. - ŞANS ve FIRSAT EŞİTLİĞİ :
"Eşitlik",
çerçevesinin çizilmesi ve teorik tanımlamasının yapılması zor olan bir
kavramdır.
Eşitliği
"çeşitli sınıflamalarla" ele almak bunun anlaşılmasını temel anlamda
kolaylaştırabilir.
Genel
olarak "şans eşitliği" denilince toplumda, ülkede "fırsat eşitliğini"
anlamalıyız.
Eşitlik
kavramı, genellikle "fırsat ve olanak" eşitliği olarak ele
alınmaktadır.
Öncelikle
eşitlik, fırsat eşitliği (FE) ve "eğitimde fırsat eşitliği"nin (EFE)
temel özellikleri incelemeli, öğrenmeliyiz.
İnsanların
yaşama başladıklarında eş olanaklarla karşılaşması ve var olan olanaklara (fırsatlara)
herkesin "eşit derecede" sahip olması gerektiğini belirten bir
kavramdır.
Birçok
ülkede yaygın olarak kabul edilen bir ana ilkedir.
Var
olan eşitsizliklerin giderilmesi, tüm bireylere "eşit başarı şansı"
tanınması için elde olan kaynaklar, saygı ve tanınma, sevgi, güç ve çalışmayı
öğrenme gibi boyutların önemi de anlaşılabilir.
Bu temel
"ilke"nin ülkede "eğitim sisteminde" yaşama geçirilmesi çok
önemlidir.
Amerikan
ve Fransız devrimlerinin de temel yapısı olan bir eşitlik türüdür.
Avrupa'da
ortaya çıkan 1968 öğrenci olaylarında da "temel istem" öğrencilerin
yaşamlarında gittikleri okullarda, üniversitelerde eşit şansa sahip
olabilmeleri olmuştur; bunun için de "işçi çocuklarının" yaşamında
daha çok hakların olmasını istemişlerdir.
Değişen
toplumların "küresel gelişmelere" uyum sağlama sürecinde "sorun"
yaşadıkları alanlar arasında en başta ekonomi, hukuk ve eğitim yer almaktadır
Demokratik
tutum içerisinde yurttaşların haklarını "eşit mesafede" dengeleyici bir
rol üstlenen devletin; böylelikle "eğitim, sağlık ve güvenlik"
haklarını sunabilmesi doğrultusunda "sosyal refah ortamı" sağlaması
da beklenir.
Refah
düzeyi, "servet ya da mal varlığı dağılımının ekonomik eşitsizliği"
ile yakından ilişkilidir.
"Ülkedeki
kaynakların tüm çocuklara ulaştırılma çabası"nı eğitimde fırsat eşitliği olarak
tanımlayabiliriz..
Ülkede
her yerde, her bölgede "kalkınma düzeyi" insanlara eşit fırsatlar
(haklar) tanıyabilmelidir.
Öğrenim
için ise "devlet" okullarının, eğitim ve öğretimin ülkenin her
yerinde her çocuk için "eşit olanakları" ve ileriye dönük olarak da "eşit
hakları" sağlamasıdır.
"Eğitim
ve öğretimde şans eşitliği, fırsat eşitliği" üzerinde "kısaca"
yazmak istiyorum.
"Eşitlik"
tartışmalarının, sıklıkla farklı eğitim kademelerinde "farklı sosyal
grupların" eğitime erişimi ve katılımı üzerinde yoğunlaşır.
Eşitlik
kavramı, genellikle "fırsat ve olanak" eşitliği (imkân) olarak ele
alınmalıdır.
Farklı
sosyal gruplardaki çocukların "eğitime erişimi" ve "kaliteli
eğitime erişimi" farklı olabiliyor.
Yoksul
ve varsıl çocuğunun eğitim ve öğretimde "eşit olanaklara" sahip
olabilmesi ve yaşama "eşit koşullarda" başlayabilmesi bir "şans
eşitliği" olmaktadır.
Devlet
tüm aileler için, onların çocukları için temel öğretimde eşit hak ve olanaklar
tanımak zorundadır ve bunun için çeşitli girişimlerde ve model arayışlarında
bulunmalıdır.
Türkiye
"Köy Enstitüsü" modeli ile bunu göstermiştir, kanıtlamıştır.
En
yoksul köy çocukları, kız, erkek en donanımlı ve bilinçli okullara ve
öğretmenler kavuşma olanağı bulduğunda yaşamlarında çok başarılı birer birey
olabilmiş ve meslekler kazanabilmişlerdir.
Bugün
ne yazık ki ülkenin her yerinde çok farklı düzey ve donanımlarda okullar
bulunmaktadır ve bunlara devam edenlerin geldiği aile yapısı, ekonomik
olanakları da çok farklıdır; "devlet okulları" kendi içerisinde farlı
olanaklara sahip olduğu gibi ayrıca da bir paralı-özel okul modeli ile de çok
çeşitlilik görülmektedir.
Şu an
"parası olanın çocuğu özel okula, dar gelirlinin çocuğu devlet okuluna
gider" olmuştur ve bu kökten yanlıştır; çocuklarımız bu model ile daha en
baştan şans eşitliğini yitirmiş olmaktadırlar.
Okulların
birliği, eğitim ve öğretimde eşitlik sağlanamamıştır.
Tevhid-i
tedrisat yasası uygulanmamaktadır. (Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği)
Kanunu kabul edildi.) (https://tr.wikipedia.org/wiki/Tevh%C3%AEd-i_Tedr%C3%AEs%C3%A2t_Kanunu)
"Eğitimde
fırsat eşitliği" çocuklar için bir adalet ve eşit haklara sahip olabilmek
anlamındadır.
Ülkenin
her yerinde temel eğitim ve olanakları, donanımları, sistem olarak eş değerde
ve düzeyde olmalıdır.
"Kaliteli
eğitimin tanımının" çağın getirdiği gelişime uyabilecek yönde yapılması ve
bunun öğretim sistemine gecikmeden uygulanabilmesi düşünülmelidir.
Eğitimde
eşitliğin sağlanabilmesi için eğitime "merkezi" ve "yerel"
boyutta doğrudan destek sağlamak gerekir.
Bunu
sağlamak da devletin görevleri içindedir.
Hukuk
devleti olarak herkesi yasalar önünde eşit saymak istenildiğine göre Temel
Eğitim Kanunu da eşit hak ve olanakları sağlatmalıdır.
Engelli
ve özel yapıları olan çocuklar için ise onların durumlarına uygun ek önlemler
ve desteklemeler de yapılmalıdır; bu çocuklar için okulların açılmıştır ve ülke
genelinde yayılmalıdır.
Özel
okulların her yere yayılması ve büyük kitlelerce tercih ediliyor olması ülke
genelindeki eğitim-öğretim düzeyini ve kalitesini artırmamıştır ve bu modelin
yanlış olduğunun da bir kanıtıdır.
Özellikle
dünya genelinde eğitim ve öğretimde, okulların kalitesi ve verimliliği, başarı
oranları.. anlamında bakacak olduğumuzda Türkiye gittikçe dünya listesinde alt
sıralara düşmektedir.
Bu
durum çok üzücüdür ve çok acil olarak bu konuda düşünmek ve gerekli önlemleri
almak gereklidir.
Eğer,
demokratik, çağdaş, özgürlükçü ve eşit hakları ve şansları sunabilecek bir
eğitim-öğretim girişiminde bulunulmak isteniliyor ise bunun tüm ülkeyi
kapsayacak ve "birlik" sağlayacak bir yapıda olması gerekir.
. Öğretmen Gönen
ÇIBIKCI, 06.05.2024,
MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: