12 Şubat 2024 Pazartesi

SEVİLMEK

 .    Sevİlmek

Her insan, görünürdeki olumsuzluklarına rağmen temelde iyi olmayı ve "sevilmeyi" ister.

İnsanın doğasında sevmek kadar sevilmek de vardır.

Ne yazık ki gerek toplumsal yapılardan, gerekse insan ilişkilerinden dolayı insanların birçoğu sevdiğini dile getiremez; anlatamaz, açıklayamaz.

Sevdiğini "söyleyememek" zamanla içinde derin bir yara gibi yer alır.

Sevginin gerçek bir aşka dönüşmüş biçimi ise çok daha derinden sarsar insanı.

Eş duygularla karşılıklı bir sevgi akışını sağlayabilmek, ruhsal oluşumu elde edebilmek ise herkesin isteyebileceği bir durumdur.

Sevgi gösteremeyen, sevgiyi anlayamayan, yansıtamayan bir insan ise her an karışık duygular ve davranışlar içerisinde yaşar.

Kendini sevgiye, sevini kabulüne kapatmış kişilerde ise bu durum birçok yan etkiyi, huzursuzlukları ve davranış bozukluklarını da beraberinde getirir.

Birçok kötülükler de bir anlamda "sevgi eksikliği"nden kaynaklanır.

Sevmek ne kadar çok doğal bir duygu ise "sevilmek" de o denli önemli bir duygudur.

Bence sevmekten çok daha ağı basan ve etkilen ise "sevilmek duygusu", sevilmeye olan gereksinimdir.

Sevilmek, seviliyor olduğunu duyumsamak bir insanın mutlu olabilmesinin en temel dayanağıdır.

Yaşamı boyunca hep "sevilmek" yönünde beklentiler taşıyan insanın, iç dünyası bu gereksinimin "karşılanamaması" durumunda hep sıkıntılı ve acılı geçmiştir.

Sevilmek duygusu çok genel ve derinlemesine olarak insanda varlığını sürdürürken "bir kişiye karşı olan" sevilmek beklentisi, isteği de böylece "somut" olarak ortaya çıkar.

Yaşamda var olan iyilikler, kötülükler büyük bir çoğunlukla sevilmek-sevmek duygusu ile ilintilidir.

"Sevilme gereksinimi içindeki" insanın bu temel duygusu yerine getirilemediğinde ise hep büyük bir boşluk, bir özlem ve arayış içinde kalır.

Sevilmek bir anlamda "kabul görmek" olduğu için de insan ailesinden, çevresinden, dost ve arkadaşlarından "sevgi" bekler.

Doğal olarak kendisi de çevresindeki insanlara "sevgi gösterir", göstermelidir.

Bu tür sevginin yanı sıra çok daha derinde ve etkileyici olan, insanı tüm ruhuyla saran diğer ana sevgi ise biri insan karşı olabilecek sevgi-duygu-ruhsal kabullenme arayışı, beklentisi, gereksinimidir.

Bu en temel duygu türü bir sevgiden çok daha yoğunlaşmış olanı ise bir "aşk", bir "tüm ruhsallıkla, tinsellikle bir diğer insana olan sevgi"yi yaşamaktır.

Bu nedenledir ki toplumsal ilişkilerde insan hep sevilmek, kabul edilmek duygusunun etkisi ile yer alır, yaşar.

"Yoğunlaştırılmış sevgi arayışı" olan "aşk" ise çok daha derinde ve de özeldir; bunu yakalayabilen ve uyumlu olarak karşılıklı yaşayabilen bir insan son derece doyumlu ve mutlu olur.

Aşk yitirildiğinde ise insan en büyük acılar, huzursuzluk ve umutsuzluklarla çırpınır.

Yaşamında "gerçek aşkı" bulabilmiş ve karşılıklı olarak büyük bir uyumluluk ve doyumsallık yaşayabilmiş olan kişi için yaşam artık "amacına ulaşmış" demektir.

Bunu görememiş, böylesine gerçek bir aşkı "yakalayamamış" bir insan ise tüm yaşamı boyunca hep büyük bir paralellikle bu duyguyu arayacaktır.

Birçok öykü, roman bu tür ilişkiler ve duygular üzerine yazılmıştır ve de insanlar kendi iç döngülerinden dolayı da hep bu yazılanlara ilgi göstermiş ve bunlara sahiplenmişleridir.

Toplumsal yapılanmalar ve ilişkilerin yanı sıra insanın kendi öz kişilik özelliklerine bağlı olarak çok sevdiğin ve etkilendiğin, tinsel anlamda çok özlediğin kişiye bunu söylemek, dışa vurabilmek pek "kolay olmayabilir".

Bu durumda zihinsel etkilenme gittikçe çok daha artacak ve yoğunlaşacaktır; öyle ki artık "aklımdan bir türlü çıkaramıyorum" durumuna gelebilecektir.

Bir de tersi durum vardır ki her önüne gelene "aşık" olabilmektir….

Bu ise kendi başına tek, tek ele alınması gerekir bir "tanımlayamama" durumudur.

Kısa bir dönüşüm yaptığımızda içimizdeki temel duygu olan "sevilme gereksinimi"ni ve de bunun en yoğunlaşmış biçimi olan "aşk"ı ele almış olduk.

Bazen çok iyi bir analiz, açık ve derinlemesine bir düşünmek gerekli olacak ise de bunların yanında belki de daha "cesur" olmak ve de biraz da "şanslı" olmak gerekecektir.

Bulduğunuz o gerçek aşk "tam anlamıyla işte bu", diyerek tüm ruhumuzda yaşadığımız o kişi ile bu aşkı "konuşabilmek" bile hiç de kolay olmayabilir.

Toplumsal engeller, sınıfsal, ekonomik farklılıklar, kültür-çevre farklılıkları ve de aradaki yaş… nedenlerinden dolayı içinize gömülüp giden ve aklınızdan çıkmayan bir "tutkusal durum" olup yerini alır.

"Sevgi beklentileri" çok boyutludur ve kişinin kendi öz yapısına göre de biçimlenip dışa vurulur.

Bazı kişilerde bu bir kıskançlık, fesatlık, çekememezlik.. gibi yan etkiler yaratabilir.

Sevgisizlik, sevgiye erişememek, sevgi boşluğu… gibi duygular bazen o insanın çok "huzursuz, hırçın ve de şiddete eğilimli" olmasına neden olabilir.

Son dönemin getirdiği gelişmeler, yüksek teknolojik çağa girmemizle birlikte toplumsal ilişkilerde kopmalar, değişmeler ve bunların sonucunda yakın aile-çevre ilişkilerinin yerini "bireysellik" almaya başlamıştır.

"Yalnızlık duygusu" gittikçe artan bir "modern toplum sorunu" olmaya başlamıştır.

Toplumda, çevresinde "yalnız" olarak kaldığını gören, bilen insan bu duygu ile gittikçe çok daha zor "baş edecektir" ve bunun getirdiği sorunlarla bir çözümsüzlük dönemine girecektir.

Özellikle yalnız yaşayanlar, yeni bir çevreye gelenler, yaşlılar, ailesinden ayrı düşmüş olanlar, gurbette yeni olanlar… kendi başlarına kalmanın yanı sıra hep büyük bir "sevgi arayışı", bir dost, arkadaş arayışı içerisine düşmektedir.

Bu "sevgiye erişimdeki tıkanıklıklar" nedeni ile bağlantılı olarak "ruhsal" bunalım ve sıkıntılar, depresyon ortaya çıkmaktadır.

Aslında bir sıcak insan ilişkisi, bir dost, "sevgi verebilen bir insan" arayışı iken, bunların yerine gelmemesinden dolayı artık hastalıklı bir yapıya dönüşülebilecektir.

Gelişmiş ülkeler bu sorunu daha iyi ve yakından görmekte ve çözüm yolları aramaktadır.

En açık yansıması bireylerin bu sorunu yaşaması ile "sağlık" sorunlarından dolayı hekime baş vuruda bulunması ve de ilaç kullanımı artmaktadır.

Bu da yeni bir ek masraf getirmektedir ki bu durum devleti ve hastalık sigortalarını çok yakından etkilemektedir.

Birçok temel sorunun asıl çözümü ise görüldüğü gibi yine "insan"dır, insandadır ve insanca olabilecek "sağlıklı ilişkiler"dedir.

Biraz da iyi bir "şans" gerekebilir; iyi ve doğru kişilerle karşılaşmalıyız.

Bu anlamda üzerimize düşeni yapabilirsek çok mutlu ve huzurlu ve sağlıklı olabiliriz.

Çok daha akıllı düşünebilmek, böylelikle doğru yolu ve seçimleri de yapabilmek bizleri rahatlatacaktır.

Sevgiye erişmek dileklerimle…

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.02.2024, MŞ.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: