19 Ocak 2025 Pazar

MİLLİ İKTİSAT GEREKİR

.   TÜRKİYE İÇİN "MİLLİ İKTİSAT" GEREKİR
Milli Ekonomi ve Milli İktisat kavramları, sıklıkla birbirine karıştırılan ancak farklı anlamlara gelen terimlerdir.
Her ikisi de bir ülkenin ekonomik yapısıyla ilgili olsa da, farklı boyutları ifade ederler.
Milli Ekonomi bir ülkenin tüm "ekonomik faaliyetlerinin toplamıdır".
Üretim, tüketim, yatırım, tasarruf, dış ticaret gibi tüm ekonomik süreçleri kapsar.
Milli İktisat milli ekonominin incelenmesi ve analiz edilmesi için kullanılan "bilim dalı"dır.
Milli ekonominin nasıl çalıştığını, hangi faktörlerden etkilendiğini ve nasıl geliştirilebileceğini araştırır.
Bir ekonomist, Türkiye'nin "milli iktisat" politikalarını analiz ederek, "ekonomik büyüme, istihdam ve enflasyon" gibi konularda tahminlerde bulunabilir ve politika önerileri geliştirebilir.
"Milli ekonomi ve milli iktisat" bir ülkenin "ekonomik bağımsızlığını", "kendi kaynaklarını kullanarak kalkınmasını" ve "refahını artırmayı" amaçlayan bir yaklaşımdır.
Bu yaklaşım, "yerli üretimi" destekleme, korumacı politikalar uygulama ve "devletin" ekonomide "aktif" rol oynaması gibi unsurları içerir.
Ancak günümüz küresel dünyasında, milli ekonomi ve küreselleşme arasındaki dengeyi kurmak önemli bir zorluktur.
Türkiye'nin günümüzdeki ekonomik sorunlarının çözümü için milli iktisat anlayışının önemi daha da artmaktadır.
Türkiye için milli iktisat ve milli ekonomi, ülkenin ekonomik bağımsızlığını kazanması, kalkınmasını sürdürmesi ve gelecek nesillere daha iyi bir yaşam standardı bırakması için vazgeçilmez bir yaklaşımdır.
Özellikle yerli üretim, katma değeri yüksek ürünlerin üretimi, teknolojik gelişme ve dışa bağımlılığın azaltılması gibi konulara odaklanmak gerekmektedir.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için uzun vadeli ve sürdürülebilir bir "strateji" izlenmesi gerekmektedir.; bunun için de gerçek bir hukuk devleti olarak yönetilmesi gerekir.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için atılması gereken adımlar, oldukça kapsamlı ve birbirini etkileyen bir dizi strateji gerektirmektedir.
Bu stratejiler, ülkenin kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak, sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme sağlamayı amaçlamalıdır.
Ülkenin her türlü toprağının yabancılara satılmasının ve kullandırılmasının önüne geçmek gereklidir.
Ülkenin yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarının yalnızca milli iktisat için değerlendirilmesine izin verilmelidir; dışarıdan bu tür kaynakların satın alınması ve kullanılması engellenmelidir.
Ülkenin tüm denizleri, boğazları ve limanları yalnızca Türkiye kaynaklı kullanıma ve milli iktisat amaçlı hedeflere yönelik olarak kullanılmalıdır.
Milli iktisat, bir ülkenin "ekonomik sistemini" kendi "öz kaynakları" ve potansiyeli doğrultusunda geliştirmeyi hedefleyen bir ekonomik düşünce sistemidir.
Bu sistemde, devlet genellikle ekonomide etken bir rol oynar ve yerli üretimi teşvik etmek, dış ticarette korumacı politikalar uygulamak gibi önlemler alır.
Milli iktisadın kendine özgü "temel özellikleri" vardır:
Yerli malı üretiminin desteklenmesi ve desteklenmesi gerekir. İthalatı azaltarak ülke ekonomisine katma değer sağlamayı amaçlar ve ihracatı hedefler.
Dış ticarette gümrük vergileri, kota gibi korumacı önlemlerle "yerli üreticileri" korumak ve "dışa bağımlılığı azaltmak" hedeflenir.
Devlet, ekonomide "planlama, yatırım ve düzenleme" gibi faaliyetlerle, desteklerle, katkılarla milli ekonominin gelişmesini hedefler ve süreklilik sağlar.
Ekonomik her türlü kararlar alırken "ulusal çıkarlar" ve ülkenin kalkınması, geleceği, bağımsızlığı  ön planda tutulur.
Milli ekonominin başarılı olması için bazı temel unsurların bir araya gelmesi gerekir:
Ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve ihracat yapabilecek güçlü bir sanayiye sahip olması önemlidir.
Tarım sektörünün modernleşmesi ve verimliliğinin artırılması, gıda güvenliğini sağlamak ve kırsal kalkınmayı desteklemek için gereklidir.
Ülkenin rekabet gücünü artırmak için iyi yetiştirilmiş "nitelikli insan" kaynağına yatırım yapılması gerekir; bunun için de temel eğitim, meslek eğitimi, bilimsel araştırmalar nitelik ve nicelik olarak yükseltilmelidir.
Çağdaş yeni teknolojiler ve ürünler geliştirmek için Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir. (Araştırma ve Geliştirme)
Bankacılık ve finans sektörünün istikrarlı olması, yatırımların artmasını ve ekonomik büyümeyi desteklerken her zaman ulusal çıkarlar önde tutulmalıdır.
Uluslar arası finans kurumlarıyla yapılacak ortaklıklarda, para alımlarında çok dikkatli olmak ve en azıyla dışa bağımlılıktan kaçınmak gerekir.
Devlet gerekli olan her türlü ulaşım, enerji gibi altyapı yatırımlarına, üretim ve ticaretin kolaylaşmasına katkı sağlar ve olabildiğince kendi kurumlarıyla projeleri gerçekleştirir; özelleştirmelerden ve özel sektöre ihale etmekten kaçınır.
Küresel dünyada egemen güçler kendi çıkar modellerini savunmaktadır ve her ülkeye para vermek, onları borçlandırmak, kendilerine bağımlı yapmak istemektedir.
Küresel rekabette başarılı olmak için ülkelerin "dışa açılması" ve "uluslararası ticaret" yapması gerekmektedir.
Ancak aynı zamanda, milli ekonomik hedeflerin göz ardı "edilmemesi" ve "yerli üretime destek" verilmesi de kaçınılmaz bir ön koşul olmalıdır.
Milli ekonomi ve küreselleşme arasındaki "dengeyi "kurmak, Türkiye için büyük fırsatlar sunmaktadır.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için milli iktisat ve milli ekonomi kavramları, hem tarihi süreçte, hem de günümüzde büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, tarih boyunca dış güçlerin etkisi altında kalmış ve ekonomik sömürüye maruz kalmıştır.
Milli iktisat anlayışı, bu geçmiş deneyimlerin ışığında, ülkenin kendi kaynaklarını kullanarak kalkınma hedefini ön plana çıkarır.
Türkiye, farklı kültürlerin ve ekonomilerin kesiştiği bir coğrafyada yer almaktadır.
Bu durum hem fırsatlar, hem de riskler içerir.
Milli ekonomi anlayışı, bu riskleri azaltmak ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için önemlidir.
Milli iktisat, ülkenin dışa bağımlılığını azaltarak ekonomik bağımsızlığını güçlendirmesini sağlar.
Bu durum, dış şoklara karşı daha dirençli bir ekonomi oluşturmaya katkı sağlar.
Milli ekonomi, yerli üretimi teşvik ederek istihdamı artırır.
Bu sayede ülke içinde gelir dağılımı daha adil hale gelir ve sosyal sorunlar azalır.
Milli ekonomi, yerli teknolojilerin geliştirilmesini teşvik eder ve böylece ülkenin rekabet gücü artar.
Milli iktisat, ülkenin kendi kaynaklarına ve potansiyeline uygun bir kalkınma modeli oluşturmasına olanak tanır. Bu sayede sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilir.
Milli iktisat, ülke halkı arasında ulusal birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirir.
Ortak bir ekonomik hedef etrafında toplanmak, toplumsal birliği pekiştirir, ulusal kalkınma ile birlikte halkın refah düzeyi artar.
Milli ekonomi, ülkenin kültürel kimliğini koruyarak ve geliştirmesine katkı sağlar.
Ekonomik istikrar, siyasi istikrarın da temel koşullarından biridir.
Milli ekonomi, ülkenin siyasi olarak daha istikrarlı bir yapıya kavuşmasına yardımcı olur.
Türkiye'nin milli ekonomi hedeflerine ulaşması için atılması gereken sağlam ve ciddi adımlar olmalıdır:
Katma değeri yüksek üretim için yerli sanayinin geliştirilmesi, teknolojiye dayalı üretim modellerine geçiş yapılması ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yapılan yatırımlar artırılarak, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve mevcut teknolojilerin iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) finansmana erişimi kolaylaştırılarak, büyümeleri desteklenmelidir.
İhracatın sadece birkaç ürüne değil, "farklı sektörlere yayılması" ve yeni "pazarlara açılmak" için çalışmalar yapılmalıdır.
Eğitim sisteminin iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılması ve mesleki eğitime önem verilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerin araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla önem vermesi ve sanayi ile işbirliği yapmaları teşvik edilmelidir.
Sektörlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi için istihdam politikaları geliştirilmelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar artırılarak, enerji bağımlılığından kurtulma ve çevresel sürdürülebilirlik hedefleri desteklenmelidir.
Enerji verimliliği önlemleri alınarak, enerji tüketimi azaltılmalı ve kaynakların daha etkin kullanımı sağlanmalıdır.
Çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri göz önünde bulundurularak, doğal kaynakların korunması ve kirliliğin önlenmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
Finansal sistemin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanması için düzenleyici ve denetleyici kurumların etkinliği artırılmalıdır.
Uzun vadeli yatırımları desteklemek için finansal araçlar geliştirilmeli ve finansal piyasalar derinleştirilmelidir.
Dış borçlardan kaçınılmalıdır.
Ulaşım, enerji ve iletişim altyapısının geliştirilmesi, üretim ve ticaretin kolaylaşmasına katkı sağlayacak "lojistik altyapı" desteklenmelidir
Ülke genellinde dış dünya ile bağlantılı dijitalleşme süreci hızlandırılmalı ve e-devlet uygulamaları yaygınlaştırılarak kamu hizmetlerinin etkinliği artırılmalıdır.
Tarım sektörünün modernizasyonu, sulama sistemlerinin iyileştirilmesi ve tarımsal üretimde teknolojinin kullanılması teşvik edilmelidir.
Çiftçi desteklenmeli, köy kalkınması için destek projeler geliştirilmelidir.
Gıda güvenliği standartlarının yükseltilmesi ve gıda israfının önlenmesi ve denetlemeler için çalışmalar yapılmalıdır.
Ülke ekonomisini büyütmek ve ihracatı artırmak için yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanmalıdır.
Gümrük birlikleri gibi derin "ekonomik entegrasyon" anlaşmalarıyla pazarlara erişim kolaylaştırılmalıdır.
Bu adımların yanı sıra, şeffaflık, hesap verebilirlik ve iyi yönetişim ilkelerine bağlı kalınması, milli ekonominin güçlenmesi için büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve devlet işbirliği içinde çalışarak daha etkili sonuçlar alınabilir.
Bu strateji, ülkenin "kaynaklarını"en iyi şekilde kullanarak, "rekabet gücünü artırarak" ve vatandaşlarının yaşam standardını yükselterek Türkiye'yi daha güçlü bir ekonomiye dönüştürmeyi amaçlamalıdır.
Burada genel bir anlatım yapılmıştır.
Herkes bu konuda kendisi de araştırmalar yapmalıdır.
Böylelikle de "milli" özellikteki ekonominin, iktisadın ne denli önemli olduğu ve bir an önce uygulamaya girmesi gerekliliği de görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "milli iktisat" çok yıllar önce gündeme gelmiş ve önem kazanmıştır.
Millî Mücadelenin kazanılmasından ve zaferden iki üç ay sonra daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce Ocak 1923’te Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Devleti, Devlet-i İktisadiye olacaktır” diyerek temel amacın iktisadi gelişmeye önem vermek olduğunu vurguluyordu.
Nitekim bu amaçla 17 Şubat 1923’te İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, yeni kurulan devletin ekonomik geleceğini şekillendirmek amacıyla düzenlenen önemli bir toplantı olmuştur.
17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir'de gerçekleşen kongreye, ülkenin dört bir yanından işçi, çiftçi, tüccar, sanayici gibi farklı kesimlerden temsilciler katılmıştır.
Daha o zaman "Kongrenin Kararları (Misak-ı İktisadi)" son derece önemli ve değerli olmuştur:
Kongrede alınan kararlar, "Misak-ı İktisadi" adıyla bir belgede toplanmıştır.
- Ekonomide bağımsızlıktan fedakârlık edilmemeli.
- Çiftçiye kredi verilerek, girişimciler teşvik edilmeli.
- Kredi ve teşvikleri kurulacak "milli banka" üstlenmeli.  
- Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalı.
- Dış rekabete dayanabilmek için sanayi toplu ve bütün olarak kurulmalı.  
- Ekonomik kalkınmada devletin aktif rolü olmalı.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Kongrede alınan kararlar, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını kazanması ve kalkınması için atılan ilk adımlardan biri olmuştur.
Kongrenin kararları, Türkiye'nin ekonomik politikalarında uzun yıllar boyunca etkili olmuş ve ülkenin sanayileşmesi ve modernleşmesi için önemli bir temel oluşturmuştur.
Atatürk'ün Milli İktisat Kongresi, Türkiye'nin ekonomik geleceğini şekillendiren ve ülkenin bağımsız bir ekonomik yapıya kavuşması için önemli bir adım olmuştur.
Kongrede alınan kararlar, Türkiye'nin bugün bile takip ettiği bazı ekonomik politikaların temelini oluşturmaktadır.
1923- 1929 arası dönemde ekonomide paranın değerini korumaya yönelik sağlam ve sıkı para politikası izlendiği gibi daha sonraki dönemde de sıkı para politikası izlenmiştir.
Atatürk dönemi iktisat politikalarına ışık tuttuğu göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.
Atatürk döneminde uygulanan para ve maliye politikaları bu raporlar doğrultusunda şekillenmiştir.
Ülkenin kalkınma, büyüme ve diğer ülkelerle rekabet edebilmesi için gerekli şartların ortaya konmasında önemli saptamalar yapılmıştır.
Milli iktisat anlayışının terk edilmesiyle birlikte sorunlar ekonomide "istikrarı bozacak" şekilde büyümüştür; bu bozulma günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Bugün çekilen sıkıntılar, "ekonomik çöküş" ne yazıktır ki milli ekonomiden vazgeçilmesiyle, özelleştirmelerle, liberal girişimlerle başlamıştır ve de dışa bağımlılığı, borçlar düzenini getirmiştir.
Ülkedeki tüm güçler, STK, siyasi partiler, üniversiteler, aydınlar, meslek odaları, ulusal burjuvazi ve halk… hiç gecikmeden ülkenin kurtuluşu, sorun yaratan tutum ve liberal modellerden vazgeçilmesi gerektiğini çok iyi görmelidir ve de birleşmeye "ulusal toplu güç" olmaya girişmelidir.
Hiç zaman yitirmeden anayasal, çağdaş, parlamenter, güçler ayrımına dayalı gerçek bir hukuk devletine geçilmelidir ki bu çağdaş demokratik yöntem ile kendimize özgü bir milli ekonomi, milli iktisat, milli sanayi gerçekleştirebilelim.
Bunun dışındaki her türlü "tutum ve girişimler", "yapılanmalar, gündemler" yararlı olmayacaktır ve daha da zarar verip, ülkenin çöküşünü hızlandıracaktır.
Her türlü "boş işlerden ve yapay gündemlerden, savurganlıklardan, şirinlik göstermelerden, saçma özentilerde, moda akımlardan.." uzak durmalı ve kendimize sahip çıkmalıyız.
Bizim içinde bulunduğumuz zaman diliminde çok "uyanık, dikkatli, bilinçli, akıllı, yurtsever, eleştirel, araştırıcı" olmamız gerekmektedir.
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.01.19, MŞ.
.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: