışının terk edilmesiyle birlikte sorunlar ekonomide
"istikrarı bozacak" şekilde büyümüştür; bu bozulma günümüzde de
geçerliliğini korumaktadır.
Bugün çekilen sıkıntılar, "ekonomik
çöküş" ne yazıktır ki milli ekonomiden vazgeçilmesiyle, özelleştirmelerle,
liberal girişimlerle başlamıştır ve de dışa bağımlılığı, borçlar düzenini
getirmiştir.
Ülkedeki tüm güçler, STK, siyasi partiler,
üniversiteler, aydınlar, meslek odaları, ulusal burjuvazi ve halk… hiç
gecikmeden ülkenin kurtuluşu, sorun yaratan tutum ve liberal modellerden
vazgeçilmesi gerektiğini çok iyi görmelidir ve de birleşmeye "ulusal toplu
güç" olmaya girişmelidir.
Hiç zaman yitirmeden anayasal, çağdaş, parlamenter,
güçler ayrımına dayalı gerçek bir hukuk devletine geçilmelidir ki bu çağdaş
demokratik yöntem ile kendimize özgü bir milli ekonomi, milli iktisat, milli
sanayi gerçekleştirebilelim.
Bunun dışındaki her türlü "tutum ve
girişimler", "yapılanmalar, gündemler" yararlı olmayacaktır ve
daha da zarar verip, ülkenin çöküşünü hızlandıracaktır.
Her türlü "boş işlerden ve yapay gündemlerden,
savurganlıklardan, şirinlik göstermelerden, saçma özentilerde, moda
akımlardan.." uzak durmalı ve kendimize sahip çıkmalıyız.
Bizim içinde bulunduğumuz zaman diliminde çok "uyanık,
dikkatli, bilinçli, akıllı, yurtsever, eleştirel, araştırıcı" olmamız
gerekmektedir.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 2025.01.19,
MŞ.
.
(Araştırma ve değerlendirme yazım)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: